19 MAYIS 1919 İSTİKLAL HARBİNİN BAŞLANGICININ VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’NİN KURULUŞ TARİHİDİR * Düyun-u Umumiye’nin son genel müdürü Ali Cevat Borçbakan hatıralarında şöyle yazar:

Naci Kaptan
19 mayıs 2016

19 MAYIS 1919 İSTİKLAL HARBİNİN BAŞLANGICININ VE
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’NİN KURULUŞ TARİHİDİR

ATATÜRK’ü ANMA GENÇLİK VE SPOR BAYRAMININ
97 . YILI TÜRK HALKINA KUTLU OLSUN

Türkiye ve Cumhuriyet öylesine zorluklarla ve mücadelelerle kurulmuştur ki, Dünyada tüm mazlum milletlere örnek olmuş ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu Milletler tarafından örnek alınmış , Atatürk ile savaş yapan devletlerin yöneticileri dahi Atatürk’ün askeri dehasına ve barışı öne alan , devrimci devlet adamlığına büyük hayranlık ve saygı duymuşlardır.

Yüce önder Atatürk’ü ,
Silah arkadaşlarını ,
Saygı ve sevgiyle anarım.

Neo Osmanlıcılar bilsinler ki Türkiye ancak Aydınlanma devrimleriyle , bilgi ve ilimle , çağdaşlıkla ,akılla , laik ve demokratik cumhuriyetle ilerleyebilir ve gelişmiş dünyada yerini alarak bağımsızlığını koruyabilir , ekonomik özgürlüğünle zenginleşebilir. Hiç bir gelişmiş ülkenin sömürgesi olmaz.

Tüm okulları İmam Hatip yapmakla ve ders müfredatlarında dini bilgilere ağırlık verilmesiyle Türkiye bilim ve çağdaşlaşma yarışında bilim üretemeyen 3. sınıf bir ülke ve toplum haline gelir .

Atatürk ve Devrimlerine , Laik Cumhuriyete karşı düşmanlık yapanlara yakın tarihin içinden seslenmek isterim ;

Mart 1921 – Düyun-u Umumiye’nin
son genel müdürü Ali Cevat Bey şöyle diyordu ;

“Çok cahil padişahlar geldi. Çokları bu millete fenalıklar ettiler. Kardeşlerini, vezirlerini öldürdüler. Fakat bunun gibisi gelmedi. Hiçbiri vatanı satmadı, hiçbirisi tebaasını diğeri aleyhine kışkırtmadı, hiçbirisi içte isyanlar çıkartmak için para vermedi…

***

Düyun-u Umumiye’nin son genel müdürü Ali Cevat Borçbakan hatıralarında şöyle yazar:

Yıl 1918’dir… (ki, kendisi 1800’lerin sonunda Tıbbiye öğrencisiyken “vatansever” olduğu için sorgusuz-sualsiz Bekirağa Bölüğü’ne konmuş, oradan da Fizan’a sürülmüştür)

“Ben kendimi bildim bileli devletimiz sorunlardan kurtulamadı. Yunan savaşı, Yemen isyanı, Dürzi olayı, Rumeli olayları, Ermeni isyanı, Arabistan, Arnavutluk, Girit, Makedonya, Teselya zavallı Türk Milleti’nin mezarı olmuştur. Memleketimiz Doğu Rumeli, Bosna-Hersek, Kosova, Manastır, Selanik, Trablusgarp vilayetleri ile Fizan ve Bingazi sancakları, Cezayir-i Bahri Sefid (Akdeniz), Yemen, Hicaz, Musul, Suriye, Beyrut, Basra, Bağdat, Halep kaybedilmiş, bugün elimizde Anadolu dediğimiz parça kalmıştır.”

Borçbakan, hatıra defterinde Mayıs 1919’da “Bizi nezaketle paylaşacakları anlaşılıyor” notunu düşer!… Temmuz 1919’da da “Bugünkü aşağı dereceye düşmemizin, bu hürriyet sonucu olduğuna herkes inanmaktadır. Hürriyet, gayet keskin bir kılıçtır, bu işten anlayanın eline verilirse, çok faydalı işler görür, eğer cahilin eline verilirse, ortalığı berbat eder. Biz de bugün çok fena bir duruma düştük. Memleketin büyük bir kısmı elden gitti. Elimizde kalan bir Anadolu parçasını da paylaşılmadan kurtarmak için çırpınıyoruz. Güvenlik yok. Buraları Ermenilerin almak istedikleri kesin notum.”

Bugün ülkemizde de bölgemizde de yaşananların temelinde bir İngiliz Albay ile bir Fransız uzmanın 1913’lerde hazırladığı Sykes-Picot Antlaşması vardır. Büyük ölçüde milli mücadelemiz sayesinde önemli kısmı hayata geçirilemeyen – Sevr de bunun bir parçasıydı – sözkonusu anlaşmanın adı bugün Türkiye için “reform paketleri”, bölge için “BOP” olmuştur, o kadar.

Fransız Dışişleri Müşaviri Picot, Filistin ve Suriye’nin işgâli öncesi buralara “özel temsilci” olarak gönderilmiş, bizzat Fransa Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Ribot tarafından 2 Nisan 1917’de kendisine Suriye ve Filistin’i nasıl karıştıracağı şu yazılı talimatla bildirilmiştir:

“Arapları, Türkler aleyhine kışkırtmak için çeteler kurun… Trenlere sabotajlar yaptırın, sabotajcılara para ödülü verin…”

Efendim, o meşhur anlaşma kapsamında Rusların öncülüğünde hazırlanan bir “Ermenistan ıslahat sorunu” projesi de vardı. Bugünkü 6 büyük devletin (Avusturya, İngiltere, Almanya, İtalya, Fransa ve Rusya temsilcilerinden oluşan uluslararası bir özel komisyon toplandı. Osmanlı’dan şunlar isteniyordu:

– 6 vilayetten (Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Harput ve Sivas) mürekkep ve Sultan’ın onayıyla, her 5 yılda bir tayin edilecek Hıristiyan -tercihen Avrupalı- bir genel valinin yönetimi altında bir (Ermenistan Bölgesi) teşkil edilmelidir.

– Seçim yoluyla bir idare meclisi kurulmalı, genel vali de icra organının başı olmalıdır.

– Ayrıca eşit sayıda Müslüman ve Hıristiyan üyelerden mürekkep, 5 yıl süreli özel mahalli bir idare tesis edilmelidir.

– Avrupalı subaylar komutasında bir de Jandarma örgütü vücuda getirilmelidir.Osmanlı Hükümeti, buna karşı şu projeyi öne sürdü:

“Bütün Osmanlı Asya’sının, merkezi Avrupa hükümetlerinin yardımlarıyla 6 bölgeye ayrılması, bunlardan 4’üne Türk genel müfettişlerinin atanması, yanlarına da Avrupalı iki müfettiş yardımcısının verilmesi…” (*)

Saygın okur , Ali Cevat Bey’in hatıraları böyle …

21.yüzyılda dünya ülkeleri sanayi devriminde çağ atlarken , milimetrik boyuttaki parçacıklara milyonlarca bilgiyi sığdırarak uzayda dolanırken , Bizim profosörlerimiz “İslami bisiklet nasıl olmalı” tartışmaları yapıyor ! Cahiliye devrine takılarak Akıla , bilime, çağdaşlaşmaya , aydınlanma devrimlerine karşı olanların bu hatırattan gereken dersi çıkartmalarını dilerim.

Arap cahiliyesine hayranlık duyanların , Osmanlı’yı diriltme umudu taşıyanların Irak’ta – Libya’da – Suriye’de – Afganistan’da – Mısır’da neden milyonlarca Müslümanın öldüğünü , kardeş savaşlarının neden sadece İslam Ülkelerinde olduğunu sorgulamalarını dilerim.

Türkiye’nin çıkış yolu aydınlanma devrimleri ve Laik demokratik cumhuriyettir.

(*) Müyesser YILDIZ / 2 Mayıs 2011

This entry was posted in ATATURK, CUMHURİYET - DEMOKRASİ - ÇAĞDAŞLIK, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, SİYASİ PARTİLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *