TARİHİN TOZLU YAPRAKLARINDAN * PARÇALAYICI İKTİDAR nedir ? * Osmanlı’nın müttefiki Almanya’nın İslam Alemi’ni Ayaklandırma Planı “Alman Cihadı” başka deyişle ” Vahşi İslam isyanı – padişahın ilan ettiği Büyük Cihad”

E. Amiral Türker Ertürk
Odatv.com
01.03.2016

PARÇALAYICI İKTİDAR

Başbakan Davutoğlu, geçtiğimiz günlerde Mardin’de yaptığı bir konuşmada; “Parçalayıcı Ulus” diye, bilgiden ve derinlikten uzak ama Cumhuriyetimizin kurucu değerlerine düşman bir söz söyledi. Sıradan ve düşünülmeden söylenerek, ağızdan çıkan bir söz değildi bu! Onun ideolojisini ve dünya görüşünü gösteriyordu bu iki kelime.

Davutoğlu; söylediği bu sözle, Türkiye’de halen yaşadığımız terörün ve ‘Kürt Sorunu’nun nedeninin ‘Ulus Devlet’ yapısı olduğunu anlatmak istiyordu. Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisinin yanlış olduğunu ve bizi bir arada tutamadığını, esas toplumsal zamkın İslam olduğunu ifade etmeye çalışıyordu. Bu söyledikleri, “Siyasal İslamcı” ideolojisi ve “Yeni Osmanlı” hayali ile bire bir örtüşüyor. Bu sözlerin Mardin’de söyleniyor olmasının, mesajın içeriği açısından da özel bir önemi vardı.

“Vahşi İslam İsyanını Başlatın”

Davutoğlu; İslam’ın, yani dinin birleştirici olduğunu sanıyor. Halbuki, tarihsel gerçekler tam aksini gösteriyor. Din; din olmaktan, inanç ve itikat olmaktan çıkarılıp, bunun ötesinde siyaset olunca orada birleşme değil, bölünme ve parçalanma ortaya çıkıyor. Bırakınız siyasallaştırılan İslam ile toplumu bir araya getirmeyi, dinsel tarikatlar bile birbirlerini “kedi-köpek” gibi yerler. İşte bu yüzden din, emperyalizmin bir numaralı enstrümanıdır. Avrupalı, din ile Afrika’yı ve Güney Amerika’yı soymuştur. Avrupalı arkasında ekonomik nedenler de olsa; din yüzünden yüzyıllarca savaşmış ve birbirlerini boğazlamış, oluk oluk kan akıtmıştır. Bugün Batı’da, kendi içlerinde barış varsa ve asgari müştereklerde birleşebilmiş iseler; bunun nedeni, dini siyaset olmaktan çıkardıkları içindir.

Osmanlı’da ve Türkiye Cumhuriyeti’nde “Siyasal İslamcı” akımların arkasında, hep emperyalizm olmuştur. Amaç; İslam’ı kullanarak, kendi hedeflerine ulaşmak! Birinci Dünya Savaşı henüz başlamışken, 1914’de Berlin’den Petersburg Büyükelçiliği’ne; “Düşmanı İslam fanatizmi ile arkadan vurunuz. Vahşi İslam İsyanını başlatınız” telgraf mesajı geçilmiştir. Almanlar için düşman; İngilizler ve Ruslardır.

Panislamizm’in Arkasında Almanlar Vardı!

O zaman gündemde olan emperyalist projenin birincil ilgi gösterdiği coğrafya, Viyana’dan Hindistan’a kadardı. Almanya; birliğini geç kurduğundan (1871), sömürge paylaşımında geri kalmıştı. Zengin petrol kaynaklarına sahip olduğu anlaşılan Ortadoğu’ya ve Mısır ile Hindistan’a göz dikmişti. Rakibi; Mısır’ı ve Hindistanı elinde tutan İngiltere ve Anadolu üzerinden sıcak denizlere inmeye çalışan Rusya idi. Osmanlı’ya bu nedenle yaklaşılır ve yardım edilir.

II. Abdülhamit’in Osmanlı’yı kurtarmak için düşündüğü Panislamizm’in arkasında da Almanlar vardı. İslam’ı bir silah olarak kullanma fikri, Almanlarındı. Bunun fikir babası; anadan Alman ve babadan Yahudi diplomat, tarihçi ve arkeolog Max von Oppenheim olup, İstanbul’da II. Abdülhamit ile baş başa görüşmüş ve ikna etmişti.

Alman Cihadı

Osmanlı-Almanya yakınlaşması, 1877-1878 Osmanlı –Rus savaşından sonra, hemen başlamıştı. Alman İmparatoru II. Wilhelm, Osmanlı topraklarına üç defa ziyaret yapmıştı. İlk ziyaretini tahta geçtikten bir yıl sonra 1889’da, ikincisini 1898’de, üçüncüsünü ise Sultan Reşat döneminde, 1917’de yapmıştı. Teşkilat-ı Mahsusa; Almanların isteği ile kuruldu ve Alman parası ile finanse edildi. Hedeflerini de Almanlar belirlemişti; “Vahşi İslam İsyanını” İngilizler başta olmak üzere, Ruslara ve Fransızlara karşı başlatmak için. 14 Kasım 1914’de, Padişah Fermanı ile ilan edilen “Kutsal Cihad”ın arkasında da Almanlar vardı. Hatta, buna Alman Cihadı da denir. Bu konuda, Kerem Çalışkan’ın; “Alman Cihadı ve Ermeni Sürgünü” kitabını okumanızı tavsiye ediyorum.

Demem o ki; o gün de “Siyasal İslam”ın arkasında emperyalizm vardı, bugün de var. “Siyasal İslam” ithaldir ve İslam coğrafyasına daha fazla sömürü, kan, kin, gözyaşı, bölünme ve parçalanmadan başka bir şey getirmez.

Ulus Devlet, Ulusal Kimlik

‘Ulus Devlet’ ve ‘Ulusal Kimlik’ ise; çağdaştır ve ithal değildir. Bu kavramlar medeniyetin ürünüdür ve insanlığın günümüzde ulaştığı medeniyet seviyesinin değerleri ve kurumlarıdır. Yer küre üzerinde kültürler farklı olsa da medeniyet, tektir.

‘Ulus Devlet’; Fransız İhtilali sonrası ortaya çıkan bir kavram olarak görünse de, arkasında Rönesans, Hümanizm, Reform ve Aydınlanma var. Bunların arkasında da Mezopotamya’da, Uzak Doğu’da, Anadolu’da, Akdeniz’de, Ege’de ve Güney Amerika’da bu ortak medeniyete yapılan katkılar var.

Bugün; medeni ve çağdaş dünya, akılcı ve bilimsel düşünce sistemine geçmiştir.  Aklın etrafındaki sınırlar kaldırılmış ve özgürleştirilmiştir. Her şey ama her şey, sorgulanabilir ve eleştirilebilir. İstisna yoktur! Bilim; hiçbir soncul olmadan, tümevarım yoluyla, gözlem ve deneyle yapılır. Artık; 18.Yüzyıl öncesinde sadece göz, kulak ve tahayyül gücüyle yapılan spekülatif bilim dönemi geçilmiştir.

‘Siyasal İslam’ ve ‘Yeni Osmanlıcılık’; geçmiş dönemin, Ortaçağın düşünce sisteminin ürünü, kurumları ve kimlikleridir. Günümüzde bunlar, çağ dışıdır. Geçmişin aklı, kurumları ve kimlikleri ile günümüzün sorunlarını çözmek ve toplumlara güvenlik, refah ve mutluluk vermek imkânsızdır.

‘Ulus Devlet’ ve ‘Ulusal Kimlik’ten vazgeçmek gericiliktir, yobazlıktır, cahilliktir, çağdışılıktır, emperyalizmin taşeronu ve parçalayıcı olmaktır.

Saygılar sunarım.

Hürriyet
25 Mayıs 2015

 Osmanlı’nın müttefiki Almanya’nın İslam Alemi’ni Ayaklandırma Planı “Alman Cihadı” başka deyişle ” Vahşi İslam isyanı – padişahın ilan ettiği Büyük Cihad”

Gazeteci-Yazar Kerem Çalışkan İttihat ve Terakki Cemiyeti ve iktidarını eksen alan “100 Yılla Yüzleşme” üçlemesinin ardından “Alman Cihadı ve Ermeni Sürgünü-100. Yılında Ermeni Sürgünü’nün Perde Arkası” kitabıyla yeni bir tartışmanın fitilini ateşliyor. Çalışkan’ın araştırma ve analizlerine göre tehcirde bugüne dek mükemmel şekilde perdelenmiş esas rol, Nazizmin mayalandığı Prusya Almanyası’na ait. Osmanlı’yı bu politikaya sevk ve idare eden Almanya.

SORULAR, SORULAR!

Almanların İslam Alemi’ni Ayaklandırma Planı başlığını taşıyan arka kapak merak uyandırıcı:

“Bu kitap 100 yıl önce I. Dünya Savaşı’nda Almanların Osmanlı toprakları üzerinden yürüttüğü ‘Drang Nach Osten’ (Doğu’ya Hücum) politikasının ‘kan ve ateş’ dolu macerasına ışık tutuyor. Alman Kayzeri II. Wilhelm İngiltere’ye karşı ‘Vahşi İslam İhtilalleri’ başlatmak için nasıl emir verdi? Kayzerin casusu ‘Abu Cihad’ (Max von Oppenheim) Osmanlı askerini ve Teşkilat-ı Mahsusa’yı savaşmak için hangi cephelere gönderdi? Alman istihbaratı Berlin’den Bağdat’a uzanan ‘Büyük Ortadoğu Projesi’nde’ Ermeniler için neden ‘İç düşman’ dedi? Ermeni Tehciri’ni, Osmanlı Genelkurmayı’nı yöneten hangi Alman subaylar Talat ve Enver Paşa’ya brifing vererek istedi? 11 Eylül 2001’de El Kaide ABD’de İkiz Kuleleri vurunca kimler Alman Cihadı ve Oppenheim’ı suçladı? Bu kitap 100 yıl sonra ilk kez belgeler ışığında Ermeni tehciri ve Almanya ilişkisini gözler önüne seriyor…”

TEHCİR VE ŞİDDETİN KÖKENİ; PRUSYA RUHU

İşte Çalışkan’ın Ermeni tehcirinde yönetme-yönlendirme-gizleme üçgeninde esas rolü Osmanlı’nın müttefiki Almanya’ya biçtiği, belgelere ve çeşitli kaynaklara dayandırdığı kitabından çarpıcı bölümler:

*Alman sömürge politikası aşırı şiddet, tehcir ve kitlesel imha yöntemleriyle yürütülmüştür. Tehcir ve imha yöntemleri Alman askeri mekanizmasının sömürgelerde sistemli olarak uyguladığı önemli bir araçtır. Bu, 1915’te Alman askeri yönetiminin direktifiyle Ermenilere de uygulanmıştır. *İstanbul’daki Alman komutanların savaş başladıktan sonra 1914 yılı sonunda İttihat ve Terakki Cemiyeti’nden (İTC) Ermenilere karşı tedbir istemesi, tehcirin başlangıcıdır. Ermeni tehcirinin düğmesine basılan bu gizli toplantı, Osmanlı tarihinin gizli kalmaması gereken bir sayfasıdır.

TEŞKİLATI MAHSUSA ALMANLARIN HİZMETİNDE

*Almanya, Alman Cihadı hedeflerine karşı Enver Paşa aracılığıyla yoğun ve etkili biçimde Teşkilat-ı Mahsusa’yı kullanmış ve finanse etmiştir. Teşkilat-ı Mahsusa Ermeni tehciri için de etkili şekilde kullanılmıştır. Alman askeri yönetimi tehcir politikasını yönlendirirken bunun siyasi sorumluluğunu üstlenmemek ve bunu tümüyle Osmanlılara ve Türklere fatura etmek için azami çabayı göstermiş, Alman kamuoyuna yansımasını sistemli şekilde engellemiştir. II. Wilhelm yönetimi resmen “Biz karışmayız, onların iç işleri” tavrıyla konuyu Osmanlı’ya atmıştır. Ancak tarih önünde Ermeni tehciri konusunda esas sorumluluğun Almanya’da olduğu gerçeğinden kaçılamaz.

HAMİDİYE ALAYLARI’NIN ARKASINDA DA ALMANYA

*1883’ten itibaren 12 yıl boyunca II. Abdülhamid’in yönetiminde askeri danışman ve eğitmen olarak bulunan Goltz paşa (Colmar von der Goltz), Alman askeri stratejisinin mimarlarından biriydi. Goltz Paşa o dönemde zaman zaman doğuda baş gösteren Ermeni hareketlerine karşı “Bölgede sivil milis kuvvetleri” kurulması fikrini de II. Abdülhamid’e veren kişidir. II. Abdühlahamid Goltz’un bu önerisi doğrultusunda 1890-91’de Kürt aşiretlerinden kurulu Hamidiye Alayları’nı oluşturur. Bu alaylar bölgedeki Ermeni ayaklanmalarını bastırmada en etkili unsur olacaktır.

BİZİM ÇOCUKLAR VE İLK TEHCİR FİKRİ

*Goltz daha sonra 1909’da 31 Mart olayları ve Adana’daki Ermeni ayaklanması sırasında da Türkiye’ye gelerek ‘Bizim çocuklar’ dediği İttiahatçı genç subaylara akıl ve destek verecektir. Alman emperyal yayılmacılığının önde gelen teorisyenlerinden Paul Rohrbach bölgeye yaptığı birçok geziden sonra 1902’de kaleme aldığı Bağdat Demiryolu başlıklı eserinde, bölgedeki Ermenilerin Mezopotamya’ya Bağdat Demiryolu’nun iki yanına iskan ettirilmelerini önermiştir.

HACI WILHELM VE ALMAN CİHADI

*Alman emperyalleri 19. YY’ın sonunda “Doğu’ya Hücum” politikasının gereği olarak İslam dünyasının ve onun kalbi sayılan Osmanlı’yı, İngiltere-Rusya ve Fransa’ya karşı dost ve müttefik unsur olarak belirnlemişlerdir. Bu stratejik yaklaşımın “Alman Cihadı” denilen başka bir ayağı daha vardı. Alman Kayzeri II. Wilhelm’in daha 1896’da önce İstanbul’u ve sonra Kudüs’ü ziyareti sırasında kendisini “Dünyadaki 300 milyonluk İslam aleminin koruyucusu” ilan etmesi bu stratejik hedefe uygun olarak ortaya atılmış bilinçli bir mesajdı. Tüm Ortadoğu’da “Hacı Wilhelm” söylentilerinin yayılması da Alman istihbaratının İslam alemini kazanmaya yönelik stratejik propaganda faaliyetinin parçasıydı.

VAHŞİ İSLAM İSYANI BAŞLATIN!

Alman Dışişleri arşivinde bulunan bir belgede II. Wilhelm’in 30 Temmuz 1914’te Petersburg’daki Alman elçisinden gelen bir telgrafın kenarına şu notu düştüğü kaydedilmektedir: “Şimdi bütün bu dalavere (İngiliz politikasının çevirdiği işler) hiç sakınmadan açığa çıkarılmalı ve takındıkları Hıristiyan barış maskesi yüzlerinden indirilmeli, barışçı sahtekarlıkları mahkum edilmelidir! Ve bizim Türkiye ve Hindistan’daki elçilerimiz, ajanlarımız bütün Müslüman alemini bu iğrenç, yalancı, vicdansız bezirgan millete karşı vahşi bir ayaklanmanın ateşini tutuşturmalıdır…”
14 Kasım 1914’te padişah İstanbul’da “Büyük Cihat” ilan eder.

100 YILLA ‘ÇALIŞKAN’ YÜZLEŞME

40 yıllık gazeteci Kerem Çalışkan. 12 Eylül öncesi Aydınlık’ta başladı mesleki serüveni; sonrasında 9 yıl editörlük, dizi şefliği, yazıişleri müdürlüğü yaptı Cumhuriyet’te. Sabah gazetesi yazıişleri müdürlüğü, Yeni Yüzyıl gazetesi kuruculuğu, NTVNSNBC ve Tempo dergisi genel yayın, Hürriyet Avrupa yayın yönetmenliği, Hürriyet yazıişleri müdürlüğü, Euractive.com.tr yayın yönetmenliği, Yurt Yayın Direktörlüğü’nün ardından tarih araştırmalarına yoğunlaştı. Çalşıkan Bertolt Brecht ve Wim Wenders çevirileriyle edebiyatına hakim olduğu Almanya’nın Osmanlı ile müttefik olduğu dönemin siyasetine mercek tutan 100 Yılla Yüzleşme serisini kaleme aldı. 1912 Balkan Savaşı-Ermeni Tehciri ilişkisini ele alan 100 Yılın Rövanşı, 100 Yılın Darbesi-Bab-ı Ali Baskını ve 100 Yılın Örgütü-İttihat ve Terakki adlı peş peşe yayınlanan kitapları, dönemle ilgili çok tartışılan tezlerle ortaya çıktı.

http://www.hurriyet.com.tr/caliskan-in-100-yilla-yuzlesme-serisi-suruyor-29102726

This entry was posted in ATATURK, EMPERYALİZM, Tarih. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *