YURT
ZEKİ TOMBAK
12 Temmuz 2015 Pazar
‘Reyis sen bu savaşı çıkartamazsın’
Dışişleri Bakanlığı’ndaki toplantı kayıtlarının sızdırılması uyarıydı. Başka uyarılar da oldu. Erdoğan ve AKP’nin ise ağzını bıçak açmıyor.
22 Nisan 2003’ten başlayarak “Çuval hikayesi”ni hatırlatmak istiyorum.
O gün, Erbil’deki Özel Kuvvetler Komutanlığı Karargâhı’nda görev yapan Türk askerleri, “Türkiye’den gelen bir insani yardım konvoyuna eskortluk etmek üzere” gittikleri Kerkük’te gözaltına alınmış, ertesi gün de Amerikan askerî personeli eşliğinde Türkiye’ye gönderilerek, Irak’tan sınırdışı edilmişlerdi.
Wikileaks belgelerinde, 4 Temmuz 2003 günü, ABD Büyükelçisi Robert Pearson Washington’a gönderdiği kriptoda Türkiye Dış İşleri Bakanlığıyla yapılan görüşmeyi anlatıyor:
Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Vekili Baki İlkin, Türk Özel Kuvvetleri personelinin Irak’ın Süleymaniye şehrinde ABD güçlerince gözaltına alınmasını, resmen protesto etmek için, 4 temmuz akşamı Elçilik Başmüsteşar’ı Robert Deutsch’u davet etti.
İlkin’e göre, 4 temmuz günü saat 14:30 civarında, 150 ABD askeri, 40 askeri araçla tesiste arama yapmak üzere Süleymaniye’deki Türk Özel Kuvvetler Karargâhı’na geldi. Bu noktadan itibaren, Türk Özel Kuvvetleri’nin kendi üstleriyle iletişimleri engellendi. Tesisin dışındaki bir görgü tanığının, binanın arandığını, hatta altının üstüne getirildiğini, Özel Kuvvetler birim komutanının ofisindeki Türk bayrağının yırtılarak indirildiğini ve 18 Türk Özel Kuvvet mensubunun prangalanarak götürüldüğünü Özel Kuvvetler’e anlattığı anlaşılıyor. Bundan kısa bir süre sonra, ABD askerleri, Süleymaniye’deki Irak Türkmen Cephesi ofisine de gitmişler ve Türkmenler gözaltına alınmış. Başlarına çuval geçirilerek, prangalanarak ve kelepçelenerek götürülmüşler. Bu noktada, dışarıdaki görgü tanığıyla iletişim de kesilmiş. Dahası, Süleymaniye’deki Türkmen radyo istasyonunun yayını durdurulmuş.”
Sonrasını biliyoruz Olaydan sonra Türkiye’nin Irak’ın Kuzeyindeki askeri varlığı sona ermiş; Süleymaniye Kerkük ve Türkmen iddiaları buharlaşmıştır.
ABD, bu operasyonla, Koalisyon güçlerine destek vermekte isteksiz davranan; aşırı talepleriyle cephenin güneyden açılmasına neden olan Türkiye’yi cezalandırmış; TSK’nın gururunu kırmıştır. Hiçbir tepki ortaya koyamayan AKP hükümetinin fıtratı ortaya çıkmıştır. Türkiye, Irak Savaşı’nda sadakatle ABD’nin yanında duran KDP ve KYB’yi endişelendiren politikalarından caydırılmıştır.
Türkiye’nin KDP ve KYB’ye ilişkin tutumları biliniyor. Erdoğan’ın Irak Savaşı öncesinde ABD ile görüşmeler sürerken söylediği şu cümle de ABD siyasetinde ve basınında sıkça hatırlatılmıştır: “Mesele sadece dolar pazarlığıyla basite indirgenecek kadar basit değildir. Bölgedeki sınırlar hakkında da müzakereler yapılacaktır.”
Gücü aşan iddialar; uluslar arası ilişkileri bilmeyen, gelişmeleri görmeyen, tutum ve konuşmalar, sürüye kurt getirmiş; sonra da bütün iddialar yalanıp yutulmuştur.
“Savaş Var, Masayı Kaldırın”
Mayıs ayı başından bu yana, AKP’nin, seçimleri kaybedeceği kanaatini edinirse, “masayı devireceği”, bunu da savaş ve çatışma ortamı bahanesiyle yapacağı endişesi yaygındı.
AKP diyorsam, Erdoğan anlayacağınızı umuyorum.
Seçimler yaklaştıkça Erdoğan’ın beklentisi 400 milletvekilinden önce 330’a, sonra 276’ya ve sonra azınlık hükümetine geriledi. Umutların azalması ile birlikte Havuz Medyası’nda Suriye’ye müdahale ajitasyonu yükselmeye başladı.
7 Haziran sonrası kısa bir soluklanmayı takiben; Erdoğan, kişisel endişeleri yüzünden zamana oynama; koalisyon kuruluşunu engelleme siyaseti seçimlerin yenilenmesi yönünde etkileme çabasına girdi. Bu yüzden, yeniden Suriye’ye yönelik askeri hazırlık haberleriyle yatıp kalkıyoruz.
Endişe etmeyin bu savaş çıkmayacak.
Her derde deva Suriye savaşı
Erdoğan ve ekibi Suriye’de iç savaşın başlamasından bu yana savaş hayali kuruyor.
Türkiye’nin keşif uçağı Suriye tarafından düşürüldüğünde umutlandılar. Uçağın Suriye hava sahası dışında vurulduğu yalanı Rusya tarafından çürütüldü. Savaş çıkaramadılar.
17-25 Aralık kayıtlarının havada uçuştuğu günlerde Dış İşleri Bakanlığı’nda Davutoğlu’nun, Mit Müsteşarı Hakan Fidan’ın ve Genelkurmay 2. Başkanı Org. Yaşar Güler’in katıldığı toplantının kayıtları internete düştü. Kayıtlarda Fidan, Süleymanşah Saygı Karakolu’na birkaç füze atarak savaşı başlatabileceğini anlatıyordu.
Yapılan dinlemenin ifşa edilmesi bir uyarıdır. Uyarı bu defa Rusya’dan değil, müttefiklerden gelmiş görünüyordu.
Son olarak, PYD’nin Türkiye-Suriye sınırında, İŞİD’e karşı kazandığı başarıların Irak-Suriye sınırı boyunca Akdeniz’e kadar uzanan ve aynı zamanda bir petrol taşıma hattı haline gelecek “Kürt Koridoru” oluşturduğu propagandası yükseldi: “PYD İŞİD’den tehlikeli!”
AKP medyası ve Aydınlık’ın koridor korkusuna, kendilerinden başka tanığı olmayan “PYD etnik temizlik yapıyor” iddiası eşlik etti. Ve “Mare Hattı”nın İŞİD’in eline geçmesiyle, büyük bir mülteci akını olacağı endişesi dile getirildi.
Bunun için TSK sınırı geçerek Cerablus’a girecek; mülteci sorunu önlenecek ve sınırımızda bir Kürt devleti kurulması engellenecekti.
AKP Dış Politikasının zirvesi bu savaş projesidir.
ABD İŞİD’i hava akınları ile frenlemeye çalışarak Irak ordusunu ve Suriye ılımlı muhalefetini cesaretlendirmeyi amaçladı. Ama Irak ordusunun perişanlığı ve Suriye “ılımlı muhalefeti”nin cılızlığı yüzünden sonuç alamadı. Bu boşlukta İran ve Hizbullah etkisinin artmasından da memnun değildir.
Hal böyleyken, bölgedeki NATO üyesi Türkiye, İŞİD’e karşı tutum almamakta, hakkında İŞİD ve benzeri radikal örgütleri desteklediğine dair kuvvetli şüpheler bulunmaktadır.
Bu esnada PYD Kobane zaferiyle “batı demokrasilerinin” sempatisini kazanmış ve giderek “yerel ve güvenilir kara gücü” rolünü üstlenmeye başlamıştır.
Türkiye İŞİD’i PYD’den evla tutarken, PYD temsilcileri Fransa, İtalya, Kanada parlamentolarına davet edilmektedir.Dolayısıyla Türkiye’nin Suriye’ye müdahale arzusu öncelikle batılı müttefiklerince şüpheyle karşılanmaktadır. Haklı olarak bu girişimde, hedefinn İŞİD değil PYD olduğuna inanılmaktadır.
PKK, PYD ve Federe Kürdistan yönetimi bu müdahaleye şiddetle karşıdır.
ABD başta olmak üzere Batı dünyası karşıdır.
Suriye karşıdır. İran “Suriye Türk askerine mezar olmasın” uyarısını yaptı bile.
Rusya, Suriye’ye siyasi ekonomik ve askeri olarak tam destek vermeye devam edeceklerini açıkladı.
Şu günlerde, Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahale girişimi dışında, hiç kimse ve hiçbir politika bu ülkeleri aynı tutumda birleştiremezdi.
Uyarılar…
Dışişleri Bakanlığı’ndaki toplantı kayıtlarının sızdırılması, MİT Tırları, ABD Başkanı Obama’nın “Türkiye sınırlarını kontrol kapasitesini arttırmıyor” açıklaması uyarıydı: “Ne yapmak istediğinizi biliyoruz. Ayağınızı denk alın”
ABD Büyükelçisinin, “Türkiye’nin ve ABD’nin hassasiyetlerini PYD’ye iletme konusunda netiz” açıklaması uyarıydı. Ve son olarak, Alman Fokus Dergisi Dışişleri dinlemesini Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı NSA’nın yaptığını açıkladı.Erdoğan ve AKP’nin ağzını bıçak açmıyor. Çünkü dinlemeyi yapanların başka neleri bildiğini biliyorlar.
Bu uyarılar önemli. Ama Güvenlik Toplantısında, Türkiye Dış İşleri Bakanlığı yetkililerinin, “Rusya, ABD, İran ve Suriye ile mutabakat aramak gerekir.” Uyarısı daha da önemlidir. Ve Genelkurmay’ın “yazılı emir” ısrarı ile bu konuda kararın yeni hükümete bırakılmasının uygun olacağı” uyarısının çok ayrıntılı olarak basında yeralması çok önemlidir.
Türkiye kendini kurtarmak için ülkenin başına “çuval” geçirtmeyi göze alanların sandığı kadar zavallı bir ülke değil.Halkın ve barış güçlerinin sana nasıl izin vermeyeceğini yazmadım bile.
“Reyis sen bu savaşı çıkartamazsın.”
Bağlantılı yazı https://nacikaptan.com/?p=5465
http://www.yurtgazetesi.com.tr/forum/reyis-sen-bu-savasi-cikartamazsin-h92301.html