cumhuriyet.com.tr | 2017-05-28
ABD Dış İlişkiler Konseyi’nden Cook:
Sarraf davası, Gülen meselesinden çok daha önemli
ABD’li düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi’nin Türkiye uzmanı Cook, Cumhurbaşkanı Erdoğan- ABD Başkanı Trump görüşmesini değerlendirdi. Cook, ABD’nin YPG’yi silahlandırmasından Türkiye’nin de sorumlu olduğunu ve İran asıllı iş adamı Sarraf davasının, Gülen’in iadesinden daha önemli olduğunu savundu.
Foreign Policy/Dış Politika dergisine 16 Nisan referandumu sonrası yazdığı ‘Huzur İçinde Yat Türkiye‘ başlıklı değerlendirmesi çok tartışılan Dış İlişkiler Konseyi Türkiye uzmanı Steven Cook, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Beyaz Saray’da ABD Başkanı Donald Trump’la görüşmesini Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi. Cook, Amerika’nın IŞİD’le mücadele için Türk ordusu yerine YPG’yi silahlandırmasının şaşırtıcı olmadığını söyledi:
‘ABD TABİİ Kİ NATO MÜTTEFİKİ TÜRKİYE İLE ÇALIŞMAK İSTERDİ AMA ŞUNU HATIRLATMAK İSTERİM…’
“Herhangi bir siyasi ve askeri yetkili, şüphesiz NATO müttefikiyle çalışmayı tercih ederdi. Türkiye, sonuçta NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip ülke. Geçmişte Amerika’nın iyi çalıştığı bir ülke. Tabii ki Türk ordusuyla çalışmak tercih edilirdi.
Ama Türk seyircilerinize ve yetkililerinize şunu hatırlatmak isterim, Haziran 2014’e dönersek Başkan Barack Obama, IŞİD’le mücadelede sahada kendine müttefik ararken, Türkiye kendince nedenlerden dolayı, bu savaşa doğrudan müdahil olmanın, çıkarlarına uygun olmadığına karar verdi. Bu nedenle de Amerika, başka müttefik arayışlarına girmek zorunda kaldı. Ve bölgedeki Kürtler gönüllü olunca da, YPG ile Amerikan ordusu arasında işbirliği başladı.”
‘ASLINDA ABD’NİN YPG KARARINI BİR ŞEKİLDE TÜRKİYE VERMİŞ OLDU’
Cook, Türkiye’nin bu tercihinin anlaşılır olduğuna da dikkat çekti: “Aslında Amerika’nın YPG’yle çalışma kararını bir şekilde Türkiye vermiş oldu. Çünkü 2014’te Amerika ile hareket etmeye direnç gösterdi. Bu çatışmanın içinde olmak istemediklerini söylediler, Suriye’de rejim değişikliği öngörmeyen bir stratejiye destek vermediler.
‘TÜRKİYE ÖNCELİĞİNİN KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİYLE SAVAŞMAK OLDUĞU KONUSUNDA GAYET AÇIKTI’
Kendi şehirlerinde kan akmasını istemediler ve bu tamamen anlaşılabilir bir şey. Üstelik, önceliklerinin Kürt milliyetçiliğiyle savaşmak olduğu konusunda da gayet açık davrandılar.”
’15 TEMMUZ SONRASI TSK’NIN KAPASİTESİYLE İLGİLİ SORU İŞARETLERİ VAR’
Bununla birlikte Cook, YPG’nin silahlandırılmasında 15 Temmuz darbe girişiminin de etkili olduğunu savundu: “Son üç yıla baktığımızda Amerikan Merkez Komutanlığı’yla YPG arasında bir güven ortamı oluştuğunu görürsünüz. Suriye’deki Türk ordusunun desteklediği unsurların yetenekleri konusunda daha az bir güven vardı. Ve Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişiminden bu yana da, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kapasitesiyle ilgili olarak ortada bazı soru işaretleri var. Bence Amerikan ordusu, YPG’yle çok yol almış olduğunu düşündü ve bilmedikleri, güvenmedikleri bir başka gruba ya da darbe girişimi nedeniyle aksamaya başlayan Türk ordusuna dönmeyi, çıkarlarına uygun bulmadı.”
‘ABD’Lİ BİR YETKİLİ OLSAM RAKKA KONUSUNDA NE KÜRTLER’E NE SURİYE’DEKİ ARAPLARA NE DE TÜRKİYE’YE İNANIRDIM’
Cook’a göre, IŞİD’in elinden kurtarılmasından sonra Rakka’nın durumunun ne olacağı belirsiz ve Suriyeli Kürtler’in kentte kalmayacağı yönündeki güvenceler de sağlam değil: “Rakka, Kürt değil Arap şehri. Amerika, Türkiye’ye ‘Kürtler Rakka’da kalmayacak’ güvencesi veriyor. Ama ben olsam kimseye inanmazdım. Eğer Amerikalı bir yetkili olsam Kürtler’e inanmazdım, Suriye’deki Arap müttefiklerime inanmazdım, Türkiye’ye de inanmazdım.
