OSLO İHANET MUTABAKATNAMESİNİN PERDE ARKASI *** Beraber yürüdüler Oslo yollarında!..*1*2*3*4

Yeniçağ
Ahmet TAKAN
ahttakan@gmail.com
27.10.2015

Beraber yürüdüler Oslo yollarında!..*1*

CHP sözcüsü Haluk Koç, canlı yayında Oslo protokolünü belgesiyle faş etti. Kuru sıkı atan, protokolü inkâr ettikleri gibi tehditler yağdıran AKP sözcülerinin buna rağmen pişkinlik katsayılarında değişen bir şey olmadı. İmzalanan ihanet metninin sadece 9 maddesini kameralara göstere göstere açıklayan Haluk Koç, o kadarı ile bıraktı.

Ülkece içinde sürüklendiğimiz ihanet sürecinin en önemli taşlarından Oslo protokolü. Bağrımıza saplanan sözde çözüm sürecini anlayabilmek yarınları daha iyi tahlil edebilmek adına bundan sonraki yazılarımda -bir süre- ihanet protokolü Oslo ile ilgili bazen başa bazen de sona sararak belgelere dayalı değerlendirmelerde bulunacağım.

İnanın bana!.. Belgeleri okurken sonra da kaleme alırken benim de yüreğim çok sıkıldı, içim daraldı. Fakat, gelecek nesillere tertemiz bir vatan bırakmak için sağlıklı karar almak istiyorsak sizlere de naçizane önerim; yılmayın…

Önce kısa bir hatırlatma yapalım;

13.09.2011 günü patlayan ses kayıtlarının ardından, PKK/KCK önderlik komitesinin deşifresine yönelik yapılan operasyonlarda BDP Diyarbakır il teşkilatında 13.01.2012 tarihinde yapılan aramada elde edilen Western Dijital marka WCAV9L170099 seri numaralı 500 GB kapasiteli harddisk içerisinde “006, 007, 008, 009, 010, 0012,0026, 0032, 033, 041, 051 ve 00116” isimli 12 adet ses kaydının olduğu tespit edildi. Ele geçirilen belgelerde masada kimlerin oturduğu açık açık anlatılıyordu. Peki!.. Oslo ihanetinin taşları döşenirken bebek katili Öcalan ile terör örgütü arasındaki irtibat sağlanmanın yolları nasıl oluşturuldu?

Filmin bandını burada biraz geri saralım…

1999-2009 yılları arasında İmralı Cezaevi’nde tek mahkûm olarak bulunan Öcalan’ın yanına, Kasım 2009 tarihinden itibaren 5 mahkûm nakledildi.

İlgili yasa uyarınca, Öcalan’ın avukatları ile yaptığı görüşmeler kayıt altına alınmakta, bilahare ilgili savcılık tarafından bilirkişi marifeti ile incelenen ses kayıtları çözülerek metin haline getirilmekteydi. Ancak, cezaevinde bulunan diğer mahkûmlar ile yaptığı görüşmelerde herhangi bir kayıt yapılmamaktaydı. Öcalan’ın avukatlığını yapan avukatlar cezaevindeki diğer mahkûmların da avukatlığını yapmaya başladılar.

Soruşturma kapsamında yapılan incelemeler neticesinde, Öcalan ile İmralı’da görüşmelere giden birçok avukatın, örgütün sözde önderlik komitesi içerisinde faaliyet yürüttükleri belirlendi. Abdullah Öcalan ile avukatları arasında haftalık olarak yapılan görüşmeler sonrasında, yapılan görüşmelerin avukatlar tarafından karşılıklı diyalog şeklinde metne çevrildiği ve çevrilen bu metnin ham halinin (Görüşme Notlarının 1. Hali), avukat konuşmalarının çıkartıldığı, Abdullah Öcalan’ın konuşmaları olarak düzenlendiği ve kısmi değişikliklerin yapıldığı halinin (Görüşme Notlarının 2. Hali), yine 2. hali üzerinde çeşitli değişiklikler yapılarak basında yayınlanan halinin (Görüşme Notlarının 3. Hali) veya “Basın Metni” olarak isimlendirildiği görüldü. Daha sonra bunların internet üzerinden ortak kullanılan e-mail adreslerinin taslaklar kısmına kaydedildiği veya e-mail adresleri üzerinden PKK/KCK terör örgütünün kırsal alanı ve yurt dışında bulunan üst düzey örgüt yöneticileri ile Türkiye ve yurt dışında legal görünüm altında örgütsel faaliyet gösteren şahıslara iletildiği belirlendi. Böylece, tamamen örgütsel kapalı bir iletişim ağı meydana getirildi.

Ayrıca bahse konu görüşme notları üzerinde belirli ekleme, çıkartma ve düzenlemelerden sonra bunların PKK/KCK terör örgütüne ait veya örgütün amaçları doğrultusunda yayın yapan internet sitelerinde yayınlanması sağlandı. Dolayısıyla “Görüşme Notları” üzerinden Abdullah Öcalan’ın verdiği talimatların, terör örgütünü yönetmek ve yönlendirmekte kullanılan bir yöntem olduğu anlaşıldı. KCK önderlik komitesi avukatları ile Abdullah Öcalan arasında yapılan görüşmelerin kayıt altına alınması sebebiyle, Öcalan’ın avukatlar ile yaptığı görüşmelerde iletemediği daha ciddi örgütsel talimatları, ortak faaliyetleri esnasında cezaevindeki diğer mahkûmlara aktardı. Önderlik komitesi üyelerinin, hem Öcalan’ın hem de cezaevindeki diğer mahkûmların avukatlığını yaptıkları ve cezaevine gelmeden önce hangi avukatın hangi hükümlü ile görüşeceği belirlendi. Öcalan’ın diğer mahkûmlar ile yaptığı görüşmeler kayıt altına alınmadığı gibi, bu mahkûmlar ile avukatlar arasında gerçekleşen görüşmelerin de kayıt altına alınmadığı, Öcalan’ın mahkûmlara aktardığı örgütsel talimatların görüşmeler esnasında herhangi bir ses kaydı olmaksızın avukatlara iletildiği tespit edildi. Kasım 2011 tarihinden sonra Bursa İnfaz Hâkimliği tarafından cezaevinde kalan diğer hükümlülerin avukatlarla yaptıkları görüşmelerin de kayıt altına alınmasına karar verildi, ancak bundan sonra diğer hükümlüler verilen kararı protesto ederek avukatlarla görüşmeyi kabul etmediler!..

Yeniçağ
Ahmet TAKAN
ahttakan@gmail.com
28.10.2015

Beraber yürüdüler Oslo yollarında!..*2*
Yılanın Oslo’yu anlattığı o mektup…

Oslo ihanet sürecinde PKK terör örgütünün muhatap alınarak müzakerelerin nasıl yapıldığına bir göz atalım…

BDP Diyarbakır İl teşkilatında 13.01.2012 tarihinde yapılan aramada elde edilen belgelerde, örgüt yazışmalarında sözde çözüm sürecinden beklentiler ve talepler sıralanıyor. Ele geçirilen harddisk içerisinde çok sayıda örgütsel doküman bulundu. Bunlar arasında görüşme ve gözlem notları ile heyetle yapılan görüşmelere yansıyan belgeler olduğu tespit edildi.

Şimdi bunlardan bazılarını tek tek irdeleyelim…

“Dem. Czm. Deklerasyonu.5” isimli belge;

“Demokratik Çözüme Çağrı Deklarasyonu” başlıklı, 30 Kasım 2007 tarihli, KCK Yürütme Konseyi ve Kongra Gel Başkanlık Divanı tarafından yazıldığı(teklifler içeren) anlaşılan belgede şu hususlar yer alıyor;

“Öcalan ve PKK olmaksızın çözümün olmayacağı, kalıcı barışın demokratik özerk Kürdistan’ın kurulması ile sağlanacağı, tasfiye politikalarına boyun eğilmeyeceği, Kürtçe’nin Türkçe ile beraber ana dil olarak kabul edilmesi, Öcalan da dahil olmak üzere tutuklu örgüt mensuplarının serbest bırakılması …”

