Müyesser Yıldız
Odatv.com
15.12.2016
Madem seferberlik dediniz…
Madem ki, “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe” noktasına gelinmiştir; O halde devletin de nutuk çekmeyi, bağırıp çağırmayı bırakıp, bu terör başlarına karşı yapması gerekenler vardır.
Erdoğan dün muhtarlara hitabında öyle bir Türkiye tablosu çizdi ki, “ölmüşüz de haberimiz yok” dense yeridir.14 yıldır bu uyarıları yapıp, testi kırılmadan yol gösterenlerin bilumum iktidar mensupları ve destekçileri tarafından, “paranoyaklık, statükoculuk, içe kapanmacılıkla” suçlanmasını geçip, Erdoğan’ın o önemli sözlerini özetleyelim:
“Bazıları sanıyor ki, tüm bu saldırıların hedefi bizim şahsımız, hükümetimiz, partimizdir. Kesinlikle öyle değil. Ortada daha büyük bir oyun var. Saldırıya uğrayan bizim şahsımızda somutlaştırdıkları büyük Türkiye, yeni Türkiye, özgür ve müreffeh Türkiye mücadelesidir. Buna saldırıyorlar.”
Her olayda, “Saldırıların hedefinin Erdoğan ve AKP” olduğunu “sanan bazıları” bizatihi kendi kalemşörleri oldu. Biz her daim, “Hedef Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti’dir” dedik.Halen “Türk Milleti” demekten kaçınan Erdoğan, “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet”e sahip çıkılmaz ve bunlardan taviz verilirse başımıza gelecekleri de şöyle anlattı:
“Başımıza neler geleceğini görmek için, şöyle bir kafamızı kaldırıp çevremize bakmamız yeterlidir. Ülkemizi viraneye çevirmek isteyenlere izin vermeyeceğiz. Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, daha pek çok yerde bunu yaptılar, ama bize yapamayacaklar. Yıkıntıların arasında kucağımızda çocuklarımızın, sevdiklerimizin cansız bedenleriyle çaresizce ağlamamızı bekleyenlere o günleri göstermeyeceğiz, bu böyle bilinsin. Ülkemizi terk etmek zorunda kalıp, Akdeniz’in karanlık sularında boğulmayacağız. Avrupa’da veya başka bir yerde, kapıları yüzümüze kapanan, sınır boylarında insanlık dışı muamelelere maruz kalan bir topluluk hâline asla gelmeyeceğiz.”
Suriye, Irak, Libya’nın bu hâle gelmesinin sebebi ne? BOP değil mi? Peki BOP’un Eş Başkanı kim?..Ya ABD’nin Irak işgaline destek veren, buradaki Amerikan askerleri için “Cesur, genç erkek ve kadınların en az kayıpla eve dönmeleri için size umutlu dua ediyorum” diyen;Libya için, “NATO uçaklarının burada işi ne?” dedikten bir gün sonra üstelik Sarkozy’nin “Haçlı seferi” itirafına rağmen operasyona destek veren;
Veya Suriye’nin bu hale gelmesine yol açan emperyalist planları gözü kapalı destekleyenler kimlerdi?
Bunları da geçelim.
14 yıldır bir yandan “İki ayyaş… Lozan hezimet… Dersim aydınlatılmayı bekleyen bir facia… Bir gecede dilimizi unutturdular” denilerek “eski defterler karıştırılıp”, öte yandan “güçlenip, bütünleştiğimiz” anlatılırken, Erdoğan dün birden bire “yeni bir ahitleşme, yeni bir mefkûre birliğinin oluşturulmasını” gündeme getirip, şunları söyledi:
“Gün, çekişme günü, çatışma günü, husumet günü, eski defterleri karıştırma günü değildir. Eğer birliğimizi, beraberliğimizi güçlendirmez, bu saldırıların karşısına çelik gibi bir iradeyle, tam bir kararlılıkla durmazsak, hiçbirimiz yarınlarımıza güvenle bakamayız. Hepimiz aynı gemide olduğumuza göre, bu gemiye yönelik her saldırı hepimize yapılmış bir saldırıdır. Buna karşı gereken mücadeleyi vermek de hepimizin görevidir.”
Nihayetinde, “PKK, DEAŞ, FETÖ, DHKP-C” başta olmak üzere tüm terör örgütlerine karşı “milli seferberlik” çağrısında bulundu. Vatandaşlara, muhtarlara, güvenlik güçlerine bunlarla mücadele görevi verip, “Eğer bu şekilde hareket etmezsek, milletimiz ‘ya devlet başa, ya kuzgun leşe’ demeye başlar ki, asıl tehlikeyi o zaman yaşarız… Bundan sonrası önümüzdeki bu gerçekler ışığında yeni Kurtuluş Savaşımızı, hatta yeni Çanakkale Savaşımızı verme ve zafere ulaştırma dönemidir” dedi.
Millet bu terör örgütlerine karşı her daim zaten seferberdi, halen de seferber. Cansa can, paraysa para, destekse destek; Verdi, veriyor, verecek… Lâkin 2005’ten 1 yıl öncesine kadar acaba kapısını çalacak kimseyi niye bulamadı? Niye susmak, bağrına taş basmak zorunda kaldı, hatta şehit cenazelerine katılmaktan korkar oldu? Vatandaşlarla, şehit cenazeleri arasına bariyerler çektirilmedi mi? Daha önceki gün Ankara’daki şehit cenazesinde şehit ailesinin önüne bile bariyer konması neyin nesiydi?
DOĞRU TEDAVİ İÇİN DEVLET DE SEFERBER OLMALI
Diyeceğim; Bu çağrı doğrudur, ama doğru tedavi için eksiktir, yetersizdir!..Öncelikle bu “hasta tablo”nun teşhisinin doğru konması gerekir ki, doğru tedavi bulunabilsin.Bu tablonun müsebbipleri, yani “düşmanımız kim”i uzun uzun anlatmaya gerek yok. Bugün iktidar medyasında yer alan üç haberi sıralasak yeter.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İstanbul Beşiktaş’taki katliamı yapan teröristlerden birinin Suriye’den, “PYD kamplarından” geldiğini açıklamış.
İkinci haber; Son 1 aydır PKK’ya 13 kez silah sevkiyatı yapanlar, dün de 7 hava aracıyla Kobani’nin kuzeyine tanksavarlar, otomatik silahlar ve mühimmat indirmiş. Bunlar da saniye saniye görüntülenmiş.
Son haber; Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen “Avrupa Birliği, Türkiye, Ortadoğu ve Kürtler” konulu 13. Kürt Konferansı’nın sonuç bildirisi Beşiktaş saldırısının düzenlendiği gün açıklanmış. AP’nin en büyük gruplarından Yeşiller ile Sosyal Demokratların himayesinde düzenlenen ve AP milletvekillerinin de imzaladığı bildiride, “Kürtlerin öz yönetim hakkının tanınması, PKK’nın terör örgütleri listesinden çıkartılıp, Kürt sorununda taraf olarak kabul edilmesi, Öcalan ve HDP’lilerin de olduğu tüm siyasi tutukluların serbest bırakılması” istenmiş.
Peki PYD kamplarını kuran, bu teröristleri eğiten, “kara gücü” ilân eden ve böylesine silahlandıran kim; “Dostumuz ve müttefikimiz” ABD.
Ve dahi Türkiye düşmanı bilumum terör örgütlerine böyle yardım yataklık eden; Yıllardır “medeniyet projemiz” deyip, kapılarında süründüğümüz AB değil mi?
Madem ki, “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe” noktasına gelinmiştir; O halde devletin de nutuk çekmeyi, bağırıp çağırmayı bırakıp, bu terör başlarına karşı yapması gerekenler vardır.İşte ben de devletten acilen şu “seferberlik görevlerini” bekliyorum:
1- Nasıl bir gecede tek bir kararname ile TSK dağıtıldı, bir kararnameyle de “şer ve darbe üssü” İncirlik kapatılsın…
2- Karadeniz’de Montrö’nün gereği yapılsın, ABD’nin anlaşmayı ihlâl etmesine kesinlikle izin verilmesin…
3- Ege’de NATO gemilerinin fink atmasını sağlayan anlaşma iptal edilsin…
4- ABD’den icazet beklenmeden Irak’ın kuzeyindeki PKK kamplarına her türlü operasyon düzenlensin…
5- “KAK Mesut”a, “Artık yeter. PKK’ya gücün yetmiyorsa da bari Kandil’in ikmal yollarını kapat” denilsin…
6- AB ile Gümrük Birliği anlaşması askıya alınsın… Yeni fasıl açılması için AB kapılarını çalmaktan vazgeçilsin…
7- Ocak’ta yeniden başlayacak olan müzakereler öncesi, Türkiye’nin Kıbrıs’taki garantörlük hakkından vazgeçmesi ve Türk askerinin Ada’dan çekilmesi tezlerinde ısrar edildiği takdirde görüşmelere katılmayacağımız, “Kıbrıs sorununa emperyalist çözüm” baskılarında daha ileriye gidilirse, KKTC’nin tanınması için çalışmalara başlanacağı, gerekirse de KKTC’nin Türkiye ile birleşmesi yoluna gidileceği açıklansın…
8- Böyle kritik bir süreçte Milleti iyice kamplaştırarak, başımızdaki gerçek belaları görmekten ve konuşmaktan alıkoyup, milli seferberliğe de büyük sekte vuracak olan başkanlık meselesi, ülke bu büyük badireden çıkana kadar askıya alınsın…