Zira olacak şey şu: Rakka özgürleştirilecek ve Amerika’nın güvenceleri ne olursa olsun herkes kendi çıkarlarını kollamaya çalışacak. Bu yüzden de şüpheyle yaklaşıyorum. Bakın, YPG birçok Türk için çok tehlikeli bir gücü temsil ediyor ve Savunma Bakanı James Mattis’in dediği gibi sorunu çözebilsek de, Türkler için kendilerini müdahale konusunda dizginlemek zor olacaktır. Bu nedenle de kamuoyu önünde bence şöyle bir açıklama yapılmalı ve Türkiye’ye şu çizgi çekilmeli: ‘Bunun böyle olmasını biz istemedik, ama oldu. Siz de buraya müdahale edemezsiniz. Size başka her mümkün şekilde yardıma hazırız.’ Benim korkum Rakka’da başarı sağlansa da sonrasında şehrin bataklığa dönmesi.”
‘ABD, PAPAZIN İADESİ İÇİN MISIR ÖRNEĞİNİ TEMEL ALDI’
Bu arada Trump’ın Erdoğan’la görüşmesinde gündeme getirdiği bir başka konu da, 15 Temmuz darbe soruşturmasında gözaltına alınan Protestan papaz Andrew Craig Brunson’un iadesiydi.
Cook, Trump’ın ısrarla iadesini istediği Brunson’un, karşılıklılık bağlamında ele alınabileceğini söyleyip Mısır’dan bir örnek verdi: “Başkan Trump, Mısırlı meslektaşıyla benzer bir konuda başarı sağlamıştı. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah el Sisi Washington’dayken, Mısır’da sahte iddialarla tutuklu bulunan Amerikalı bir çifti gündeme getirmişti. Sisi Mısır’a döndükten kısa bir süre sonra da, mahkeme kararıyla çift serbest bırakılmıştı.
‘PRENSİPTE ABD’YE ŞANTAJ YAPMAK ZORDUR’
O nedenle bence Trump yönetimi, adil olmayan bir şekilde tutuklu olan Amerikalı papaz için de benzer bir şey yapabileceklerini düşündü. Durumu kötümser bir şekilde okursak, Papaz Fethullah Gülen’e karşı bir pazarlık kozu diyebiliriz. Ama bence bu, Amerikan sisteminin birçok seviyede yanlış değerlendirilmesi olur.
Prensipte Amerika’ya şantaj yapmak çok zordur. Ayrıca Fethullah Gülen’in iadesi, Amerika’da Adalet Bakanlığı’nın ve yargının elinde olan bir konu. Ve bence Amerikan halkı ve yetkilileri, Türkiye’nin meseleyi siyasileştirmesinden hoşnut değil.”
‘SARRAF DAVASI, GÜLEN MESELESİNDEN DAHA ÖNEMLİ’
Öte yandan Türkiye’de adil yargılama olmayacağı inancının iadeyi zorlaştıracağını savunan Cook’a göre, İran asıllı iş adamaı Rıza Sarraf davası apayrı bir konu: “Bana göre Rıza Sarraf davası, Fethullah Gülen meselesinden çok daha önemli. Türkler, Gülen’in burada olmasından son derece rahatsız olsa da, Gülen aslında Türk hükümeti için de bir amaca hizmet ediyor.
Hükümet, Gülen’in Amerika’daki varlığını kendi siyasi çıkarları için kullanabilir. Bunu yapıyorlar demiyorum, sadece olabilir diyorum. Şunu biliyorum ki, Erdoğan son defa burada Obama’yla görüştüğünde, Rıza Sarraf meselesi, Türk Cumhurbaşkanı’nın bir numaralı gündem maddesiydi.”
‘MCCAIN BİRÇOĞUMUZA TERCÜMAN OLDU AMA OLASI DEĞİL’
Bu arada Cook, Cumhuriyetçi Senatör John Mccain’in, Büyükelçi Serdar Kılıç’ın sınırdışı edilmesi talebiniyse gerçekçi bulmadığını söyledi: “Senatör John McCain’in açıklaması, birçok Amerikalı’nın duygularına tercüman oldu ancak büyükelçinin ülkeden gönderilmesi olası değil.”
© 2017 www.yaynet.com.tr