06 Temmuz 2015
Rifat Serdaroğlu
BAŞKANIN ADAMLARI
Orijinal adı “Wag The Dog” olan ve başrollerini Dustın Hoffman ve Robert De Niro’ nun oynadığı “Başkanın Adamları” politik komedi türündeki filmdir.
Başkan’ın bir kıza tecavüz ettiği suçlanmasıyla, “parça başı iş alan profesyonel” adamlarının, kamuoyunun dikkatini başka yönlere çekmek ve çirkin olayı unutturup, Başkan’ın iktidarının devamını sağlamak için gerçekleştirdikleri oyunlar anlatılır…
Bizde ise Başkanın Adamları gönüllü olarak çalışırlar! Başkan ne zaman zora düşse, sıkıntıya girse bu gönüllüler durumdan vazife çıkarıp derhal ortaya fırlarlar!
“Emret Başkanım, bizim yapacağımız ne varsa sadece söylemen yeter” diyerek, görev beklerler…
Sizlere Fuat Avni’nin bile poposunu tavana vurdurup aklını alacak bir olayı aktarmak istiyorum. Anlatılanlar gerçek, isimler tamamen duygusal tesadüftür;
Saray’ın “Keriz Kandırma” adlı köşesinde, altın kaplama-yakut kakmalı kristal bardaklarda şerbet içen iki kişi konuşmaktadır…
Başkan;
Sende de ne mide varmış be Deryadeniz abi! Pes yahu.
Deryadeniz;
Neden öyle diyorsun Başkan? Seni sevmek, korumak şimdi suç mu oldu?
Başkan;
Yok, yok sen yine benim adamım olmaya devam et. Ama haksız mıyım be abi?
Sana “İsviçre Bankalarında milyon dolarların var” dediler, küsmedin.
Kasetini çıkarttılar, poponu tüm dünya seyretti yine küsmedin.Genel Başkanlıktan bırakıp kaçmana sebep oldular, bak yine buradasın!
Yalan mı söylüyorum be abicim?
Deryadeniz;
Boş ver bunları şimdi, işimize bakalım. Bak, makamını tehlikeye atıp, anayasayı göz göre-göre çiğnemene, meydan-meydan deli danalar gibi koşuşturmana rağmen, Türk Milleti sana tek başına iktidar vermedi!
Başkan;
Haklısın abi! Benim kendi adamlarında iş yok ki! Başta o dört Bakan eskisi! Ulan bu işlerde karda yürüyüp izini belli etmeyeceksin diye kaç defa bunları uyardım yahu. Taşkafa bunlar taşkafa!
Deryadeniz;
Beni iyi dinle. Ben senin yanından çıkar çıkmaz, TBMM Başkanlığına aday olduğumu açıklayayım.Benim koltuğuma oturan kişi, ayazda kalmış oğlak yavrusu gibi şaşırsın, kabul etmek zorunda kalsın! Bahçeci usta, kıvırtmazsa seçilirim, o koltuk ha senin ha benim! Olmazsa, sen turlara devam ettir ve hep “erken seçim” de! Yandaş işadamları, AKP-CHP koalisyonu diye yeri-göğü inletsinler, tamam mı? Bahçeci zaten Allahtan korkar gibi, iktidar olmaktan korkar.Fidancı çocuk da birkaç füze salladı mı, gerekçemiz hazır hale gelir! Ben en az yirmi kahraman milletvekiliyle CHP’ den kopar, “Türkiye böyle hassas bir dönemde hükümetsiz kalamaz, şimdi birlik- beraberlik zamanı” naraları atarak, AKP ile ortak hükümet kurarım. Nasıl plan ama? Kafa derler buna kafa…
Başkan;
Aklınla bin yaşa abicim. İçime su serptin, mübarek Ramazan günü gönlümü hoş ettin. O yirmi fedakâr arkadaş için ne lazımsa söylemen yeter, anında elinde, hem de nakit-cash- taze! Hadi sen şimdi uza, birazdan Doğmamışdoğan gelecek!
Başkan;
Hoş geldin Doğmamışdoğan! Tebrik ederim, sonunda Milletvekili oldun. Kendim seçilmiş kadar sevindim kardeşim.
Doğmamışdoğan;
Sağol Başkan, çok ileri görüşlüsün. İyi ki beni HDP’ye gönderdin. Verdiğin görevi yakında tamamlayıp, en az 20 Milletvekilini kendime bağlayacağım.Ama sen de gerekeni yapacaksın. Senin CHP’den kopacaklarla kurduracağın hükümete bizler de dışardan destek olacağız.
Başkan;
Seninle futbol yüzünden “Top” arkadaşlığımız var kardeşim. Hizmetin karşılıksız kalmayacak.Sana, o hain Savcı’nın altından çekip aldığım zırhlı mersedesin yenisini tahsis ediyorum. İki de koruma cabası! Bagajda da emanetler var. Hadi yolun açık olsun…
Bu iki ziyaretle rahatlayan Başkan, Saray’ın erkek girmeyen tarafına doğru bağırdı;
“Kızım, derhal helikopteri ve uçağı hazırlattır, anana da söyle Urla’ya gidip denize girelim. Bol-bol üzüm aldır. Serin serin iyi geliyor, beni bir hoş yapıyor yahu! Bende bu adamlar varken sırtım hiç yere gelmez, hep düşeş, hep düşeş…
Sağlık ve başarı dileklerimle