Ermeni Soykırım iddiaları hukuk dışıdır-2
Halûk DURAL
Talât Paşa Komitesi Üyesi
Millî Merkez Genel Sekreteri
14.04.2015
Çeşitli ülke parlamentolarında alınan “Ermeni soykırımını tanıyan” kararların hiçbiri, bu kararlarını uluslararası hukuk açısından geçerli olan bir gerekçeye bağlanamamıştır. Çünkü uluslararası hukukta “Ermeni soykırımı” diye bir olayı kabul edebilecek bir zemin bulunmamaktadır. Konu ile ilgili olarak daha önce yayınlanmış olan makalelerimizde birçok kez açıklanıp, vurgulandığı üzere Ermeni soykırım iddiaları konusunda, Türkiye’nin en güçlü olduğu uluslararası hukuk platformu, Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanarak 9 Aralık 1948 tarihli 260/A sayılı Genel Kurul kararıyla onaylanıp, üye devletlerin imza, kabul veya katılımına açılan ve 12 Ocak 1951 tarihinde anılan sözleşmenin 13. maddesine uygun şekilde yürürlüğe giren “Uluslararası Soykırım Suçlarını Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi”dir[ ]. Bu Sözleşme, BM Ceza yasası niteliğinde olup, tüm üye ülkeler için bağlayıcıdır ve geçen zaman içinde her ülkenin iç hukukuna dahil edildiğinden artık değiştirilmesi veya yürürlükten kaldırılması imkânsızdır. Bu nedenle “soykırım” suçları konusunda en sağlam hukukî zemindir.
Bu sağlam hukukî gerçeklik karşısında, yurtiçi ve dışında Ermeni soykırımı yalanını savunanlar bu sefer, 1915’de yapılan Ermeni Tehcirinin bir soykırım suçu olduğunun propagandasına sarılmaktadırlar. Uluslararası Soykırım Suçlarını Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi’nin 2. Maddesine[ ] göre tanımlanmış olan beş (5) adet soykırım suçu arasında “tehcir” (İngilizce: deportation) diye bir suç olmadığı halde, Osmanlı’nın ardılı olan Türk Devletini ve Türkleri, Osmanlı Devleti tarafından 1915 yılında yapılan tehcirin bir soykırım suçu olduğu bahanesiyle “soykırımcı” olarak suçlamaya yeltenmektedirler.
Uluslararası hukukta tehcir
1- İkinci Dünya Harbi sonrasında savaş suçlusu Almanların yargılanması için müttefik ülkeler arasında imzalanan 8 Ağustos 1945 tarihli Londra Anlaşmasına ekli Uluslararası Askeri Mahkeme Statüsü’nün 6. Maddesi[ ]; barışa karşı işlenen suçların (a fıkrası), savaş suçlarının (b fıkrası), insanlığa karşı işlenen suçların (c fıkrası) cezalandırılmasını öngörmektedir. Bu (c) fıkrasında tehcir, suçlar arasında sayılmaktadır:
Madde 6
“İzleyen eylemler veya içlerinden herhangi biri, Mahkemenin yargısına tabi suçlardır ve bireysel yükümlülükten doğarlar.”
c) İnsanlığa “karşı suçlar”: Savaştan önce veya savaş süresince, bu Mahkeme’nin yetkisi kapsamına giren bir suçun akabinde veya bu suçla bağlantılı olarak gerçekleştirilmiş olan, iç hukukta suç teşkil etsin veya etmesin öldürme, imha, köleleştirme, tehcir veya diğer herhangi bir insanlık dışı fiil ve bütün sivil halklara karşı siyasi, ırksal ya da dini nedenlerden dolayı yapılan zulümler.”
2- 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Konvansiyonu’nun (IV. Konvansiyon) 49. Maddesi[ ] birinci fıkrasında işgal altındaki topraklarda koruma altına alınmış kişilerin tehcirini yasaklamış olsa da, ikinci fıkrasında zorunlu askerî sebeplerin zuhurunda, tehcire belli koşullarla izin vermektedir:
“Madde 49.
Koruma altındaki şahıslar dahil olmak üzere, bireylerin veya toplulukların işgal edilen topraklardan, İşgal Kuvvetlerince işgal altında olan veya olmayan başka ülkelerin topraklarına zorunlu göç ettirilmesi veya sınır dışı edilmeleri, her ne maksatla olursa olsun yasaktır.
Bununla beraber, nüfusun güvenliğini sağlamak amacıyla veya zorunlu askeri sebepler gereğince İşgal Kuvvetleri, bir bölgenin kısmen veya tamamen boşaltılması (tahliyesi) işini üstlenebilir. Maddî önemli sebeplerle kaçınılması mümkün olmayan durumlar haricinde, koruma altına alınmış kişilerin işgal bölgesinin sınırları dışına nakledilmesi ise bu tür bölge boşaltmalarının (bölgesel tahliyelerin) kapsamına alınamaz. Bu şekilde boşaltılan bölgelerdeki tehdit veya tehlike ortadan kalkar kalkmaz, tahliye edilen kişiler o bölgedeki evlerine geri yerleştirilir.”
3- Yukarıdaki sayılan 1. ve 2. şıklarda belirtilen tehcir yasağı savaşan devletlerle ilgili kısıtlama ve yasaklamalar getirmektedir. Buna karşın 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Konvansiyonu’na ek olarak düzenlenen 8 Haziran 1977 tarihli “Uluslararası olmayan Silahlı Çatışmaların Kurbanların Korunmasıyla ilgili Ek Protokol (Protokol II) 13. Maddesinin 3. Fıkrasında;
“Madde 13. Sivil nüfusun korunması
3. Sivillerin, düşmanlıkların olduğu zamanda doğrudan taraf olmadıklarında, bu bölümde sunulan korumadan yararlanabileceklerini” belirtmektedir.
Aynı Protokol-II, Sivillerin göçe zorlanması ile ilgili 17. Maddesinde ise;
“Madde 17. Sivillerin göçe zorlanması
1- Zorunlu askerî sebepler veya sivillerin güvenliğiyle ilgili olmadıkça, çatışmayla bağlantılı sebepler yüzünden sivil nüfusun tehciri emredilemez. Eğer bu yönlü karar alınacaksa, sivil nüfusun yeterli barınma, temizlik, sağlık, güvenlik ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanması için her türlü önlem alınmalıdır.” [ ]
diyerek, uluslararası olmayan çatışmalarda zorunlu askerî sebeplerle ve çatışmaya taraf olmayan sivil halkı güvenlik gerekçesiyle çatışma bölgesi dışına tehcir edilmesine izin vermektedir.
4- Ancak, 17 Temmuz 1998 tarihinde kabul edilen Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Roma Statüsünün 7/d maddesinde[ ] de tehcir insanlığa karşı suçlar arasında sayılmaktadır:
Madde 7: İnsanlığa karşı işlenen suçlar
İşbu Statünün amaçları bakımından, insanlığa karşı işlenen suçlar herhangi bir sivil halka karşı yaygın veya sistematik saldırıların bir parçası olan ve bilinçli şekilde işlenmiş aşağıdaki eylemler anlamına gelir:
d) tehcir veya nüfusun cebren nakli;
Ancak, UCM statüsünün 7. Maddesi ile “insanlığa karşı suçlar” arasında sayılan tehcirin suç sayılabilmesi, “herhangi bir sivil halka karşı yaygın veya sistematik saldırıların bir parçası olmak ve bilinçli şekilde yapılmış olma” şartına bağlanmış olup, tehcirin bir soykırım suçu olduğuna dair herhangi bir ilişki kurmamaktadır.
5- Uluslararası Adalet Divanının (UAD-Lahey) Bosna-Sırbistan kararının (International Court Of Justice, Application Of The Convention On The Prevention And Punishment Of The Crime Of Genocide (CroatiaV. Serbia), 3 February 2015, Judgment) 477. paragrafında, UAD’nın Bosna Hersek – Sırbistan/Karadağ davasında 2007 tarihinde verdiği karara atıf yapılmaktadır.
477. Bir topluluğun zorla tehcir edildiği, kanıtlanmış olsa bile, tek başına soykırımın öldürme fiilini (actus reus’u) oluşturmaz.
“Sözleşme kapsamında etnik temizliğin bir tür soykırım kabul edilebilmesi, ancak sözleşmenin II. maddesi tarif ettiği suç kategorilerden biriyle örtüşmesi veya bir parçasını oluşturması durumunda söz konusu olabilir. Ne bir bölgenin, siyasi tercih gereği, etnik olarak homojen hale getirilmesi niyeti, ne de niyetin gerçekleştirilmesi sırasında yapılacak operasyonlar soykırımda olduğu gibi özel kasıt (as such=dolus specialis) sayılırlar.”
“. . . bir topluluğun, zor kullanarak dahi olsa, sınır dışı edilmesi veya tehcir edilmesi, o topluluğun tahrip edilmesi anlamında olması gerekmez.”
“. . . Eğer topluluğun bölgeden uzaklaştırılmasından ziyade imhasının hedeflendiği özel kasıtla (dolus specialis) yapılan bu hareketler sırasında, Sözleşmenin (1948 tarihli Soykırım Suçlarını Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi) II. Maddesinin (c) bendine aykırı olarak, bilerek ve isteyerek, topluluğun kısmen veya tamamen fiziksel tahribine yol açacağı düşünülen yaşam koşullarına muhatap bırakılması durumunda, etnik temizlik olarak tarif edilebilecek hareketlerin soykırım suçu oluşturmayacağı anlamına gelmez.” [ ]
Diğer bir deyişle, Uluslararası Adalet Divanı bir bölgede etnik temizlik amaçlı zorla göç ettirme yapıldığında, eğer göç ettirilen gurubu tamamen veya kısmen yok etmek için özel bir kasıt (as such=dolus specialis) yok ise, tehcir soykırım olarak tanımlanamaz.
6- Birinci Dünya Harbi sırasında Ermenilerin isyan ettikleri 1915 yılında yürürlükte olan, 6 Temmuz 1906 tarihli Orduların Savaş Meydanındaki Hasta ve Yaralılarının Şartlarını İyileştirme Sözleşmesi isimli II. Cenevre Konvansiyonunda[ ] tehcirle alâkalı hiçbir husus yoktur.
7- Buraya kadar saydığımız “soykırım” ve “tehcir” ile ilgili uluslararası sözleşmeler ve kurulmuş olan Nürnberg mahkemesi ve Uluslararası Ceza Mahkemesi ile ilgili sözleşmelerin hepsi 1945 yılından sonra ortaya çıkmışlardır. Bu sözleşmelerle oluşan uluslararası soykırım hukukunu, 27 Ocak 1980 tarihinde yürürlüğe giren, 23 Mayıs 1969 tarihli Viyana Anlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’nin (Vienna Convention On The Law Of Treaties) 28. Maddesine göre “Sözleşmelerin (devletler arasındaki ikili veya çok taraflı antlaşmaların-H. Dural), tersine bir hüküm bulunmadıkça, o Sözleşme yürürlüğe girdiği tarihten önce vuku bulan eylemlere veya Sözleşme yürürlüğe girmeden önce sona ermiş durumlara UYGULANAMAZ”, hükmüne göre geçmişe yönelik olarak işletmek mümkün değildir.
Sonuç olarak;
Emperyalist bir yalan olan Ermeni soykırımı iddiaları karşısında, 1948 tarihli Soykırım Suçlarını Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi, Türkiye ve Türk vatandaşları açısından en sağlam uluslararası hukuk platformudur. Yukarıda açıkladığımız çeşitli uluslararası sözleşmeler ve mahkeme kararlarından da görüleceği üzere “Tehcir”in soykırım suçu olduğu yönündeki iddiaların hepsi, aynen sözde Ermeni soykırımı iddiaları gibi emperyalist bir YALANDIR.
[ ]: – Haluk Dural, http://www.guncelmeydan.com/pano/sozde-ermeni-soykirim-iddialari-ve-uluslararasi-hukuk-haluk-dural-t30405.html#p150193
– Haluk Dural facebook sayfası, https://www.facebook.com/notes/1572217376366356/
[ ]: “Bir ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel grubun tümünü veya bir kısmını, sırf o gruba mensup bulundukları için (İngilizce: as such) yok etmek amacıyla;
– bir gruba mensup olanları öldürmek,
– gruba mensup olanlara ciddi bedenî veya aklî zararlar vermek,
– grubun tümünü veya bir kısmını bilfiil (fizikî olarak) yoketmek amacını güden yaşam koşullarını bilinçli olarak gruba zorla uygulamak,
– grup içinde doğumları önlemeye yönelik önlemleri dayatmak,
– grubun çocuklarını başka bir gruba zorla sevketmek.”
[ ]: LONDON AGREEMENT OF 8 AUGUST 1945, CHARTER OF THE INTERNATIONAL MILITARY TRIBUNAL, Art. 6./c: ‘Crimes against humanity.’ namely, murder, extermination, enslavement, deportation, and other inhumane acts committed against any civilian population, before or during the war, or persecutions on political, racial or religious grounds in execution of or in connection with any crime within the jurisdiction of the Tribunal, whetheror not in violation of the domestic law of the country where perpetrated. http://people.umass.edu/leg480/Readings/Packet480.doc
[ ]: CONVENTION (IV) RELATIVE TO THE PROTECTION OF CIVILIAN PERSONS IN TIME OF WAR GENEVA, 12 August 1949. Article-49, Individual or mass forcible transfers, as well as deportations of protected persons from occupied territory to the territory of the Occupying Power or to that of any other country, occupied or not, are prohibited, regardless of their motive.
Nevertheless, the Occupying Power may undertake total or partial evacuation of a given area if the security of the population or imperative military reasons so demand. Such evacuations may not involve the displacement of protected persons outside the bounds of the occupied territory except when for material reasons it is impossible to avoid such displacement. Persons thus evacuated shall be transferred back to their homes as soon as hostilities in the area in question have ceased.
[ ]: Protocol Additional to the Geneva Conventions of 12 August 1949, and relating to the Protection of Victims of Non-International Armed Conflicts (Protocol II), 8 June 1977.
Art. 13/3. Civilians shall enjoy the protection afforded by this part, unless and for such time as they take a direct part in hostilities.
Art. 17/1: The displacement of the civilian population shall not be ordered for reasons related to the conflict unless the security of the civilians involved or imperative military reasons so demand. Should such displacements have to be carried out, all possible measures shall be taken in order that the civilian population may be received undersatisfactory conditions of shelter, hygiene, health, safety and nutrition.
[ ]: Rome Statute of the International Criminal Court
Article 7 Crimes against humanity 1. For the purpose of this Statute, ‘crime against humanity’ means any of the following acts when committed as part of a wide spread or systematic attack directed against any civilian population, with knowledge of the attack:
(a) Murder; (b) Extermination; (c) Enslavement;
(d) Deportation or forcible transfer of population;
(e) – (k)
[ ]: International Court Of Justice, Application Of The Convention On The Prevention And Punishment Of The Crime Of Genocide CroatiaV. Serbia, 3 February 2015, Judgment.
Paragraph 477. The only question facing the Court is whether genocide was committed during Operation “Storm”. The forced displacement of a population, even if proved, would not in itself constitute the actus reus of genocide.
As the Court stated in its 2007 Judgment in theBosnia and Herzegovina v. Serbia and Montenegro case,
“[ethnic cleansing] can only be a form of genocide within the meaning of the Convention, if it corresponds to or falls within one of the categories of acts prohibited by Article II of the Convention. Neither the intent, as a matter of policy, to render an area ‘ethnically homogeneous’, nor the operations that may be carried out to implement such policy, can as such be designated as genocide
. . . [the] deportation or displacement of the members of a group, even if effected by force, is not necessarily
Equivalent to destruction of that group
. . . This is not to say that acts described as ‘ethnic cleansing’ may never constitute genocide, if they are such as to be characterized as, for example, ‘deliberately inflicting on the group conditions of life calculated to bring about its physical destruction in whole or in part’, contrary to Article II, paragraph (c), of the Convention, provided such action is carried out with the necessary specific intent (dolus specialis), that is to say with a view to the destruction of the group, as distinct from its removal from the region.” (Application of The Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide (Bosnia and Herzegovina v. Serbia and Montenegro), Judgment, I.C.J. Reports 2007 (I), p. 123, para. 190; emphasis in the original.)
[ ]: Convention for the Amelioration of the Condition of the Wounded and Sick in Armies in the Field. Geneva, 6 July 1906. https://www.icrc.org/applic/ihl/ihl.nsf/INTRO/180?OpenDocument