Bu neyin adaleti? * Daha doğrusu bu adalet mi ?

Bu neyin adaleti?

17 yıl önce okuduğu şiir yüzünden ceza alan Erdoğan için Pınarhisar Cezaevi yarı kapalı otele dönüştürülmüştü. Bugün aralarında Can Dündar ve Erdem Gül’ün de yer aldığı 30’un üstünde gazeteci en ağır koşullarda tutuluyor.

Türkiye’de halen aralarında Can Dündar, Erdem Gül, Mehmet Baransu, Hidayet Karaca, Gültekin Avcı’nın da bulunduğu 30 gazeteci tutuklu. 1930’larda Nazım Hikmet’e 1970’lerde Deniz Gezmiş’e, 1980’lerde ise sıkıyönetim döneminde Ecevit’e ve sendika yöneticilerine daktilo verilirken, günümüzün tutuklu gazetecilere bu hak tanınmıyor. Sadece gazeteciler değil, diğer tüm tutuklular için de geçerli olan bu yeni kurallar, gayet katı ve sert. Oysa, bundan 17 yıl önce şiir okuduğu için tutuklanan şimdiki Cumhurbaşkanı Erdoğan için, çok büyük ayrıcalıklar yapılmıştı. 4 ay 10 gün hapis yatan Erdoğan’ın da konuşmasında dilinden düşürmediği cezaevi dönemine ilişkin arkadaşı Hasan Yeşildağ’ın Big Boss isimli kitabında yer alan ayrıntılar inanılacak gibi değil. Şimdi, iki dönemin cezaevi koşullarını ayrı ayrı anlatıp, yorumu size bırakalım:

Erdoğan’ın koşulları

Erdoğan’ın yakın arkadaşlarından Hüseyin Besli’nin ‘Bir Liderin Doğuşu’ kitabında sayfa 224’te yer alan Hasan Yeşildağ’ın anlatımına göre Erdoğan’ın koşulları şöyleydi:

* Öncelikle Erdoğan ve beraberinde kalacağı Yeşildağ’ın hangi hapishanede yatacakları konusunda ihtimaller gözden geçirdiler. Erdek, Karamürsel, Çorlu, Akyazı derken, Pınarhisar Cezaevi kesinlik kazanır.

* Hasan Yeşildağ, önceden gidip cezaevini gezer. Yapılacak işlerin bir listesini çıkarır.

* Kendilerine tahsis edilen koğuşu bir güzel temizletir. Duvarları kağıt kaplatır, zemine, boydan boya halı döşetir.

* Koğuşun elektrik ve sıhhi tesisatı yeniler. Sıcak su temini için şofben taktırır.

* Koğuşun bahçeye ve koridora açılan kapılarını boyatıp yalnızca içeriden açılabilen ilave sürgüler yaptırır. Çatıya manyetik bariyerler, bahçeye elektronik sensörler yerleştirir.

* Gerekli gördüğü kör noktalara kamera sistemi kurdurur.

* Derin donduruculu büyük boy bir buzdolabı, çamaşır ve bulaşık makinesi, toplantı ve çalışma masaları, deri koltuklar, oturma grupları ve büyük ekran bir televizyonla, kalacakları koğuşu ve cezaevi kütüphanesini, sıkıcılıktan uzak bir yaşam ve çalışma alanına dönüştürürler. (Ödemeleri Erhan Şenol yapar.)

* Bu arada öteki mahkum ve gardiyanların hepsine de pantolon, gömlek, ayakkabı ve eşofman takımı alınır.

Silivrideki koşullar

Başta Can Dündar olmak üzere, tutuklu gazetecilerin şimdi uydukları kurallar şöyle:

* Kendileri gazeteci ama cezaevinde daktilo kullanmaları yasak. Tüm yazılarını, kitaplarını elle yazıyorlar.

* Can Dündar ve Erdem Gül, 40 gün boyunca hücrede tek başlarına tutuldular, tecrit yaşadılar.

* Günde 1 saat spor hakları var bu hak, görüşmeci geldiğinde onun yerine sayılıyor.

* Sadece Can Dündar ve Erdem Gül için 200’e yakın görüşme başvurusu yapıldı Adalet Bakanlığı’na, ancak hiçbirisi kabul edilmedi.

* Ziyaret yönetmeliğine göre uluslulararası kuruluş temsilcilerine öncelikli izin verilmesi gerekirdi, hiçbiri verilmedi.

* Gazetecilere günlük gazeteler sadece yarım saat süreyle veriliyor, sonra geri alınıyor.

* Hücrelerinde bulundurabilecekleri kitap sayısı 25 ile sınırlı.

* İç çamaşırlarını cezaevine götüremediler, oradan almak zorunda kaldılar.

* Çamaşırlarını elle yıkamak zorundalar.

* Sıcak su çok sınırlı sürelerde akıyor.

* Koğuşları ya çok sıcak, ya da çok soğuk oluyor, Can Dündar’ın soğuğa karşı kat kat giyindiğini biliyoruz.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/466057/Bu_neyin_adaleti_.html

This entry was posted in FAŞİZM, HUKUK-YARGI-ADALET, YOLSUZLUKLAR. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *