Uğur Dündar
ugur.dundar@ugurdundar.com.tr
25 Temmuz 2015
Sözcü
IŞİD belasını, Türkiye’nin başına AKP iktidarı sardı!
Bilge Diplomat Şükrü Elekdağ, sınırımızda yaşananları değerlendirdi:
Uğur Dündar, Suruç saldırısı başta olmak üzere sınırımızda yaşanan gelişmeleri emekli Büyükelçi, bilge diplomat Şükrü Elekdağ’a sordu, görüşünü aldı.
Elekdağ, Reyhanlı, Niğde ve İstanbul Sultanahmet’teki hain terör saldırılarını hatırlattı. “AKP, IŞİD’in Türkiye’deki kanlı eylemlerinin üstünü örttü” dedi. Suruç katliamının da bunun bir sonucu olduğu vurgusu yaptı. Şükrü Elekdağ “Felaket tellallığı yapmak istemem ama, bu durumda Suruç daha büyük felaketlerin habercisi… Türkiye artık IŞİD’in savaş alanı oldu” uyarısı yaptı…
Ülkemiz Reyhanlı ve diğerlerinden sonra, Suruç’ta da büyük bir facia yaşadı. Resmi makamlar korkunç katliamın sorumlusunun IŞİD olduğunu açıkladılar. Ancak felaketin gerçek sorumlusunun, gaflet içindeki AKP iktidarı olduğu ve terör saldırısının AKP’nin hatalı Suriye politikasında ısrar etmesinden kaynaklandığı çok net biçimde görülüyor. Nitekim Suruç katliamından sonra toplumu şoke eden olaylar birbirini baş döndürücü bir hızla izledi. Önce PKK’lı katiller, Ceylanpınar’da iki polisimizi uyurken, sonra da IŞİD canavarları, Kilis’in Elbeyli İlçesi’ndeki sınır karakoluna saldırarak bir jandarma astsubayımızı şehit ettiler. Akabinde, Suriye’deki IŞİD hedeflerine F-16’larla bir hava harekâtı gerçekleştirildi. Hemen sonra da İstanbul’da, 5 bin polisle, IŞİD ve PKK terör örgütlerinin hücre yapılanmalarına yönelik kapsamlı bir operasyon düzenlendi.
Görünen gerçeğe baktığımızda Şuruç’taki IŞİD saldırısının, Suriye’deki mezhep savaşını Türkiye’ye taşımayı hedeflediği anlaşılıyor… Ne yazık ki ülkemiz, kevgire dönen güney sınırını kontrol etmekten aciz durumda. Yıllardır ellerini kollarını sallayarak topraklarımıza girip çıkan cihatçı katillerin Türkiye sathında örgütlenip hücreleştikleri de biliniyor. Bu nedenle acil önlem almayı gerektiren bir tehditle karşı karşıyayız. Aksi takdirde kentlerimiz maalesef yeni kanlı eylemlere sahne olabilir. Gelişmeler, ülkemizin IŞİD’le eş zamanlı olarak bir de PKK eylemlerinin hedefi olacağına işaret ediyor.
Sevgili okurlarım,
Gözler önüne sermeye çalıştığım bu vahim tabloyu, öngörüleri hep doğru çıkan bilge diplomat, emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ ile konuştuk.
Uğur Dündar (U.D.): Sayın Elekdağ, bölgesinin en güçlü ülkesi Türkiye, böylesine tehlikeli ve kötü duruma nasıl düştü?
