02 Ocak 2016
Rifat Serdaroğlu
TÜRKİYE YAPBOZ TAHTASI MI?
İdarecilik/Yöneticilik, silgi kullanmadan karakalem resim yapabilme sanatıdır. Eğer biliyorsanız, öğrenmeye açıksanız ve ekibiniz deneyimli ise başarılı olursunuz.Fakat kendi kişisel çıkarlarınızı Devlet ve Millet çıkarlarının önüne koyarsanız, sürekli hata yapar, ihanet çukuruna düşersiniz…
14 yıldır, güzel ülkemizin ve Türk Milletinin kaderine hükmeden Erdoğan’ın Devlet ve Millet konularında kaç defa yanıldığını, bunların çoğunun Yüce Divanlık SUÇLAR olduğunu, her yanılgısından sonra bizzat kendisinin “Aldatıldık-Yanıltıldık” dediğini, kendisinin “Çok Saf” olduğunu söylemesini hatırlamayan var mı?
14 koskoca yıl! 3 Üniversite bitirmeye, üstüne bir de mastır yapmaya yetecek kadar zaman! Bu kadar uzun zaman bir kişiyi olgunlaştıramamış, o kişi hala hata yapmaya devam ediyorsa, onu değiştirmekten başka yapacak bir şey yok demektir. Vermemişse Mabut, ne yapsın Mahmut…
Erdoğan’ın yönetimindeki Türk Ekonomisinin, krize en yakın, en kırılgan hale geldiğini, Türk Milletinin boğazına kadar borca battığını, kamu ve Özel Sektör borcunun artık çevrilemez hale geldiğini, kimse görmüyor mu sanıyorsunuz?
Erdoğan Ekonomisi, Ali Babacan’ın tasfiye edilmesinden sonra daha da hızlı bir şekilde fikri olmayan, sadece emir almaya alışmış adamlarla, damat ve akrabalarla yönetilen bir ekonomi haline geldi!
Yeni ekonominin yani bilgi ekonomisinin lokomotifi yüksek becerilere sahip, bilgiye özgürce ulaşabilen iyi eğitimli insandır.Şimdi nasıl; Bir kamyon domates satıyor, bunun parasıyla basit bir bilgisayar bile alamıyoruz!
Geçenlerde 19 Milyar Dolara el değiştiren ve sadece 53 çalışanı bulunan WhatsApp’ın değerinin, Türkiye’nin Cumhuriyet tarihi boyunca ortaya çıkardığı, on binlerce çalışanı olan ve ilk 10’umuzda yer alan en büyük dört şirketin ( Türk Telekom-TÜPRAŞ- THY-Petrol Ofisi ) toplam piyasa değerinden daha fazla olması sizce garip değil mi!
Bizden neden bir WhatsApp çıkmaz? Çünkü yaratıcılığa dayalı bir eğitim sistemimiz ve buna paralel uygun bir ekosistem olmadığından çıkmaz. Hele Ortaçağ mezhep meselelerinde takılı kalan kafalarla bu başarı asla yakalanamaz.
Adı üstünde bilgi ekonomisi! Bu ekonomiyi yaratan fikirler bilgiye özgürce ulaşılan, bireylerin özgürce düşünebildiği, tasarladığı ve birbirleriyle dayanışma içinde teşvik gördüğü, hukukun üstün olduğu bir ekosistem içinde gelişir…
Bilgiye ulaşımda, yani basın özgürlüğü alanında 180 ülke arasında 154 üncü sıradayız! Böyle olunca da inovasyon seviyesinde 142 ülke arasında 68 inci sırada yer alıyoruz…
Değerli Okurlar;
Yeni yıla yine, 3 Şehit 11 yaralı ile girdik!
Anadolu’da yaygın bir deyiş şöyle der;
Ölüsü olan birkaç gün ağlar, delisi olan ise her gün ağlar…
Belki bir gün bizler de, adam seçmesini öğrenebiliriz!
Pazartesi devam edeceğiz…
Sağlık ve başarı dileklerimle
04 Ocak 2016
Rifat Serdaroğlu
YAPBOZCU BADEMLER
Devlet/Siyasi İktidar/Hükümet/Yerel Yönetimler/Bürokrasi hepsi, insanların hayatını kolaylaştırmak için vardır. Bunu gerçekleştirmek için partiler/insanlar göreve talip olurlar, bu sebepten milletten toplanan vergilerden oluşan kamu kaynaklarını kullanırlar.
Modern demokrasilerde bu kurum ve kişilerden istenen, her şeyi onların yapması değildir.İstenen; Şartları iyi düzenlenmiş, evrensel hukuk ve piyasa gerçeklerinin geçerli ve güvence altına alındığı insan hakları-iş-çalışma-eğitim-bilim-sanayi-tarım vs ortamlarını özgürlük içinde tutup, yatırımcı ve müteşebbislere destek olmalarıdır.
Selçuk Şirin şu örneği veriyor;
Ülker, Harvard’daki bir araştırma laboratuvarına 24 Milyon Dolar bağış yaptı. (neyse ki araştırmayı yürüten birimin başında Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil var)Peki, Ülker neden Türkiye’de bir üniversiteden bu bağışı esirgedi de Harvard’a verdi?
Nedeni, tek kelime ile söylemek gerekirse “İTİBAR” dır. Dünyada, üniversiteler itibar merkezleri olarak kabul edilir.Üniversitelerin itibarları; Özgürlükleri, Akademik yayınları, Patent başvuruları, araştırma desteği gibi unsurlar dikkate alınarak çok ciddi incelemelerle ölçülür.
Harvard bu ölçümlemede, dünyanın en itibarlı üniversitelerinden biri olduğu için bağışçılar kapısında sıraya girmiş durumdadır. Rektörleri, yeteneklerine bilgilerine göre değil de, iktidarın emrinde olmayı baştan kabul edenlerin içinden seçerseniz, üniversite özerkliğini paspas yaparsanız, dünyanın saygın üniversitelerinden ODTÜ’ye tankla-topla gireceğiz derseniz, kimse dönüp sizin üniversitelerinize bakmaz bile…
Bu ilkel şartlarda bile, dünyanın ilk 500 üniversitesi arasına dört üniversiteniz girebiliyorsa, Türkiye’de çok kıymetli akademisyenleriniz var demektir. Bunlara idari-ekonomik-bilimsel özgürlükler verilse ve devlet tarafından desteklense, üniversitelerimizin eğitim kaliteleri yükselecek ve bu kalite artışı hem siyasete hem de iş hayatımıza yansıyacaktır. Böylelikle çok önemli konularda dünya önünde saçmalamaktan kurtulmuş olacağız!
Dönemin Başbakanının rüşvet konuşmaları için “Ben bu kasetlerin montaj olduğunu hissettim” diyebilen bir Sanayi ve Teknoloji Bakanı “Milli Otomobil” yapacağız diyor!
Yani, Ford’un 19. Yüzyılda başladığı işe Badem Bakanla 108 sene sonra başlıyoruz! Dünya sıfır emisyon motora giderken, biz teknolojisi eski bir motorla yarışacağımızı zannedip, dünyayı kendimize güldürüyoruz…
Tarımdan da bir örnek verelim;
Dünyadaki fındığın %85’ini biz üretiyoruz ve bu işten senede 2-3 Milyar Dolar para kazanıyoruz. Yaklaşık 3,5 Milyon insanımız karnını bu sayede doyuruyor! Oysa Ferrero adlı firma bizden aldığı fındığa, 22 bin işçiyle değer katarak “Nutella gibi markalarıyla” 11 Milyar Dolar kazanıyor! Bizim kazandığımızın üç-dört katı! Ürettiğimize değer katamaz, markalaşamaz isek, bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da işin hamallığını biz yaparız, kaymağını başkaları yer…
Değerli Okurlar;
Kamış ses verince kendini NEY zannedermiş. Gerçekte onun kaval bile olmadığını herkes bilir! Altın kaplama koltuklara oturunca kendini Sultan zannedenlerle, hırsları akıllarının üzerinde olanlarla, helal-haramı ayırt etmeden milletin sırtından zengin olanlarla bir santim ileri gidilemez.Yerimizde bile sayamayız, geri-geri gideriz…
Tercih Türk Milletinin ise, onu uyarmak ve gerçeklerle buluşturmak muhalefet partilerinin işidir. Var mı onlarda böyle bir gayret?
Nerdeee! Onlar şimdi AKP Anayasasına destek vermekle meşguller…
Sağlık ve başarı dileklerimle