“adem.14” isimli daha düzenli ve daha geniş belge;

Oslo görüşmelerine katıldığı bilinen örgütün üst düzey yetkililerinden Adem Uzun’a hitaben KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan tarafından, 17 Aralık 2008 tarihinde gerçekleşen 1. Oslo görüşmelerinden sonra yazılmış 27.01.2009 tarihli cevabi metin. O belgenin özet içeriği;

“Adem Arkadaşa,

Yaptığınız 17 Aralık görüşmesiyle ilgili notlar bize ulaştı. Orada cevaplandırılması gereken hususlara ilişkin şunları söylüyoruz.

a-Bize göre de dostların sübjektif olma durumları yoktur. Daha çok kendilerinin dışında tezgahlanmış bir planlama olma ihtimali daha yüksektir.

b-Bu dostların ABD ve AB’de çalışma yürütme hususları önemlidir. Esasen en önemli konuların başında bu konu gelmektedir. Hem ABD’de, hem AB’de kamuoyu yaratılması, özellikle uluslararası güçlerin ağırlığını koyması, dayatmada bulunması, çözümün gelişmesinde önemli bir faktör olacağı açıktır. Mevcut dostların dayandığı güçler ağırlığını koymazsa Türk devleti çözüm çizgisine girmez.

– Olayı Emre’ye anlatabilirler bizce. Fakat çok detaya girmeden açıklama isteyebilirler. Detaya girilmezse bir sakıncası olmaz. Ama hesap sormak ve baskılamak için söylenmesinin iyi olacağını düşünüyoruz.

– Biz ikinci bir Oslo’yu istiyoruz tabii. Çünkü biz çözüm istiyoruz. Karşı tarafın samimi olması halinde sürecin gelişmesi açısından ikinci bir görüşmenin yararlı olduğunu düşünüyoruz. Bu isteğimizin iletilmesi doğru olacaktır. Görüşme gündemi daha ciddi ve çözümleyici konular olabilir.

Birincisi, diyalogun süreklileştirilmesi, ikincisi karşılıklı ateşkesin sağlanması, üçüncüsü bunlarla bağlantılı olarak çözüm koşullarının tartışılması olabilir. Gündem bu çerçevede belirlenebilir. Bunu biraz daha açımlarsak;

– Karşılıklı ateşkes ilk etapta altı ay olabilir. Altı ayın sonunda durum yeniden gözden geçirilebilir. Ateşkesi destekleyen bağımsız gözlemciler de olabilir.

– Bu süreç içerisinde önderlik bir ev hapsi içerisine alınabilir. Orada gözetim altında tutulabilir. Dışarıyla ilişkilerinin sağlıklı gelişmesinin imkanları olmalıdır.

– Ateşkes sürecinde karşılıklı olarak basında saldırı olmaz ve olumlu hava için kamuoyu hazırlama çalışması yürütülür.

– Diyalog ve ateşkes sürecinde taraflar birbirlerinin aleyhine çalışmamalı, birbirini kışkırtan ilişki ve faaliyetlere girmemelidir.

– Karşılıklı atmosfer yumuşatılmalı, baskı ve şiddet hiçbir biçimde kullanılmamalıdır. Kürt demokratik kurumlarına dönük baskı ve engellemeler kaldırılmalı, halkların kardeşliği ekseninde söylem geliştirilmeli,

– Çözüm koşullarının hemen tartışılacağı ana tartışmaya geçilmesi,

– Gerillanın durumu çözüm sürecine bağlı olarak ele alınmalı, çözüm süreci yönünde adım atılmadıkça, gerillanın pozisyonu tartışmaya getirilmemelidir.

– Çözüm sürecinin başlamasıyla birlikte, önderliğin çözüm sürecine katılmasının sağlanması muhatap alınması ve özgürlüğüne kavuşturulması,

– Kürdistan’da yerel bir parlamentonun kabul edilmesi, eğitim, sağlık, iç güvenlik, kültür, çevre gibi faaliyetlerin bu parlamentonun denetimine bırakılması,

– Koruculuk sisteminin lağvedilmesi, özel tim, özel kuvvetler adı altında örgütlü bulunan ve Kürdistan’da katliamlar örgütlemiş bu tür kontra güçlerin Kürdistan’dan çekilmesi,

– Tüm siyasi tutukluların serbest bırakılması, tüm haklarının tanınması ve yurt dışında yaşamak zorunda bırakılanların serbestçe dönüşlerinin sağlanması,

– Hakikatleri araştırma ve uzlaşı komisyonu kurularak yaşanan savaş içinde her iki tarafta yaşanan suçların ve suçluların tespit edilmesi, karşılıklı özür dilemeyle tahribatların giderilmesi,

– Bütün bu adımların atılmasıyla birlikte gerillanın yasal statüye kavuşturularak yerel parlamentoya bağlı iç güvenlik kuvveti olarak düzenlenmesi,

– Öyle anlaşılıyor ki Erdoğan ve Emre’nin kafasında bir çözüm var. Büyük ihtimalle ABD de böyle bu çözümü istiyor.”

Şimdii!..

Hafızalarınızı yoklayın. Olmazsa yazıda geçen tüm başlıkları Google efendiye tekrar tekrar sorun. Yılanın mektubunda yer alan hususların çoğunu yaşamadık mı?.. Adına “çözüm” konan çözülme sürecinde olup bitenler ve yıllarca tartıştıklarımız nelerdi?..

Yeniçağ
Ahmet TAKAN
ahttakan@gmail.com
29.10.2015

Beraber yürüdüler Oslo yollarında!..*3*
Oslo’da çevrilen “taslaklar”…

Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun..

Israrla aynı konuya devam ediyorum; 2016’da aynı tarihte bayram tebrikleşmesi yapabilmek için!..

CHP sözcüsü Haluk Koç’un kamuoyuna belgesiyle açıkladığı 9 maddelik Oslo mutabakatını hep beraber hatırlayalım. O maddelerle birlikte yayınlanmayan Oslo belgelerine göz atmaya devam edelim…

12-13 Mayıs 2011 tarihinde yapılan 10. Oslo görüşmesinde heyet ve KCK terör örgütü yürütme konseyinin, üzerinde mutabakata vardığı metnin 3. maddesinde yer alan, “protokoller üzerinde görüş ve önerilerin en geç Haziran’ın ilk haftasına kadar verilmesi” şeklindeki şart doğrultusunda, terör örgütünce hazırlanan 24 Mayıs 2011 tarihli, 2 sayfadan ibaret “TASLAKLARA.23” isimli belge:

“Taslaklara ilişkin görüş ve önerilerimiz;

Yönetimimizin önemli bir kısmıyla birlikte önderliğimizin gönderdiği çözüm tasarılarına ilişkin yürüttüğümüz tartışmada ulaştığımız sonuçlar şunlardır; Esas olarak çözüm taslakları belli bir yoğunlaşmanın sonucu olarak yeterli, çözümleyici ve yol gösterici niteliktedir. Bu açıdan biz sunduğunuz temel çözüm perspektifine tümüyle katılıyoruz. Herhangi bir değişiklik önerimiz yoktur. Konulan hususların tümü doğru ve yerindedir. Her iki taraf açısından da ciddi, doyurucu, makul bir çözüm perspektifini sunmaktadır. Ancak, bazı hususların daha açık ve somut konulmasının gerekli ve daha yararlı olacağını düşünüyoruz. Bu konuda bazı maddelere uygun gördüğümüz eklemeler şöyledir:

Buna göre;

-Türkiye’de temel toplumsal sorunların demokratik çözüm ilkeleri taslağında

2. madde: “Türkiye Cumhuriyeti’nin dayandığı vatan, ulus ve erk gerçekliğini demokratik siyaset, ortak vatan ve demokratik uluslaşma anlayış ve uygulamalarına da açık tutmak” biçimindedir.

Bu maddeye ‘demokratik uluslaşma’dan sonra öz yönetim kavramının eklenmesi uygun görülmüştür. Burada demokratik ulus anlayışı öz yönetimi içermekle birlikte, Kürtler açısında statü konusunu açık vurgulamak açısından, öz yönetim veya demokratik özerkliği net ifade etmeyi daha uygun gördük.

Aynı taslağın 8. maddesi şöyledir: Anayasa konseyinin ve TBMM’nin karar kabul sayısını toplam sayının beşte üç veya dört gibi belirli bir sayıya bağlamak. Hazırlanan taslağı TBMM’nin onayından sonra referanduma sunmak.

Yaptığımız ekler: Bir partinin Meclis sandalye sayısının tek başına beşte üç kabul sayısına yeterli olma ihtimali göz önüne alınarak, çoğunluğun onayını almak açısından kabul sayısının beşte dört olarak geçmesi daha uygun görülmüştür.

Bu maddenin bitimine şöyle bir cümlenin de eklenmesi güvence açısından önemli görülmüştür: ‘Genel referandumla birlikte Kürtleri doğrudan ilgilendiren konularda Kürt toplumunun çoğunluğunun onayının alınması ve bunun geçerli kabul edilmesi.’

-Türkiye’de devlet ve toplum ilişkilerinde adil barış ilkeleri taslağında

1. Madde: “Toplumsal sorunların çözümünde fiziki (kaba iktidar güçleri, devletin cebir erki) güçleri bir çözüm aracı olarak görmemek, çözüm aracı olmaktan çıkarmak. Bu gücün yerine anlam ve demokratik siyaset güçlerini (yumuşak güç ilişkilerini) ikame etmek. Fiziki güç araçlarını esas olarak dış savunma temelinde değerlendirmek, organize etmek” biçimindedir.

Bu maddeye ilişkin önerimiz şöyle bir tamamlayıcı ekin yapılmasıdır. Maddenin bitimine ‘Halkın iç güvenlik ihtiyaçlarını demokratik yapılarla öz savunma temelinde yerine getirmek.’

2. Madde: “Kapitalist modernitenin temel bir ayağı olan katı, aşırı merkeziyetçi devlet ulusçuluğu hemen aşılmazsa bile onunla yan yana iç içe barış içinde gelişecek demokratik toplum ve ulus eğilimine de anayasal açıklık getirmek. Farklı modernitelerin: laik-ulusalcı yönü ağır basan modernite kadar dini-İslami unsura yasaklayıcı olmayan İslami modernite ile laik demokratik modernitelerin birlikte barış içinde yaşanabilirliğine dair anayasal açıklık, çözüm getirmek.”

Bu maddenin ilk cümlesindeki demokratik toplum ve ulus eğiliminden sonra ‘ademi merkeziyetçi anlayışla’ kavramının eklenmesi uygun görülmüştür.

-Kürt sorununun demokratik çözümü ve adil barış için eylem planı taslağında c maddesinin 3. şıkkı şöyledir:

“Eğer bu üçüncü şık altında çözüm ve barış umudu kamuoyu da dahil kabul görürse özellikle KCK’nin silahlı güçlerinin (irtibat birimleri dışında) uygun görülen bir alana denetimli (ulusal ve uluslararası) olarak çekilmesi için fiilen özgür çalışmamın önündeki yasal, siyasal engellerin kaldırılması.”

Bu maddeye ek olarak; Geçmişte yaşanan tecrübelerden dolayı güçlerimizin bu konuda son derece hassas olduğu bir gerçektir. Güçlerimizin tekrar geri çekilmesi konusunda bizzat siz özgürleşmeden ve devreye girmeden yönetim olarak bizim gerçekleştirmemiz mümkün değildir. Bu nedenle bu maddenin bitimine, ‘bizzat KCK silahlı güçleriyle görüşme ortamının yaratılması’ eklenmesi gerekmektedir.

5. Madde: “Demokratik anayasal sürecin tamamlanması ve kapsamlı bir yakın tarih yüzleşmesiyle karşılıklı afla kalıcı çözüm ve barış ortamına geçilmesi.”

Bu maddenin sonuna şöyle bir ek cümle önermekteyiz; ‘Barış sürecinin, devletle yasal problemi olan (vatandaşlıktan atılmış, yasaklar nedeniyle yurt dışında yaşayan ve tüm siyasi tutsaklar dahil) kesimleri kapsaması. Bu tasarıya yeni bir madde olarak şunu önermekteyiz: “Her iki konsey ve komisyonun çalışmalarını tamamlama süresinin bir takvimle netleştirilmesi.”

Bu maddenin eklenmesi, zamana yaymadan sürecin sağlıklı işlemesini ve zamanın verimli değerlendirilmesini getireceği düşüncesindeyiz.”

Gördünüz mü?.. Ne fırıldaklar(taslaklar) çevrilmiş Oslo’da...

“Sanki ben bu yazılanları daha önce aynen yaşamış gibiyim mi” dediniz!…

Yeniçağ
Ahmet TAKAN
ahttakan@gmail.com
29.10.2015

Oslo’da tasarlanan Kosova…*4*
Oslo belgelerinin arasına sıcak güncel bir gelişmeyi alalım.

Valiler, Hükümet memuru olarak görev yaptığı caanım memleketimde seçim güvenliği(!) söz konusu olunca “çözüm süreci”ndeki uyumlarına paralel olarak panter kesilmişler…

Oldukça sağlam ve güvenilir bir kaynaktan dinledim;

Gaziantep Valisi Ali Yerlikaya, İlçe Kaymakamları ve İl-İlçe Milli Eğitim müdürleriyle “seçim güvenliği” adı altında 21 Ekim Çarşamba günü 18.00’de Valilikte toplantı yapıyor. Milli Eğitim müdürlerinin seçim güvenliği ile ilgili ne gibi yetkileri ve de idari görevleri var? O da ayrı bir soru. İldeki YSK hâkimleri de herhalde tatile çıkmış olacak ki; Vali durumdan vazife çıkarmış!.. Talimat veriyor Sayın Vali; “seçim günü hiçbir parti temsilcisi oyların sayımı esnasında sandık başına yaklaştırılmayacaktır. Ayrıca basın da uzak tutulacak.”

Tabii ki emir demiri deler.

İlçe Milli Eğitim müdürleri seçimlerin olacağı okullardaki müdürler ile 22 Ekim Perşembe günü toplantı yaparlar. Toplantıda, Valinin sözlü talimatı gereği seçim sandıklarının başına hiçbir parti temsilcisinin ve basının alınmaması talimatını verirler…

Kulağımıza başka illerden de benzer bilgiler geliyor.

Hak veriyorum Sayın Valilere!.. Söz konusu “güvenlik.” Bu ülkede en büyük tehdit de basın zaten!..

***

Oslo belgelerine devam…

Çözüm/çözülme sürecinin uluslararası ayağı olmadan olmazdı. MİT’in koordinasyonunda yürütülen, heyet ile terör örgütü yöneticileri arasında süreçte BM’nin zamanla devreye sokulmasının planlandığı ortaya çıktı. 17 Aralık 2008 tarihinde ilk Oslo görüşmelerinin Emre Taner tarafından gerçekleştirildiği, görüşmede terör örgütü üst düzey yöneticilerinden Adem Uzun’un da bulunduğu, görüşme sonrası Adem Uzun’un görüşmeye ilişkin notları KCK yürütme konseyi başkanı Murat Karayılan’a gönderdiği, onun da bu notlar üzerine 27 Ocak 2009 tarihli mektup ile Adem Uzun’a verdiği cevaba değinmiştik. Oslo belgelerinde, görüşmelerin başlaması ile birlikte örgütün “dostlar” olarak nitelediği ve ülkemizi uluslararası camiada baskı altında tutacağı, ülkemiz aleyhinde lobi faaliyetleri yapacağı anlaşılan grup ile de irtibat kurarak harekete geçirilmesinin istendiği, bu yolla ABD ve AB’de kamuoyu oluşturularak Birleşmiş Milletler gibi uluslararası güçlerin olaya müdahalesinin sağlanarak bağımsız bir Kürt Devleti kurma amacının gerçekleştirilmek istendiği anlaşılıyor. 17 Aralık 2008 sonrası düzenli olarak sürdürülen heyet-örgüt görüşmelerinin, örgütün bağımsız bir Kürt Devleti kurmak amacıyla yaptığının daha ilk görüşme sonrası örgüt üst düzey yöneticileri arasında yaşanan iletişime (adem ark,.13 ve adem. 14 isimli belgeler) de yansıdığı görülüyor…

KCK’ya yönelik soruşturma dosyaları ve mevcut belgeler incelendiğinde örgütün heyet ile yaptığı görüşmelerde üzerinde anlaşılmasını istediği hususların çözümünde, uluslararası güçleri devreye sokmak gayretinde olduğu, bu durumun örgüt lideri ve üst düzey yöneticileri tarafından dile getirildiği, hatta bu konuda kendilerine örnek teşkil etmesi bakımından Kosova örneğini dahi belirttikleri göze çarpıyor. Dosyada, mevcut bu yöndeki deliller incelenirken önce self determinasyon kavramı ve somut bir örnek olarak Kosova örneği ile ilgili kısa bir izahata lüzum duyulduğu görülüyor.

Akademik çevrelerin görüşlerine başvuruluyor.

Tam bu noktada, bebek katili Öcalan ile avukatlarının görüşme notlarına ilişkin belgelere dönelim;

Öcalan’ın 17.06.2010 tarihinde avukatları ile yaptığı görüşmede; “eğer Hükümet bir temsilcisini gönderirse, gelip görüşürlerse, bu konuda parlamentodan bir karar çıkartıp önümü açarlarsa ben iki günde tüm silahlı güçleri bir alanda toplayabilirim. Buna gücüm de var iddiam da var, kendime güveniyorum. Silahlı güçler BM’nin ya da NATO’nun denetimi altında bir bölgeye de çekebiliriz”,

28.07.2010 tarihinde, “Cemil Bayık’ın ‘demokratik özerklik ilan edeceğiz’ açıklaması vardı. Bir çözüme gelinmezse işte Kosova da bir örnektir, bu tarz şeyler gelişebilir. İşte benim Kürtler kendi başlarının çaresine bakarlar dediğim de budur.”

03.09.2010 tarihinde, “şu anda görüşmeler belli bir düzeyde gidiyor. Bu son iki hafta çok önemli. İki hafta daha bekleyeceğim. Buradaki çabalarım; yasal, anayasal bir zemin yaratıp bu zeminde sorunun çözülmesi yönündedir. Tercih ettiğim yol, yasal-anayasal yoldur. Önümüzdeki günlerde olumlu gelişmeler olmazsa benim burada yapabileceğim bir şey kalmayacak. Eğer bazı gelişmeler olursa ben de rolümü oynamaya çalışırım. Süreç tıkanırsa o zaman devlet de KCK de kendi yaptıklarının sorumluluğunu almak zorundadırlar. AKP’nin önünde tarihi fırsatlar var, bunları değerlendirebilir. KCK de bundan sonra attığı adımların sorumluluğunu almalıdır. Çözümün gelişmemesi durumunda Kürdistan’da ikili iktidar durumu ortaya çıkar. Bir taraftan KCK iktidarı diğer taraftan devlet iktidarı olur, bu şekliyle yürür. İşte Kosova, Kuzey Kıbrıs gibi bağımsızlığını ilan eder, devletle ilişkilerini de tümden keser ve bir beklenti içine girmez.” dediği, gün gibi ortada duruyor.

Bir süredir bu can sıkıcı satırları, sağlıklı bir seçim yapmanıza katkıda bulunabilir miyim diye yazdım.

Yakın geçmişimizde Balkanların nasıl dağıtıldığını hatırlayın.

Kosova’ya bir daha bakın!..

KAYNAKLAR

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/beraber-yuruduler-oslo-yollarinda-36100yy.htm
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/yilanin-osloyu-anlattigi-o-mektup-36112yy.htm
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/osloda-cevrilen-taslaklar-36124yy.htm
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/osloda-tasarlanan-kosova-36134yy.htm

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, Bölücü KÜRTÇÜLÜK, DÜNYA ÜLKELERİ, İHANET VE YABANCI YANDAŞLAR, ORTADOĞU ÜLKELERİ, PKK TERÖRÜ, Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *