Odatv.com
Muzaffer Ayhan Kara
Meşhur hayırcıyla” “meşhur evetçiye” saldırıyı bir de böyle okuyun
Devlet varken, hükumet varken, dünürün 15 Temmuz sonrasındaki bu organizasyonu ne anlama geliyor? Neden ‘paralel’ yapı?
Çok kötü şeyler bunlar, çok kötü… Sadece iki gün öncesine bakalım…
Müjdat Gezen’in Kadıköy’deki sanat merkezi-okulu kundaklanıyor. Cem Küçük’ün Güngören’deki evine –içinde kardeş ikamet ediyormuş- pompalı tüfekle ateş ediliyor. Fatih’te bir kahve motosikletle gelenlerce taranıyor.
Yine dünkü Cumhuriyet’te Sinan Tartanoğlu’nun haberinde okuyup şaşırıyoruz; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünürü Orhan Uzuner’in fikir babalığında ‘paralel’ bir yapılanmaya gidiliyor. “Gayeleri, bir tehlike anında halkı uyandırma ve haber verme niteliğinde” imiş!.. Telsiz sistemleir kurulması, ilk yardım eğitimi, radyo yayıncılığı, insansız hava aracı ve drone kullanımı… Daha neler neler… Adı, “Kardeş Kal Türkiye” imiş ‘paralel’ yapının.
YENİ BİR ‘PARALEL YAPI’ MI?
Devlet varken, hükümet varken, dünürün 15 Temmuz sonrasındaki bu organizasyonu ne anlama geliyor?
Neden ‘paralel’ yapı?
Biri bunu açıklamalı…
Anlık mesajlaşma, birbirinden habersiz ve hücre stili WhatsApp grupları, her ilçede üç telsizci, akıllı telefonla Zello uygulaması, megafonlar, düdükler, siren sistemi…
Ve, sıkı durun; gerektiğinde kullanılacak silah da var!
Uzuner’in şu sıralardaki faaliyeti ise “evet” üzerine…
BİR YANDAN KARARNAMELER BİR YANDAN ‘PARAMİLİTER’ İŞLER
Bir yandan da OHAL kararnameleri FETÖ taraftarlarını değil sadece, legal muhalif kim varsa biçiyor adeta.Bir yandan kararnameler, bir yandan girişte örneklerini verdiğim ve bir güne sığan ‘paramiliter’ işler…
Bir o tarafa, bir bu tarafa… Ne kadar tanıdık değil mi? 1970’lerin ikinci yarısını çağrıştırıyor.
SANDIĞA İLGİNİN AZALMASI MI AMAÇLANIYOR?
Ve sanki 16 Nisan’a doğru sandığa ilginin azalmaması için bir yerlerden düğmeye basılmış gibi… Hükümet, önler… Önleyemezse ya gücü yetmiyordur ya da ‘yol veriyordur’. Önlemesi memleketin hayrınadır. Önlemelidir. Aksi halde sorumludur. Ne cesaret; gelip benzini döküp meşhur bir “hayır”cının okulunu kundaklayacaksın! Gidip yine meşhur bir “evet”çinin evine pompalı tüfekle ateş açacaksın!
Önemli not: 16 Nisan’da sandıkta katılım ne kadar yüksek olursa, “hayır”ın şansı o kadar artacak. Bu çok açık… Tam tersine katılım ne kadar düşük olursa da o oranda “evet” inşası artacak. Gelişmelere bu bağlamda bakmakta yarar var.
İÇ SAVAŞ LAKIRDILARI
Başka şeyler de var… Geçen hafta sonuna doğru Ak Parti cenahından ‘iç savaş’ lakırdıları yansıdı kamuoyuna. Manisa İl Başkan Yardımcısı Ozan Erdem çıkıp uluorta “Bu referandum oylamasında başarısız olursak iç savaşa hazırlanın” diyebildi. Benzer bir tehdit de Avusturya teşkilat sorumlusu Mahmut Koç’tan geldi; “Eğer bu seçimde kötü bir sonuç…”
Ne oluyor? Nedir bu şiddet, bu celal?..
Bu kadar değil… İktidar partisinin Anamur İlçe Gençlik Kolu Başkanı Hasan Baki de yine geçen hafta Atatürk’e dil uzattı.Peki AK Parti bu yöneticileri hakkında ne yapıyor?
İstifalarını istiyor! Neden disiplin işlemi yaparak hızlı bir şekilde partiden atmıyorlar? Burada kocaman bir soru işareti var. Neden Atatürk’e hakarete suç duyurusunda bulunmuyorlar da CHP yetkilileri bulunuyor? Gazi Mustafa Kemal hepimizin değil mi?
İç savaş lakırdıları, ‘paralel’ yapılanma haberi, bir o tarafa bir bu tarafa garip saldırılar… Hepsi aynı birkaç gün içinde olup biten şeyler…
BİZ BU FİLMİ GÖRDÜK; KAOS MEMLEKETİ KİMSEYE YAR ETMEZ
16 Nisan’a daha iki aya yakın varken bütün bunlara mercek tutmak hakikaten çok önemli. Referandumda hangi sonuç çıkarsa çıksın 1970’lerin kaotik ortamına benzer bir ortamın oluşması kimseye yar olmaz. Sadece hava dumanlanır. Kurt ise dumanlı havayı sever. Yaşananlardan ders çıkarılmış olması gerekir.
En güzeli, demokrasi… Seçimle gelmek, seçimle gitmek… Referandumda kazanmak veya kaybetmek… Ama toplumsal bütünlüğü kaybetmemek… Büyük ulusal dayanışmayı kaybetmemek… Zorluklarla oluşturduğumuz ulusu dağıtmamak…