Uğur Dündar
ugur.dundar@ugurdundar.com.tr
24 Haziran 2015
Sözcü
AKP’nin “Çok yol yaptılar” efsanesi çöken yolların altında kaldı!
AKP iktidarının sözcüleri her fırsatta duble yollar yapmakla övünüyor. Bu dönemde ortaya atılan dudak uçuklatıcı yolsuzluk iddialarına karşı AKP’yi savunanlar da, lafı döndürüp dolaştırıp “Ama çok yol yaptılar”a getiriyor!
Gerçekten de AKP, 12 yılda toplam 17 bin kilometre duble yol yaptı. Ama bu yolların ancak beşte biri, uzun ömürlü asfalt yol. Geri kalan yaklaşık yüzde 80’inde 2-3 yıl dayanabilen sathi asfalt kaplama var. Bu uygulama normalden dört kat fazla maliyete sebep olduğu gibi, milyarlarca lira harcanarak sürekli bakımı zorunlu kılıyor. Aksi takdirde övünç kaynağı yollar çöküyor!
Öyle ki bir yolun 1-2 kısım inşaatı bitirilip -hem de birkaç kez- görkemli törenlerle hizmete açılıyor. Ama aynı yolun yeni bir bölümü için ihaleye çıkılırken, daha önce açılışı yapılmış kısımların çöktüğü görülüyor!Böylece yol da bitmiyor, yollardaki çökmeler de!..
Cumhuriyet gazetesinden Zeki Tezer, AKP’nin “çok yol yaptılar” efsanesinin çöken yolların altında kaldığını anlatırken, çarpıcı örnekler veriyor.
Örneğin Adapazarı ile Karasu İlçesi arasındaki duble yolun Ferizli-Limandere bölümünde açılıştan sadece 10 gün sonra çökme olmuş! Bursa-Çanakkale duble yolunun Lapseki ilçe sınırları içindeki uzantısındaki çökmenin ardından, dolgu yapısının sadece topraktan ibaret olduğu ortaya çıkmış!
Tezer’in kamuoyuna sunduğu diğer örnekleri okurken aklıma, Karayolları’nda çalışan dürüst görevlilerin aktardığı, benim de okurken “Pes doğrusu bu kadarı da olmaz” dediğim “yoldan yolunu bulma” yöntemleri geldi. İşte duble yolların çökmesine, buna karşılık kimilerinin güçlenmesine neden olan o yöntemler:
Bazı Karayolları Bölge Müdürlükleri’nde “yolunu bulma” işi, kapıdan girişte başlar, en tepelerde sonlanır.
– Çarka dahil olan “kontrol şefleri” müteahhitlerle ortaktırlar.
– “Yolunu bulma” eyleminin çıkış noktası; yol yapımında kullanılan mıcır ocaklarıdır.
Örneğin 50 bin ton mıcır alınacak diyelim. Ocaktan alınan mıcırın toplamı 30 bin tonu geçmez. Ama 50 bin ton alınmış gibi gösterilir! Aradaki farkın parası bölüşülür!
– Bu işin nakliyesini alan firma da doğal olarak 30 bin ton mıcır taşır. Ama belgeler, 50 bin ton taşınmış gibi düzenlenir. Aradaki para yine kırışılır.
– Müteahhit ise gelen 30 bin ton mıcırı işlemesine karşın, 50 bin ton işleme parası tahsil eder! Fark yine paylaşılır.
– Bir yol düşünün. Bu yolun maliyeti 7 milyon lira olsun. İhaleye çıkılır. Daha önceden anlaşma yapılan müteahhit, inanılmaz bir kırımla en düşük fiyatı verir. İşi 2 buçuk milyon liraya kapar. Bu kişinin araç parkının yetersiz olması, deneyiminin bulunmaması hiç önemli değildir!
Yaklaşık 500 bin liralık maliyete geldiğinde, o kişi başka bir yola kaydırılır! Ama tüm taahhüdünü yerine getirmiş gibi, 2 buçuk milyon lirayı alır! Tabii tamamını değil. Payına düşeni alır, gerisini paylaşır! Peki yol öylece kalır mı? Ne münasebet! Karayolları ekipleri ne güne duruyor? Gelirler, müteahhidin yarım bıraktığı yolu bitirirler!
– Bu çarkı döndürenlerin hayatları beleştir! Evler, villalar, arabalar hep bu sayede alınır. Evleri müteahhitler dayar, döşerler. Dekoratör gerekirse o da bulunur. Çocukların okul paraları, bilgisayar ihtiyaçları, hatta telefon kontörleri bile, müteahhitler tarafından karşılanır. Hayat kadınlarıyla alemler de, işin sosyal etkinlik kısmı olur!”
Bundan sonraki yolculuklarınızda yol kenarlarında serilmeyi bekleyen ve bazen uzunluğu kilometreleri bulan mıcır yığınlarına lütfen daha dikkatli bakın.
Bunların eni boyu ve uzunluğunun hatasız belirlenmesi çok önemlidir. Çünkü müteahhide, bu ölçümün sonucuna göre para ödenir. Ancak ölçümü çoğu kez, kontrol şefi yerine, müteahhit yapar! Elindeki metreyle mıcır yığınının enini, boyunu ve yüksekliğini biraz farklı ölçtü mü, o yılı kurtardı demektir!
Mıcırlar yola yayılır, üzerinden silindirle geçilip sertleştirilir. Böylece yol, asfaltlanmaya hazır hale getirilir. Bu aşamada yolun sertliği ölçülür. Eğer bu ölçüm gerektiği gibi yapılmazsa, yani yeterince sertleşmemiş bir zemine asfalt serilirse, yolun ömrü kısa olur, çökmeler başlar.
Sevgili okurlarım,Yazımın bazı satırlarını, Sözcü ailesine katıldığım 2012 yılında bu köşede yayımlamışım.Zeki Tezer’in tespitlerine bakılırsa, o yıldan bu yana “yoldan yolunu bulma yöntemleri” daha da geliştirilmiş! Örneğin bazı yollarda dolgu için mıcır yerine, sadece toprak kullanılmaya başlanmış!
Peki, buna ne buyurulur?
“Karayolları binasında bekçilik yapan görevli, herkesin yolunu bulduğunu görünce ‘Acaba ben ne götürebilirim?’ diye düşünmeye başlamış. Aklına depodaki 4 buçuk tonluk mazot gelmiş. Mazotu çalmasına çalacak da, kendisini nasıl kurtaracak? Sonunda o da ihtiyacı olan yöntemi bulmuş. Mazotu götürmüş, sonra da kendisini iple bağlatmış! Gelen yetkililere de ‘Beni bağladılar, ancak öyle hırsızlık yapabildiler. Yoksa canlarına okurdum!’ demiş.”
Temel fıkrası gibi değil mi?
Zaten Temel, “Karayolları” diyemezmiş.
“Parayolları” dermiş!
UĞUR DÜNDAR’IN NOTU: Ben meslek hayatımda çok sayıda dürüst, hatta kahraman diyebileceğim karayolu çalışanı gördüm. Haberlerimde ve kitaplarımda bu kahramanların adlarını saygıyla andım ve anmaya devam edeceğim. Dürüstler lütfen alınganlık göstermesinler. Onları bir kenara ayırıyor ve hepsini sevgi ve saygıyla selamlıyorum.