sozcu.com.tr
Bekir Coşkun
23.07.2016
Her şeye rağmen…
Her şeye rağmen çocuklar büyüyorlar…Her şeye rağmen zaman geçiyor ve her kara gün gibi dün arkada kalıyor…Her şeye rağmen; dün gece hayal kurduk çoğumuz ve hayallerimizde; özlemler, sevgiler, umutlar, beklentiler, yapılacak işler vardı…
Bu olanlar belki de güzel günlerin nedeni olabilir…Tıpkı korkutucu şimşekler, yeri sarsan gök gürültüleri ve kara bulutlarla gelen yağmurun, bir gün sarı başaklara dönüştüğü gibi…
Bizler yıllardır “FETÖ diye bir örgüt var, devleti ele geçirdi” diye yazıp çizdikçe, her seferinde tehdit, küfür, hakaret yetmedi… Mahkemelerde süründük… Kimi arkadaşlarımız en güzel yıllarını hapishanelerde geçirdiler…
Ama artık “FETÖ yok” desen suç…
Az şey değil…
14 yıl önce birlikte iktidara geldiler…Cumhuriyetçilere, Atatürkçülere, aydınlara, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne birlikte “Kumpas” kurdular… Bu ortaklığa “Paralel” denildi…Ama aralarında (henüz bilmediğimiz bir nedenle) sorun çıktı…Bir paralelin bir çizgisi, öbürünü lanetliyor ve siliyor şimdi…
Paralelin “Cemaat” kısmını seçimle göndermek olanağı yoktu…Ama kalanını (çok zor da olsa, gitmemek için her şeyi yapsa da) seçimle göndermek olası…
Korkuyu atın…Yüreğinizdeki yurt sevgisi küsmesin…Çocuklar büyüyorlar…Gözlerinizi kapatmayın; kapalı göz karanlığı size taşır…Önce kendi siyasi ve sosyal eksikliklerimizi sorgulayarak… Mesela; adam gibi bir muhalefeti mutlaka isteyerek… Tüm bu rezaletlerin nedenlerini tartışarak ve herkese anlatarak… En azından paralelin iki ayağından birisinden kurtulmaktaki haklılığımızı ve payımızı unutmayarak…
Her şerde bir hayır vardır…
Bu gök gürültüleri, bu kara bulutlar, bu şimşekler…
Sarı başaklara dönüşür, emin olun…
sozcu.com.tr
Bekir Coşkun
22.07.2016
Abiler?..
Cumhurbaşkanı anlattı:
“Darbeyi eniştem haber verdi…”
Demek ki benim Cumhurbaşkanı’ndan farkım yok; ben de bizim Turna Hanım’dan öğrendim, “Uçak alçaktan uçtu, bomba patladı, tank geçti” deyince, üçü bir arada darbe olur dedik…
Ama ben Cumhurbaşkanı değilim…
O hal’de enişteyi Milli Güvenlik Kurulu
üyesi yapacaksın, en iyisi…
Başbakan kendi o hal’ini, kapalı görüşmelerinde muhalefet liderlerine anlattı:“Haberimiz yoktu, sivil bir arabadaydık…Tankların olduğu kontrol noktasını görünce ne olduğunu anlayamadık…”Başbakan yanındakilere soruyor “Bir bilginiz var mı?” diye, onlar “yok” deyince sağı-solu arıyor, hiçbir yerden yanıt alamıyor…O sırada kontrol noktasına girdiler kısacası…Darbecinin birisi arabanın etrafında dolandı, önce arabanın plakasına, sonra eğilip camdan içeriye baktı…“Geç” dedi…“İyi ki beni tanımadılar” diyor Başbakan…
“İki parmak boğumu büyüklüğünde böceğim vardı… Abi vermişti…Sabah paşanın odasına koyup akşam alıyordum…” Bu da Genelkurmay Başkanı’nın o hal’i…
Yaveri anlatıyor:
“Abiler vardı… Abiler böceği verdiler, sabah koyup akşam alıyordum…Abi öyle dedi… Aldıktan sonra abilere götürüyordum… Abiler yeni böcek veriyorlardı… Abi böceği verince, çıkarttığımı öbür abiye verip, öbür abiden aldığımı, bana yap diyen abiye……….”
Peki bunda; baskı rejimine sokulan, dünyası kararan sıradan insanların bir suçu-günahı var mı?..
O haldir işte…
Ohal oldu..
sozcu.com.tr
Bekir Coşkun
21.07.2016
Yalakalık tavan yaptı…
Emekli yarbay Ekrem ne zaman darbe-marbe olsa başına yara bandı sarardı…Otuz sene önce Kore’de yaralanmıştı, darbe zamanlarında başına yara bandını dolar, öyle çıkardı sokağa…Kızılay’da kalabalığa karıştığı an, millet onu omuzlara alır “En büyük asker bizim asker” diye havada gider, Sıhhiye Meydanı’nda inerdi…Millet sokağa döküldüğünde dolmuşa para vermezdi…
Darbe zamanlarında holdingler emekli askerleri kapışır, en işe yaramazları apartmanlarda “apartman yöneticisi” yaparlardı… Gece apartman sakinlerine “alarm verdim” diye, kapıcı odasında “sığınakta mevzilenme” tatbikatı yaptıran vardı…
Sitelerde bir alçı ustasının öyküsü yayınlandı; alçı atölyesi iflas edecekti ki darbe oldu, Atatürk büstü imalatına başladı, köşeyi döndü…
Rektörler, yüksek yargı organları, cübbelerini giyip kapatılmış TBMM’de uzun bir kuyruk oluşturarak, askerlere bağlılıklarını bildirmeye gittiler…“Utanmıyor musunuz?” diye yazı yazmıştık…
Gece bürokrat çocuklarının elinden ders kitaplarını alıp “Uzun uzun kavaklar/ Dökülüyor yapraklar/ Ben atama doymadım/ Doysun kara topraklar” şiirini ezberlemişlerdi, bunu sıkıyönetim mahkemesinde okumaya kalkan oldu…Tutuklanan bürokrat olsun, akademisyen olsun, sendikacı olsun cebinden “Ben yazdım” diye bir Atatürk şiiri çıkarıyordu…
Darbe karşıtı yazı mazı yazılmazdı…Herkes herkesi “Atatürkçü değil” diye ihbar eder, ispiyonculuk tavan yapardı…
Odalar, borsalar, birlikler, meslek kuruluşları, işveren dernekleri, sendikalar, holdingler, tanınmış işadamları, darbecilere teşekkür bildirileri yayınlarlardı…Bunların hepsi arşivlerde var, birisi çıkarıp yayınlasa…Ya da açın dünkü gazetelerin sayfalarına bakın; işte aynısı…
Emin olun bu darbeciler başarılı olsaydı aynı şey yaşanacaktı…Şu televizyon televizyon gezip darbeyi lanetleyenlerin, küfürler savuranların, bildiri yayınlayanların cebinde birer Fethullah Gülen külahı olacaktı…Pensilvanya’ya giden uçakların koltukları çoktan kapatılmıştı…
Bu yalakalıklar yüzündendir Türkiye huzur yüzü görmedi…Görmeyecek…Suçların ve hataların sırtını sıvazlayan ikiyüzlülük, adam gibi bir yönetimlerin önünde her zaman en büyük engeldi…Hep güçlüyü yalayan bu utanmazlar yüzünden, ülkeyi yönetenler hep şımardılar ve yönlerini şaşırdılar…
Kapatın gözlerinizi, filmi tersten sarın….Yarbay Ekrem başı sargılı, omuzlarda “En büyük asker bizim asker” diye Kızılay’dan aşağı gidiyor, Sıhhiye’de inecek…