Sözcü
Ayşe Sucu
Ocak 18, 2016
Bu da milletin bildirisidir!..
Siz kızamazsınız…
Kızmak bizim hakkımız.
Şimdi kızdığınız o kişiler, sizi bir
zamanlar alkışlayanlardı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihiyle hesaplaşmaya kalktınız siz.Terörün sahiplerine övgüler yağdıra yağdıra.Bebek katilleri “sayın” oldu, şehitlerimiz “kelle”.
Yıllarca devletin mücadele ettiği isim,
müzakere makamına oturtuldu!
İmralı’dan mektuplar okutuldu uzun uzun…
Bakanlar öve öve bitiremediler.
Siz coştukça coştunuz.
Onlar sizi alkışladı.
Kırk yıllık terör örgütü bir anda barış güvercini oldu.
Davulla zurnayla terörist ithal ettik Habur’dan.
Türk devletlerinin sonuncusu olan ulus-devlet “Allah’ın belası!” olurken, devletin akillerinin dilinden peş peşe inciler dökülüyordu! Kimi bayrağın adı değişsin dedi.Kimi milletin adı…“Türk diye bir şey yoktur” derken bir etkili-yetkili profesör; muhtemeldir ecdadın
kemikleri sızlıyordu!
Siz coştukça coştunuz.
Onlar sizi alkışladı.
Hülasa, biz; bu devlet bizim davamız, bu devlet bizim duamız dedikçe; Siz bu devleti sorguladınız, sorgulattınız.Hak arayanın başını kesip, başkaldırana paye verdiniz! Onlar sizi alkışladı, alkışladı, alkışladı…
Ancak bizim düsturumuz değildir; devletle ve devletin temsilcileriyle kavga etmek.Devleti yönetenlerle değil, devleti yönetemeyenlerledir mücadelemiz.
Geleneğin teamülleri çiğnendi, içimiz yandı.
Kurumların altı boşaltıldı, zulüm şaha kalktı.
İçteki ve dıştaki düşmanlar zil takıp oynarken,
bizlerin yüreği kan ağladı.
Devleti sahiplenmeyip, devletin içinden devlet çıkarmaya kalkışanlaradır, tavrımız.Siz kızamazsınız.Biz kızarız. Çünkü siz vekilsiniz, biz asiliz… Ülkenin kurucu unsuruyuz.Tarihi değiştirmiş bir milletin, övülmüş bir ordunun son kalesini, oy kaygısıyla yönetemezsiniz.
Hak-hakikat yara alır.
Vicdanlar kanar.
Eli kınalı, gençliğine doymamış, bu topraklar uğruna can vermiş şehitlerimizin kemikleri sızlar.Hani kalksa yerinden ecdat, sizi de bizi de kovar!
Siz kızamazsınız.
Milletiz, biz kızarız.
Size bu yetkiyi biz veriyoruz, biz varsak siz de varsınız.Ocaklarımız tüttükçe siz oradasınız.BİZ; askeriz, polisiz, öğretmeniz, doktoruz, hâkimiz, işçiyiz, çiftçiyiz, esnafız, öğrenciyiz… Ezcümle biz bu toprakları VATAN kılanız.
Hülasa…
Biz kızarız.
Biz küseriz
Biz sitemkâr da oluruz.
VE nasihat da veririz… vermesine de.
Bizden değil Şeyh EDEBALİ’den dinleyin;
bizim bildiğimiz, sizinse anlayabildiğiniz dille:
“Ey oğul…
İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar,
gün batarken ölürler.
Unutma ki dünya sandığın kadar
büyük değildir.
Dünyayı bize büyük gösteren,
bizim küçüklüğümüzdür.
Hırsımız, bencilliğimiz…
Bu yolda nazarımızı sonsuzluğa dikip;
büyük ölmek gerek.
Bu yolda hırs, diken; benlik ve kibir,
engeldir oğul.
Sakın ha kendine takılmayasın ve
kendinde boğulmayasın.
Teklik sadece Allah’a mahsustur;
tek başına karara durup hoyrat dünyanın
dayanılmaz ağırlığını kaldırmayasın.
İşlerini ehil kişilere danışarak tutasın.
Danışırsan yol alırsın.
Danışmazsan yolda takılıp kalırsın.
Ey oğul, artık Bey’sin!
Bundan sonra…
Öfke bize, uysallık sana.
Güceniklik bize, gönül almak sana.
Suçlamak bize, katlanmak sana.
Acizlik bize, hoş görmek sana.
Uyuşmazlık, anlaşmazlık bize,
ADALET sana
Haksızlık bize, bağışlamak sana.
Bölmek bize, BÜTÜNLEMEK sana.
Ey oğul, sabretmesini bil.
Vaktinden önce çiçek açmaz.
Şunu da unutma
İNSANI yaşat ki DEVLET yaşasın…”
http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/ayse-sucu/bu-da-milletin-bildirisidir-1046298/