TARİHE GAFLET VE DALALET ÖRNEĞİ OLARAK GEÇECEK
Şükrü Elekdağ (ŞE): Bu durumun esas sebebi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uyguladığı Suriye politikasıdır. AKP’nin Yeni Osmanlıcılık kisveli, Sünni merkezli ve Şia ile çatışma eksenli ideolojisinin uygulaması olan bu politika, Cumhuriyet tarihine devlet yönetimindeki en büyük basiretsizlik, gaflet, yeteneksizlik ve Türkiye’nin güvenliğine en ağır ve yıkıcı zararlar verme örneği olarak geçecektir. AKP iktidarının Suriye’de bataklığa saplanarak ülkemizin başına büyük belalar açmasının nedeni, bu Sünni merkezli dış politikadır. Türkiye’nin Irak’ı kendine düşman etmesi yine bu politikadan kaynaklanıyor. Erdoğan’ın, Mısır’daki askeri rejimle ilişkilerinin tamamen kopması, yine, Müslüman Kardeşler örgütü ile aşırı derecede özdeşleşen bu politikanın bir sonucudur. Türkiye-İsrail ilişkilerindeki kırılmanın temelinde de Ankara’nın dış politikadaki basiretsiz ve bağnaz tutumu yatıyor. AKP’nin bu öngörüsüz politikası nedeniyledir ki, PKK aşırı güçlenmiş, uluslararası alanda meşruiyet kazanma yolunda mesafe almış ve 30 yıldır hayal ettiği ve çok ağır kayıplar vermesine rağmen bir türlü gerçekleştiremediği hedefleri kolayca elde etmiştir. Nitekim, PKK’nın uzantısı PYD’nin Kuzey Suriye’de oluşturduğu, Rojova denilen ikisi birleşik üç kantondan oluşan özerk bölge, PKK’ya Türkiye ile mücadelesinde büyük avantaj sağlayacak uzun bir cephe ile stratejik ve siyasi derinlik kazandırmıştır. Malumunuz, Suriye halen parçalanma sürecinde… Bu süreçte ve çok geçmeden ABD himayesinde K. Irak’takine benzer bir yönetime dönüşecek olan Rojova, büyük Kürdistan’ın kurulmasında en önemli adımı oluşturacağı gibi, PKK’nın Türkiye’deki hedeflerini gerçekleştirmede de hayati bir rol oynayacaktır. Ayrıca, Rojova’nın bugünkü coğrafi konumu dikkate alınırsa, Kuzey Irak petrolünün Türkiye’nin “by-pass” edilmesiyle Akdeniz’e akıtılmasını sağlayacak “Kürt koridoru”nun dörtte üçünün gerçekleştirilmiş olduğu görülür…
(U.D.): Türkiye artık IŞİD’in hedefi durumunda. IŞİD’in Türkiye’nin içinde yuvalanarak ağır ve acil bir tehdit niteliği kazanması AKP iktidarının bu örgüte karşı gösterdiği anlaşılmaz toleranstan ileri gelmiyor mu?
AKP, IŞİD’İN TÜRKİYE’DEKİ KANLI SALDIRILARININ ÜSTÜNÜ ÖRTTÜ
(Ş.E.): Hükümet’in IŞİD’e yönelik politikası, dehşetengiz bir vahşetle barbarlığın temsilcisi olan bu örgütün Türkiye için bir tehdit oluşturmadığı gibi sakat bir görüşe dayanıyordu. Ankara’nın gözünde, PKK ile PYD’nin düşmanı olan IŞİD, bu iki terör örgütüne karşı bir denge unsuru oluşturuyordu. Bu görüşten hareketle, AKP iktidarı, IŞİD’in Türkiye’ye yönelik kanlı saldırı ve tehditlerini yanıtlamadı, olayların üstünü örtmeyi yeğledi. Örneğin, 52 kişinin öldüğü Reyhanlı saldırısı Esad rejimi üzerine yıkıldı; Niğde’de IŞİD militanlarıyla çıkan ve vatandaşlarımızın telef olduğu çatışmayla ilgili dava bir sonuca ulaşamadı; IŞİD’in Musul Başkonsolosluğumuzu basıp Başkonsolosumuz dahil 49 kişiyi rehin alarak yarattığı kriz, pazarlık ve hapisteki IŞİD militanlarının takas edilmesi yoluyla çözüldü; IŞİD’in Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi’ni ve Saygı Karakolu’nu kuşatıp, tahliye için süre vermesi üzerine askerlerimiz kaçarcasına bu mekânları terk ettiler. Bu olayları, IŞİD’in bir polis memurumuzun şehit edildiği Sultanahmet’teki Emniyet Merkezi’ne canlı bomba saldırısı ve 4 kişinin yaşamını yitirdiği Diyarbakır HDP mitingi saldırısı izledi…
(U.D.): Anlaşılan Ankara, IŞİD’i, kendi namına PKK/PYD’ye karşı vekalet savaşı yürüten bir örgüt gibi görme yanlışlığı ve şaşkınlığına düştü.
ARTIK TÜRKİYE, IŞİD İÇİN BİR SAVAŞ ALANI HALİNE GELDİ
(Ş.E.): Öyle de denilebilir… Bu hatalı değerlendirme nedeniyle de, Ankara, IŞİD’in ülkemizde bürolar açmasına, asker devşirmesine ve propaganda faaliyetlerinde bulunmasına müdahale etmedi. Ankara, ayrıca, IŞID’in diğer bazı karanlık Selefi örgütlerle birlikte, Türkiye topraklarını ve Güneydoğu sınır bölgesini geçiş ve lojistik üssü olarak kullanmasına da göz yumdu. Şehirlerimizde bombalı katliamlar düzenlemeye hazır cihatçı katillerin kurdukları hücrelerde yuvalanmaları ve sınırlarımızın terör örgütlerinin cirit attığı yolgeçen hanına dönüşmesi işte bu tutumun sonucudur. Washington’un ısrarlı uyarılarına direnerek uzunca bir süre bu politikayı uygulayan AKP iktidarı, sonuçta baskılara dayanamayıp, IŞİD’e karşı aktif bir politika izlemeye karar verdi ve Başkan Obama’nın Özel Temsilcisi emekli General John Allen ile müzakere masasına oturdu. Bu duruma tepki gösteren IŞİD, tutumunu değiştirmediği takdirde Türkiye’ye ödeteceği bedelin boyutlarını Suruç katliamıyla gözler önüne serdi. Ankara’nın, İncirlik Üssü’nün IŞİD’e karşı yapılacak hava operasyonlarında kullanılmasına yeşil ışık yakması, İncirlik Üssü’nü ABD’nin başını çektiği uluslararası koalisyonun IŞİD’e karşı uzun erimli savaşının merkezi yapmıştır. Bunun anlamı, bundan böyle IŞİD için Türkiye’nin de tıpkı Irak ve Suriye gibi bir savaş alanı olduğudur. Felaket tellallığı yapmak istemem ama, bu durumda Suruç, daha büyük felaketlerin habercisi olmaktadır. Benim sıkça kullandığım bir deyim vardır: “Yanlış politika yanlış ilaç gibidir, öldürür.” IŞİD belasını da bu şekli ve boyutlarıyla Türkiye’nin başına saran AKP iktidarının bu konudaki hatalı politikasıdır.
Kurtuluşun yolu Türkiye’yi AKP sultasından kurtarmaktır
(U.D.): Peki, bu reçetenin, Türkiye’deki parçalanmış, kokuşmuş ve çatışmacı siyasi ortamında uygulanabilme şansı var mı?
(Ş.E.): Haklısınız… Türkiye’nin bu iki varoluşsal nitelikteki terörle mücadelesinde başarılı olabilmesi için en önemli unsur, evvela Türk milletine sarsılan ortak değerlerini ve zayıflayan birlik ve beraberlik ruhunu kazandırmak, sonra da çöken devlet ve hukuk düzenini kurmaktır.. Bunu gerçekleştirmek için de önce şunu gerçekleri kabul etmeliyiz: 1) Bu tahribatın sorumlusu AKP iktidarıdır. 2) AKP iktidarı, ideolojik körlüğü nedeniyle Türkiye’nin ulusal çıkarlarının yönünü tayin etmek ve sorunlara akılcı çözümler üretmek yeteneğinden mahrumdur. 3) Bu saplantı ve yeteneksizlikleri nedeniyle AKP Türkiye’yi uçurumun kenarına getirmiştir. Peki, bu tehlikeli durumdan kurtuluş nasıl olacaktır? Kurtuluş, Türkiye’yi AKP’nin sultasından kurtarmakla olur. Siyasi ve ekonomik göstergeler AKP’nin tükeniş trendinde olduğuna işaret ediyor. Bu nedenle AKP ile hiçbir şekilde koalisyon kurulup ona koltuk değnekliği yapılmamalı ve erken seçimin yolu açılmalıdır. Ben tüm olumsuzluklara rağmen umutluyum. Atatürk’ün söylediği gibi, “Milletin istiklalini, yine milletin azm-ü kararı kurtaracak” diyorum.
Mezhepçilikten vazgeçilip milli politikaya dönülmeli
(U.D.): İncirlik anlaşması IŞİD’e karşı kurulan ABD önderliğindeki uluslararası koalisyona ne gibi imkanlar sağlıyor? Üstlenilen riskler karşısında, hükümet güvenli bölge önerisini kabul ettirebildi mi?
(Ş.E.): Anlaşma açıklanmadığından, ne getirip ne götürdüğü hakkında bilgi sahibi değiliz. Resmi makamlarca henüz teyit edilmeyen bilgilere göre, İncirlik ABD ve koalisyon güçlerinin sınırlı sayıda uçağına açık olacak ve bu uçaklar “güvenli bölge“ koordinatları kapsamında belirli bir rotada uçacak. Üs, ABD kara birlikleri tarafından kullanılmayacak. Anlaşmada, Türk askerinin ayak basmayacağı sanal denilebilecek bir “güvenli bölge” kavramı yer alıyor. Bu bölge, Cerablus-Azez arasındaki 100 kilometrelik sınır boyumuzdan Suriye içine doğru uzanan 40 kilometrelik bir alanı kapsıyor. Türkiye, uçuşa yasak olan bu alanı, buraya girmeden uzun menzilli toplarla koruyacak. Böylece teorik olarak, bu bölgede IŞİD’in mevzilenmesi ve PYD’nin Fırat’ın batısına geçip, buraya yerleşmesi engellenecek. Ayrıca bu şekilde Halep kaynaklı bir göç dalgasının sınırlarımızı zorlaması engellenecek. İncirlik anlaşması konusunda değerlendirme yapmak için, daha detaylı ve teyit edilmiş bilgiler gerekli.
DEMOKRASİ İNŞA EDİLMELİ…
(U.D.): IŞİD’e karşı uygulanacak mücadele planı hakkında ne düşünüyorsunuz?
(Ş.E.): Esas mesele, planın arkasında azimli ve kararlı bir siyasi irade olması ve önlemlerin kâğıt üzerinde kalmayıp uygulanmasıdır. Bu önlemler kadar önemli olan bir başka husus, Türkiye’nin dış politikasının Sünni mezhepçilikten çıkartılarak ulusal çıkarlar temeline oturtulmasıdır. Başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler IŞİD tehdidine öncelik vererek, bu safhada Esad rejiminin devrilmesini rafa kaldırmışlardır. Rusya ve Suriye esasen bu görüştedirler. Bu itibarla Türkiye’nin Suriye politikası, uluslararası gerçekler ışığında ABD, Rusya ve İran’la istişare edilerek gerçekçi bir temele oturtulmalı ve bu bağlamda doğrudan Başkan Obama’ya, ABD’nin kuzey Suriye’de bir Kürt devleti kurup bunu Türkiye’ye dayatmasının NATO müttefikliği anlayışıyla bağdaşmayan düşmanca bir hareket olarak görüleceği en kesin ifadelerle izah edilmelidir. PKK tehdidine gelince, bu konuda akılcı hareket tarzı,“çözüm” inisiyatifinden vazgeçmemek, fakat bunu aktif bir terörle mücadele stratejisiyle birlikte yürütmektir. Evet, akılcı yaklaşım, terörü etkisiz hale getirmeye ve silahlarını bırakmaya mecbur ederken, Türkiye’nin, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanındaki eksikliklerini gidererek, hiçbir ayrımcılığın olmayacağı ve tüm vatandaşların eşit hukuku paylaşacağı bir demokratik sistem inşa etmek olmalıdır.