Füsun İkikardeş
06 Haziran 2015 Cumartesi
Aydınlık
BİR DAVA ADAMI
Mehmet Perinçek ile söyleşi
Amerika’da Ermenilerin ‘havaya uçururuz’ tehdine karşı bakın ne yaptı
Büyük yalanın 100. yıldönümünde Başbakan Davutoğlu ‘Tabuları yıktık, tehcir insanlık dışıydı’ diye demeçler verip Ermenistan’a taziyeler sunarken, birileri de belgeleri, kanıtları, AİHM kararlarıyla yalanı çökertti. Hep karşılaştığı soru aynıydı: Haklısınız, ayan beyan ortada ama hükümet nerede?
Amerika’da Ermenilerin ‘havaya uçururuz’ tehdine karşı bakın ne yaptı
O bir gezgin değil, bir tarihçi. Yalan tarihe karşı gerçek tarihi anlatmak için 2 ayda dünya turunun ilkini tamamladı, ikincisine başladı. Dünya turunu, büyük yalanın 100. yıldönümüne denk getirdi. Büyük yalanın üretim merkezi Los Angeles da dahil olmak üzere Türkiye’nin, Avrupa’nın, ABD’nin onlarca merkezine gitti, onlarca konferans verdi, yüzlerce soruyu yanıtladı. Elinde belgeleri, dilinde bilgileri, kalbinde vatan sevgisiyle, sabır ve cesaretle yalanın üstüne gitti. Bu sürede evinde kaldığı birkaç günü de koltukta uyuyarak geçirdi ki, nolur nolmaz yatak rahat gelir de uyuyakalır ve bir sonraki yolculuğun otobüs ya da uçağına geç kalmasın… Çok sevdiği Galatasaray’ın şampiyonluk maçının ilk yarısını izleyebildi, ikinci yarıda uçaktaydı. İki aylık maratonda 45 bin 385 kilometreyi tamamladı, dünyanın çevresi ise 40 bin 75 kilometre!
İstanbul Üniversitesi Atatürk İlke ve İnkilapları Enstitüsü Araştırma Görevlisi Dr. Mehmet Bora Perinçek’in tek bir amacı vardı: Ermeni soykırımı yalanına karşı 1915’te olanları aydınlatmak. Biriktirdiği o kadar belge, bilgi, yabancı dil boşa gitmesin istedi. Perinçek’le Aydınlık’ta buluştuk, 2 ayda yaptıklarını konuştuk.
24 NİSAN’DA MEYDAN OKUDU
– Son 2 aylık dünya turunuz planlı mıydı?
Planlıydı, ama yol boyunca başka talepler de geldi, birçok gidemediğim yerler de oldu. Mesela Avustralya’dan ya da Türkiye’nin başka şehirlerinden çağrılar oldu. Konferans vermediğimiz 6-7 günlük bir boşluk olmuştur.
– Nasıl bir düzenleme oldu? Kaç merkeze gittiniz?
Gittiğimiz yerlerde üniversiteler, dernekler, meslek odaları, barolar, diplomatik temsilcilikler var. Hatta cami dernekleri Atatürkçü Düşünce Dernekleri, Alevi derneklerini de sayabiliriz. Türkiye’deki şehirlerden Denizli, İzmir, İstanbul, Ankara, Erzurum, Malatya, Kütahya, Kırıkkale, Burdur, Eskişehir, Kocaeli, Samsun, Nazilli, Aydın var. Avrupa’da Hollanda’nın Rotterdam şehri, Almanya’nın Münih, Köln, Stutgart, Duisburg, Hamburg, Berlin, Hannover ve bazı küçük şehirleriyle ABD’de de New Jersey, Chicago, Washington ve Los Angeles merkezleri. Sayısı belirsiz…
– 24 Nisan’da neredeydiniz?
Washington’daydım. Los Angeles’ta 26 Nisan’da yaptık. Los Angeles, Ermenilerin en kalabalık olduğu yerlerden biri. Daha doğrusu Ermeni diasporasının en fanatik kesiminin olduğu yer, diyelim. Siyasi olarak en Türkiye karşıtı, en şoven kesiminin olduğu, soykırım iddialarının en yoğun üretildiği yerlerden.
ZIRHLI ARAÇLA KONFERANSA GİTTİK
– Los Angeles’ta neler oldu?
Konferansın ilan edilmesinden sonra çok yoğun bir aleyhte propaganda başladı. İlk başta orada Türkiye Başkonsolosluğunda yapılacaktı. Fakat çok büyük tehditler gelmiş, “gelirse havaya uçururuz, öldürürüz” gibi yoğun telefonlar, “iptal edin” baskısı sonucu iptal edildi. ABD’nin bizzat emniyet görevlileri organizasyonu yapanları çağırmışlar ve “Yüksek riskli, gelmemesi daha iyi olur” demişler. Sonra bana “Vazgeçelim mi?” diye sordular, ben “Gidelim” dedim. Başka bir yerde düzenlendi. Gittiğimizde yakın korumalar vardı, polis vardı, zırhlı araçlar vardı.
– Zırhlı araçla mı gittiniz?
Evet, zırhlı araçla gittik, 2 de profesyonel koruma eşlik etti. Konferans salonu çevresinde tertibat aldılar, çatılara falan adamlar koymuşlardı. Herhangi bir durumda nereden tahliye edeceğiz, bir durum olduğunda hangi kapıdan çıkılacak, arkada araba bekleyecek vs. planlamalar yaptılar. Toplantı yerini de gizli tuttular.
– Katılımı olumsuz etkiledi mi?
Tam tersi oldu. En coşkulu ve kalabalık toplantı orada oldu. 4 saat sürdü, kesmek zorunda kaldık, kiraladıkları süre bitti. Zaman olsa, bir 4 saat daha konuşurduk. Büyük bir tepki birikmiş, insanlar bir patlama noktasına gelmişler. Bir de 24 Nisan’dan 2 gün sonraydı. Orada 24 Nisan’da Ermeniler eylem yapacağından dolayı ABD’de birçok yerde konsolosluk ya da büyükelçilik önlerinde Türkler nöbet tuttular. Tam 24 Nisan’da da konsolosluk önünde duran nöbetçi Türklere karşı yumurtalar atmışlar, küfür etmişler…
ANNE BİZ BARBAR MIYIZ?
– Birikim dediniz, neye karşı tepki birikmiş? Türklere ayrımcılık mı yapılıyor?
Sadece Amerika değil, Avrupa’da da Batı’daki Türklerin en çok yakındıkları konu çocuklarıyla ilgili sorunlar. Mesela 8-10, ya da 13-14 yaşındaki çocuk derse giriyor, “Türkler 1,5 milyon Ermeniyi katletti, öldürdü” diye ders dinliyor. “Bunlar barbar” diyen öğretmeni dinliyor. Çocuk evine ağlayarak geliyor. “Biz 1,5 milyon insanı mı katlettik?” Ya da “Biz barbar mıyız” diye soruyor.
– Türklere karşı bir tür ırkçılık mı?
Ermeni soykırımı iddiaları ve bu yönde çıkan kanunlar, batıda Türklere karşı ırkçılığı körüklüyor. Avrupa’da ekonomik bir kriz olduğu zaman ilk gözden çıkartılacak kesim Türkler. Hele ki, en son Charlie Hebdo olayından sonra bir İslamofobi körüklendi, üzerine de soykırımcı, barbar Türkler söylemi, yeni Solingenlerin zemini döşeniyor. Batıdaki Türkler, Türkiye’deki Türklerden çok daha muzdarip, çünkü toplumsal hayatta bire bir yaşıyorlar.
– Program akışınız nasıldı? Türkiye’de ve batıdaki toplantılar farklı mıydı?
Ben bir saatlik bir sunuş yapıyorum, sonra soru-cevap bölümü oluyor. Tarihsel sorular, hukuki boyuta ilişkin sorular da geliyor. Ama iş dönüp dolaşıp siyasete dayanıyor. Ortak nokta şu: Siyasi irade! İnsanlar şunu görüyor: Türkiye’de bu kadar büyük bir kampanya yürütülüyor, belgeler açıklıyorsunuz ama Batı’ya neden anlatamıyoruz? Türkiye’nin haklı olduğu açık, ortada! Peki bu kadar açık gerçek varken Batı’ya karşı neden sessiz kalıyoruz?
– Batı basınında bu konuda sansür var mı? Sizi haber yaptılar mı?
Var tabii. Mesela Hollanda devlet tele-vizyonu 1 yıl önce bir belgesel hazırladı. 26 bölümlük bir belgesel için benimle de röportaj yaptılar. Tam 24 Nisan’da da son bölüm yayınlanacak şekilde 6 haftaya yaydılar. 6 bölümün 5,5 bölümü tamamen karşıt fikre yer verilmişti, farklı fikir olarak sadece benimle konuştular.
n Daha çok ne tür sorularla karşılaştınız?
Soykırım yapmadığına inanan ama derinlemesine bilgisi olmayan, ne olduğunu anlamaya çalışan, bu tür bir soruyla karşılaştığında donanıma ihtiyacı olanlar katılıyor. Bazen de “Ya olmuş mu acaba?” soruları olanlar katılıyor.
TÜRKİYE KAZANDI AMA DUYURAN YOK!
“Hukuki olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararıyla darma duman olacaklar. Çünkü 17 Aralık 2013 tarihli karar, zaten hem düşünce özgürlüğüne aykırıdır, hem de diyor ki 1915 olayları soykırımdan farklıdır. Temyiz edildi, bu yıl sonunda karar çıkacak. Lehimize çıkacağından emin olarak bekliyoruz. Gerçek dövüşün olacağı ring AİHM. Biraz da Türkiye’ni acziyetinden dolayı fazla yaygara yaptılar. Ama ringde biz kazandık.
Çok sık gelen bir soru da şu: AİHM zaferini hükümet neden kullanmıyor? Bu seçimde meclise Ermeni soykırımını savunan insanlar gelirse ne olur? CHP’nin adayı, AKP içinde soykırımı savunan hatta bayrak edinen adaylar var. Bu insanlar Meclis üyesi olarak Türkiye aleyhine konuşursa ne olacak?”
TÜRK DIŞ POLİTİKASI İFLAS ETTİ
“Siyasi olarak bakarsak soykırımın savunulmasına dair parlamentolarda pek çok karar çıktı. En önemli sebebi Türkiye’deki siyasi zafiyet. Türk dış politikası iflas etti! Hükümet şöyle düşündü: Amerika bize Ermenistan’la iyi geçinin, dedi. Biz de ne kadar bu Ermeni açılımına yatarsak, geri adım atarsak karşı taraf da o kadar geri adım atar. Fakat tam tersi oldu. Hükümet geri adım attıkça üzerine geldiler. Davutoğlu 2013 Aralık’ında “Ermen tehciri insanlık dışıdır. İttihatçılar bunun sorumlusudur” diye bir konuşma yaptı. Arkasından Tayyip Erdoğan özür açıklamaları, taziye mesajları yayınladı. Başbakanın başdanışmanı sıfatıyla İngiltere’ye giden Etyen Mahcupyan, parlamentoda ‘Yüzde 100 soykırım yapılmıştır’ diye bir konuşma yaptı. Bütün bunlar karşı tarafın elini güçlendirdi. Sonunda trajik bir noktaya geldik. Birkaç hafta önce Lüksemburg soykırımı kabul eden bir karar çıkarttı ve parlamentonun aldığı bu kararın metninde de “Bizi bu kararı alırken cesaretlendirdikleri için Davutoğlu ve Erdoğan’a teşekkür ederiz” diye mesaj yayınladılar.