Odatv.com
Müyesser Yıldız
Hulusi Akar darbenin ‘1 numarasını’ niye sahiplendi
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan 15 Temmuz’da Genelkurmay’da yaşananlara dair ana iddianame açıklandı. İddianamaye göre, darbenin asker ayağının 1 numarası Akın Öztürk.
Darbecilerin “görev planında”, Genelkurmay 2. Başkanı olması öngörülen Öztürk. Darbenin 1 numarası, ama nasılsa kıdeminden daha düşük Genelkurmay 2. Başkanlığı’na talip.O halde, bir sorunun daha cevabının verilmesi gerekiyor; Darbeyi başarsalar, Genelkurmay Başkanı kim olacaktı? Adil Öksüz mü?
UÇAĞA BİNEMESE DARBEYİ YÖNETEMEYECEKTİ
Madem ki, darbenin 1 numarası Akın Öztürk, onunla ilgili filmi biraz geriye sarmamız gerekiyor.Darbe günü İzmir’deydi. Akşamında da İstanbul’da yapılacak olan Mehmet Şanver’in kızının düğününe katılacaktı. Düğüne gitmekten vazgeçip, Ankara’ya geldi.
Nasıl?
O gün Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak da İzmir’deydi. Kara Harp Okulu öğrencilerinin kamp mezuniyetine katılıp, uçakla Ankara’ya döndü. Uçağında Akın Öztürk de vardı.15 Temmuz’dan sonra bu olayı yazmamın ardından, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan bana şu mesaj geldi:
Çolak ve Öztürk’ün programları aynı değilimiş. Öztürk, Çolak’ın orada olduğunu öğrenince havaalanına gelmiş ve tabir-i caizse Çolak’ın uçağına zorla binmiş.O uçağa binemese, Ankara’ya gelip, darbeyi yönetemeyecekti demek!.
GENELKURMAY’IN AÇIKLAMALARI VE AKIN ÖZTÜRK
15 Temmuz darbesinin ardından Genelkurmay Başkanlığı 19 Temmuz’da yaptığı sert bir açıklamayla, MİT’ten gelen istihbarat üzerine hangi önlemlerin alındığını madde madde duyurdu.Maddelerden biri, “Hava Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezi’nin, Genelkurmay Başkanının emriyle Genelkurmay 2. Başkanı tarafından arandığı ve tüm uçuşların durdurulması talimatının verildiği” şeklindeydi.
Burada Akın Öztürk’e dair hiçbir bilgi yokken, 21 Temmuz’da yapılan açıklamanın 5. maddesinde şöyle denildi:
“Ayrıca Hava Kuvvetleri Komutanı Ankara’da Akıncı Üssü lojmanları bölgesinde bulunan Orgeneral Akın Öztürk’ü arayarak, kendisine 4’üncü Ana Jet Üssü Akıncı’dan kalkan uçakların yasa dışı olduğunu, ivedilikle Akıncı’ya giderek oradaki kalkışmada bulunanları ikna etmesini istemiştir.”
HKK ABİDİN ÜNAL’IN EK İFADESİNDEKİ DÜZELTME
Hemen buradan o gece İstanbul’da düğünde olan ve burada derdest edilen Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal’ın ifadelerine geçmemiz gerekiyor.Ünal 17 Temmuz’da Savcılığa verdiği ilk ifadesinde, Ankara’daki hareketlenmeden saat 21.30’da eşinin telefonu üzerine haberdar olmasının ardından, Ankara’daki vekilini, Akıncı Komutanı Hakan Evrim’i aradığını anlatıp, özetle şunları söyledi:
“Hakan Evrim’e uçakların kendisi tarafından uçurulup uçurulmadığını sordum. Evrim, ‘görevi ben verdim, mecburdum’ dedi. Ben de kendisine, ‘Böyle bir mecburiyet yok. Havaya uçak kalkmayacağına dair emir size verildi’ dedim. Bana, ‘Durum bildiğiniz gibi değil, benim de sizin de canınız tehlikede. Yanımdakiler konuşmamızı sonlandırmamızı istiyorlar’ deyip, telefonu kapattı. Ben daha sonra iki kez aramama rağmen açmadı. Bunun üzerine Orgeneral Akın Öztürk’ü aramayı planladım. Öztürk’ün Akıncı’da torunlarının yanında olduğunu biliyordum. Akın Öztürk’ün damadı Hakan Karakuş’un Akıncı’daki 141. filonun komutanı oldğunu biliyordum. Akın Öztürk’ün telefonuna uzun süre ulaşamadım, daha sonra Korgeneral Mehmet Şanver’den Akın Öztürk’e ulaşmasını söyledim. Şanver Akın Öztürk’e ulaşınca telefonu bana verdi. Öztürk’e, ‘Ankara’da uçak uçuruyorlar. Ne oluyor, senin hilafına darbe mi yapıyorlar?’ diye sordum. Kendisi, ‘Ben sadece gece uçuşu olduğunu zannediyorum, bir araştırayım’ dedi. Ben de gece uçuşu değil, Ankara’da alçak uçuşlar olduğunu söyledim. Bundan sonra Akın Öztürk bana hiçbir şekilde dönüş yapmadı. Yapmaya teşebbüs etmiş ise de telefon bende olmadığından bana dönmeye teşebbüs edip etmediğini bilmiyorum.”
Ünal ifadesinde, darbe teşebbüsü başarısız olup, Akıncı Üssü’nden kurtarıldıktan sonra yaşananları da şöyle aktardı:
“Akıncı Hava Üssünden karargâh merkezine geldikten sonra sırayla arkamdan Orgeneral Akın Öztürk de geldi… Yani Akın Öztürk bizim arkamızdan Hava Kuvvetleri Karargâh Merkezine geldi. Akın Öztürk Akıncı Üssünden firar eden diğer darbecilerle bilikte araziye doğru kaçmadı, bizim hemen arkamızdan Hava Kuvvetleri Karargâh merkezine tahminime göre, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in arabasıyla geldi. Akşam saat 20.00 sıralarında karargâhtan birlikte ayrıldık.”
Abidin Ünal 30 Temmuz 2016’da, “Önceki beyanındami bazı hususların eksik kaldığını ve bazı hususların da yanlış anlaşılabilecek şekilde zapta geçtiğini sonradan farkettiğini” belirterek, Savclığa ek ifade verdi. İfadesine, “İlk ifadesinde Şanver’in düğününden itibaren başladığını, ancak düğünden önce de bazı gelişmeler olduğunu, şimdi bunları eklemek istediğini” kaydederek başlayan Ünal, şöyle devam etti:
“19.06 sıralarında Hava Kuvvetleri Harekât Merkezi beni arayarak, Genelkurmay Başkanlığınca hava sahasınıda bulunan tüm uçakların indirilmesi ve uçak kaldırılmaması direktifini verdi. Ben de aynı harekât merkezine söz konusu bu direktifin derhal yerine getirilmesi talimatımı Hava Kuvvetleri Harekât Merkezine verdim. Aynı direktifi Eskişehir’e verdim. Saat 19.26 sıralarında verdiğim talimatımın tüm birimlere ulaştırıldığını öğrendim. Bu talimat daha sonra 19.51 sıralarında ve 20.31 sıralarında birliklere tekraren iletilmiştir.”
Ünal, bu ifadede ilk ifadesindeki Akın Öztürk kısmını ise şöyle düzeltti:
“Ankara’da uçak uçuruyorlar. Ne oluyor senin hilafına darbe mi yapıyorlar diye sordum yazılmış. ‘Benim emirlerim hilafına’ şeklinde söylemiştim. Yani olay günü Şanver telefonu bana verdiğinde Akın Öztürk’e, ‘Ankara’da uçak uçuruyorlar, ne oluyor oralarda? Benim hilafıma darbe mi yapıyorlar?’ diye sordum şeklinde beyanımı düzeltiyorum… Akın Öztürk’ün benim dışımda başka kişilerle konuşmalarında her kişiye farklı cevaplar vermesi nedeniyle, Akın Öztürk’ün benimle konuşmamdaki bana verdiği bilgilerin doğru olmadığını sonradan anladım. Tüm bu olanlardan ve darbeye teşebbüsten sonraki süreçte gözlemlerime göre, Akın Öztürk’ün bu darbeye teşebbüs eyleminin içerisinde olduğunu tahmin ediyorum.”
AKAR’IN İFADESİNDE AKIN ÖZTÜRK
Darbe gecesi derdest edilip, Akıncı Üssü’ne götürülen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın burada Akın Öztürk’le birarada olduğu, birlikte çay içtiklerinin öne sürüldüğü, Akar’ın ise çay tekliflerini geri çevirdiğini söylediği malûm.
Akar’ın Akıncı Üssü’nden kurtarılmasından sonra olanlara bakalım. Savcılık ifadesinde şunları anlattı:
“Akın Öztürk Paşa benim götürüleceğim anlaşılınca, ‘Komutanım ben de sizinle geleyim’ diye söyledi. Ben pozisyonu itibariyla ve gece boyunca şahsı ile yaşadığım izlenimler karşısında bunun uygun olmayacağını düşündüm ve ‘Sen burada kal’ dedim. Fakat sürekli ısrar ediyordu, onu üs binasında bırakıp çıktık. Araçla helikopter pistine gittik, orada pek çok helikopter vardı. Birisi bir helikopteri işaret etti ve onu çalıştırdılar. Fakat üsten kalkan helikopterlere ateş edilebileceğini birisi söyleyince ‘Genelkurmay Başkanının içerisinde olduğunun belirtilmesi gerekir’ gibi bir şey söylendi. Hatta ben Mehmet Dişli’ye ‘Sen de kal’ dediğim halde bu hususu belirterek, ‘Ben telefon ile irtibat kuracağım’ dedi. Sonuçta Çankaya Köşkü’nde Başbakanlığa iniş yaptık. Başbakanlık Müsteşarı bizi karşıladı. Ben ve peşimde Mehmet Dişli geldi. Müsteşar Bey ile baş başa iken bana peşimden gelenin kim olduğunu sordu, ben yaşadığım olayları kısaca özetledim ve Mehmet Dişli’nin gözaltına alınmasının uygun olacağını değerlendirdim.”
VE 1 NUMARANIN İFADESİ
Peki Akın Öztürk ifadesinde neler söyledi? Şunları:
“İzmir’den Ankara’ya askeri uçakla yanımda Kara Kuvvetleri Komutanı ile birlikte geldim. Torunlarımı görmek için Akıncı Üssü’ne gittim. Akıncı Üssünde mutat uçak iniş ve kalkışlar oluyordu. Devamlı hareketlilik olduğu için ben önce bir şey fark etmedim. Düğün sahibi Mehmet Şanver’i aradım. Tebrik ettim. Bir süre sonra o da beni tekrar geri aradı. Uçakların alçak uçuş yaptığını, ne olduğunu sordu. Televizyonda alt yazı geçtiğini söyledi. Ben de bu sırada televizyonda gelişmeleri izliyordum. Hava Kuvvetleri Komutanı da bu düğünde idi. Beni aradı ve uçuşların Ankara’da alçak geçiş yaptığını, ‘bu duruma müdahale’ et dedi. Bende bunun üzerine üs komutanlığına telefon ettim. Görüştüğüm kişi üs komutanı ve misafir olarak orada bulunan Kubilay Selçuk’tu. Genelkurmay Başkanının da üste olduğunu söyledi. Ben de hemen yanına gittim. Ben yaklaşık 5 dakika içerisinde Genelkurmay Başkanı’nın yanına gittim. Bir oda içerisinde Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Tümgeneral Kubilay Selçuk ve Tuğgeneral Mehmet Dişli ile birlikte çay içiyordu. Bana ‘Bunlar bu işi yaptılar, bunlarla konuş ikna et’ dedi. Ben onlarla konuşmaya başladım… Kendilerine, itiraz ettikçe bağırıp çağırdım. Aynı şekilde Genelkurmay Başkanı da onları ikna etmeye çalıştı. 3-4 kez bunları tekrarladım. Benim onlara emir verme yetkim yoktur. Ancak bir büyük olarak, Hava Kuvvet Komutanı Abidin Ünal’ın isteği üzerine onlara telkinde bulunup ikna etmeye çalıştım… Ben bu ikna sürecinin ne kadar bir zaman sürdüğünü bilemiyorum. Sonunda onlar ikna olunca Genelkurmay Başkanı, Başbakanla görüştü. Bana ‘Sen burada kal, bunları iyice ikna et’ dedi. Sonra helikoptere binip Başbakanlığa gitti. Sabah erken saatlerdi fakat saatin kaç olduğunu bilmiyorum. Ben üste bir saat kadar kaldım. Her şeyden emin olduktan sonra helikopter ile Başbakanlığa gidecektim. Helikoptere bindim, ancak bu sırada havada başka uçak ve helikopterler vardı. Bana havadaki uçaklardan ateş açıldı. Üsse geri döndüm. Bir süre sonra üsten helikopterle ayrılmak üzere teşebbüste bulundum. Bacağımdan yaralandım. Beni yaralayan mermilerin uçaklardan ateş sonucu mu, yoksa yerdeki birliklerden mi açıldığını bilmiyorum. Ben üsse geri döndüm. Bu sırada Mehmet Dişli ile irtibat halindeydim. O Genelkurmay Başkanı ile birlikte helikoptere binip, Başbakanlığa gitmişti. Kendisi ile cep telefonu üzerinden irtibat halindeydim. Daha sonra Genelkurmay İkinci Başkanı’nın üste olduğunu öğrendim. Onun bulunduğu odaya gittim gözleri bağlıydı. Gözlerini açtım. El ve ayakları bağlıydı, çözdüm. Onunla birlikte helikoptere binip üsten uzaklaşmadık çünkü havada uçaklar dolaşıyordu. Uzun süre üste kaldık. Üste başka bir yerde Hava Kuvvet Komutanı Abidin Ünal ve diğer generallerin bulunduğunu bu sırada öğrendim. Önce Önce Abidin Ünal’ı ziyaret ettim… Yaklaşık 2-3 saat kadar bekledik… Yaşar Güler’i yanıma alıp önce Hava Kuvvet Komutanı Abidin Ünal’ın bulunduğu yere gittik. Daha sonra da misafirhanede tutulan Hava Generallerini kurtardık. Daha sonra Yaşar Güler ile birlikte arkamızda başka bir araçta Abidin Ünal olduğu halde Hava Kuvvetleri Komutanlığına geldik. Biz Abidin Ünal ile birlikte karargâhta kaldık. Yaşar Güler evine gitti. Benim hakkımda çeşitli iddialar çıktığı için bu iddiaları yalanlamak için bir basın bildirisi hazırladım ve bunu yayınladım. Daha sonra ben de evime gittim. Beklemeye başladım. Beni gelip alacaklarını düşünüyordum. Gece saat 01. 30 sıralarında Merkez Komutanı beni gözaltına aldı. Daha sonra emniyet ekiplerine teslim edildim. Benim bu darbeye iştirak etmediğime dair Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal, Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler ve orada bulunan diğer havacı generaller tanıktır. Dinlenmelerini isterim… MİT Müsteşarı Hakan Fidan dinlenebilir.”
AKAR ÇANKAYA KÖŞKÜ’NDE KİMİNLE, NE İÇİN TARTIŞTI
Bu hatırlatmalardan sonra Ankara kulislerinde konuşulan bir söylentiyi aktaralım.
İddia o ki, Genelkurmay Başkanı Akar, darbeci Mehmet Dişli’yle birlikte Çankaya Köşkü’ne gittikten sonra Akın Öztürk’ün de buraya getirilmesini ister. Hatta bu yüzden bir bakanla aralarında sert bir tartışma yaşanır. Konu Saray’a intikal eder. Saray’dan, “O darbeci” mesajının gelmesi üzerine Akar’ın Akın Öztürk’ün Başbakanlığa intikal ettirme planı suya düşer.
BU SÖYLENTİYİ DOĞRULAYAN BİR İFADE
Çankaya Köşkü’ndeki tartışma için “söylenti” dedik. Ama bu söylentiyi doğrulayan bir ifadeye ulaştık.İfadenin sahibi, ertesi gün Akıncı Üssü’ne düzenlenen operasyonda görevli bir Korgeneral. O güne dair anlattıkları şöyle:
“Daha sonra emir subayı/ astsubayları tarafından bize ifade edildiğine göre, darbecilerden Tümgeneral Dişli, Orgeneral Akın Öztürk bizlerin bulunduğu telefon numaralarından görüşmek istediklerini belirtmişler. Bana ve Korgeneral ……..’na ulaşmaya çalışmışlar. Bu bizim Akıncı Üssü’nden kalkış yapmaya çalışan iki helikopterin engellenmesi sırasında olmuş, bu sırada 1. Birleşik Hava Harekât Merkezinde komuta heyetinin oturduğu yerin arkasındaki 5055 nolu telefondan Akın Öztürk’ün saat 11.15’te aradığını söylediler. Ben telefona baktım. Akın Öztürk telefonda bana ‘….. uçakları uzaklaştırın, biz Yaşar Paşa ile direk Çankaya’ya Başbakan’a gideceğiz’ dedi. Ben de bunları duyunca, cevap vermeden kapattım. Sonra hava almak için 15-20 dakika sonra dışarı çıkacakken, Komuta merkezinden bir alt kata inmiştim ki, arkamdan Korgeneral …….’nun emir subayı gelerek, ‘Komutanım bir telefon var, bakar mısınız?’ diye söyleyince, kimin aradığını sordum. Tümgeneral Dişli’nin aradığını söyledi. Telefonu aldım. Kendisi bana, ‘Genelkurmay Başkanının emri olduğunu, Akın Paşa’ya müsaade etmemizi ve Akın Paşanın helikopterle ayrılmasını engellememizi’ istedi. Ben de cevap vermeden yine telefonu kapattım. Akın Öztürk’ün ve Tümgeneral Dişli’nin komuta merkezini aradığı telefon numarası …… dır. Aynı gün saat 13.30 civarı aynı telefon hattından Komuta grubunun bulunduğu hemen arkamızdaki 4111 nolu telefondan Şanver Komutanın emir astsubayı Ömer tarafından Genelkurmay Başkanının aradığı söylenerek, telefon bana uzatıldı. Telefonda Genelkurmay Başkanı bana hitaben, ‘….. Akın ve Yaşar konusunu çözün’ dedi. Başka bir şey söylemedi, telefon kapandı.”
MEHMET DİŞLİ EK İFADESİNDE NE DEMİŞTİ
Bu telefon trafiğinin yaşandığı tarih 16 Temmuz… Saatler ise Hulusi Akar ve Mehmet Dişli’nin Çankaya Köşkü’nde olduğu saatler. Akar, Çankaya Köşkü’ne gider gitmez, “O derbeci” diyerek, Dişli’yi gözaltına aldırdığını söylemişti.
Dişli ise geçtiğimiz aylarda verdiği ek ifadesinde şu iddialarda bulunmuştu:
“Darbe girişimi sonrası Çankaya Köşkü’ne gidip, kriz masasında görev yaptım. Darbecilerle görüşüp, onları ikna etme, komutanların kurtarılması ve krizin sona erdirilmesi konusunda faydalı oldum. Devam eden ateşin kesilmesi için komutanın ve ilgili bakanların emri ile Eskişehir’i aradım. Uzun süre onlarla görüştüm. Bu şekilde saat 15.30’a kadar Çankaya Köşkü’ndeki kriz masasında görev yaptım. Buna başta Sayın Başbakanımız olmak üzere hepsi şahittir.”
Başbakan Binali Yıldırım başta olmak üzere Dişli’nin bu iddialarını yalanlayan çıkmadı. O Korgeneralin ifadesinden sonra bu sessizliğin sebebi daha iyi anlaşılıyor, değil mi?
Şimdilik tek soru; Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar o günlerde, Savcıların bugün “Darbenin 1 numarası” dediği Akın Öztürk’ü niye bu kadar sahiplenip, korumaya-kollamaya çalıştı?