İŞVERENİN SALAĞI !

Yalçın Uysal – İşçi
yalcin.uysal@mynet.com
03.02.2016

Değerli İnsan!

Ben, o çokça kişinin kurtaracağını söylediği felaketzedelerden, İşçi Sınıfı Takımından olanlardanım…Fabrika, bazılarının bildiği gibi, yalnızca “baca” görüntüsü değildir.

Size, sıkça yazılar göndereceğim… Belki günün birinde, “Ulan, bu da ne diyor?” diye merak edersiniz umuduyla…

29 Ağustos 2006 Salı günü yazılmıştır.

İTİRAF

Tarih 31 Mart 1998, Star Tv., “Kırmızı Koltuk” programı. Kırmızı Koltuk’ta oturan, Politikacı ve milletvekili olan Işın Çelebi…

Işın Çelebi: “Politikacı olarak konuşmak istemiyorum; doğruları söylemek istiyorum” demişti.İnter Star program hazırlayıcısı şaşkın, soruyordu: “Politikacılar doğruyu söylemiyor mu?”

Peki, Işın Çelebinin itiraf ettiği gibi, politika yalanla, politikacı ise aşağı yukarı yalancıyla eşanlamdaysa, bir politikacının ölüm haberini aldığımızda, bunun gerçek olup olmadığını nasıl anlayacağız?

Onu da ben söyleyeyim:

Politikacının ağzı kapalı, gözü açıksa, garanti ölmüştür.

Ağzı açık, gözü kapalıysa, politikacının öldüğüne sakın inanmayın. Çünkü bu görünüm, onun capcanlı olduğunun doğal belirtisidir.

İŞVERENİN SALAĞI

Eski, kulağı kesik Milletvekillerinden Hüsamettin Cindoruk:
“Millet bizim işverenimizdir” demişti.

En şapşal işveren bile böyle beceriksiz kişileri iş başında tutmaz, kovar…Bizse, “En büyük falanca, başka büyük yok!” diye çığrışırken, neredeyse tögümüzü yırtacağız…

Gel de, biz gerçekten salak mıyız diye düşünme…

GREV – LOKAVT

Bilirsiniz. İpe-sapa gelmez laflar edene: “Politika yapma” deriz.

Ben şimdi zor koşullarda vatan, millet ve mukaddesat aşkına cansiperane çalışan Milletvekillerimize, onların “işvereni” olarak bir politik kıyak(!) yapacağım:

TBMM Başkanlığına,

Milletin vekillerine grev, millete de lokavt hakkını verecek yasanın ivedilikle çıkarılması ricasıyla…

İmza: İşveren – Millet.

Hodri meydan…Yasalaştırın da, ak koyun-kara koyun belli olsun.
Delikanlılık neymiş bir görelim…

06 Eylül 2006 Çarşamba günü yazılmıştır.

KARARABASAN

“Ben cinim” diyen ve durmadan kılık değiştiren bir yaratık, dün gece rüyama girdi. İlkin, takım elbiseli, kıravatlı, kırpık bıyıklı, çağdaş görünümlüydü; birdenbire, takkeli, çember sakallı, cüppeli, şalvarlı biri oluverdi. Aaaa, bir de baktım, karşımda ayağında haşemasıyla, sanki bir kırkpınar pehlivanı duruyor. En son aklımda kalan görünümü ise, elinde satır tutan kanlı önlüklü bir kasap… İrkildim!…

Şimdi Issız bir yerdeyim. Tanımadığım ak sakallı biriyle yanyana oturuyoruz.

Kendisinin “aklı evvel” bir kişi olduğunu söyleyen bu kişi, Kulağıma eğilip, sır verir gibi:

“Bunlar seçim falan yapmayacaklar” diyor.

“Anlayamadım…”

“Bunlar o kadar salak mı? Meclis’te çoğunluk ellerinde. Cumhurbaşkanlığını da ele geçirecekler. Niye seçim yapsınlar ki?

“Anayasa var. Mecburlar.”

“Anayasa’da bir şey daha var. Anayasa’nın 78. maddesi der ki “ Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkan görülmezse, Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir. Geri bırakma sebebi ortadan kalkmamışsa, erteleme kararındaki usule göre bu işlem tekrarlanabilir…” Şimdi anladın mı?”

“Gene anlayamadım. Türkiye’de savaş durumu yok ki.”

“Peki Lübnan ne oluyor?.. Türk askeri oraya yaz tatiline mi gidecek sanıyorsun?

“Yooo… sanmıyorum.”

“Öyleyse olacağı şu. Ortadoğu’da işler çok daha fazla kızışacak. Ve ateş, doğal ya da yapay bir biçimde Türkiye’ye de bulaşacak. Yani, anayasadaki “savaş sebebiyle” seçim erteleme maddesi, yasal uygulama olanağına kavuşacak; seçimler bir yıl ertelenecek… olmadı bir yıl daha… olmadı bir yıl daha derken… demokratik, laik, sosyal hukuk cumhuriyetine, amerikanca “by by!..” çekilecek. Giderek, Pentagon’un ne idüğü belirsiz, kendine Amerikalı sıfatı yakıştırmış bir kovboy bozuntusuna çizdirdiği ve Yurdumuzun beşte birini birilerine mirasyedi hovardalığıyla peşkeş çeken haritasına sıra gelecek… Şunu da söyleyeyim:  Bu iş kafaya çuval geçirmek gibi kolay(!)  bir iş değil…”

Aklıma böyle tehlikeli bir olasılık hiç gelmemişti. İtiraz ediyorum:

“Meclis, hükümet tezkeresini kabul etmekle hükümete bazı yetkiler verdi. Tamam da, “Türk Silahlı kuvvetlerinin kullanılmasına karar vemek” Anayasa’mızın 104. maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanı olan Cumhurbaşkanı verilmiş. Peki, Lübnan’a asker gönderilmesine “Karşı” olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanımız, buna “olur” verir mi?”

Ak sakallı bilge kişi bu sorumu yanıtlamadan, uykudan uyanıyorum..

Şükür!..

Her tarafımı kan değil, ter basmış.

This entry was posted in AKIL FİKİR YAZILARI, Ekonomi, İNSAN HAKLARI - DEMOKRASİ. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *