Değerli Dostlar,
CHP İstanbul MV Selina Doğan bir kaç gün önce vermiş olduğu demeçte, Ermeni meselesinde Türkiye’nin kendisiyle yüzleşmesi gerektiğini söylemişti.
http://www.haberkita.com/haber/chpli-aday-selina-doganin-esi-erdal-dogandan-ataturke-soykirim/233363
Bu demeçten sonra çeşitli TV programlarında Selina hanımın bu demeci hâlâ konuşulmakta. Bunun üzerine bir dost kendisine bir çağrıda bulunmuş, Ermeni meselesi konusunda düşüncelerini, daha sonra yanlış anlamalara, saptırılmalara uğradığı söylenmesin diye, konu hakkında bilimsel çalışmaları, Türkçe, İngilizce, vs. yayınları olan, örneğin, Türkkaya Ataöv, Onur Öymen, Şükrü Server Aya, Mehmet Perinçek, Uluç Gürkan, Orhan Çekiç, Halûk Tarcan,vs, uluslararası tanınmışlıkları bulunan çok değerli araştırmacı yazarlardan biriyle bir TV ekranına çıkması için çağrıda bulunmuştu. (Ekte)
Selina hanım yanıtında, kendisinden demeç alan Ulusal Kanal muhabirine, “ülkede özgürce tartışılabilecek bir zemin bulunmadığını, eğer konu parlamentoların konusu değilse, o zaman mahkemelerin ele alması gerektiğini ifade ettim” diyor. (Ekte)
Dostumuzun yanıtını sizlerle paylaşmak gerekiyor.Çünkü Ermeni meselesi yurt dışında olduğu kadar yurt içinde de sorunlu olmaya devam ediyor. Oysa Selina hanımla da ortak insan aklında buluşamamak, düşünülemez. Selina hanımdan bizler de rica ediyoruz, konuyu uzmanıyla TV ekranlarında tartışsın. Fakat hem tartışmayı reddetmek, hem de tek taraflı ve kendisinin uygun bulduğu yer ve zamanlarda demeçler vermek, ne etiktir ne de içinde yaşadığı toplumun seçtiği MV konumuna uygundur.
Umarız bu çağrı, en kısa zamanda olumlu bir şekilde yanıtlanır.
Dostlukla,
Lâle Gürman
Dostumuzun kendisine son mektubu:
Bağışlayınız lütfen, Selina Hanım. Kendimden hiç bahsetmedim size. Ben yurt içi ve yurt dışı eğitimler almış olan, uzun yıllardır da eğitimle ilgilenmekte olan bir kişiyim. (Balkan ülkelerinin atıcılık dalında ilk kadın sporcuyum, Bu ülkelerde de dört kez Balkan şampiyonluğum var.) Bu bağlamda, dünyanın ve doğal olarak ülkemin sorunlarıyla da ilgiliyimdir.
Sorunların çözümlerinde özellikle dikkat ettiğim, meselelere çeşitli açılardan bakılmasıdır. Zaten sizde de bu çeşitliliği gördüğüm içindir ki size seslenmiştim.
Bu yazınızdan anladığım kadarıyla siz, her ne kadar ülkede normal olmayan bir ortamdan bahsediyorsanız ve konuşmalarınızın saptırıldığından şikayet ediyorsanız yine de sorunlar hakkında konuşuyor, yeni polemiklere yol açıyorsunuz. Oysa, kanımca, bunlara hiç gerek yok.
Bir tv kanalında konunun uzmanlarıyla tartışmaktan kaçındığınızı, doğrudan olmasa da söylemiş oluyorsunuz. Haklı mıyım?
Eğer haklıysam, eğer ekranlarda tartışamayacağınız bir konu varsa, niçin ortalıkta bir kaç cümle söylüyor, bunlar yazılınca da “öyle demedim, saptırıldı” diyorsunuz? Saptırılamayacak tek yöntem, konuyu bilimsel nitelikte ele alabileceğiniz kişi/kişilerle birlikte ekranda olmanızdır. Konuyla ilgili bilimsel kitapları olan, tarafsız, güvenilir kişiyi siz seçiniz. O kadar çok sayıda nitelikli kişi var ki…
Mektubunuzda, “…amaç beni linç etmek olduğu için..”! diyorsunuz. Nasıl bir görüştür bu? Sizi seçip Parlamentoya taşıyan bir milletten nasıl böyle bahsedebiliyorsunuz? İnanamadım!
Ayrıca, açıklamanızda diyorsunuz ki, “eğer konu parlementoların konusu değilse o zaman Mahkemelerin ele alması gerektiğini ifade ettim.”
Yanlış biliyorsam lütfen düzeltiniz, siz Hukuk Fakültesi mezunusunuz, değil mi?
O zaman nasıl oluyor da “eğer konu parlamentoların konusu değilse” diyebiliyorsunuz? Siz bilmiyor olamazsınız, bu mesele parlamentoların meselesi değildir. Tüm demokratik ülkelerde parlamentolar yalnızca yasama yaparlar, görevleri budur.
Devamında “Mahkemeler ele almalı” diyorsunuz.
Mahkemeler ele aldı bu konuyu. İlk ele alan, işgal altındaki İstanbul’da bulunan İngilizler idi. Meseleyle ilgili olduğunu düşündükleri kişileri topladılar, Malta adasına götürdüler. Yargıladılar. Suçsuz buldular, saldılar. Bildiğim kadarıyla, hiç bir uluslararası mahkeme bu konuda Türkiye aleyhine karar vermedi. Son olarak da zaten herkesin bildiği gibi, AİHM’in ve Yüksek Mahkemenin bu konuya son noktayı koymuş olmalarıdır.
Mektubunuz un son paragraf ıyla ilgili olarak size tamamen katılmaktayım. Çözüm, bir araya gelerek, aklın önderliğinde konuşmak, tartışmak ve bu çıban başı olmuş konuyu sonlandırmaktır.
Bu konunun bu şekilde devam etmesi, CHP’yi de yıpratmaktadır. Çünkü CHP’nin Selina Doğan’ı kadrosuna katması, bu konuyu Doğan’ın sağlıklı, akılcı bir mecrada yürüteceğini düşünmüş olmasındandır.
Fakat mesele bu şekilde “bir horoz döğüşü” görüntüsü aldığından, bu meseleyi sizin üstlenip, ortaya çıkıp, ekranlarda seslendirmeniz gerekir. Sorumluluğunuz gereği bunu yapmalısınız.
Son cümleleriniz olan,
1- “Sayın genel başkanımızın komisyon kurulması yönündeki çağrısı önemlidir.” ve
2-“tüm uluslararası camia da şeffaf biçimde arşivlerine erişimi sağlamalıdır…”a gelince:
1- Komisyon kurulması çağrıları 10-15 yıldır yapılmaktadır. Fakat karşı taraflarca kabul görmemektedir. Bu bağlamda, bu çağrının önemli olmadığı bilinmektedir
2- Meseleyle ilgili olarak Çarlık Rusyası arşivlerinde çalışıldı, Ermenistan’ın ilk Başbakanı Kaçaznuni’nin, zamanın Ermeni ve Rus tarihçilerinin, bilim adamlarının raporları Türkçeye, İngilizceye, Almanca ve Fransızcaya çevrildi. İngiliz ve Amerikan arşivlerinde çalışıldı, çok önemli belgeler ortaya çıkarıldı, kitaplaştırıldı. Bunların hepsini okudum.
Takdir edersiniz ki zamanın düşman taraflarında bulunan bu kişilerin yazdıkları önemlidir. Dikkate alınır.
Değerli Selina Hanım,
Size çağrımı yineliyorum. Aydın bir siyasetçi olarak lütfen sorumluluklarınızın bilincinde olunuz ve gereğini yapınız.Çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Sili Özerdim