Odatv.com
Müyesser Yıldız
31.07.2016
========
Darbe şerrinin “hayırları” peş peşe geliyor.
Bugüne Kara, Hava, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarının Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması kararı ile uyandık.
Ayrıca bir gece yarısı kararnamesi ile askeri okullar kapatıldı, GATA Sağlık Bakanlığı’na bağlandı.Ve Yüksek Askeri Şura’nın yapısı değiştirildi. Başbakan Yardımcısı, Adalet, Dışişleri ve İçişleri Bakanları da YAŞ üyesi oldu.
Emperyalizmin, uşakları PKK, FETÖ eliyle ve BOP projesiyle hedefi, devleti ele geçirmek değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni lağvetmekti. Bunun önündeki en büyük engellerden biri tabii ki, Türk Silahlı Kuvvetleri’ydi. O yüzden 12’den vurulması gereken yer burasıydı.
Sahte darbe planı Balyoz kime yaradı; TSK, dış politikadan, Irak’ın kuzeyinden, Ege’den, Kıbrıs’tan, Karadeniz’den nasıl dışlandı, yaşayarak gördük.
HULUSİ AKAR’IN İÇİ SIZLAMADI MI?
15 Temmuz darbesinden sonra Erdoğan’ın tüm ısrar ve baskılarına rağmen eski Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in 2015’e kadar, TSK’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması projesini gerçekleştiremediğine dikkat çekmiştim.
Kendisine tepki gösteren hapisteki Balyozculara, “Gidersem, beni çok ararsınız” diye kızan Özel’in başaramadığını, Hulusi Akar ve arkadaşları bir kalemde başardı.
Erdoğan bugünkü “reformlar” açıklanmadan 3 gün önce kuvvet komutanlıklarının MSB’ye bağlanmasını istediğini, bunu komutanların da desteklediğini söyleyince, “Rehin alınmış, derdest edilmiş komutanların söz hakkı olabilir mi ki?” diye düşünmüştüm.
Şimdi merak ediyorum, kendisi de Kara Harp Okulu mezunu olan, Harp Okulu ve Kara Harp Akademisi Komutanlığı yapan Hulusi Akar’ın, bu okulların bir gecede kapanmasına hiç mi içi sızlamamıştır?
O Harp Okulu ki 1834’te, Kuleli ki 1845’te kurulmuş. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden evvel. FETÖ’cüleri, “Ne istediler de vermedik” diyerek önce buralara “dolduracak”, sonra ciddi tedbirler almak yerine, “ele geçirmişler, baş edemiyoruz” diye kapatacaksınız.
Görünen, FETÖ’nün sadece TSK değil, tüm devleti ahtapot gibi sardığı… Bu mantığın sonu, “Devleti ele geçirmişler, baş edemiyoruz. Öyleyse devleti de lağvedelim”e gitmez mi?
Ya, YAŞ’ta sivillerin sayısını artırarak, askerleri iyice “etkisiz eleman” haline getirmek… Aslında her şey Gül-Davutoğlu öncülüğünde ve ABD-Barzani kardeşliği uğruna TSK’nın “kırmızı çizgimiz Kürdistan” meselesinden dışlanmasıyla başladı. TSK adım adım bertaraf edilip, “devlet aklı” Dışişleri ve MİT’e devredildi. Geldiğimiz nokta ortada ve bugün itibarıyla TSK’nın dış politikadaki rolüne de nokta konmuş oldu.
Kuvvet komutanlıklarının MSB’ye bağlanması, askeri okulların kapatılmasında laf edemeyecek hale gelmiş komutanların, yakın zamanda önümüze konulacağı anlaşılan “Yeni PKK açılımları, Kıbrıs ve Ermeni” meselelerinde tek bir söz edebileceğini, etse de dikkate alınacağını düşünebiliyor musunuz?
TSK’YA PENTAGON MODELİ KİMİN PROJESİ?
İktidarın gazetesi Star’ın dünkü manşeti önemliydi.
“TSK’ya Pentagon Modeli” başlıklı haberde, TSK’nın yeniden yapılandırılma çalışmalarında, “Pentagon Modeli”nin ağırlık kazandığı, Genelkurmay’ın kuvvet komutanlıklarının ABD’deki gibi şekillendirileceği, Genelkurmay Başkanının, kuvvet komutanlarından bağımsız olarak Cumhurbaşkanı’na bağlı çalışan, askeri strateji ve operasyonel bağlamda doğrudan devletin başıyla çalışan bir konumda olacağı anlatılıyordu.
Genelkurmay eski Başkanı Necdet Özel’in önüne konan, ama “başaramadığı” proje tam da buydu.
Sahiplerini biliyoruz; Soros’un Türkiye’deki uzantısı TESEV… AKP ve Fetullah’ın beraber yürüdüğü yıllarda Türkiye’nin “açılım ve dönüşümlerine” büyük katkılar(!) sağlayan Polis Akademisi…
Ama bunun bir de öncesi ve sonrası var.
ERGENEKON BELGESİNDE NE YAZIYORDU?
Artık herkes şunu görüyor ki; Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında aslında Türkiye ve TSK’ya vurulacak “darbenin” senaryoları yazılmış. Şimdi de oynama zamanıymış!..
Ergenekon davasında 2008’de Veli Küçük’ün evinde bulunduğu öne sürülen, “ABD’nin psikolojik savaş alanı Türkiye” başlıklı bir belgede, şu yazıyordu:
“Amaçlanan, TSK’yı stratejik bölgenin ABD polis gücüne dönüştürmek…”
GÜL İÇİN PENTAGON MODELİNİ HAZIRLAYAN İKİ GENERAL ŞİMDİ NEREDE?
TESEV ve Polis Akademisi’nin hazırladığı raporlar sonrasına gidelim.
2013’te dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatıyla Çankaya Köşkü’nde bir “Savunma Çalışma Grubu” oluşturuldu.
Bu grup, “Cumhuriyet tarihinde ilk defa sivil ve asker uzmanların ortak çalışmasıyla” TSK’da yapılması gereken reformlara dair bir rapor hazırladı. 220 sayfalık rapor Ağustos 2014’te Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrılmasından kısa bir süre önce MGK’ya sunuldu. Aynı günlerde tamamı değil, ama bir bölümü Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde de yayınlandı.
Önsözünü bizzat Gül’ün kaleme aldığı, sekiz bölüm ve sonuçtan oluşan raporda yok, yok. Uzun uzadıya anlatmayacağım, bugün konuşulan ve hayata geçirilen ve geçirilmesi planlanan her şey var.
Sadece bu raporda da “Pentagon modelinin” yer aldığına dikkat çekip, sonuç bölümündeki şu satırları aktarmak istiyorum:
“Reformun başarısı için siyasi otorite, silahlı kuvvetler ve toplum tarafından sahiplenilmesi elzem görülmektedir… Bazı beklentilerin gerçekleşmesi zaman alabilir… Diğer müttefik ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye, savunma reformu alanında oldukça gecikmiş bir ülke olarak öne çıkmaktadır. Bu itibarla, reform çalışmalarının ivme kaybetmeden uygulama safhasına geçmesinde fayda mülahaza edilmektedir…”
Gül’ün hazırlattığı bu raporun asıl çarpıcı kısmına gelelim.
“Savunma Çalışma Grubu hazırladı” dedik. Başkanlığını Prof. Dr. Ali Karaosmanoğlu‘nun üstlendiği grupta, MGK eski Genel Sekreteri Büyükelçi Tahsin Burcuoğlu, Savunma Sanayi Müsteşar Yardımcısı Dr. Faruk Özlü (Binali Yıldırım hükümetinde Sanayi ve Teknoloji Bakanı oldu), emekli Tuğamiral Doğan Bozkurt‘un yanısıra iki isim daha vardı:
O dönem Kara Harp Okulu Dekanı olan Tuğgeneral Murat Yetgin ile Hava Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim Daire Başkanı olan Hava Pilot Tuğgeneral Recep Ünal…
15 Temmuz darbesinde Hava Pilot Tuğgeneral Recep Ünal 1’inci Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi ve JFAC Komutanı,
Tuğgeneral Murat Yetgin ise Sarıkamış 9’uncu Komando Tugay Komutanıydı.
Ve darbeden sonra her ikisi de tutuklandı!..
KENDİSİ HAPİSTE, FİKRİ İKTİDARDA
Darbenin üzerinden 15 gün geçti.
15 günde, Milattan Önce 209’da başlayan bir birikim ve kültürün sonucu olan Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye ve içinde bulunduğumuz coğrafyanın şartları dikkate alınmaksızın, sadece “Pentagon”a bakılarak, iki-üç kararnameyle alt üst edildi.
Gel de, “Hangi ara bu hazırlıkları yaptılar?” diye meraklanma!..
Gel de, “O darbe yaşanmasa, TSK tereyağından kıl çeker gibi lağvedilebilir miydi?” diye sorma!..
“FETÖ”den olduğu gerekçesiyle tutuklanan Mümtazer Türköne kumpasların tam gaz sürdüğü 2010’da, TSK’yı “Yeniçeri Ocağı”na benzetip, “Bizim bir Nizam-ı Cedit ordusuna ihtiyacımız var”;
2011’de de, “Genelkurmay’ın kapısına kilit vurulmalı” demişti.
Bu, FETÖ ve “üst akıl”la nasıl bir mücadeledir ki, TESEV’in, Mümtazer Türköne’nin ve darbeci generallerin önerileri hayata geçirilmektedir?
Gidişata bakılırsa, 15 Temmuz darbesi başarısız değil, başarılı olmuştur.
Kim ve kimlere yaradığı/yarayacağı da; kaybedenin sadece Türkiye ve TSK olduğu da bellidir.
Öyleyse, artık “mağduruz da mağduruz” demeyi bırakıp, Türkiye ve TSK’nın başına neler getirildiğini ve ne yapılması gerektiğini konuşma zamanıdır.