TİTRERİM MÜCRİM GİBİ *** ““Beştepe’nin Bağları da / Büklüm- Büklüm yolları.Bilezikleri nerden aldın da / Kaldıramıyon kolları!”“Silivri’nin Kampüsü de / Kıvrım- Kıvrım yolları,Ne zaman cebin doldu da / tutamıyon donları!”

17 Nisan 2015
Rifat Serdaroğlu

TİTRERİM MÜCRİM GİBİ

Sultan Hazretleri, öğle yemeğinde “Milli içki” dediği ayranı fazla kaçırmıştı! Gürültülü bir şekilde geğirince, masada bulunan konuk Belediye Başkanları ; “Var mı dünyada böyle güçlü geğiren? Aslan kükremesi gibi mübarek” diyerek alkışlamaya başladılar!

Sultan; “Ulan bunlar da amma abarttılar yahu. G.tünün kılı olayım, diyenini görmüştüm ama böylesini duymamıştım! Yellensem, burunlarını bir yerime sokacaklar yahu” diye düşündü…

Tam o sırada, “Saray Fasıl Heyeti” güftesi İhsan Raif Hanıma, bestesi Kemanî Serkis Efendiye ait Nihavend bir esere giriş yapıyordu;

“Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben halime,
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime.”

Şarkının sözlerini dikkatle dinleyen Sultan Hazretleri, kendi kendine konuşmaya başlar;

“Ulan tesadüfe bak yahu! Sanki bu şarkı tam da bizim için yazılmış!
Şu masanın etrafında oturan bizler, eğer gerçekten demokratik rejimin tüm kural ve kurumlarıyla işlediği, yargı- idari denetimin korkusuzca yapıldığı, kamuoyunun demokrasiyi sahiplenme bilincinin yüksek olduğu bir ülkede olsak,bu toplantıyı garanti kumbarada (Cezaevi) yapıyor olurduk!

Deniz Feneri e.V olayında, 17/25 olaylarında, haram havuzu oluşturup yandaş medya oluşturma olaylarında, kupon arazi tezgâhında, imar cambazlıklarında her şey o kadar açık ve belli idi ki! Görmemek için kör olmak lazımdı. Millet görmedi, Yargı duymadı iyi mi?

‘Çalıyor ama çalışıyor ve çalıyorsa bana ne kardeşim, benden mi çalıyor? Çalmayan mı var be’ anlayışlarını, zaman içinde iyi ki topluma yerleştirmişiz yahu. Şimdilik yırttık…”

O sırada, Saray Fasıl Heyeti olanca coşkusuyla şarkının devamını söylüyordu;

“Perde-i zulmet çekilmiş korkarım ikbalime,
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime…”

Sultan Hazretleri yine dalıp gitmişti;
“Ulan mücrim demek, suçlu demek değil miydi? Hay Allah yahu!  Bundan sonra işim çok zor. Çoğunluğu ele geçirip, Apo ile yaptığım anlaşma gereği, “Baş Serok” olamazsam, işim gerçekten çok zor! Sıradan bir Yargıç dahi, hakkımda yazılan kitapları okusa, beni çıkmamak üzere kumbaraya koyar!

Üstüne üstlük, ekonomi de patlamaya başladı. Bir yeri tıkıyoruz, öteden yine patlıyor! Üzerinden altı sıfırı attık diye övündüğümüz TL bile, üç ayda dolar karşısında %17 değer kaybetti. Ne varsa sattık, savdık. Borçlanmaksa gırtlağa kadar borca battık. Duble yollar ise kocakarı suratı gibi delik deşik oldu. Fakirlik aldı yürüdü. İşsizlik, rakamları ne kadar çarpıtsak da rekor kırarak %11,3 oldu. Gençlerde işsizlik %20’ yi geçti.

Yerime bıraktığım adam iyice kof çıktı. Milleti peşine takıp sürükleyeceğine, sürüyü dağıttı be! Ulan bu millet bize niçin oy veriyor, ben bile anlamadım. Üff, çok sıkıldım yahu!” dedi.”

Ayağa fırladığı gibi mikrofonu kaptı ve bağırdı; “Kesin ulan bu ağlamaklı şarkıyı. Ankara’nın bağlarını çalın. Siz çalın, ben de çalayım! Pardon, ağız alışkanlığı işte, ben söyleyeyim…”

“Beştepe’nin Bağları da / Büklüm- Büklüm yolları.
Bilezikleri nerden aldın da / Kaldıramıyon kolları!”

“Silivri’nin Kampüsü de / Kıvrım- Kıvrım yolları,
Ne zaman cebin doldu da / tutamıyon donları!”

Haydee, Paralel paralel paralelli, Taralel taralel taralelli!
Tutmayın beni ulan, var mı dünyada benden büyük, ha var mı?
Ohh, altmış-yetmiş-seksen-doksan…

Sağlık ve başarı dileklerimle

This entry was posted in Gundem, Haber, Politika ve Gundem, Rifat SERDAROĞLU yazıları, YOLSUZLUKLAR. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *