Ergin Yıldızoğlu
ergin.yildizoglu@gmail.com
16 Haziran 2015 Salı
Cumhuriyet
AKP-CHP koalisyonu olasılığı üzerine
İçerde, dışarda bir AKP-CHP koalisyonu yönünde baskı var. Geçmişteki hatalardan ders almayanlar da bir “istikrar” fantezisi adına bu baskıya destek veriyorlar.
AKP çok özel bir partidir
Eğer AKP sıradan bir düzen partisi olsaydı, AKP-CHP koalisyonu,
CHP açısından riskli olmakla birlikte istikrar adına katlanılabilir bir seçenek olabilirdi.
Ancak AKP sıradan bir düzen partisi değildir. Türkiye devleti için de “post-colonial”
(içinde “yabancı” iktidar barındıran) özellikler sergileyen bir “bağımlı” devlet tanımı yanlış olmaz.
AKP’nin en büyük özelliği, projesinin kapitalist toplumun genel anlamda istikrarını, sınıfları arasındaki çelişkinin düzen sınırları içinde kalmasını sağlamaya ilişkin en temel ilkesini yadsıyan, başka bir “düzeni” arzulayan bir “restorasyon partisi” olmasıdır.
Bu partinin liderliği, güçler ayrılığı ilkesini, ilgili kurumları bir istikrar garantisi olarak değil, “arzusu” önündeki engeller olarak görmüştür.
Bu partinin liderliğinin, kişi yaşamının özelini, kadın erkek eşitliğini, piyasa kurallarını kabul etmek gibi bir anlayışı yoktur. Siyasi görevle ekonomik faaliyetin ayrı tutulması geleneği ise bu liderlik için anlamsızdır.
Bu partinin liderliği, iktidarda olduğu 12 yıl boyunca, kapitalizmin liberal demokratik devlet geleneğini hemen her adımda hiçe saymış, yıkmaya çalışmıştır. Bugün Türkiye’de serbest piyasa ekonomisinden söz edilemez. Karşımızda bir “ahbap çavuş” ekonomisi, “aile vesayeti” olduğuna ilişkin, sorgulanmasına olanak verilmeyen çok sayıda iddia vardır.
Bu parti devlet bürokrasisini, güvenlik güçlerini partizan bir yapıya dönüştürerek “devletin göreli bağımsızlığını” ortadan kaldırmak için elinden geleni yapmış, bir Devlet-Parti-hareket- lider “bir”liği kurmayı amaçlamış, büyük ölçüde de başarılı olmuştur
Geride bıraktığımız 12 yıl boyunca devletin kültüründe, pratiğinde bu gelişmelerin hepsi önemli bir değişime yol açmış, AKP liderliğini, daha da önemlisi siyasal İslamı destekleyen, kayıran bir “habitus” şekillenmiştir. Bu liderlik ve hareket, muhalefeti ve muhalefet liderlerini meşru görmeyen, her fırsatta aşağılayan, projesi her aksadığında “Haçlı- Siyonist” bir komplo arayan akıldışı, paranoyak, saldırgan bir medya tarafından da desteklenmektedir.
AKP ile koalisyon yapacak olan her parti, bu “makine” ile karşı karşıya kalacak, bu “makine”nin yukarda özetlediğim özelliklerini değiştirmeye hiçbir şansı olmayacak, biri esas diğeri göstermelik iki liderle muhatap olacak, karşısındakinin gerçek niyetini, nasıl kullanılmakta olduğunu anlayamayacaktır.
SHP yıkımından, CHP yıkımına mı?
Belirginleşmiş bir çizgiye, güçlü bir liderliğe sahip olmayan, siyasi-kültürel bir homojenliğe, en azından bir iç uyuma hâlâ kavuşamamış bir parti olarak CHP’nin böyle bir koalisyonda karşılaşacağı sorunlar çok daha büyük, karmaşık olacaktır. Baykal’ın aniden, Cumhurbaşkanı’yla 2.5 saatlik anlamı ve içeriği belirsiz bir toplantıyla ortaya çıkışı, gelecekte yaşanacakların ilk işaretidir.
Anımsarsanız, CHP “hareketinin” son DYP-SHP koalisyonu (DYP sıradan bir muhafazakâr parti olmasına rağmen) bir fiyasko olmuştur. Başbakan Tansu Çiller, işçi hareketinin, “Bahar Eylemleri” kazanımlarını, “ruhunu” darmadağın edecek, kadrolarını tasfiye eden önlemler paketin açıklarken yanında oturan SHP başkanı görüntüsü hafızalara ibret verici bir sahne olarak kazınmıştır. SHP-DYP koalisyonu pratiği, CHP hareketini yerel seçimlerin birinci partisi, işçi sınıfının en ileri kesiminin reformist tercihi konumundan, bugünkü, işçi hareketinden kopuk konuma sürüklemiştir. Sosyal demokrasinin işçi hareketinde yarattığı düş kırıklığı, siyasal İslamın işçi hareketine ulaşmasını kolaylaştırmıştır..
Bugün bir AKP-CHP koalisyonunda, “Gezi” olayının toplumda demokratik güçlerde yarattığı canlanmayı, Kürt siyasi hareketinin, tüm Türkiye’nin demokratikleşmesi yönünde geliştirildiği refleksi, Türkiye sol hareketi ve cumhuriyetçi çevreleriyle kurduğu bağları korumak son derecede zorlaşacaktır. Bugün CHP, dün SHP’nin yarattığı yıkımdan daha büyük bir yıkıma yol açabilir.