15 Nisan 2015
Rifat Serdaroğlu
DAĞDA/ŞEHİRDE EŞKIYA
Ülkeyi yönetenler doğruluktan sapıp harama düşerlerse, paranın, gücün ve korkunun esiri olurlarsa ülke “Hukuk Devleti” olmaktan çıkar. O andan itibaren kim güçlüyse, kimin elinde silah varsa, kimin dayısı varsa ülkede onun hükmü geçer.
Bunlar dağda ise dağ eşkıyalarının, şehirde ise şehir eşkıyalarının etkinliği başlar. Vatandaş derdini polisle-mahkeme ile yani devlet organları ile değil, illegal yapılarla, mafya ile çetelerle, terör örgütleri ile görmeye başlar.Olan, namusuyla yaşamaya çalışan, kazanan, üreten, vergisini veren vatandaşlara olur.
Ülke yönetiminde etkinliğini- yetkinliğini eşkıyaya kaptıran hükümet yalan ile haram para ve satılık kalemlerle donatılmış medya gücüyle halktan bu gerçeği saklamaya çalışır.Fakat öyle bir zaman gelir ki, gerçekleri halktan saklamak mümkün olmaz.
Bu hafta iki olay yaşadık. Bu iki acı olay, örneğin Amerika’da veya Almanya’da olsa, ortada ne hükümetler kalırdı, ne de görevini yapmayan bürokratlar! Beraberce bakalım mı?
-Ağrı-Diyadin- Yukarı Tütek Köyünde 11 Nisan’da “Fidan Dikme Şenliği” yapılıyor. Roketatar-Otomatik uzun namlulu-Ağır Silahlarla donatılmış PKK militanları orada ellerini kollarını sallayarak, propaganda yapıyorlar. Yıllardır o yaylada dolaşan PKK’lı katilleri görmeyen “göz yuman” hükümet, Jandarmayı bölgeye gönderiyor. PKK’lı katiler, Türk Askerine “Sizin ne işiniz var, burası bizim, defolun” diyorlar ve Türk Askerine ateş açıyorlar, bir Uzman Çavuşu şehit edip, dört askerimizi yaralıyorlar! Türk Askeri, şehit ve yaralılarını alıp bölgeyi PKK’ya terk ediyor…
-İstanbul’da bir yardımlaşma derneğini (nasıl bir yardım derneğiyse!) saat 21.00 de ellerinde uzun namlulu ve ağır silahlar bulunan bir grup basıyor.Dernek binasına ateş ediliyor. Binadan da karşılık veriliyor. Olayda yüzlerce mermi kullanılıyor. 2 kişi öldürülüyor, 5 kişi yaralanıyor.Gruplar, hastanede de çatışmaya devam ediyorlar…
Bu iki vahşet, bir filmden alınmış olaylar değildir. AKP’nin bugün ülkemizi getirdiği “Yeni Türkiye’de” yaşanan günlük olaylardandır! Türkiye’de artık, devlet egemenliği-hukuk devleti-can güvenliği kalmamıştır. Vardır diyenin, alnını karışlarım…
AKP bunları bilerek yaptı.
İmralı’daki Öcalan-Kandildeki çıyanlar-Avrupa’daki PKK uyuşturucu baronları ile yaptığı görüşmeler ve anlaşmalar ile Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde sokak hâkimiyetini, bilerek ve planlayarak PKK ‘ya devretti.
Özel Paşa ile mutabakata vararak Askeri kışlasına, Polisi de karakola kapattı. Meydan ve vatandaş eşkıyanın insafına bırakıldı! Vizeleri kaldırıyoruz, itibarımız artıyor yalanıyla sınırlarımızı açtılar. Güneydoğu sınırımız aynen Peşaver’e dönüştürüldü. Kafa kesen dinci örgüt militanları serbestçe ülkeye girdiler şehirlerimizi silah deposu haline getirdiler! Ortadoğu’da-Kafkaslar’da-İran’da ne kadar it-uğursuz-katil-terörist-kaçak varsa Türkiye’ye girdiler. Kendi vatanları için savaşmaktan korkup kaçan iki milyondan fazla korkak Suriyeli de cabası!
Soru şudur;
Türk Vatandaşlarını kim koruyacak? Türk Milleti, devletine nasıl güvenecek?
Eyy Türk Milleti;
Lütfen anla artık! 7 Haziran seçimi senin için, çocuklarınızın geleceği için hayati öneme sahiptir.Türkiye’yi, PKK katillerine ve dinci terör örgütlerinin katillerinin eline bırakan AKP’ ye de, Bölücü PKK Narko-Terör örgütünün siyasi temsilcisi olduğunu açıkça söyleyen HDP’ye de oy vermeyin, verdirmeyin. Oylarınızı küçük partilere verip bölmeyin. Sandığa gidin, akraba-dost-komşularınızı da sandığa götürün.
Ya CHP’ye, ya MHP’ye oy verin.
Güzel bir deyiş var; “Gençlik sel, yaşlılık göl gibidir.” Bunları yılların tecrübesi, siyasetten hiçbir beklentisi kalmayan, göle ulaşmış biri olarak yazıyorum.
Bu iki partiye gönül kırıklığı olanlar, eksik bulanlar, kenarda duranlar, lütfen bu duygularınızın üzerini “Vatan Sevgisi” ile örtün. Siyaset mümkün olanı yapabilme sanatıdır. Siyasette mucize yoktur. Her şey adım-adım yapılır.
İlk ve öncelikli işimiz, AKP ve HDP’den kurtulmaktır. CHP ve MHP başarılı olursa, bizden mutlusu olamaz. Başaramazlarsa, 7 Haziran’dan sonra Türk Milleti kendi partisini kurar ve sırtındaki sülüklerin tümünü söker atar…
Ben lafımı söyler, orta yere bırakırım. Alan alır, almayan kendi bilir…
Not; Hüsmen Aga sorar!
Haberin var mı be Başbakan Davutoğlu!
Ne oluyor bu dolara be ya? Kim kaktırıyor bunu yukarıya? Sorsana abicigine be ya! O da sorsun Jöleli kızancığa!
Sağlık ve başarı dileklerimle