Oleg ve Nail *** Türk F16’sını düşüren Yunan Mirage’ının burnuna “Türk Bayrağı” çizilmişti. İkinci dünya savaşında Amerikan pilotlarının başlattığı bir gelenekti bu… Vuran pilot, vurduğunun bayrağını “madalya” gibi kendi uçağının burnuna takıyordu. Pardon mardon hikayeydi yani… Yunan pilot, bilerek isteyerek, kasten vurmuştu.

Sözcü
Yılmaz Özdil
Aralık 2, 2015

Oleg ve Nail

Rus uçağını vurduk. Paraşütle atlayan pilot yarbay havadayken kurşuna dizildi, cesedinin kafasına basıldı, poz verildi. Rusya, onurlu bir devlet olarak, siyasi, askeri, ekonomik, hatta sportif ilişkilerini kesti, gayet soğukkanlı bir şekilde kolumuzu bükmeye başladı.

Pilot yarbay Oleg Peskov’a, Kremlin tarafından, Rusya’nın en yüksek dereceli onur madalyası olan “Rusya’nın Kahramanı” nişanı verildi. Bu madalyayı alanlar arasında Yuri Gagarin’in olduğunu söylersek, Rus halkı için ne manaya geldiği daha iyi anlaşılır sanırım!

Haliyle, kıvırmaya başladık…
Papaz getirdik, dini tören yaptık, şeref kıtasını sıraya dizdik, tabuta selam durduk, Türk Silahlı Kuvvetleri çelengi taşıdık, utanmasak şehit ilan edeceğiz… Bu yalakalıklara rağmen, Rusya yumuşamadı. Adım gibi eminim, ilk fırsatta bir askeri unsurumuzu vuracak.

Şimdi gelin, makarayı az geri saralım.

Sene 1996…
F16’larımız Ege üzerinde Yunan Mirage’larıyla it dalaşı yapıyordu. Hedefe kilitleyen “seni vurdum” diyerek, savaş oyunundaki üstünlüğünü kanıtlıyordu. Sakız adası civarındayken, o da ne… Yunan pilot tetiğe bastı, Magic füzesini fırlattı, F16’mızı harbi harbi vurdu.

Kurmay yarbay Osman Çiçekli fırlatma koltuğunu çekebildi, yüzbaşı Nail Erdoğan atlayamadı, uçağımızla birlikte sulara gömüldü.

Füze isabet edince uçağımız alev topuna dönmüş, paraşütle atlayan yarbayımız ağır yanıklar almıştı, bayılmadı, bir saatten fazla denizde kaldı, Yunan helikopteriyle kurtarıldı, Sakız hastanesine götürüldü.

Füzeyi fırlatan pilot yüzbaşı Thanos Grivas, yarbayımızı ziyarete geldi. Alay etti. “Pardon” dedi, “emniyeti açık unutmuşum!”

Türkiye Cumhuriyeti devleti, bu saldırıyı sineye çekti, kendi halkından gizledi. Hatta utanmadan “pilotaj hatası” denildi. Şehit yüzbaşımız ve ağır yaralı yarbayımız “kusurlu” ilan edildi. Yarbay Osman Çiçekli kahrından istifa etti, hava kuvvetlerinden ayrıldı.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendi halkından gizlediği gerçek… Kendi ülkesinde “hain” damgası yemeyi göze alan Yunan gazeteci Panos Kolipanos tarafından ortaya çıkarıldı. “Kanıt fotoğraf” yayınlandı. Türk F16’sını düşüren Yunan Mirage’ının burnuna “Türk Bayrağı” çizilmişti. İkinci dünya savaşında Amerikan pilotlarının başlattığı bir gelenekti bu… Vuran pilot, vurduğunun bayrağını “madalya” gibi kendi uçağının burnuna takıyordu. Pardon mardon hikayeydi yani… Yunan pilot, bilerek isteyerek, kasten vurmuştu.

Türkiye Cumhuriyeti devleti, sekiz sene sonra itiraf etti. “Kaza değildi, uluslararası hava sahasında füzeyle vurdular” denildi.

Bunun üzerine… Şehit yüzbaşı Nail Erdoğan’ın ailesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Yunanistan devleti aleyhine dava açtı. Ne Türkiye Cumhuriyeti devleti destek verdi, ne de Türk basını… Aile yalnız bırakıldı. Üç yargıç vardı, oybirliği gerekiyordu, yargıçlardan biri Rum asıllı Kıbrıs vatandaşıydı, elbette Yunanistan lehine oy kullandı. Böylece, şehit yüzbaşımızın davası reddedildi. Unutuldu.

Sene 2012
Suriye, Fantomumuzu vurdu, iki pilotumuzla birlikte Akdeniz’e gömdü. Türkiye Cumhuriyeti devleti, şehitlerimizin anca postallarını buldu. Amerikan Deniz Araştırma Vakfı’na ait Nautilus gemisinden yardım istendi, Amerikalılar dalgıç robotlarını kullandı, şehit pilotlarımızın cenazelerini 1260 metreden çıkardı.

Bunun üzerine… Şehit yüzbaşı Nail Erdoğan’ın çocukları, gazetelere röportaj verdi, “bizim babamızı da çıkarın” diye yardım istedi. Nail Erdoğan 400 metre derinlikteydi. 1260 metreden çıkaran, 400 metreden haydi haydi çıkarırdı. Şehidimizin çocukları, babalarına çiçek bırakabilecek bir mezar taşı istiyordu, hepsi buydu.

Vicdanlar devreye girdi. İmza toplanmaya başlandı. Şak… Yandaş medya devreye girdi. “Asrın lideri talimat verdi, şehit Nail Erdoğan’ın naaşı da çıkarılacak” manşetleri atıldı. “Üç gemiyle arama başladı, TCG Amasra, TCG Akçakoca, TCG Martı gemileri, düşen uçağımızın yerini tespit ediyor” haberleri yapıldı. Hatta… “Dalgıç robotlar denize indirildi, kamera görüntüsü alınmaya başlandı” haberleri bile yapıldı. Milli savunma bakanı İsmet Yılmaz, “sayın başbakanımız talimat verdi, ben de arkadaşlarımıza söyledim, hem uçağın hurdasını, hem şehidimizin naaşını çıkaracağız, bunun kararını verdik, belli bir süre içinde çıkaracağız, inşallah çok yakın zamanda çıkarılacak” dedi.

Netice?
Fıss.

Hepsi dümendi. Köfteden demeçler, uydurmasyon arama görüntüleriyle, ahalinin gazı alındı. Ahali unutunca, bitti gitti. 2015’e geldik, ne arama var, ne çıkarma çalışması… Şehit hâlâ orada yatıyor.

Zurnanın zırt dediği yere gelirsek…

AKP yönetimi, 2010’dan itibaren, Türk Hava Yolları’na Yunan pilotlar almaya başladı. Şu anda THY’de 71 Yunan pilot var.

Yunan pilotların bilgisi, tecrübesi konusunda hiç şüphem yok. Can güvenliğimiz açısından asla endişem yok. Çeşitli milletlere mensup 600 küsur yabancı pilotumuz var, hepsinin pilotluğundan eminim. Alman olur, Fransız olur, Japon olur, Mısırlı olur, hiç farketmez.

Gel gör ki kardeşim… AKP tarafından THY’de işe alınan Yunan pilotların çoğu subay kökenli, yaşları itibariyle, uçağımızı düşüren, yüzbaşımızı şehit eden Thanos Grivas’ın devre arkadaşları.

Rusya’ya haysiyet dersi vermeye kalkıyoruz ama… Haysiyeti önemseyen bir devlet, kendi uçağını vuran, kendi subayını şehit eden, Yunan hava kuvvetleri pilotlarını, bayrak taşıyıcı Türk Hava Yolları’na pilot yapar mı?

This entry was posted in Yılmaz Özdil. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *