MEDYA * PSIKOLOJİK HARP * BİLGİ KİRLİLİĞİ *** 100 yıl öncesinden bir örnek: Yandaş medya nasıl yaratılır?

Gökçe Fırat
17.08.2015
Türksolu

100 yıl öncesinden bir örnek:
Yandaş medya nasıl yaratılır?

Prof. Justin McCarthy’nin “Amerika’daki Türk İmgesi” isimli kitabı, genel olarak Batı dünyasında, özel olaraksa ABD’de Türklere karşı önyargıların nasıl oluştuğunu detaylı olarak anlatıyor. 600 sayfalık bu dev eser, Türk imgesinin nasıl oluştuğunu incelerken, özellikle de bu imgenin basında nasıl üretildiğine ve sunulduğuna eğiliyor. Bu amaçla, ABD’e yayınlanan yüzlerce gazete arşivi didik didik edilmiş. Hangi gazete Türklerle ilgili hangi haberi yayınlamış, hangi yorumu yapmış kronolojik olarak inceleyebiliyoruz. Bu arşiv taraması sırasında karşımıza çok ilginç ve özel bir örnek çıkıyor. Bu 100 yıl öncesinde oluşturulmuş bir yandaş medya ağı…

Wellington House

Yıl 1914. Birinci Dünya Savaşı başlamıştır. Türkiye, Almanya’nın yanında savaşa girmiş, İngiltere ile resmen düşman olmuştur. Savaş, elbette sadece cephede verilmez. Asıl savaş ülke içinde, hatta dünya kamuoyunda, insan zihinlerini kontrol için verilir. İngiltere, savaşın bu zihin ayağına özel önem verir. Bu cephede kullanılacak askerlerse gazeteciler, yazarlar, aydınlar, akademisyenler olacaktır. İşte bu amaçla bir kurum oluşturulur: Wellington House!

Wellington House, doğrudan İngiliz Hükümeti’ne bağlıdır. Dışişleri Bakanlığı, bir Propaganda Bürosu kurmuş, başına da C.F. Masterman’ı getirmiştir. 1917 yılında ise bu propaganda faaliyetleri, milli istihbarat teşkilatına devredilecektir.

Sonuç olarak, İngiliz Propaganda Bürosu diyebileceğimiz bu kuruluş, yani Wellington House, doğrudan İngiliz Hükümeti’ne bağlı, Dışişleri Bakanlığı ve İngiliz İstihbarat Teşkilatı tarafından yönetilen ve işletilen bir birimdir.

Kamuoyu nasıl imal edilir?

Wellington House’un asıl görevi İngiltere içinde propaganda değildir. Asıl hedef Amerikan kamuoyudur. Bu amaçla da Wellington House, Amerikan kamuoyunu oluşturacak şekilde yapılandırılır. Aslında bu kurum tamamen gizlidir. İngiliz Hükümeti bu propaganda mekanizmasının arkasında kendisinin olduğunun bilinmesini istemez. Zaten savaş sonunda da Wellington House’a ait tüm kayıtlar ve arşiv imha edilecektir. Çünkü yapılan iş yasadışıdır.

Peki ne yapar bu kurum?

– Dünya genelinde haftalık 400 makale yayınlar.
– 17 dilde yayın yapar, kitap, kitapçık, broşür vb. malzemeler basar.
– Basılan ve dağıtılan materyal sayısı 1915 Haziran’ında 2.5 milyon, 1916 Şubat’ında 7 milyon adettir.
– Savaş sonunda toplam 106 milyon materyal dağıtılmıştır.
Wellington House’un bütçe sıkıntısı da yoktur. Kurulurken ayrılan ilk kaynak 10.000 paunddur ama bu bütçe hızla artacak ve 1917’ye gelindiğinde 145 bin puanda ulaşacaktır.

“Basın-Üniversite-Edebiyat”: Savaş Üçlüsü

Peki kimdir bu işin sorumlusu? Wellington House’un başında yer alan isimler saygın insanlardır. Başkan Yardımcısı ünlü bir gazeteci ve romancı olan John Buchan’dır. Kurumun baş danışmanı, ünlü tarihçi Prof. Arnold Toynbee’dir. Komitede Lewis Namier, J.W. Headley Morley, Edwyn Bevin gibi pek çok ünlü akademisyen yer almaktadır. Ayrıca İngiliz üniversiteleri, Propaganda Bürosu’nun ihtiyaçları doğrultusunda çalışmaya başlar ve yayınlar yapar. Ünlü Romancı Parker’ın gizli görevi İngiltere’deki bu komitenin işi üretimdir, yani propaganda materyallerinin üretimi. Ama asıl iş bu malzemenin ABD’ye ulaştırılması ve dağıtımıdır.

Sir Gilbert Parker

Bu işin başında ise yine o dönemin en ünlü romancılarından biri olan Sir Gilbert Parker vardır. Parker, İngiltere’de parlamenterlik yapmıştır. Amerika’da çok tanınan bir yazardır. Ayrıca Amerikan sosyetesinden olan eşi sayesinde de kalburüstü bir çevreye sahiptir. Parker görevi Wellington House’dan alır ve raporlarını da İngiliz Hükümeti’ne sunar. Peki yaptığı iş nedir?

İngiliz propaganda malzemesini alır ve bunu gazetelere, gazetecilere servis eder. Ama bu basit bir servis işi değildir. Parker’ın dağıtım listesinde 555 Amerikan gazetesi vardır. 557 kütüphane bulunmaktadır. 170 bin Amerikan vatandaşının ise ev adreslerine gönderim yapılır. Parker, örneğin önemli gördüğü bir makaleyi veya broşürü, bir üst yazı ile bir gazetenin yayın yönetmenine gönderir. Ama 55 gazetedir söz konusu olan. Parker’ın listesi devasadır:

– 1.847 kamu çalışanı
– 1.446 bilim adamı
– 1.445 hukukçu
– 680 senatör
– 619 kütüphane
– 339 okul müdürü
– 214 tarih kurumu
– 250 piskopos
– 81 hakim
– 166 hukuk fakültesi
– 585 tanınmış kişi.

Bu listede yer almayan kişi sayısı da çok yüksektir. Elbette bu kadar geniş bir dağıtım ağı, tek kişinin başarabileceği iş değildir. İş organizedir. Nitekim Parker şöyle diyecektir: “Aslında Birleşik Devletler genelinde, olağanüstü yaygın bir organizasyona sahibiz. Ancak bu organizasyonun içinde olanlar, böyle bir organizasyonun varlığından haberdar değiller.” Görüldüğü kadarıyla, bugünün tabiriyle bir NGO faaliyetidir bu ama faaliyeti yürütenler bunu sivil-gönüllü bir NGO olarak sunsalar da aslında bu bir GONGO’dur. Yani Hükümet Güdümlü bir NGO faaliyetidir.

Parker, bu faaliyeti sessiz ve derinden yürüyen bir çalışma olarak tanımlar ve bu faaliyetlerin Amerikan kamuoyunda “vatansever” bir girişim olarak algılandığını da sözlerine ekler. Ama Parker’ın çalışmaları çok göze batar. Amerika’da kendisinin İngiliz Basın Bürosu’nun yöneticisi olduğu söylenir. Parker bu iddiaları hep yalanlar. Çalışmalarının sivil bir faaliyet olarak görülmesini ister. Bu ortamda Parker’a yardımcı olan bir NGO daha vardır ABD’de: Carnegie Uluslararası Barış Vakfı! Bu NGO da, doğrudan İngiliz Wellington House ile işbirliği halinde çalışmakta, Amerikan kamuoyunu işlemektedir.

Yandaş medya ağı

İngilizler sadece Amerikalılara propaganda yapmaz elbette. İlk hedef bizzat İngiliz halkıdır. Bunun için de bir sansür mekanizması kurulmuştur. Birinci Dünya Savaşı sırasında haberler telgrafla iletilmektedir. İngiltere’den Amerika’ya gidecek tüm telgraflar Basın Bürosu tarafından sansürlenir. Tüm yazılar satır satır okunur, düzeltilir ve İngiliz çıkarlarına uygun hale getirilir. İngiltere’de bulunan ABD’li muhabirlerin gönderdikleri yazıların %75’i sansürde imha edilmiştir. Ama sansür bu gönderimden çok önce başlar çünkü İngiliz gazetecilerin yazdıkları haberler de sansürden geçmektedir. Yani çifte bir sansür mekanizması kurulmuştur.

İşin çok daha vahimi ise Basın Bürosu’nun doğrudan kendisinin haber üretmesidir. Basın Bürosu haber yazar, foto ekler, makale yazar, röportaj yapar ve bu ham materyalleri kullanmaları için İngiliz gazetelerine servis eder.
Bu ağda birkaç halka bulunmaktadır:

– Belli bazı gazetelerin başındaki medya patronları zaten doğrudan işin içinde gönüllüdür.
– İngiliz propagandasına mesafeli yaklaşan “muhalif basın”a türlü engellemeler çıkartılır.
– Associated Press ve United Press gibi haber ajansları bol haberle beslenerek “sektör” canlı tutulur.
– ABD’de yayınlanan toplam 13 bin gazete (o dönem ulusal basın yoktur, yereldir tüm gazeteler) bu ağ ile beslenir.
– Düşük tirajlı yerel gazetelere “mizanpajı ve sayfa düzeni yapılmış” baskıya hazır sayfa servisi yapılır.
– Dini yayınlar da boş bırakılmaz ve buralara da uygun haberler geçilir.
Savaş boyunca tüm haberler bu şekilde oluşturulur. Elbette yalan haber işin doğasıdır. Mesela Çanakkale’deki İngiliz yenilgisi, kamuoyundan uzun süre saklanmış, Çanakkale’nin geçildiği haberleri yapılmıştır.

Lloyd George

Yandaş medyanın Türk karşıtlığı

Wellington House’un Türkler için asıl önemi yaptığı propagandanın “Türk karşıtı” olmasıdır. Türkleri karalamak, kötü göstermek işin temelidir. İngiliz Başbakanı Lloyd George Propaganda Bürosu’na şu özel görevi verir: “Türklerin anlamsız hainlikleriyle özel olarak ilgilenilmesini isterim.” Bir uyarısı daha vardır, Lloyd George’un: “Bu işin aşama aşama halledilmesinin oldukça büyük bir önem taşıdığının altını çizmek isterim. Ayrıca ortaya atılan haberler de belli bir zaman zarfına yayılmalı ki, kimse ne yapmak istediğimizi anlayamasın.”

Bu uyarılardan sonra İngiliz basınında şu yönde haberler çıkmaya başlar:

– Türkler: Acımasız zalimler
– Merhametsiz zorbalar
– Su katılmamış barbarlar
– Yobazlar
Bir de promosyon kampanyası düzenlenir. The Times, Türk karşıtı bir nüshasının 32.000 adet kopyasını ABD’de dağıtır. Ve bunun karşılığında sadece 40 paund alır!

Lloyd George ve Türk karşıtı propaganda

Türk karşıtı propagandanın temelini ise Ermeni Meselesi oluşturacaktır. Zaten Başbakan Lloyd George’un da özellikle istediği budur. Bu özel ilgilin en önemli ürünü ise ünlü “Mavi Kitap” olacaktır. Mavi Kitap’ın yazarı, Amerikan basınında sözüne çok itimat edilen, İngiliz propagandacıların en önde gelen isimlerinden olan Dechmont Vikontu James Bryce’tır. Bryce ömrünü Türk düşmanlığına adamış önemli bir isimdir. 1876’da Bulgar Ayaklanması sırasında Türk karşıtı faaliyetler yürütmüş, 1879’da Ermenilere yardım toplayan bir vakıf kurmuştur. Türk düşmanı İngiliz politikacı Gladstone’un da yakın dostudur. Ama Bryce 76 yaşındadır ve oldukça ihtiyarlamıştır. Bu nedenle Wellington House’da resmi bir görev almaz. Yine de sıkı bir işbirliği içinde çalışacaktır.

Bryce aynı zamanda koyu bir dindardır. Sadece Türklerden değil İslam’dan da nefret ederdi. Bu niteliği dolayısıyla da Amerikan misyoner kuruluşlarıyla da yakın mesai içindeydi. Yaptığı işin esası ise sınırsız uydurmaydı! Mesela Alman veya Avusturya İmparatoru’nun aslında Müslüman olduğu haberi bile gazetelerde çıkmıştı!

VISCOUNT BRYCE

Mavi Kitap

Mavi Kitap adıyla anılan doküman aslında “Bryce Raporu” olarak biliniyordu. Fakat kitap, Bryce’ın kaleminden çıkmamıştı. Asıl yazarı Arnold Toynbee’ydi. Kitap Ermeniler ve Amerikalı misyonerlerin isimsiz, imzasız, kanıtsız iddialarını belge olarak sunan bir derlemeydi. Bu belgeleri de bizzat Toynbee seçmişti. Ama İngiltere’nin eski Washington Büyükelçisi olan Bryce’ın ismi ABD’de çok etkiliydi. Üstelik Başkan Wilson’la da yakın dosttu. Yani raporun onun adıyla yayınlanması çok daha dikkate değer olacaktı. Mavi Kitap, Amerika’da Parker’ın dağıtım ağıyla çok yaygın bir şekilde dağıtıldı. Kitap, 15 bin önemli isme ulaştırılmıştı.

Ayrıca Amerikalı yayınevi Putnam’s Sons da yoğun ilanlarla destekleyerek satıyordu kitabı. Ayrıca bu kitap ile ilgili daha yayınlanmadan önce Amerikan basınında yüzlerce haber çıkmıştı. Hemen hemen tüm basın organlarında kitap tanıtıldı, uzun alıntılar, seçmeler yayınlandı. Çok iyi bir PR çalışmasıydı bu.

Paravan yayınevleri

Wellington House’un tek yayını Mavi Kitap değildir elbette. Çok yaygın yayın yapmasına rağmen, tüm arşivi yok edildiği için yayınlanan tüm kitaplar hakkında tam bilgi sahibi değiliz. Kaldı ki Wellington House kitapları kendi adına çıkartmıyordu. Bunun için paravan yayınevleri ayarlanmış, bu yayınevlerine baskı makineleri alınmıştı. Destek çok güzlü ve de çok gizliydi.

Wellington House’a bağlı bildiğimiz iki ana yayınevi var:

-Hodder&Stoughton
-Doran
Bu yayınevleri markası ile çıkan tüm kitapları incelediğimizde hepsinin Birinci Dünya Savaşı dönemi İngiliz propagandasına dönük olduğnu görürüz.
Türklerle ilgili yayınların bir kısmı şunlardır:

– Temiz Savaşan Türk: Sahte Bir İddia
– Israel Cohen, Yahudilere Türk Zulmü
– Edward Cook, Britanya ve Türkiye
– Kızılhaç Delegeleri, Mısır’da Türk Esirleri
– Ermeni Zulmüne Dair Belgesel Kanıtlar
– A.P. Hocabian, Ermenistan ve Savaş
– Esther Mugerditchian, Türklerin Tuzakları

Prof. Arnold Toynbee

Tarihçi Toynbee

Wellington House’un başdanışmanı ve Türk düşmanı propagandanın başındaki Toynbee ise bu dönemde Türklerle ilgili dört kitapçık yayınladı:

– Ermenilere Zulüm, Bir Ulusun Katledilmesi
– Osmanlı İmparatorluğu’nun Ermenilere Yaklaşımı
– Türkiye: Geçmiş ve Gelecek
– Türklerin Katil Tiranı

Toynbee, günümüze kadar süren Ermeni meselesi ve Türk karşıtı ön yargıların bilimsel, siyasi, propagandif tüm yönlerini planlayan ve uygulayan isimdir. Toynbee’nin İngiliz propagandacıları, Amerikalı misyonerler ve İngiliz hükümet ve istihbarat yetkilileri ile gizli yazışmalarının bir kısmı günümüze kadar kalmıştır.

Propaganda savaşında değişen bir şey yok

Güçlü, etkili ve yalan propagandanın kurucusu hep Naziler sanılır. Oysa temeli yalana dayanan ve düşman icat eden faşist propagandanın ilk örneğini gördüğümüz gibi İngilizler uygulamıştı. Hem de romancı, akademisyen, gazetece gibi “aydın” insanları kullanarak!

Bu yazıdan başınızı kaldırın, internete girin, radyoyu veya televizyonu açın, gazetelere bir bakın, Wellington House sistemini göreceksiniz. Yandaş medya ve savaş medyası, işbaşında! Aklınızı yalandan koruyun…

http://www.turksolu.com.tr/100-yil-oncesinden-bir-ornek-yandas-medya-nasil-yaratilir/

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, FAŞİZM, Genel Kultur, MEDYA. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *