PKK’yı Bitiren Kuşak * Askerliğin bir angarya gibi gösterildiği bu toplum bir zamanlar, askerlik yapmayana sevdiği kızın bile verilmediği bir toplumdu. Öyle kolay değildi, sokağında eşkıyalık yapmak…

Oktay YILDIRIM
17 Eylül 2015

PKK’yı Bitiren Kuşak

Yıl, 1994. O zaman ben Kayseri 1. Komando Tugayı’nda görev yapıyorum. Ve o zamanlar da tıpkı bugün olduğu gibi bu birlik terörle mücadelenin bütün yükünü taşıyan birkaç birlikten biri… Yetiştirdiği askerler, birer aslan gibi. Her silahı kullanıyorlar, hepsi paraşütçü ve komando eğitimi alıyor. Harita kullanmayı öğreniyorlar, pusu kurmasını, pusuya karşı koymasını, mayını, tuzaklamayı, düşmanı aramayı, bulmayı ve savaşmayı… Er ve erbaş düzeyinde bütün birlik, çelikten bir yumruk gibi…

Fakat eğittiğimiz sadece askerler değildi. Kayseri Polis teşkilatı, sırayla gruplar halinde geliyor. Hepsi askerlik yapmış ama savaş şekli ve kullanılan silahlar değişmiş artık. Birçoğu yakında terörle mücadele görevlerine atanacaklar.Eğitiyoruz. Hangi silahı nasıl kullanacak, çatışma anında ne yapacak, ilk temas raporunu nasıl verecek, olaya nasıl müdahale edecek… Hepsini öğretiyoruz… Her biriyle tanışıyoruz, bazılarıyla arkadaş oluyoruz, aynı cephenin savaşçılarıyız.Memnun gelip, gururla ayrılıyorlar… PKK’yı bitirenler işte bu kuşaklardı.

Yırtılan Egemenlik Örtüsü

Tarih 5 Şubat 2011… Türk Ordusu’nun birçok komutanı, subayı, astsubayı hapiste o sırada. Açılım tam gaz sürüyor, PKK diriltiliyor. Silah ve mühimmat stoklamalarına devlet görevlilerince göz yumuluyor. Askerler kışlalarına kapatılmış. Ve Tayyip Erdoğan Rejimin bekçisi olarak polisi gösteriyor(28 Haziran 2009 tarihli bütün gazeteler).Polis de başka polis o sıra…

Tarih, Şubat 2011… Kısa süre önce bütün polisleri askerlikten muaf tutan kanun Meclisten geçmiş.O sıra Başbakan olan Tayyip Erdoğan daha birkaç gün önce kendisine teşekkür etmeye gelen polis eşlerinden biriyle konuşurken, “kocasının askerlikten yırttığını” söylüyor keyifle.(Milliyet,31 Ocak 2011)Ne desin, kantin subaylığıyla sınırlı bir askerlik geçmişi var…Onun gözünde askerlik, yırtılacak bir şey…

O sırada İçişleri Bakanı olan Beşir Atalay, “bu kanunun Meclis tarafından polise verilen en büyük hediye olduğunu” söylüyor(TRT-3, Meclis Canlı Yayını, 5 Şubat 2011, 00.24). İbret verici. Kendi ifadesiyle, “38 bin askerliğini yapmayan polis yararlanacak. Askerde olan 2 bin 500’ü de kanun çıktığı anda terhis olacak. Polis hiç askerlik yapmayak.”(24 Ocak 2011 tarihli bütün gazeteler)

En çok cemaat basını seviniyor bu işe. Teklif üstüne teklif yağıyor: “Hâkimler, savcılar ve kaymakamlar da askerlik yapmasın.”(7 Şubat 2011 Samanyolu Haber). En çok da kaymakamlar konu ediliyor bu haberlere. Seslerini duyuruyorlar internet sitelerinden: “Askerlik yapmayalım!” İçişleri Bakanlı’ğında görevli 217 Kaymakam adayı, 571 kaymakam ve vali yardımcısı askerlik yapmamış, kanun teklifi bile hazırlamışlar (6 Şubat 2011 tarihli gazeteler)…

Uzatmayayım…

Askerlik süreleri kısaltılıyor, bedelli yasalarının biri diğerini kovalıyor, sözleşmeli subaylık, astsubaylık çıkarılıyor, kısa dönem, uzun dönem derken… Almış başını gidiyor. Bir kültür yok ediliyor devlet eliyle. Hem de bu büyük milletin kimliğini oluşturan o savaşçı kültürü… Artık esnafız hepimiz, askerlik de karşılığı parayla ödenen bir meslek, marangozluk ya da tapu memurluğu gibi… Topluca yırtılıyor…

Ama farkında değiliz, kıyısından, kenarından yırtılmaya başlanan başımızın üzerindeki egemenlik örtüsü aslında…

Asker Gibi Savaşmak

Tarih, 4 Eylül 2015. Haber bültenleri “Diyarbakır’da bir polis tarandı” başlığıyla bir amatör video kaydını yayınlıyor. Bir polis aracı yolun kenarında, çok sayıda isabet almış. Kareli gömlekli bir sivil polis, ne yapacağını bilemez halde sağa sola koşturuyor, elindeki telefon ya da telsizden adeta ağlayarak feryad ediyor: “Abi polis arabamızı taradılar, 24-24 Merkez…” Etrafındakilere soruyor, “hangi cadde bura?” https://www.youtube.com/watch?v=Le5DpVjVNzM  … Benimse içim yanıyor izledikçe, yumruklarımı, dişlerimi sıkıyorum…

O gün iki kardeşimizi şehit verdik. Haberde yazan ve polisin ağzından çıkan “taradılar” kelimesi çınlıyor kulaklarımda. Sivil ağzı, gazeteci sözü ama askeri bir ifade değil.

Aklıma General Patton filminden bir sahne geliyor. Patton soruyor: “Asker gibi davranmıyorlarsa, neden asker gibi savaşsınlar?”

Ve bir soru kemiriyor beynimi, o telsizden konuşan polis askerlik yaptı mı? Çünkü polis de olsa yaptığı iş bir asker gibi davranmasını ve savaşmasını gerektiriyor.

Meydan Görmemiş

Tarih, 16 Eylül 2015. Hakkâri’de şehit edilen polis memuru Mehmet Turhal’ın Hatay-Hassa’daki evi. Kameralar ve gazeteci ordusu arasında Kaymakam Mustafa Pala eve giriyor. Kameraların yerini almasından sonra şaşkın anne ve babanın yanına oturan kaymakam konuşmaya başlıyor: “Oğlunuz şehit oldu.” Bu arada kameranın önüne geçenler bir el tarafından çekiliyor kenara. Onlarca flaş patlarken, bir gösteri yapılıyor orada. Sonra da Kaymakam açıklama yapıyor bunu kınayanlara, “çekim yapıldığından haberim yoktu.”

O polisi şehit eden patlayıcıların oraya getirilmesinden haberi olmayan bir hükümetin kaymakamı da böyle olacak elbette.

Ama benim aklımda yine aynı soru var: O Kaymakam askerlik yaptı mı? Meydan gördü mü?

Çünkü yıllar geçirmişiz o dağlarda. Çok arkadaşımızı vermişiz. Biliriz bu işin nasıl olacağını. Bir kez meydan görmüş adam böyle yapmaz. 1992 yılıydı, kahraman şehidimiz Onbaşı Murat Solak’ın naaşını Bursa, Orhangazi’deki evine ben götürmüştüm, Şırnak/Besta’dan… O görevi yapmaktansa, o tabutun içinde olmayı tercih ederdim. Kendi birliğinden silah arkadaşları götürürdü eskiden ve toprağa verinceye kadar başında dururdu. Son nöbetimizdi o silah arkadaşımıza…
Ama o kaymakam?

Açtım hemen kaymakamlığın resmi sayfasını. Askerliğine ilişkin tek satır yok. Aldığı yurt dışı eğitimleri dikkatimi çekti: Belçika’da Yerel Yönetimler ve Adem-i Merkeziyetçilik Eğitimi… Almanya’da Mesleki Eğitim Kursu… ABD’de Uluslararası Ziyaretçi Liderlik Programı kapsamında Devlet ve Yerel Yönetimler Eğitimi…

Adem-i Merkeziyetçilik!

Ne yapsın kaymakam, ona bu yazdıklarım öğretilmemiş. Belki askerlikte öğrenecekti ama…Bedelli mi, kısa dönem mi? Anladım hangi kültürle yetiştiğini…

Kendine Gelme Vaktidir

Askerliğin bir angarya gibi gösterildiği bu toplum bir zamanlar, askerlik yapmayana sevdiği kızın bile verilmediği bir toplumdu. Öyle kolay değildi, sokağında eşkıyalık yapmak…

Şimdi yeniden asker gidiyor, Kayseri, Bolu gidiyor, SAT gidiyor…Anladınız mı asker bir toplum olmanın gerekçesini?

Şimdi yeniden meydan vaktidir. Siperi, nöbet yerini tutma vaktidir. Asker gibi davranma vaktidir.

Orhun Kitabelerinde şöyle yazar:

“Kızıl kanımı döktürerek, kara terimi koşturarak, çalıştım hep. Uzun keşif kolunu gönderdim. Siperi, nöbet yerini büyüttüm hep. Kağanımla ordu gönderdim. Türk Milleti arasında silahlı düşmanı koşturmadım, damgalı atı koşturmadım. Ben kazanmasam il de millet de yok olacaktı. Kazandığım için il de il oldu, millet de millet oldu…” (Tonyukuk Yazıtı, İkinci taş, Doğu yüzü, herkesin anlayacağı şekilde yazdım)

Ve “ökün” diye bağırır Bengü taşlar, “aklını kullan, kendine gel” demektir.

Kendine gel Türk Milleti, aklını kullan, aslına dön…

https://www.bakiselamlar.com/knb/

This entry was posted in Bölücü KÜRTÇÜLÜK, PKK TERÖRÜ, SİYASİ TARİH, TSK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *