Bekir Coşkun
06.05.2016
Milletin seçtiği Başbakan’ı kovdu…
“Millet seçti” diyordu…
Milletin seçtiği Başbakan’ı resmen kovdu…
Bir an davudoğlucu oldum…Niçin?…
Çünkü bu beladan kurtulmak için yedi senedir kılıçdaroğlucu olmanın acı faturasını çekiyoruz… Ülkücüler de on dört senedir bahçelici olmanın umutsuzluğu içindeler… Seçim kazanmış Davudoğlu gitti de, 9 seçim kaybedenler hâlâ utanmadan oturuyorlar…
Bahtsızız…
Şaşkınız…
Mutsuzuz…
Biçareyiz…
Fetullah Gülen kasetlerinden, Selahattin Demirtaş‘ın bağlamasından, Obama‘nın beyzbol sopasından sonra -en azından 18 saat- umudumuzdu:
Davudoğluculuk…
Muhterem karıma “Davudoğlucu oldum” dedim… “Daha iki gün önce ‘Davulcu Kado gibi çalan görülmedi, dünyada bir numara, Davulcu Kadocuyum’ diyordun, ne çabuk yer değiştirdin” dedi…
Çaresiziz…
Mahkumuz…
Mağduruz…
Davudoğlucu olmam nedeniyle ve haliyle bekledim ki; birisi memleketimi bu haddini bilmez, hukuk tanımaz, kanunları takmaz, dilini tutamaz, saygıdan anlamaz şahsın karşısına çıkıp onu durdursun…Kılıçdaroğlucu olarak çok bekledik, olmadı…
Bir şey söyleyeyim mi; Kılıçdaroğlu‘nun kendisi de kendisini bekledi aslında…Belki “Nerede kaldım?” bile dedi…İnsanın kendine hayrı olmayınca, başkasının hayrını beklermiş…Düştüğümüz hale bakın ki; bizi AKP‘den kurtarmayı, AKP‘den bekliyoruz…
Aymazız…
Şanssızız…
Aciziz…
Bedbahtız…
Bu resmen darbedir…
28 Şubat’ın aynısıdır…
O suçsa, bu da suçtur…
Cumhurbaşkanı, kendi ikbali için Başbakanı kovmuştur…
Darbe daha nasıl olur?…
Otuz sene öncesinin post-modern darbesini sorguluyorsunuz da… Bir tek yürekli cumhuriyet savcısı yok mu memlekette?…
Naçarız…