24-25-26 Kasım 2015
Rifat Serdaroğlu
ÖLÜ PARTİLER (1)
TBMM de bulunan partilerin tamamı ölü partilerdir.Debelenmeleri, biz canlıyız demeleri, milleti kandırma ve kendi saltanatlarını sürdürme çabasıdır.Böyleleri için, ölmüş de ağlayanı yok, derler…
1 Kasım’da Türk Milletinden aldıkları oy sırasıyla teker-teker bakalım;
–TAYYİBAN PARTİSİ; Bu parti tüm kaderini bir kişiye bağlamış, ülkenin tek adam diktasına ve İslam Devletine gidişinin yolunu açmaya çalışan Taliban tipi bir yapılanmadır.Bu parti asla normal-demokrat bir parti değildir. Cumhuriyet, demokrasi düşmanı bazı tarikat ve cemaatlerin koalisyonu ve Anayasa Mahkemesinin mahkûm ettiği bir partidir.Bu partide “Reis-Patron-Sahip-Sultan” adına ne derseniz deyin, ona şartsız şurtsuz biat edilmesi istenmektedir. Herkes de bu emre uymaktadır. Nasıl hava-su olmayan yerde demokrasi olmazsa, biat olan yerde demokrasi olmaz.Niye olmasın, bu da bize göre demokrasidir diyenler, zavallı piyonlardır.
13 yıllık tek başlarına iktidar sonunda Türkiye’yi getirdikleri yer;
-Ülkemizin bir bölgesinde bu partinin yanlış-hatalı politikaları sonucu savaş yaşanmaktadır!
-Ülkemiz bunların yüzünden Ortadoğu bataklığına boğazına kadar batmış durumdadır.
-Bunların Başbakanları “Bayır Bucak Türkmenleri neden mi ölüyor? MİT Tırlarını durduranlara sorun” demekte, buna karşın Başbakan Yardımcısı Türkeş ise, “Vallahi Billahi o silahlar Türkmenlere gitmiyordu” demektedir! TC Devleti bunların sayesinde “Terörü Destekleyen Devletler” çukuruna atılacaktır.
-Ekonomimiz bıçak sırtında, işsizlik çığ gibi artmaktadır. Gençlerde işsizlik oranı % 20 leri geçmiştir.Bir Türk çocuğu, üniversitede okumak için sınava girmek ve kazanmak zorundadır. Üniversitelere girebilen gençlerin oranı %40 tır. Gençlerimizin %60’ı hiçbir üniversiteye girememektedir.Tayyiban Hükümeti aldığı bir kararla SURİYE’Lİ gençleri, SINAVSIZ olarak istedikleri üniversiteye yerleştirmektedir. Türk Gençleri işsiz gezerken Başbakan, Suriyeli gençlere çalışma izni verildiğini ve işe alınmaları için işadamlarına baskı yaptıklarını açıklamıştır.Yokların içinde var olma savaşı veren eğitimsiz, işsiz, anasının-babasının eline bakan bir nesil geliyor! Sizce bu nesilden hayır beklenir mi?
-Türk Milletinin emaneti olan örtülü ödeneği, çar-çur eden bir yönetim var!
-Bu yılın ilk 10 ayında, tutarı 22 Milyar TL yi bulan, 618 Bin çek karşılıksız çıkmıştır. Çarşıda-pazarda-alışveriş merkezlerinde yangın var, yangın!
-2015’in ilk 10 ayında protestolu senet sayısında %17 artış oldu. Parasal tutarı 8 Milyar TL!
-2 Milyon 600 Bin yurttaş tutarı 15 Milyar olan kredi kart borcunu ödeyemedi ve haklarında yasal takibe geçilmiştir!
-Ülkede HUKUK yok edildi. Öncelikle ülkeyi yönetenler Anayasa’ya uymayacaklarını televizyonlardan söylüyorlar!
-Tarım bitirilme noktasına getirilmiş. Tüm ürünlerin üretimlerinde ciddi düşüşler var. Her şeyi ithal eder hale geldik, samanı bile!
-Yolsuzluklar diz boyu! Hırsızı ve hırsızlığı değil, yolsuzlukları araştıranı-soruşturanı hapse atıyorlar!
-Ülkenin kaynakları milletin gözünü boyamak uğruna peşkeş çekilmekte, yandaşlar her geçen gün daha da zenginleşmektedir. Milyarlarca dolara ve tam bir çevre felaketine neden olacak 3. Havalimanı projesi bunlara örnektir.Sabiha Gökçen Havalimanı yapımı sırasında genişlemeye uygun olarak planlanmıştır. Buranın geliştirilmesi ve Atatürk Havalimanının ilave pistlerinin yapılmasıyla, ülkemizin 20-25 yıllık ihtiyacı, 3. Havalimanının 1/10 fiyatına karşılanabilirdi!
-Önümüzdeki dönemde 13 yılda yapılan yolsuzlukların çok daha fazlası yapılacaktır.
Olan yine Türk Milletine olacak ve geçim sıkıntısı her geçen gün daha da artacaktır. Bu durum insanları fakirleştirerek sadakayla geçinir hale getirip, iktidara muhtaç eden çirkin politikanın ustası Tayyiban Partisinin ekmeğine yağ sürecektir. Mevcut muhalefet partileri bu derde asla çözüm getiremezler!
İçinizden, “İyi de Serdaroğlu, bunları biliyoruz. Millet bunları bile bile bunlara %49,6 oy verdi. Çare ne, nasıl çıkarız bu sarmaldan” dediğinizi duyar gibiyim.Yarın, diğer üç partiyi de irdeleyelim, çözümü beraberce üreteceğiz…
ÖLÜ PARTİLER (2)
(Türkiye’nin sınırlarını ihlal eden herkes gereken yanıtı alır. Bu söze yürekten katılırım. Fakat ülkemizin sınırlarını Peşaver’e çevirenlerin bu sözü söylerken dokuz defa düşünmeleri gerekir! Devlet Adamlığı, böylesine bir kötü duruma sebep olacak politikaları uygulamamak ve milletinin başına bir dert daha açmamaktır. Bu tarz olsa olsa, kıt görüşlü, kafası dışa bağlı kasaba politikacılarının ve Soylu Damat Berat Paşa Hükümetlerinin işi olabilir…)
-KURULTAY PARTİSİ;
Yılların CHP’lisi bir dostum geçen gün şöyle diyordu; “40 yıllık CHP’liyim yüzüm bir defa güldü. O da partiye kayıt olmak için gittiğim fotoğrafçıda resim çektirirken güldüğüm zamandı. Fotoğrafın da parasını peşin almışlardı!”
Bazı insanlar vardır, doğuştan şanssızdırlar. Altın’ı elleseler bakıra döner.CHP yöneticileri de böyle. Türkiye’de yaşarlar fakat Danimarka-Norveç-İsveç’te siyaset yapar gibi çalışırlar. Gerek örgütlerinde, gerek Genel Merkezlerinde “Memur Zihniyeti” etkindir. Sabah 9/Akşam 17 arası, çalışıyor gibi yaparlar.
Hafta sonları mutlaka dinlenirler. Bir CHP’li sorumlu yönetici sabah işinin başına gidinceye kadar, sabah namazından evvel kalkan bir Tayyiban Partili, hem namazını kılar, hem tüm günlük basını okur, günlük programını kontrol eder ve en az 20-30 telefonla seçmenlerine ulaşmış olur!
Genel Merkezde cam kırılsa, “kim kırdı bu camı” diye Kurultay’ı toplarlar.Yine toplayacaklar. Genel Başkan Adaylarına bakıyorum. Hepsi iyi yetişmiş, güzel insanlar. Fakat hiç birinin anlamadığı, anlamak istemediği konu şudur; “Türk Siyasetinin sorunu, güven sorunudur.” Bu adayların hiçbiri öncelikle CHP seçmenine, sonra da diğer seçmene güven vermemektedir. Anadolu deyişiyle bunların hiçbiri toprak kokmamaktadır!
Türk Seçmeninin kafasındaki soru şudur; “Bu adam, Tayyiban’ı alt edebilir mi? Beni bademlerden kurtarabilir mi, kazanımlarımı koruyabilir mi, arttırabilir mi?”
Başıma gelen bir olayı naklederek konuya açıklık getirelim;
CHP’li Milletvekillerinin Silivri’de tutuklu oldukları zamandı. Bir düğün daveti sebebiyle Bergama’nın bir köyüne gittim. Köy kahvesinde sohbet ederken sordum; “Neden CHP’ye, Kılıçdaroğlu ’na oy vermiyorsunuz? Görmüyor musunuz, namuslu-dürüst adam, daha ne istiyorsunuz?”
Köyden biri aynen şöyle dedi; “Bak Serdaroğlu, CHP’li Milletvekilleri hapiste değil mi? Eee, kendi adamını hapisten çıkaramayan adamdan millete fayda gelir mi? Tayyip onun yerinde olsaydı, şimdiye kadar Türkiye’yi ayağa kaldırır, adamlarını dışarı çıkartırdı…”
Türk Milletinin %70- 75’indeki algı böyledir. Üstüne üstlük, Atatürk’ün kurduğu bir partinin Genel Başkan Yardımcılığına Atatürk’e ana-avrat küfreden birini, diğerine de tescilli Kürtçü-Bölücüyü oturtursanız, seçmene gökyüzünü de vaat etseniz, oy vermez. Çarpıklık sadece kişilerde değil!
Bir bakıyorsunuz Sosyalist Enternasyonale üye olunuyor, bir bakıyorsunuz İmam-Hatipçi olunuyor!
Vahşi Kapitalizmin temsilcisi “Etekli Kemal Derviş” partinin Genel Başkan Yardımcısı olmuş, emekliye iki maaş vereceğini söylüyor! Önümüzdeki Kurultay’dan sonra daha da bölünecek CHP’ye önümüzdeki 15-20 senede iktidar görünmüyor…
ÜLKÜCÜ PARTİ;
Ülkücü camia, Türkiye’de Devrimcilerle birlikte devlet tarafından en çok ezilen, işkence gören Milliyetçi-Türkçü-Maneviyatçı bir camiadır. Başbuğ Türkeş’in vefatından sonra bu camia, darbe dönemlerinde bile görmediği eziyeti kendi parti yöneticilerinden gördü.Teşbihte hata olmaz derler ya aynen öyle! MHP Genel Merkez Yöneticileri, sanki ellerine uzun birer değnek almışlar, parti için çalışanların kafalarına vurup kovalıyorlar, oy vermeye gelen insanları da korkutup kaçırıyor gibiler.
Ülkücü harekete destek vermiş onurlu insanları teker-teker uzaklaştırdılar. Tayyiban Partisi ne zaman dara düşse, Genel Merkez, Türk Milletine küfür eder gibi onlara destek verdi. Ülkücü camianın önemli bir kısmını iktire-kaktıra Tayyiban Partisine oy vermeye zorladılar. Sonuç, tam bir yüzkarası!
40 Milletvekilliği, kaçtı gitti ama herkes yerinde oturuyor.Sizce, 2018 tarihine Kongre günü veren Bahçeli ve ekibiyle bu partiye 2071’ e kadar iktidar görünüyor mu? Yoksa benim mi gözlerim bozuk…
APONUN PARTİSİ;
Nasıl ki hiç kimse Tayyiban Partisinde Erdoğan’ın lafının üstüne laf söyleyemezse, PKK Narko-Terör örgütünün siyasi kanadı olan bu partide Apo’nun her dediği olur.Apo bugün emir versin, Türkiye’nin bölünmesi şartıyla bu partinin milletvekillerinin tamamı Tayyiban’ı da desteklerler, Başkanlık sistemi için de oy verirler, İslam Devletine geçilmesini bile onaylarlar.
Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, 54 Bin insanın hayatını çalan bir Narko-Terör örgütü için siyaset yapan bir partiyi yaşatmazlar. Terörle-katillerle arasına mesafe koyamayan bir partinin varlığı demokrasiye bağlanamaz.Böyle bir partinin varlığını sürdürmesine izin vermenin sebebi ya hainliktir,ya da aptallıktır.
Değerli Okurlar;
Partiler din değildir. Eğer gönül verdiğiniz parti işlev göremez hale gelmişse, bir kişinin veya belli bir grubun eline geçmişse, ülkeye ihanet çizgisine yaklaşmışsa, düzeltmek için de tüm yasal yollar kapalıysa onu terk edersiniz. Biz zamanında bunu canımızın yanması pahasına yaptık. Çiller ve ekibi, Erbakan’ı Başbakan, İsmail Kahraman’ı Kültür Bakanı yapmaya kalktığında, parti içi mücadeleyi başlattık. Mücadele yolları Genel Merkez tarafından tamamen kapatıldığında, kurulacak Refahyol Hükümetini yıkacağımızı yüzlerine karşı söyledik ve ellerimizle kurduğumuz partimizden ayrıldık. Sonra da o hükümeti yıktık…
İnsan olan, siyaseti ülkesi ve milleti için, hizmet için yapmalıdır.
Aksi, yanlışa ortak olmak demektir ki, bu ülkeyi seven kimsenin buna hakkı yoktur.
Yarın, ne yapılması gerektiğini, Türk Milletinin başına örülen bu beladan nasıl kurtarılabileceğini bildiğimiz kadarıyla yazmaya çalışacağız…
ÖLÜ PARTİLER (3)
İki gündür anlatmaya çalıştığımız partilerle, iktidarıyla-muhalefetiyle-bağımsız seçilip parti kuranlarla 13 sene yaşadık, 14’üncü seneye girdik. 65 yıllık çok partili demokrasi yaşamımızın yaklaşık yüzde 21’ini bunlarla geçirdik.
Türk Milleti ilk kez bir siyasi partiye (AKP) bu kadar uzun bir süre (13+4 yıl) görev verdi! Muhalefet Partileri ise iktidara aday olduklarını bir türlü hissettiremediler.
Ülke olarak geldiğimiz nokta belli! Anayasamızın 2. Maddesinde belirtilen Cumhuriyetin nitelikleri çökertilmiş durumda! Atatürk Milliyetçiliği, suç haline getirildi- Demokratik Devlet, bitirildi-Lâiklik, özü değiştirildi-Devletin ne sosyal yapısı ne de Hukuk Devleti ilkesi kaldı! Bu kelimenin tam anlamıyla “Karşı Devrim” demektir. Önümüzdeki günler maalesef daha kötü olacak!
Değerli Okurlar;
Çok kıymetli bir çerçeve içinde, mükemmel bir tablo düşünün!
O çerçeve CUMHURİYET, tablodaki resim ise DEMOKRASİDİR. Demokrasinin standartlarını ne kadar yükseltirseniz, evrensel demokrasi şartlarına ne kadar yaklaştırırsanız, tablo o kadar güzel ve kıymetli olur. Demokratik rejimlerin olmazsa olmazı, rejime sahip çıkma, örgütlü toplum olma, bilinçli birey olma gerçekleri yerine korkuya, biat etmeye, toplum çıkarı yerine kendi çıkarını öne koymaya yönelirseniz, ne o çerçeve, ne de o tablo beş para eder…
Demokratik rejimler, her gün üzerine titrenilmesi gereken hassas çiçekler gibidir. İhmal ederseniz, demokrasinin hoşgörü ve özgürlük ortamından yararlanan zehirli sarmaşıklar o güzel çiçeği boğar, çiçek de, toplum da nefes alamaz hale gelir…
Anadolu’da “Yiğit düştüğü yerden kalkar” diye bir söz vardır.Demokratik rejimin hoşgörü ve özgürlük ortamından istifade, demokrasiye tebelleş olan zararlıları yine demokratik yollarla göndermek gerekir.Tek yol budur. Başarılı olunursa ülkemiz demokratik rejimle yoluna devam eder, başarılamaz ve bu siyasi kadrolar ile mevcut siyasi partilerde ısrar edilirse, toplumdaki ve devletin dinamik (!) yapılarındaki bu aymazlık sürerse, iki sene içinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti, İslam Devleti haline dönüşür. Bu kadar net!
Görebildiğim, bildiğim kadarıyla yapılması gerekenler şunlardır;
-Mevcut iktidar, Türkiye’nin yaşamsal güvenlik sorunu haline gelmiştir. Demokratik yolla derhal görevinden uzaklaştırılmalı ve yargılanmalıdır.
-TBMM’ deki muhalefet partileri vatandaş nezdindeki güvenilirliklerini kaybetmişlerdir. Bunların çözüm üretmesi mümkün değildir.
-Tüm Türk Milletini kucaklayacak, herkese eşit ve dürüst davranacak, Milli hassasiyetleri olan, dünyaya açık, ekonomik gerçekleri insanı öne alarak uygulayacak, kişi hak ve özgürlüklerine saygılı, hukuk devleti ilkesine bağlı, üretimden büyümeden sanayileşmeden imardan, zenginlikten ve hakça paylaşmaktan yana, bilgili ve danışmaya açık, siyaset yelpazesinin merkezinde konumlu çağdaş bir parti kurulması ve Türk Milletinin hizmetine verilmelidir…
İyi de nasıl olacak bu iş? İş âlemi gölgesinden korkar hale gelmiş, kimse “ben varım” diyemiyor! Üniversiteler-sendikalar- sivil toplum örgütleri İlkokullardaki temizlik kolları haline gelmiş, geçim sıkıntısı esnafı-çiftçiyi-emekliyi-işçiyi-memuru boğazından yakalamış!
Türk Milleti bilerek sistemli bir şekilde borç batağına atılmış, Kürtçülük ve bölücülük dış destekle tarihin en yüksek seviyesine çıkmış!
Ülke şartları maalesef böyle! Şartlar ne kadar ağır olursa olsun, 1919 yılı şartlarının ağırlığı yanında tüy gibi kalır. İşte tam da bu noktada önümüzde iki yol var;
-Ya bazı Türk Aydınlarının şimdi yaptığı gibi korkup sinecek, biat etmeye razı olup, vatana ve Cumhuriyete ihanet edilecek!
-Ya da yetişmiş insan kaynağı ve örgütlenme için şart olan ekonomik gereksinimleri Türk Milletine dayandıracak milli ve yerli bir siyasi hareket başlatılıp, tüm vatan sathında mücadele başlatılacak!
Biz elbette ki ikinci yolu seçtik. Yıllardır bu konuyu belli çevrelere anlatmaya çalıştık. Önümüzdeki iki ay içinde çalışmalarımızı büyük ölçüde tamamlayıp, Türk Milleti ile paylaşacağız.Türk Gençliğinin Türk Aydınının çoğunluğunun vatanına-demokrasiye-cumhuriyete-özgürlüğe ve bağımsızlığa sahip çıkacaklarını göstereceğiz…
Allah ülkemiz için hayırlısını nasip etsin!
Sağlık ve başarı dileklerimle
26 Kasım 2015
Rifat Serdaroğlu