Orhan Bursalı
obursali@cumhuriyet.com.tr
18 Haziran 2015 Perşembe
Cumhuriyet
Süleyman Demirel, 40 yılımızı etkileyen siyasetçi
Her şeyi bir yana bırakın, Demirel’i yoğun eleştiren bir tanıdıktan sabah erkenden gelen şu mesaj, Demirel’in eğrisi doğrusu ile bizlerden biri olduğunu anlatır: “Demirel bir Cumhuriyet çocuğuydu”. Geçen yıl “Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesi”nin açılışında, doğduğu köy İslamköy’deki törende yaptığı konuşmada özetle şöyle diyecekti:
“Bu köyde doğdum, Cumhuriyetin faziletinden yararlandım, ilkokulu, ortaokulu, liseyi burada bitirdim, Cumhuriyet olmasaydı okuyamazdım, devlet olmasaydı okuyamazdım. Mühendis çıkmamı devlet sağladı, bu devlete, ülkeye borcumu ödemeliydim, borcumuzu ödedik…”
Kişilerin aynı zamanda “ulus-cumhuriyet” açısından da değerlendirmesi var.
Günümüzde, Cumhuriyet bir reklam arasıydı diyen, Cumhuriyet dönemini Atatürk’ten itibaren kesip atarak ülkeyi Osmanlı’nın satılmış ve çökmüş dönemine yapıştıranları gördükçe, “Atatürk Cumhuriyetinin bir ürünüyüm” diyen bir Demirel, bize ne kadar sevimli, gerçekçi, doğru geliyor!
Geçen yıl şöyle diyordu hâlâ: “Büyük Gazi Mustafa Kemal’i rahmetle, şükranla anıyorum, onu her gün ansak azdır, her şeyi ona borçluyuz. Gazi M. Kemal’i unuttuğumuz zaman her şeyi kaybederiz, o bizim her şeyimizdir. Şükran, minnet borcumuz var, ödemeye devam edeceğiz. 50 yıl bu borcun peşinden gittik..”
Bugünün muktedirleri ne kadar medya ve gazeteci düşmanıysa, Demirel, medyanın varlığını, birlikte yaşamanın, demokrasinin olmazsa olmazı olarak içselleştirmiş bir insandı. Gördüğüm tüm gazeteciler bunu teslim ediyor.
Demirel’in sadeliği ile bugünün cafcaflarını mukayese etmek mümkün olamaz. Yeğenleri bile yargılanan bir adam! Demirel, 40 yılımıza damga vurdu, siyasal ve toplumsal süreci olumlu-olumsuz etkiledi.
3 askeri darbenin muhatabı
1960’tan sonraki 3 askeri darbe/ müdahale sırasında iktidardaydı. 12 Mart 1971 askeri müdahalesi Demirel hükümetini devirdi. 12 Eylül 1980 askeri darbesi yine Demirel hükümetini devirmekle kalmadı, anayasayı da ortadan kaldırdı, partileri kapattı. Askerlerin 28 Şubat 1997 “postmodern müdahalesi” Demirel’i bu kez Cumhurbaşkanlığı koltuğunda yakalayacaktı!
Demirel bir deneyimin adıdır: “Demokratik kaidelere uyulduğu takdirde sonuç alınmaması mümkün değildir, bu kaideler uzun süreli tecrübelerin sonucu ortaya çıkmıştır…” Demirel “iktidar ve demokrasi deneyimlerini” ne kadar yazılı olarak bırakmıştır? Siyasi hayattan çekildikten sonra, 40-50 yılın “eleştirel” bir deneyimini yazılı olarak bırakmamıştır, anımsadığım kadarıyla. İkinci el anlatımlar vardır, yazımlar, biyografiler vardır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin çok önemli bir döneminin baş şahidi, deneyimlerini ve bir dizi gizini beraberinde götürmüş gibidir, eğer 10-15 yıldır kendisi bunları yazmamış veya dikte ettirmemişse…
Deniz’lerin idamlarını bir kenara bırakıyorum, bu kararı anımsamak bile istemiyorum.. Askeri darbelere giden yolu kesebilir miydi? Siyasetçiler, ülkenin “askeri darbe” eşiğine gelmesinde, hele iktidarlardaysa, şüphesiz sorumludurlar.
Büyük siyasi düşünce neredeydi?
Mesela 12 Eylül 1980 askeri darbesinin yolunu kesecek önlemleri alamazlar mıydı?.. Ecevit ile, her ne pahasına olursa olsun darbeye gidişatı önleyecek büyük bir güç oluşturamazlar mıydı?.. 12 Eylül öncesi yaşadığımız büyük katliamları, vuruşmaları denetim altına alacak, en zor zamanlarda olması gereken “büyük siyasi düşünce”si niye üretilemedi?.. Demirel, vuruşanların bir kanadı ile milliyetçi cephe hükümetlerinde birleşerek, ağır aksak / yaralı bereli demokrasiyi-parlamenter düzeni daha çok çıkmaza sokmadı mı?.. Askeri darbenin “meşruiyetine” yaradı mı, yaramadı mı bu hükümetler?
Darbelerin askeri-siyasi mekanizmalarını, Türkiye’nin ABD/ NATO’nun ileri savaş cephesi olmasından ayrı tutamayız. Türkiye bir “askeri strateji” ülkesiydi. Bizim değil, Batı’nın… ABD’nin Türkiye’yi siyasal askeri eksenler çerçevesinde yönlendirmeleri ile darbeler arasındaki ilişkiler konusunda, acaba Demirel neler anlatırdı?!
Yazacak çok şey var ama şimdi, bir rakam adamına, fötr şapkasını kaptırmamak için yerlerde güreşene, güçlü belleğe, durmadan ayakta kalma ustasına, olabilirlikler adamına, bir “cumhuriyet çocuğu”na güle güle deme zamanı.