Diktatörün ölümü…* EN ÇOK ONLAR ÖVER, EN ÇOK ONLAR SÖVERLER * 12 Eylül Kanlı Bir Dönemin İç Yüzü * İşte Rakamlarla 12 Eylül

Önce hem Gen.Kur.Başkanlığı hem de darbe gücü ile Cumhurbaşkanlığı yapmış olan Kenan Evren’e rahmet ve taksiratının affedilmesini diliyorum. Evren zamanında aydınlar çok acı çekmişler ve bir çok kişi işkence görmüş , idam edilmiştir. Daha sonraları öğrendiğimiz ABD’nin BİZİM ÇOCUKLARI olan darbe heyeti uygulamalarıyla ABD’nin Yeşil Kuşak projesinin Türkiye’de yolunu açmıştır. Din Devlet yönetimine girmiş , tarikatlar bu dönemde semirmeye başlamışlardır. özetle din tabanlı partilere Evren döneminde yol  verilmiştir. Sendikalaşma durdurulmuş ve faaliyetlerine son verilmiştir.

1402 NOLU YASA İLE AYDIN KIYIMI VE YÖK’ÜN KURULMASI

1402’likler, 12 Eylül Darbesi’nden sonra 1983 yılında, 1971 yılında çıkarılan 1402 sayılı yasanın ikinci maddesi sıkıyönetim komutanlığınca değiştirilerek, akademik personelden, devlet memuruna kadar kamuda çalışan birçok kişinin görevine son verildi.

Sıkıyönetim komutanlarının bölgelerinde genel güvenlik, asayiş veya kamu düzeni açısından çalışmaları sakıncalı görülen veya hizmetleri yararlı olmayan kamu personelinin statülerine göre atanması veya işine son verilmesi, yerel yönetimde çalışanların görevden uzaklaştırılması veya işlerine son verilmesi hakkındaki istemleri ilgili kurum ve organlarca derhal yerine getirilir.

6 Kasım 1981’de çıkarılan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile YÖK kuruldu.Bundan sonra 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 2301 ve 2766 sayılı kanunla değişik maddelerince özellikle sol görüşlü olduğu düşünülen 71 Üniversite personeli YÖK tarafından görevlerinden uzaklaştırıldı.İlk uzaklaştırmalar Şubat 1983’de başladı.

Genelkurmayın açıklamalarına göre toplam 4891 kamu personeli görevden alınmış ve 38 profesör, 25 doçent, 10 yardımcı doçent 1402’lik olmuştur. Ancak 1402’lik olmasını istemediğinden bizzat istifa yolunu seçenleri dahil edildiğinde 20.000′ civarında olduğu öne sürülmektedir.Bazı üniversiteler personel yokluğu nedeniyle bu yasa yüzünden zor duruma düşmüşlerdir. *1*

1980’li yılları hatırlatmak isterim. Doğrudur askeri darbeler demokrasiye vurulan bir kelepçedir. İnsan haklarına saygı göstermeyen Meclisi , parlamentoyu dışlayan bir rejimdir. Fakat bu noktada Darbeyi davet eden kifayetsiz ve işbilmez , Ben çıkarcı, Laik Cumhuriyet karşıtı  politikacıları da göz ardı etmemek gerek. Bu politikacıların hataları ve Türkiye Cumhuriyetinin ilkelerine uymamaları askeri darbeleri teşvik etmiştir.

Naci Kaptan

1980’li YILLARDA TÜRKİYE’NİN DURUMU

1980’li yıllarda hergün gençlerimiz öldürülüyordu. Amerika’ya karşı Antiemperyalizm solcu gençler arasında gelişirken ABD destekli sağ hükümetler ülkeyi kamplaştırarak ülkücü gençleri sağ tanımıyla destekliyor ve gençlik SAĞ/SOL olarak bölünüyor gençler birbirine kırdırılıyordu. Anneler babalar çocuklarını endişe ile eve gelmesini bekliyorlar , geceleri dışarıya çıkmak , pencere önünde oturmak hiç de güvenli değildi.

O zamanlarda Cumhuriyet , Milliyet gazetelerini almak ve taşımak darp edilmek için yeterli idi. Daha sonraları anlaşıldı ki öğleden önce sağ görüşlü bir genci öldüren silah akşam vakti solcu genci de öldüren silah idi. Oyun büyük oyun idi.

1980 DARBE ÖNCESİ

24 Ocak Kararları

Süleyman Demirel, 1979 yılında Başbakanlık Müsteşarlığı’na getirdiği Turgut Özal’a, yeni bir ekonomik istikrar programı hazırlama görevi vermiş ve program kısa sürede hazırlanmıştır; bir başka deyişle IMF tarafından hazırlanmış olan program, 24 Ocak 1980’de kamuoyuna açıklandı.

IMF’nin daha önce yaptıramadığı isteklerini içeren program; Türkiye’yi tek taraflı olarak yabancı sermayeye açmıştır.Kararlar uygulanmaya başlanmasından dört yıl sonra, bu politikaların burjuvazinin küçük bir kesimi dışında tüm toplum kesimlerinin çok önemli kayıplarına neden olduğu görülmüştür. Bu politikaların ortaya atıldığı dönemde destekçisi olan büyük holdinglerin önemli bir kesimi desteklerini geri çekmiştir.[17]

24 ocak kararlarının 12 Eylül öncesi demokratik ortamında uygulanmasının zor olduğu ve Darbe ardından, siyasi cinayetlerin çok kısa sürede sona ermesi, Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin darbeden haberdar olduğu ve darbe gecesi Başkan Jimmy Carter’a bizim çocuklar işi bitirdi anlamında bir mesajın, bir toplantının ortasında iletildiğinin anlaşılması, 12 Eylül Darbesinin Demirele karşı değil Ecevit önderliğinde gittikçe güçlenen sol harekete karşı yapıldığı şüphesi uyandırmıştır.

12 Eylül 1980 darbesi

27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesi 12 Eylül 1980 darbesidir.

Bu müdahale ile Süleyman Demirel’in Başbakan’ı olduğu hükümet görevden alındı, Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi, 1970 sonrasında değiştirilen 1960 Anayasası tamamen rafa kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı bir baskı dönemi başladı.

12 Eylül 1980 askerî darbesinin gerekçeleri arasında ülkede yaygınlaşan siyasi cinayetler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin birçok tur ardından Cumhurbaşkanı’nı seçememesi ve 6 Eylül günü Konya’da Necmettin Erbakan önderliğinde yapılan ve darbe liderlerinin şerîat amaçlı bir kalkışma girişimi olarak nitelediği yürüyüş gösterildi.

Darbe ardından, siyasi cinayetlerin çok kısa sürede sona ermesi, güvenlik güçlerinin şiddet eylemlerini darbe öncesinde neden önlemediği / önleyemediği sorularını da beraberinde getirdi. Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin darbeden haberdar olduğu ve darbe gecesi Başkan Jimmy Carter’a : “ bizim çocuklar işi bitirdi ” anlamında bir mesajın, bir toplantının ortasında iletildiğinin anlaşılması, 12 Eylül’de ABD’nin rolü konusunu da tartışmalara açtı.

Siyasi yasaklar ve Özallı yıllar

7 Kasım 1982’de anayasa halkoyuna sunuldu ve %91.3 oyla anayasa kabul edildi. Aynı oylamayla MGK ve Devlet Başkanı Kenan Evren de 7. Cumhurbaşkanlığına seçildi. Seçimlerin 6 Kasım 1983’te yapılacağı açıklandı ve 1983 ortalarında siyasi faaliyetler serbest bırakıldı ancak MGK işleri sıkı tutuyordu.

Aşağıda Evren dönemini rakamlarla anlatan bir yazıyı ve Av.Erdem Akyüz’ün Evren hakkındaki bir değerlendirmesini  sunuyorum ;

Diktatörün ölümü…
12 Eylül Kanlı Bir Dönemin İç Yüzü
İşte rakamlarla 12 Eylül

12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren 9 Mayıs 2015 Cumartesi günü 98 yaşında öldü. Geride bu acı tabloyu bıraktı:

Gözaltına alınanlar: 650.000

Fişlenenler: 1.683.000

Açılan dava sayısı: 210.000

Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılananlar:         230.000

Bunlardan 141-142-163. maddelerden yargılananlar: 71.500

Sivil mahkemelerde açılan davalar (1980-88): 9,508

Yargılanan “örgüt üyesi” : 98.404

Hüküm giyen “örgüt üyesi”: 21.764

“Yurda dön” çağrısı yapılanlar: 29.000

Vatandaşlıktan çıkarılanlar: 14.000

Pasaport verilmeyenler: 388.000

Faaliyetten men edilen dernek: 23.700

Hakkında soruşturma açılan dernek :

Toplam 644 cezaevindeki hükümlü-tutuklu : 52.000 (1990’da kalanlar)

Toplam ölü (eceliyle): 229

Kuşkulu ölüm: 144

Açlık grevinde ölenler: 14

Kaçarken vurulanlar: 16

“Çatışma”da öldürülenler: 74

Doğal ölüm raporu verilenler: 73

“İntihar” ettiği bildirilenler: 43

“Nedeni belirsiz” ölenler: 2

İşkence sonucu öldürülenler: 171

Açılan işkence soruşturma veya davası: 9.962 (1982-1988 arası)

İşkence yaptıkları suçlamasıyla yargılanan güvenlik görevlisi : 544

1981 yılı Nisan-Mayıs aylarında ödüllendirilen güvenlik görevlisi: 1.002

1402 Sıkıyönetim yasasına göre yapılan işlem : 18.525

Hakkında işlem yapılan memur: 7.245

Hakkında işlem yapılan öğretmen: 3.854

Hakkında işlem yapılan güvenlik görevlisi: 988

Hakkında işlem yapılan din görevlisi: 266

Hakkında işlem yapılan öğretim görevlisi: 120

Hakkında işlem yapılan mülki amir: 35

Hakkında işlem yapılan hakim-savcı: 47

Bölge dışına sürülenler: 7.233

Görevlerine son verilenler: 4.891

Cezaevlerindeki gazetecilerin aldığı ceza toplamı: 3.315 yıl 3 ay

İstanbul gazetelerinin yayın yapamadığı gün sayısı: 300 gün

Gazetecilere istenilen hapis cezası: 4.000 yıl

Cezaevlerindeki gazeteciler: 31

Polisçe aranan gıyabi tutuklu gazeteciler: 13

Silahlı saldırıda öldürülen gazeteciler: 3

Yalnızca 1989’da 16 günlük gazeteye açılan dava: 394

Tazminat davalarının sayısı:211

İstenilen tazminat miktarı: 12 milyar 848 milyon

Yakılarak yok edilen gazete, dergi, kitap: 39 ton

Yok edilmek üzere depolarda bekleyen yayın: 40 ton

Basın özgürlüğünü kısıtlayan yasa sayısı: 151

Yasaklanan yayın sayısı: 927

Yasaklanan film sayısı: 927

Kağıt oranlarının artış oranı: 13

Haklarında idam cezası istenenler: 7.000

Ölüm cezası verilenler: 517

Askeri Yargıtay’ın onayladığı idam cezası: 124

Dosyası Meclis’te bulunan idam hükümlüsü: 259

İnfaz edilen idam cezası: 50

İnfaz edilen sol görüşlü idam mahkumu: 18

İnfaz edilen sağ görüşlü idam mahkumu: 8

İnfaz edilen yabancı ( Ermeni ): 1

İnfaz edilen adli suçlu: 23

1980 – 1985 yılları arasında…

22.912 kişiye 0-1 yıl ceza verildi

10.784 kişiye 1-5 yıl ceza verildi

6.186 kişiye 5-10 yıl ceza verildi

2.396 kişiye 10-20 yıl ceza verildi

939 kişiye 20 yılın üzerinde ceza verildi

630 kişiye müebbet hapis cezası verildi

420 kişiye ölüm cezası verildi

* Bu rakamlar Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığından temin edilmiştir. Ayrıca bu rakamlar 1990 TBMM açılışında adalet bakanlığının raporunda sunulmuştur. TBMM arşivlerinde mevcuttur. Hemen şunu da ekleyelim gerçek durumun rakamsal ifadesi çok daha yüksektir. Darbe ile birlikte kapatılan partiler , sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve yine tüm bu kuruluşların gözetime alınan, sorgulanan siyaset yasakları getirilen başkanları, yönetim kurulu üyeleri ile ilgili rakamlar eklenmemiş, başka bir çalışmaya bırakılmıştır. *2*

Av.A.Erdem Akyüz
12. OCAK. 2015

EN ÇOK ONLAR ÖVER, EN ÇOK ONLAR SÖVERLER

Bazı insanlar vardır. Bir kişi kuvvetli iken en çok onlar överler, kişi güçten düştüğü zaman, en önce ve en çok onlar söverler.Kenan Evren hayatta iken de ve güçten düştüğü zaman da bu insanları gördük. Biz her zaman olduğumuz yerde bulunmaya devam edeceğiz.

12.Ocak.2015 tarihinde yayınlanan bir yazımı sunuyorum.

KENAN EVREN

İçinde bulunduğumuz yıl itibariyle 98 yaşında olan Kenan Evren hakkında bir takım objektif bilgiler vererek, en azından insanlık borcumuzu ödemek istiyoruz. Bu yazı hakkında belki kendisinin veya yakınlarının da bilgisi olacaktır. Aynı zamanda bu değerlendirmeler günümüz siyaset ve yargı dünyası hakkında da düşünmeye yol açarak yararlı olacaktır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin 17. Genelkurmay Başkanı ve Türkiye’nin 7.Cumhurbaşkanı olan Ahmet Kenan Evren hakkında Ankara 10.Ağır Ceza Mahkemesi müebbet hapis cezası vererek orgenerallik rütbesinden er rütbesine düşürmüştür.

Kenan Evren 1974 yılında Orgeneral, 1978 yılında Genelkurmay Başkanı, olmuştur. Bu görevleri mahkeme kararıyla almamıştır.

Evren; darbe ile Cumhurbaşkanı olmamış, Anayasa’nın halkoyuna sunulup % 92 oy ile kabul edildiği 1982 tarihinde, halkoylaması ile Cumhurbaşkanı seçilmiştir.

Kendisine izafe edilen suç; dönemin Başbakan’ı Süleyman Demirel’e muhtıra vermek ve Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmektir.

İsnat edilen suçun işlendiği varsayılan 1980 ile yargılandığı tarih 2014 yılları arasında tam 34 senelik zamanaşımı nazara alınmamıştır. Ayrıca Anayasa’da yer alan dokunulmazlık ve sorumluluk ilkeleri eskiye yönelik olmak üzere değiştirilmiştir.

Darbe öncesi döneme ait hatırlanan şey; “insanların pencere önünde oturmamaları, dışarıdan gelecek serseri bir kurşunla hayatlarını kaybedecekleri” yönünde birbirlerini uyarmalarını gerektirecek kadar tehlike dolu bir toplum yaşantısının söz konusu olması idi.

Darbe ve yönetime el koyma döneminde; suçlu veya suçsuz insanların insanlık dışı uygulamalara uğramaları,eziyet ve işkence çekmeleri, bu fiilleri işleyenler yönünden gerçek ve vahim bir suçtur. Ama yukarıda yazıldığı üzere, yargılama ve suçlama bu konuların dışında idi ve bu suçları işleyenleri kapsamamıştır.

O dönemde bu suçlara göz yuman, ses çıkarmayan ve hatta alkışlayanlar; bu dönemde de benzeri uygulamalara ses çıkarmamakta ve alkışlamaktadırlar.

O dönemde yapılan bu haksızlıkları eleştirenler bizler, bu dönemde de yapılan yanlışları eleştirmekteyiz. İki kesim arasındaki bu büyük fark, hiçbir şey değişmeksizin devam etmektedir.

Bu gün yapılan haksızlıkları görmeyen ve alkışlayanlar, yarın devran değiştiğinde bindikleri gemiyi ilk terk edenler ve yandaşlarını ilk suçlayanlar olacaklardır.

Biz gene bulunduğumuz yerde olacağız. *3*

Av.A.Erdem Akyüz, 12. OCAK. 2015
erdemak@gmail.com

This entry was posted in DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, FAŞİZM, SİYASİ TARİH, TSK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *