Sınırdan mektup var *** “Herhangi bir geçiş kapısı olmadığı halde ellerini kollarını sallaya sallaya Türkiye’ye rahatça girip çıkıyorlar.Bitişik köyümüzde bir aracı durdurup adamlarını Antep’e götürmesini istediler ve bu iş için para teklif ettiler.Adam kabul etmeyince mecburen bıraktılar ama telefonuna kesilen kafa resimlerini gönderip tehdit ettiler.Şoför ellerinde bavullar vardı diyor. O bavullarda ne olduğunu bilen yok. (Acaba Suruç bombaları mı vardı? EÇ.)”

Emin Çölaşan
emincolasan@sozcum.com
Temmuz 26 2015
Sözcü

Sınırdan mektup var

Aşağıdaki yazım IŞİD’in Suruç katliamından birkaç gün önce, 8 Temmuz 2015 tarihli SÖZCÜ’de çıkmıştı. Hükümet ayakta uyuyor, ateşin bacayı sardığını görmek istemiyor ve herhangi bir önlem almaya yanaşmıyordu. Ülkemizin içine düşürüldüğü acı durum ve çaresizliği göstermesi nedeniyle, o yazıyı bugün yeniden ve aynen veriyorum.)

Sevgili okuyucularım, 900 kilometrelik Suriye sınırımızda, sınıra yakın il ve ilçelerde ve hatta köylerde çok ilginç ve çok acı olaylar yaşanıyor.Ancak bunlar kamuoyuna yansımıyor…O yörede oturan insanlar sessiz, gördüklerini ve yaşadıklarını kimseye anlatmıyor.Dolayısıyla tepki oluşmuyor. Oluşsa bile sesli bir tepki ortaya çıkmıyor.

Uzun sınırımızın hemen aşağısı Kürtçü ve IŞİD gibi şeriatçı-İslamcı terör örgütleri tarafından parsellenmiş durumda.Hepsinin de amacı Türkiye’nin yardımları ile Suriye rejimini devirip yerine ne olduğu bilinmeyen yeni oluşumlar kurmak.Sınırımızda yeni bir Kürdistan’la birlikte İslamcı yönetimler kuruluyor.Ülkemizi yöneten aymazlar bu durumdan önce memnundu. Gerçekleri epeyce sonra anladılar ama şimdi ateş bacayı sardı.Başka bir deyişle iş işten geçti.

Suriye sınırımızda yaşayan bir okuyucumdan aldığım mektubu sizlere biraz kısaltarak aktarıyorum. Acı tablonun bir bölümünü göreceksiniz.Okuyucum adresini ve telefon numarasını da yazmış. İsmini vermiyorum… Dün kendisini arayıp konuştum.

Mektup çok ilginç:

Emin Bey merhaba… Bizim köyümüz Suriye sınırına üç kilometre mesafede. Sınırla aramızda sadece bir köy var.Köyümüzün karşısında kalan Suriye toprakları şimdi şeriatçı (kelle kesen) IŞİD’in kontrolü altında.Herhangi bir geçiş kapısı olmadığı halde ellerini kollarını sallaya sallaya Türkiye’ye rahatça girip çıkıyorlar.

Bitişik köyümüzde bir aracı durdurup adamlarını Antep’e götürmesini istediler ve bu iş için para teklif ettiler.Adam kabul etmeyince mecburen bıraktılar ama telefonuna kesilen kafa resimlerini gönderip tehdit ettiler.Şoför ellerinde bavullar vardı diyor. O bavullarda ne olduğunu bilen yok. (Acaba Suruç bombaları mı vardı? EÇ.)

Yıllar önce sınırdaki mayınları temizleyip toprağı olmayan vatandaşlara dağıtacağız demişlerdi. Evet temizlediler ama toprak dağıtımı olmadı.Acaba bu da rahat geçişlerin önünü açacak bir hamle miydi? Bence öyleydi.

Kısacası bölgemizde yaşayan insanların can ve mal güvenliği hiçbir biçimde yok. Hiçbir TV’de bunlara yer verilmiyor.Daha da açık ifadeyle, silahsız gezmekten korkar olduk.
Bu konudaki duyarlığınızı bildiğim için, gazetenizi her gün takip eden bir okuyucunuz olarak bu mektubu göndermek istedim. Saygılarımla.”

Hemen bir gün sonra ikinci mektubu aldım:

“Bölgemizde yaşayanlar gördükleri insanların IŞİD’li olduğunu biliyor ama ellerinden gelen bir şey yok.Şu an için Türkiye’de kafa kesip öldürmüyorlar fakat bu olmayacağı anlamına gelmez. Çünkü onlara göre biz hepimiz de kâfiriz.

Bölgemizden çok sayıda araba, traktör vesaire çalındı ve bunların hiçbiri medyada yer almadı.Bu IŞİD’ciler ellerini kollarını sallayarak girip çıkıyorlar. Günlük gidip gelenler bile var.Sabah Türkiye’de, gece Suriye’de insan avında. Veya sabah Suriye’de çatışmada kafa kesiyor, akşam sınırı geçip Türkiye’de istirahate çekiliyor!

Bunlar Türkiye’de ücretsiz tedavi ediliyor, bakılıyor, temizleniyor. Bir ara isimleri direnişçi idi. Esad’a karşı direniyorlardı! Ellerinde makineli tüfeklerle Kilis Devlet Hastanesi’nin koridorlarında onları hepimiz gözlerimizle gördük.İnsan ister istemez kendine acaba sınır güvenliğimiz bu kadar mı diye soruyor. Evet, bu kadar güvensiz yaşıyoruz.”

Mektup devam ediyor:
“Fakat şunu da belirtmek isterim. Şu an bu adamlardan şikayetçi olan insanlarımız, olaylar ilk başladığında bunları para karşılığında gidecekleri yere götürüyor ve her türlü hizmeti veriyordu.Çeşitli alanlarda ticaret yapıyor ve iyi para kazanıyorlardı. İyi bir para kaynağı bulunmuştu! O zaman kimse şikayetçi değildi çünkü madeni bulmuşlardı. Ülke ne hale gelmiş, neler oluyormuş, umurlarında bile değildi. Para önemliydi. Fakat iş IŞİD’e dönünce herkes korkmaya ve devlet demeye başladı! Gerçi
devlet o zamanlarda da vardı ama!..

Bölgemiz yaklaşık 5-6 aydan beri IŞİD’in kontrolünde. Daha önceden gelenlerin savaştan kaçanlar olduğunu hemen anlardınız. Meselâ yolda yayan olarak yürürlerdi.
Şimdi elini kolunu sallaya sallaya gelenler ise öyle değil. Bir evrim geçirdikleri her hallerinden, araçlarından, kıyafetlerinden, sakallarından bile anlaşılıyor!”

Şu işe bakın siz, 900 kilometrelik sınır boyunca şu olanlara bakın.
Sınırın aşağısında bir bölümde PKK, bir bölümde ise kafa kesen IŞİD başta olmak üzere, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar tarafından beslenen şeriatçı terör örgütleri…
Yeni sınır komşularımız!

Esad’ı devirmek uğruna başımıza ne belalar açtık, sonunu hiç hesap edemedik.
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin düşürüldüğü durumlara bakar mısınız!

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, Bölücü KÜRTÇÜLÜK, DİN-İNANÇ, FAŞİZM, İrtica, ORTADOĞU ÜLKELERİ, PKK TERÖRÜ, Politika ve Gundem, RADİKAL İSLAM, TERÖR. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *