SİYASİ TARİH ; Hitler’den bugüne * Hitler’in iktidara gelişini doğru hatırlamak * Uzun bıçaklar ile kristal gecesi * ” “Hitler daha atanmasının üzerinden 24 saat geçmeden, anayasayı değiştirmek için gereken parlamento çoğunluğunu elde etmek umuduyla yeniden seçim ilan etti. Ancak seçimler adil ve tarafsız olmadı. 31 Ocak 1933″

Cumhuriyet
Ahmet İnsel
10 Eylül 2015 Perşembe

Hitler’in iktidara gelişini doğru hatırlamak

Dün Cumhuriyet’in üst manşeti, Uzun Bıçaklar Gecesi idi. Başlığın dipnotunda, bunun 80 yıl önce, Hitler’e bağlı faşistlerin muhalifleri tasfiye için yaptıkları baskın ve cinayetler gecesi olduğu belirtiliyordu. Türkiye’yi saran şiddet nöbetini, kimi yerde Kürtleri ve işyerlerini, kimi yerde HDP binalarını hedef alan, Hürriyet gazetesine karşı üst üste tekrarlanan örgütlü saldırılara gönderme yapıyordu bu manşet.

Ne var ki manşette Nazi tarihinin iki farklı günü, Uzun Bıçaklar Gecesi ile Kristal Gecesi karıştırılmıştı. Birincisi, Hitler’in başbakan olarak atanmasından bir buçuk yıl sonra, onu iktidara taşımakta çok önemli rol oynamış SA bindirilmiş kıtalarının şeflerini bir gecede öldürtmesinin kod adıdır. Hitler’in başından beri en yakın dava arkadaşı olan Ernst Röhm, mevcudu iki milyona yaklaşan SA’ların başındadır. Muhafazakârlar ve ordu nezdinde itibar kazanmak isteyen Hitler için siyasal devrimden sonra sosyal devrim isteyen, sokaklarda sürekli taşkınlık yapan SA’lar artık yük olmaya başlamıştır.

Hitler, cumhurbaşkanı Hindenburg’un SA’ları bahane ederek Nazi partisine karşı orduyu harekete geçirmesinden korkmaktadır. 29 Haziran 1934 gecesi, Röhm başta olmak üzere, 200 civarında SA yöneticisi ve sağcı Katolik siyasetçi çeşitli şehirlerde öldürülür. Göring, Himmler ve Heydrich, bu katliamı meşrulaştırmak için, öldürülenlerin bir darbe hazırlığı içinde olduğu yalanını ortaya atarlar. Uzun Bıçaklar Gecesi, yaşadığımız değil, ama bu şiddet nöbeti devam eder ve bunu düzenleyenlerin emelleri gerçekleşirse, yaşayabileceğimiz bir tarihi örnektir.

Birkaç günden beri Türkiye’nin çeşitli kentlerinde yaşananlara eğer gene 1930’ların Almanya’sından örnek verilecekse, Kristal Gecesi hatırlanabilir. 9/10 Kasım 1938’de Almanya’nın her yerinde ve yeni ilhak edilmiş Avusturya ve Südetler’de Nazi partisi ve SA’ların Yahudilere karşı düzenledikleri pogromlara sonradan verilen addır bu.

O kadar çok dükkân, işyeri, sinagog tahrip edilmiştir ki, gece sokaklar cam kırıklarından kristal kaplanmış gibi parlar. 100 civarında Yahudi öldürülür. Naziler olaylardan mağdurları sorumlu tutup, Yahudi cemaatini 1 milyar mark ceza ödemeye mahkûm ederler. Mağdurların sigortadan alacakları paralara da el koyarlar. Kristal Gecesi, Yahudi Soykırımı’na giden yolda önemli bir eşiktir. Bizdeki daha küçük boyulu örneği 6/7 Eylül pogromudur.

Gerçekten de Weimar Cumhuriyeti’nin son dönemi bugünün Türkiye’sinden bakınca çok anlamlı. Çevirisi yeni yayımlanan Weimar Cumhuriyeti’nin Kısa Tarihi (Colin Storer, İletişim Yayınları) çok öğretici.

“Cumhuriyetin sonu” bölümünden bir paragraf: “Hitler daha atanmasının üzerinden 24 saat geçmeden, anayasayı değiştirmek için gereken parlamento çoğunluğunu elde etmek umuduyla yeniden seçim ilan etti. Ancak seçimler adil ve tarafsız olmadı. 31 Ocak 1933’te (yani atandığının ertesi günü) hükümet başkanı konumunu kullanarak ‘Alman Halkına Sesleniş’i yayımladı. Bu bildiride, mevcut koşulların sebebi olarak demokratik sistemi ve Komünistlerin terör faaliyetlerini gösteriyor, ironik biçimde seçim kampanyasının korku ve şiddet atmosferinde geçtiğini belirtiyor ve hükümetini Almanya’nın onurunu ve birliğini yeniden ayağa kaldıracak bir ‘milli yükseliş’ olarak sunuyordu.”

Bir komplo olduğu konusunda güçlü kanıtlar olan Reichtag (meclis binası) yangını 27 Şubat 1933’te gerçekleşti. Bunu sivil özgürlükleri askıya alan ve merkezi hükümete özel yetkiler veren Halkın ve Devletin Korunmasına Yönelik Kararname izledi. 5 Mart 1933 seçimleri bu ortamda yapıldı. Bunlara rağmen Hitler bu seçimden anayasa değiştirecek çoğunluk elde edemeyince, yasa çıkarma usullerini değiştirip, parlamentoyu neredeyse ortadan kaldıran, Şansölye ve hükümetine dört yıl boyunca tam yetki veren bir Geçici Yetki Yasası’nı onaylattı.

Ardından Uzun Bıçaklar Gecesi ertesinde kazandığı göreli itibarını, 2 Ağustos 1934’te Hindenburg’un ani ölümüyle fırsata dönüştürdü. Kendini hem devlet başkanı, hem başbakan ilan etti. Aynı zamanda Nazi partisi şefi ve ordunun başkumandanıydı. 1934 sonunda Almanya tek partili bir devlet olmuştu. Ordu da devlete değil Hitler’e hizmet yemini ediyordu. Gerisini biliyorsunuz.

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/365141/Hitler_in_iktidara_gelisini_dogru_hatirlamak.html

This entry was posted in FAŞİZM, SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *