DOĞA-ÇEVRE-EKOLOJİ – YOLSUZLUK *** KANAL İSTANBUL PROJESİ VE RANT * OLASI ÇEVRE FELAKETLERİ

Değerli okur ,

Konu çok büyük rant barındıran ve eli projeye dokunacak herkesi karun yapabilecek potansiyel taşıyan KANAL İSTANBUL PROJESİDİR.. Değerli kalem dostum Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR’ın duyarlılıkla kaleme aldığı ikinci boğaz projesinin çevre etkilerini irdeleyen yazısına katkıda bulunmak amacıyla konuya rant yönünden dikkat çekmek için bazı eklemelerde bulundum.

EKONOMİK TETİKÇİLER

Bizler küçük özel bir kulübüz. Dünya ülkelerinin milyarlarını dolandırmak için iyi çok iyi para alırız. İşinin önemli bir bölümü dünya liderlerini Amerikanın ticari çıkarlarını kollayan geniş bir şebekenin bir parçası olmaya ikna etmek olacak. Sonuçta bu liderler öyle bir borç batağına saplanırlar ki Amerikanın sadık köleleri olurlar.

Böylece siyasi ekonomik ve askeri gereksinimlerimizi istediğimiz zaman istediğimiz şekilde karşılarlar. Buna karşılık kendi halklarına teknoparklar santraller havaalanları getirdikleri için siyasi konumları güçlenir. Bu arada Amerikan mühendislik ve müteahhitlik firmaları da iyice zenginleşir.

‘Ekonomik tetikçiler (ET’ler) , yerküre üzerindeki ülkeleri trilyonlarca dolar dolandıran yüksek ücretli profesyonellerdir. Dünya Bankası, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) ve diğer yabancı ‘yardım’ kuruluşlarından büyük şirketlerin kasalarına ve gezegenimizin tabii kaynaklarını kontrol eden birkaç varlıklı ailenin ceplerine para aktarırlar.

Kullandıkları araçlar arasında sahte finansal raporlar, hileli seçimler, rüşvet, zorbalık, seks ve cinayet bulunmaktadır. Oynadıkları oyun imparatorluklar kadar eski olmasına rağmen, günümüzdeki küreselleşme sürecinde yeni ve korkutucu bir boyuta ulaşmıştır…

Üçüncü Dünya’nın borcu 2,5 trilyon dolara yükselirken, bu borcun faizi 2004 itibarıyla senede 375 milyar dolar. Bu ülkelerin ödedikleri faiz, tüm 3. Dünya’nın ve gelişmekte olan ülkelerin aldıkları yardımdan iki kat daha fazla

Ekonomik tetikçiler, yerküre üzerinde ülkeleri trilyonlarca dolar borçlandıran yüksek ücretli profesyonellerdir… Hiçbir zaman ödeyemeyecekleri borçların altına girmelerine yardımcı olmak, aslında ülkelere iyilik yaptıklarını bilimsel olarak ispat ettikleri araçlardır…’ 

John Perkins / Ekonomik tetikçi

KANAL İSTANBUL PROJESİNİN MALİYETİ KONUSU

Kanal İstanbul projesiyle ilgili çok önemli bir haber gazetelerde yer almadı. Bu haberi yazı girişinde paylaşmam gerek ;

CUMHURBAŞKANININ OĞLU OLMAK BİLAL ERDOĞAN’IN  YABANCI DEVLET ADAMLARIYLA GÖRÜŞMESİNE YETERLİ MİDİR ?

Haber şöyle ;

Cuma, 27 Şubat 2015
HaberSol.Org

Suç duyurusu: Bilal Erdoğan ve Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin neden görüştüğü ortaya çıktı

Daha önce basına yansıyan Bilal Erdoğan ile Japonya Başbakanı Şinzo Abe görüşmesinin nedenine ilişkin ilginç bir iddia ortaya çıktı. Halk TV’de Ayşenur Aslan’ın Medya Mahallesi programına katılan Gerçek Gündem Genel Yayın Yönetmeni ve CHP İstanbul 1. Bölge ön seçim adayı Barış Yarkadaş cumhuriyet savcıların çağrı yaparak suç duyurusunda bulundu.

Yarkadaş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın 4 Şubat günü Japonya Başbakanı Şinzo Abe ile görüştüğünü belirtirken, “Bilal Erdoğan Japonya Başbakanı ile Kanal İstanbul konusunda görüştü. Kanal İstanbul’u Japonlar yapacak” dedi.

“Buradan cumhuriyet savcılarına suç duyurusunda bulunuyorum, CHP milletvekillerine çağrıda bulunuyorum” diyen Yarkadaş, “Türkiye Cumhuriyeti’nde ihalesiz iş vermek suçtur” ifadelerini kullandı.

“Kanal İstanbul’u Japonlar yapacak” diyen Yarkadaş, “Japonya Başbakanı ve Merkez Bankası Başkanı Temmuz ayında İstanbul’a gelecek ve Merkez Bankalarının bağımsız olmaması gerektiği başkana bağlı olması gerektiğini açıklayacak” diye konuştu. *1*

Değerli okur ,

Bilal Erdoğan’ın Japonya başbakanı ile görüşmesinin 3 dakika sürdüğü söyleniyor .

SORUDUR ; Bilal Erdoğan yabancı bir ülkenin başbakanı ile hangi sıfatla görüşmüştür ? Bu görüşmenin amacı nedir ? Görüşmede kanal İstanbul projesi karşılığı ölmüş olan  Suudi kral Abdullah’ın sahibi olduğu Sevda tepesini imara açmak karşılığı olduğu iddia edilen 100 milyon dolar benzeri bir paranın Japonya’dan Bilal Erdoğan’ın vakfı Türgev’e  bağışı söz konusu mudur ?

Bu büyük projenin maliyetini araştırdım. Basında farklı rakamlar konu olmuş. Maliyetin 10 milyar dolar üzerinde olacağı belirtiliyor. Habertürk ise maliyetin 20 milyar USD civarında olacağını yazmış. Gelin görün ki başlangıçta 500-600 milyon dolar bedel biçilen Kaç-Ak Sarayın maliyeti 5 milyar TL’yi geçeceği , hatta 10 milyar dolara varabileceği konuşuluyorsa Kanal İstanbul projesinin maliyetinin 100 milyar TL’ye erişebileceği öngörülmelidir. Önceden arazi alarak gizli rant sağlayanların dışında 17/25 Aralık yolsuzlukları düşünüldüğünde bu projeye  el verenlerin de akıl almaz büyüklükte paranın hortumlama yoluyla daha da zenginleşeceklerini ve Devlet hazinesinin daha da tarumar edileceği bir varsayım değildir.

ERDOĞAN’IN ÇILGIN RANT PROJESİ

CNN’nin haberine göre ise ; “Başbakan Erdoğan, İstanbul ile ilgili beklenen ‘çılgın proje’yi açıkladı; ‘Kanal İstanbul’ adıyla İstanbul’a ikinci boğaz geçişi açılacağını söyledi. Erdoğan, Karadeniz ile Marmara Denizi arasında 45-50 km uzunluğundaki projenin yerini ve maliyetini gizli tuttu. ” Unutmayın ki TOKİ da Kaç-Ak Sarayın da maliyetini Ekonomiyi olumsuz etkiler gerekçesiyle açıklamamıştı !!!

Özetle maliyeti belli olmayan bir proje. Bu hafta Ankara mimarlar Odasının yaptığı çalışmalara göre KAÇ-AK SARAYIN maliyetinin 5 milyar TL civarında olacağı öngörülüyor. ( bakınız https://nacikaptan.com/?p=16936 ) Bir sarayın maliyeti bu rakamlara çıkarsa varın siz 50 km uzunluğunda bir kanalın hafriyatı , hafriyatın taşınması , kamulaştırmalar , çevre yolları , köprüler , alt yapı ve daha birçok konunun maliyetini hesap edin. Tüm bunların dışında bilim adamlarının böylesi uçuk bir projenin  çevrede yapacağını öngördükleri yıkımı hesaba katın.

RANT

Halk Tv’de söyleşi yapan AKP’nin kurucularından olup da yolsuzlukları gördükten sonra  AKP’den istifa eden eski bakan Latif Şener şöyle dedi ;

” AKP iktidarı rant sağlayamayacağı hiç bir işi yapmaz bir metre yol bile yapmaz “

Bu lafa mim koy değerli okur. AKP’nin temelinden gelen bir bakan bunu söyledi.  AKP iktidarının  istihdam sağlayan hiç bir yatırımı, fabrikası , tesisi yoktur. yapılanlar sadece Duble yol ve AVM’dir . Bu nedenle üretim ve istihdam gerilemiş ve işsizlik artarken yolsuzluk ve rant da buna koşut olarak  artmıştır.

Örnek mi istersiniz ;

* ÜÇÜNCÜ KÖPRÜ GÜZERGAH RANTI

Proje daha açıklanmadan güzergahta bulunan köylere giden kişiler büyük miktarda arazi satın almaya başladılar. Projeden haberli kişiler adına taşaron alımlar yapan bu kişilerden başka Economist Dergisi şöyle yazdı ;

ARSA FİYATLARI YÜZDE YÜZ ARTTI.
Ekonomist Dergisi’nin belirttiği bu güzergah üzerinde yer alan arazilerin, spekülatörler tarafından hızla toplanmaya başlandığı ifade ediliyor. Özellikle Çatalca bölgesine yoğun talep olmasının nedenleri arasında İstanbul’a yapılması düşünülen 3. havalimanı için Silivri ile Çatalca’nın da adının geçmesi, bölgenin değerini artırıyor.

Çatalca, Yassıören, Boyalık köylerindeki emlak ve arsa ofisi yetkilileri ile görüşen Ekonomist Dergisi ekibi, son bir yılda metrekare fiyatlarının yüzde yüz arttığı açıkladı.

Boyalık Köyü Muhtarı İbrahim Kula’nın Ekonomist Dergisi’ne yaptığı açıklamaya göre; Boyalık Köyü’nde Azerbaycan Eski Devlet Başkanı Haydar Aliyev’in yeğeni Ali Haydar Aliyev 500 dönüm, Sabancı Holding YK Başkanı Sevil Sabancı 100 dönüm, İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince 110 dönüm, Alfa Menkul Kıymetler Genel Müdürü Aziz Karadeniz 150 dönüm arazi satın aldılar.

Görünen o ki; 3. Boğaz Köprüsü ihtimali bile yeni rant merkezleri yaratıyor ve muhtemel güzergahlar rantçıların yakın takibine çoktan alındı. Seçim sonuçları ile birlikte 3.köprünün de yeri-yurdu belli olacak.

3.Köprü ve havalanının ve yollarının yapımı için kesilen 2.5 milyon ağaç ve kurutulan 60 su kaynağı ise  paha biçilemeyecek değerde olup bunların maliyeti parayla ölçülemez.

* AKP ÜLKER’İ  NASIL UÇURDU * ALTIN VURUŞ !

Perşembe, 25 Temmuz 2013

ÜLKER Grubu 7 yl önce BÜYÜK ÖNGÖRÜ ile Üçüncü Havalimanı ve Üçüncü Köprü Bağlantı yollarının geçeceği güzergahta 3,6 Miyon m2 arazi almış.. Mayıs 2013′te TOKİ ile uzlaşarak istimlak edilen arazi yaklaşık 200 Milyon USD ‘a satıldı. Buyrun Hikayeye..

Akıllara ZARAR bir para

Başbakan Erdoğan’a ve ailesine yakınlığıyla bilinen Ülker Grubu, 7 yıl önce sanki içine doğmuşçasına Arnavutköy’ün kuş uçmaz kervan geçmez bölgesi Dursunköy’den tam 3 milyon 630 bin 821 metrekare arazi satın aldı.

Ancak o yıllarda köylülerden kelepire düşürülen arazilerinin başına şimdilerde adeta talih kuşu kondu. Çünkü Kuzey Marmara Otoyol Projesi kapsamındaki 3. Boğaz Köprüsü uzantı yolu bu arazinin tam ortasından geçti, İstanbul’a yapılacak 22 milyar dolarlık yeni havalimanı inşaatı da Ülker’in arazisinin hemen yakınında yapılmaya başlandı.

AKP Ülker’i Böyle Uçurdu

İstanbul’da yapımına başlanan 22 milyar euroluk 3. Havalimanı, en çok Ülker Grubu’nun yüzünü güldürdü.Ülker, 3. Havalimanı’nın kurulacağı alandan 2006′da büyük araziler kapattı ve TOKİ’ye sattı.ÜLKER gurubu, 2006 yılında, Arnavutköy’ün kuş uçmaz kervan geçmez bölgesi Dursunköy Karahalil Çiftliği mevkisinden tam 3 milyon 630 bin 821 metrekare (3,600 dönüm) arazi satın aldı.

Vurgunun planı 2006’da yapılmış

Ülker Grubu, 2006 yılında 3. havalimanının yapılacağı Arnavutköy bölgesinden tam 3 milyon 630 bin metrekare arazi satın aldı. Havalimanı inşaatı, hemen yanına yapılmaya başlayınca arazilerini 326 milyon bedelle TOKİ’ye devreden Ülker, milyarlarca dolarlık kazanç elde edecek. ( Bakınız https://nacikaptan.com/?p=6781 )

* 3.HAVALANI İHALESİNİ KİMLER KAZANDI

hurriyet.com.tr / EKONOMİ
3 Mayıs 2013

Üçüncü havalimanı ihalesine 22.1 milyar Euro

Üçüncü havalimanı ihalesini Limak-Cengiz-Mapa-Kolin-Kalyon OGG kazandı
İstanbul’a yapılacak 3’üncü havalimanı için düzenlenen ihaleyi 22 milyar 152 milyon euro artı KDV ile Limak-Cengiz-Mapa-Kolin-Kalyon OGG kazandı. Bu rakam açık ara Cumhuriyet tarihinin en büyük ihalesi olarak kayıtlara geçti. Ödenecek KDV de eklendiğinde toplam miktar 26 milyar 142 milyon euro oldu. Havalimanı inşaatı 1 yıl içinde başlayacak, 2018 yılının sonunda tamamlanacak.

Türkiye tarihinin en büyük ihalesi büyük bir rekabete sahne oldu. 1 saat 17 dakika süren ihaleyi 96 tur sonunda Limak-Cengiz-Mapa-Kolin-Kalyon OGG 22 milyar 152 milyon euro ile kazandı.

3. HAVA ALANI VE BOĞAZ KÖPRÜSÜ VE YOLLARINI YAPACAK OLAN ŞİRKETLER HAVUZ MEDYASINA  630 MİLYON DOLARI NEDEN VERDİ ???

Şubat 2014, Cumartesi

Yolsuzluk operasyonu kapsamında teknik takibe takılan bazı işadamlarının Sabah ve atv’nin Çalık Grubu’ndan devralınması için Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından görevlendirildikleri iddia edildi.

İnternete ve bazı gazetelere yansıyan konuşmalara göre Erdoğan, eski Ulaştırma ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’dan Sabah ve atv’nin satın alınması için bir grup işadamını yönlendirmesini istiyor. Yıldırım, işadamlarıyla toplantı yaparak kimin ne kadar para vereceğini tebliğ ediyor. Paraların toplanması görevini 3. havalimanı ihalesini kazanan işadamlarından Mehmet Cengiz ve Cemal Kalyoncu üstleniyor. Kalyoncu, Çalık Grubu’ndan medya kanallarını almak için Zirve Holding’i kuruyor. Cengiz de 450 milyon dolar topluyor. İşadamları görüşmelerde  hızlı tren, tünel, demiryolu, karayolu ve havalimanı gibi pek çok ihale için hükümetten söz aldıklarını belirtiyor.

Başbakan’ın talimatıyla işadamı Ahmet Çalık tarafından alındığı ileri sürülen Sabah ve atv grubunun, yine Erdoğan’ın talimatıyla hükümete yakın işadamlarına devredildiği iddia ediliyor. Sabah ve Takvim gazeteleriyle, a Haber ve atv kanallarının da yer aldığı Çalık Grubu’na ait medya kuruluşlarının, 17 Aralık operasyonunun hemen ardından 20 Aralık’ta Kalyon İnşaat’a ait Zirve AŞ’ye devredildiği anlaşıldı. Sabah ve atv’nin, Kalyon Grubu’na nasıl devredildiğine dair bilgiler ise internete tape olarak düştü. Yolsuzluk soruşturmaları kapsamında yapılan yasal dinlemelerden oluşan ses kayıtlarına ilişkin deşifre metinleri (tape), sosyal paylaşım ağlarından Twitter’da ‘Haramzadeler’ adını kullanan kullanıcı tarafından yayınladı.

Metinlerde yer alan iddialara göre; Başbakan Erdoğan Çamlıca Kısıklı’daki villasında, 21 Temmuz günü Cemal ve Ömer Faruk Kalyoncu ile görüştü. Bu görüşmede, Sabah ve atv’nin Kalyon Grubu’na devri kararı alındı. Sabah ve atv’nin Kalyon İnşaat’a devri için gereken kaynağın sağlanması için müteahhitlerin devreye sokulmasına karar verildi. Bu amaçla kamuoyunda İstanbul’un ‘Çılgın Projesi’ Kanal İstanbul’un en önemli ayağı olarak tanıtılan 3. havaalanının yapımını üstlenen müteahhitler Cengiz İnşaat, Limak İnşaat ve Kolin İnşaat, demiryolu projelerinde aldığı ihaleler ile tanınan Makyol İnşaat, IC İçtaş İnşaat ve Özaltın İnşaat gibi şirketlerden ortaya para koyması istendi. Buna ilişkin emri de Başbakan Erdoğan verdi.

Binali Yıldırım’ın ise işadamlarının ‘para koyma’ eylemini organize ederek para havuzu oluşturma işiyle görevlendirildiği, işadamlarıyla görüşmeleri Erdoğan’ın Rize’den hemşehrisi olan Mehmet Cengiz’in yaptığı, ayrıca Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da işi takip ettiği, bu amaçla Cengiz’le görüşmeler yaptığı da ileri sürüldü.  İddialara göre; Sabah-atv’yi kağıt üzerinde Kalyon Grubu’na ait Zirve Holding satın aldı.

Zirve Holding, 23 Ağustos 2013’te kurulmuş. Sermayesi de 380 milyon lira. Kalyon’un gücünün Çalık’a 1,1 milyar dolara satılan Sabah-atv’yi almaya yetmediği için havuz oluşturma yöntemiyle AK Parti döneminin öne çıkan müteahhitleri devreye sokuldu. Yolsuzluk operasyonu olunca 20 Aralık’ta iki medya kuruluşu apar topar Zirve’ye devredildi.

2 AYDA 630 MİLYON DOLAR TOPLANIYOR

Başbakan’ın talimatıyla işadamlarını toplayan Binali Yıldırım’ın medya grubunun Kalyoncu grup tarafından devralınması için işadamlarından istediği yardım paraları milyon dolarlarla ifade ediliyor. Telefon görüşmelerinden 8 işadamından 2 ay gibi kısa bir sürede 630 milyon dolar para toplandığı anlaşılıyor.

Tapelere göre, Binali Yıldırım, Mehmet Cengiz, Nihat Özdemir, Hayrettin Özaltın, Adnan Çebi’nin bulunduğu Ankara Ahlatlıbel’de PTT’nin bir sosyal tesisinde buluştuğu bir toplantıda medya grubunun alımı için hangi işadamının ne kadar para vereceğini tebliğ ediyor. Toplantıdan sonraki günlerde teknik takibe takılan telefon görüşmelerinde işadamlarının bu durumdan çok rahatsız oldukları anlaşılıyor. Hayrettin Özaltın ile Cengiz arasında geçen bir telefon konuşmasında, 30 milyon dolar talep edilen Adnan Çebi’nin durumuyla ilgili olarak, “Adnan’ı görmedin mi akşam simsiyah olmuştu.” konuşmaları dikkat çekiyor. Aynı konuşmada Özaltın kendisinden istenen 20 milyon dolar ödemeyi çok bulduğunu belirterek, “Dün gece uyuyamadım, iki hap aldım.” diyor. Ancak kendisinden daha az miktar istenmesine yine de seviniyor: “Dün anladım ki bakan beni seviyor.”

‘5 senedir veriyoruz, biz alıştık siz de alışırsınız’

Tapelerden, Mehmet Cengiz ve İbrahim Çeçen’in uzun süredir Başbakan’ın istediği icraatlar için para verdiği anlaşılıyor. Cengiz’in bir görüşmesinde medya grubunun devri için ilk kez para veren Hayrettin Özaltın’a, “Biz alıştık bir hafta sonra gayet normal karşılarsın sen.” demesi dikkat çekiyor. Başka bir konuşmada Nuri Özaltın ile Fahri Çakar’ın, “Nuri Bey zaten Çeçen, (İbrahim Çeçen) 4 seneden beri 5 seneden beri veriyor.” demesi işadamlarının yıllardır bu şekilde çalıştıklarını gösteriyor.

NİHAT ÖZDEMİR: ARTIK BURAMA GELDİ!

Binali Yıldırım’ın 100 milyon dolar istediği öğrenilen İbrahim Çeçen ise bu duruma en çok tepki gösteren kişi olmuş. Çeçen, Mehmet Cengiz ile görüşmesinde, “Celal’le yolda konuştuk. Dedim bana ne vermiş (İhale)? Oğlum size vermiş, bana ne verecek? Yani bana bir şey verdiyse tamam, hay hay başımın üstüne.” diyerek sitem ediyor. Diğer işadamlarının 3. havaalanı ihalesini aldıkları için kendilerinden para talep edilmesinin normal olduğunu ima ediyor.

Para talebi sonunda işadamı Celal Koloğlu ise 3 tane tansiyon hapı aldığını, gece öyle uyuyabildiğini söylüyor. 115 milyon dolar veren işadamı Nihat Özdemir ise şu tepkiyi gösteriyor: “Ben eve geldim var ya, hanımın falan kimsenin yüzüne bakmadım. Doğru böyle soyundum yatağa girdim. Sabah uyandım. Ya bak benim burama geldi ya. Dün bana işkenceydi ya.” *2*

Değerli okur,

Ben sizlere yap-Boz’un parçalarını sundum . Sıkılmadan okuyarak Devlet hazinesinin nasıl hortumlandığını sizler parçaları birleştirerek görünüz.

Yukarıdaki bilgilerin ve olayların ışığında KANAL İSTANBUL projesinin de Ülke ekonomisini yıkıcı boyutta ve önceliksiz ve hatta gereksiz oluşu ve olumsuz ÇEVRE- DOĞA – EKOLOJİ etkiSİ barındıran görünümüyle ille de bu projeyi yapacağım diyenlerin ve bu projelerde NEDEN ISRARLI OLDUĞU düşünülmelidir.

Dış borçlarımız 400 milyar USD’ye , işsizlik oranı %10.5 ile son 43 yılın en yüksek oranına varmışken , Türkiye’de, kayıt dışı istihdam dikkate alındığında ülkede asgari ücretle çalışanların oranının yüzde 70’e yaklaşarak , 1 Ocak’ta yürürlüğe giren asgari ücretin halen brüt 978 lira 60 kuruş, kesintilerden sonra çalışanın eline geçen net tutarın ise sadece 773 lira geçtiği, işçi ve memura günde 0.70 TL, aylık 21 TL zam yapıldığı ve 15 milyon dolayında yurttaşın net 773 TL gibi bir sefalet ücretiyle geçinmeye çalıştığı ülkemizde yapılan ultra lüks kişiye özel saraylar , duble yollar , 3. köprü ve havaalanları , 2 boğaz gibi devasa para yutacak fakat istihdam ve üretim sağlamayacak , ekonomiye olumlu katkıda bulunmayacak olan bu projeler sadece bazı kesimlerin zenginleşmesine , Türkiye’nin ise ekonomik çöküntüsüne neden olacaktır. Ekonomik tetikçinin yazdıklarını hatırlayın , böylesi projeler bizim gibi gelişmekte olan bir ülkenin ekonomik bağımsızlığını yok ederek yoksullaştırıp dış borcumuzu ve dışa bağımlılığımızı da arttıracaktır.

Naci kaptan / 01 Mart 2015

BÖLÜM II – KANAL İSTANBUL ve OLASI ÇEVRE FELAKETLERİ

Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
27.2.2015

Kanal İstanbul’da 6 kattan yüksek bina yapılmayacak
Kanal İstanbul 6 köprülü olacakmış !!!

Değerli arkadaşlar,

Güzel İstanbul’umuza KANAL İSTANBUL projesi ile yaşatılacak olan çevre felaketi yeniden gündeme alındı. Sizlere 19.12.2013 tarihli KANAL İSTANBUL ve OLASI ÇEVRE FELAKETLERİ başlıklı yazımı yeniden anımsatmak istedim. O yazımda KANAL İSTANBUL ile yaşayacağımız çevre felaketleri yanında en az 3 köprü gerektiğini vurgulamıştım. Şimdi genişliği 400m olacak kanala 6 tane köprü yapılması gerekiyormuş.

İstanbul boğazında geçiş riski yarattığı dile getirilen aynı gemilerin geçmek zorunda olduğu Çanakkale boğazına bir köprü yapmayı düşünmeyen yöneticilerimiz, ne yazık ki İstanbul’umuzu köprülerle donatıyor.

Umarım, bu uyarılarımızı yöneticilerimiz ve danışmanları duyar ve bir kez daha düşünürler. Aksi halde güzel İstanbul’umuzu ve Marmara denizimizi çok kötü günler bekliyor.

Sevgi ve saygılarımla

KANAL İSTANBUL ve OLASI ÇEVRE FELAKETLERİ

Değerli arkadaşlar,

Güzel İstanbul’umuz, dünyanın en güzel kentlerinden birisidir. Özellikle Terkos, Küçükçekmece ve Büyükçekmece gibi göllere sahip olması YAŞAMSAL AÇIDAN çok önemlidir. Çünkü burada yaşayanlar için dünyamızın geleceğinde en büyük sorun sayılan su temini için yaşamsal kaynaklara sahiptir.

Ancak ne yazık ki hem Büyükçekmece ve hem de Küçükçekmece göllerimizi kaybetmek üzereyiz. Çevrelerinde korunması gereken alanlara ve su havzalarına yapılan kaçak binalar yüzünden artık göllerimize su toplayamaz olduk. Bu kaçak yapılara göz yuman tüm yerel yönetimlerimize yazıklar olsun. Ayrıca bu göllerimizi koruyamayan yöneticilerimiz, su sorunumuzu çözmek için yüzlerce kilometre uzaktaki Melen çayından borular döşeyerek İstanbul’umuza su getirmeyi bir başarı olarak halkımıza sundular.

Şimdi de KANAL İSTANBUL denilen ve İstanbul’umuzu yaşanmaz hale getirecek çılgın ve aymaz proje ile Küçükçekmece gölümüzü de tanker gemilerinin geçişine terk edecekmişiz. Yani 50 km uzunluğunda, 150-160 m genişliğinde ve 25 m derinliğinde, 10 milyar $ bedelle yapılması Yüksek Planlama Kurulunca da onaylanan bu çılgın ve aymaz proje ile Terkos gölümüzü ve su havzalarını da kaybedeceğiz.

Üstelik bu çılgın kanal üzerine E-5 yolu, TEM otoyolu ve Tren yolumuz için de en az yüksekliği 60 m (20 katlı bina) olan 3 köprü yapılması gerekecektir. Çünkü 25 derinliğinde olacak bu kanaldan şilep ve gemilerin geçmesine izin verecek yükseklikte olmaları gerekiyor.

Ayrıca İstanbul boğazına yapılması düşünülen 3. Köprü için kaybedeceğimiz yeşil alanlarımız için çevresel kaygılarımızı söz konusu ederken bir de başımıza bu çılgın kanalla 3 köprü daha çıktı.

Üstelik Trakya kentlerimize geçişler de sadece bu köprülerle olacaktır. Bence stratejik bir yanlış yapılıyor. Çünkü olası askeri ihtiyaç ve harekatlarda tanklar ve diğer askeri araçların da geçişleri sadece bu köprülerden olacaktır. Yüksek Planlama Kurulu bu zorunluluğu da göz önüne almıştır umarım.

Geçmişte birçok kez değindiğim gibi yöneticilerimiz ve danışmanları, Avrupa ile TIR bağlantımıza büyük katkı verecek olan Çanakkale’ye neden bir köprü yapmayı düşünmezler de İstanbul’umuza yapmayı düşündükleri çılgın kanal ve en az 4 köprü için milyarlarca dolarlık kaybımızı göze alırlar. Bu süreçte yöneticilerimiz, sanki İstanbul boğazından geçecek gemilerin Çanakkale’den geçmeyecekmiş gibi bir varsayımla hareket ediyorlarmış gibi geliyor.

Değerli arkadaşlar,

KANAL İSTANBUL projesi ile yukarıda dile getirmeye çalıştığım çevre felaketlerine karşı halkımızın, sizlerin, STK’ların, tüm yöneticilerimizin ve danışmanlarının dikkatini çekebilirim ve de gereken önlemleri de zamanında hep birlikte alır, bu projeyi iptal ettiririz.

Özellikle olası çevre kirliliği için alınması gereken önlemler ne kadar gecikirse, olası çözümlerinde o kadar zorlaştığı sonucunu, bilgilerinize sunmak isterim. Aksi halde dünyamızı ve onun en güzel ülkesinin en değerli kenti İstanbul’umuzun doğal yaşam olanaklarını göz göre göre kaybedeceğiz.

NOT: Aşağıda saygıdeğer deniz bilimleri uzmanı Prof. Dr. A. Cemal Saydam tarafından yazılan makale ile KANAL İSTANBUL çılgın projesi yüzünden Karadeniz ve Marmara denizi ile güzel İstanbulumuzda, karşılaşacağımız çevre felaketini de bilgilerinize sunmak istedim.

Sevgi ve saygılarımla

Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
17.04.2013

İKİNCİ MUSLUK; KANAL İSTANBUL

Beni bu köşede hep tozların etkileri veya meteoroloji ile ilgili haberler ile tanıdınız. Ama benim asıl uzmanlık alanım deniz bilimleridir. Uzmanlığım da Türk Denizleri ozellikle de Marmara Boğazlar ve Istanbul Haliç’i dir. Yani bu konularda uzmanım, konuşabilirim hem de göğsümü gere gere.

Simdi gelelim en son proje önerisine. Size çok basit dilde anlatayım. Karadeniz’i bir tatlı su havuzu olarak düşünün. Nedeni de basit çünkü bu havuza giren tum sular (nehir veya yağmur suyu) tatlı su. Peki o zaman Karadeniz neden tatli su havuzu degil? Çünkü Çanakkale ve Istanbul Bogazı altından gelen ve belirli eşikleri belirli rüzgar kosullari altına aşan tuzlu ve de dolayısı ile yoğun Akdeniz suları Karadeniz’i bugünkü tuzluluk seviyesine getirdi. Gecmisi o kadar da taze ki en son hali 3500 senelik ve bildik tarihi de 12.000 senecik.

Durduk yerde neden Karadeniz havuzu diyorum degil mi? Karadeniz’i az tuzlu bir havuz diye düşünün hem de Akdeniz’den ortalama 30 cm yüksek. İste bu nedenle bu havuzun fazla suyu Boğazlardan akar durur ama havuza giren su belli ve doğanin açtığı bu kisitli musluktan cikan su belli. Yani Karadeniz havuzunu bosaltan bir musluk vardi. Ama doganin yarattigi bir musluk ve dengesini ancak son 3500 senedir surduren bir musluk.

Simdi siz bir ikinci musluk takmayi planliyorsunuz hem de 25 metre derinlikte, yani musluk sadece Karadeniz’in suyunu Marmara’ya akitabilecek ama alttan girmesi gereken su bu yeni kanala giremeyecek. Doğanın dengeleri bozulacak ve ne olacak?

Ne olur biliyormusunuz, ah keske bilebilsek!!!

Ama her ne olursa hicbir zaman geri dönüşü olmaz, doğal dengeler bozuldu mu geri dönüş maalesef yok.

Akil mantik basit. Havuza takili bir musluk vardi simdi ikinci muslugu takmayi planliyorsunuz. Eh iyi de havuza gelen su miktari artmayacak ki. Yani Tuna, Dinyeper Dinyester siz musluk taktiniz diye debisini arttirmayacak ki? Diger bazi kanallari ornek gostermek demek Karadeniz’in Marmara’nin osinografik gerceklerini bilmemek demektir. Boyle bir sisteme sahip bir deniz yerkurede yok, sadece bizde ama degerini bilirsek elbette. Ben talebelerime derslerde Marmara’yi anlatırken onu sağlıklı Akdeniz ve sağlıksız Karadeniz’in astımlı doğan çocuğu derim. Yani doğuştan solunum zorluğu çeken bir deniz ve de dikkat edilmesi şart olan bir deniz. Onu kurtaran Karadeniz’den gelen ve jet akim halinde Bogazdan Marmara’ya cikan ve 25 metrelik ust tabakayi 3 ayda bir degistiren Karadeniz suyu. O çıkışta öyle harika işler yapıp alt tabakadaki suyu yukari çekiyor ki sormayın gitsin. Marmara’ya oksijen pompalayan ise Çanakkale’den gelen alt su.

Takın bu sisteme tek taraflı bir musluk ve seyreyleyin olacakları. Ben karada olacaklardan bahsetmiyorum denizdekiler benim uzmanlik alanim.

Baska tarafları da var elbette bence bu proje hicbir zaman yapılamaz çünkü sınır aşan sular gibi sınır aşan deniz bu, debisi ile rejimi ile oynayamazsınız.Simdi Almanya, Avusturya Tuna’ üzerinde muazzam bir baraj kursa suyu akıtmasa ne olur. Karadeniz’in felaketi olur. Altta verilen su bütçesi alt ust olur.

Kiminiz bu hoca da her seyi biliyor demissinizdir. Ama ben aşağıda verilen ve Marmara Denizinin bütçesini çıkartan ekibin parcasiydim. Istanbul Boğazının altını 4 defa al bayrak rengi kırmızıya boyayan (Rhodamin boyasi ile) ekibin başı idim. Yani Istanbul Kanlizasyon Desarj projesinin gerceklesmesinde, Halic’in temizlenmesinde emegim, alın terim çoktur. Ve de dediklerim doğrudur.

Havuza ikinci musluk takarken havuzun daha hızlı boşalacağını da hesaplamalısınız öyle iki mimara ismarlama ile olmaz bu isler. Keşke iş, en-boy-yükseklik ve debi ile hallolabilseydi. Ben size hemen simdiden diyeyim. Karadenizin su rejimini degistirirseniz size hesap sorarlar daha da dosdogrusu yaptırmazlar.

Hani neden boğaza köprü yaparken 64 metre yapmak zorunda kalıyoruz, 50 yapsak neden olmuyorun cevabı gibi. İşte aşagıda Marmara’nin su ve tuz butcesi, öyle şappadanak ortaya çıkan bir sey değil, kac kisinin alın teri var ve bu sistemi surduren yegane güç Karadenize giren ama sadece Bogazdan çıktığı hesap edilen tatlı su. O da %95 Tuna suyu, yani Tuna’nin debisi bizim icin hayati öneme sahip.

Siz durduk yerde Karadeniz havuzuna giren tatlı suyun debisini arttırmadan havuzu tek muslukla boşaltmak yerine bir musluk daha takarsanız sistem alt üst olur. Aslinda bunu anlamak icin ne bilim adami olmak gerek ne de alim, basit havuz problemi hani şu ilk okul çoçuklarına çözdürülen cinsten. *3*

Saygılarımla.

Prof. Dr. A. Cemal Saydam
ODTU Erdemli Deniz Bilimleri Enstitusu Öğretim Üyesi (Emekli)
Hacettepe Universitesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi

Ocak 29, 2014
İnsan haber com

‘Kanal İstanbul iklimi bile değiştirecek’

İstanbul Boğazı’na alternatif olarak yapılması planlanan Kanal İstanbul için ODTÜ Deniz Bilimleri öğretim üyesi Prof. Emin Özsoy, ‘Yapılırsa bölgenin iklimi dahi değişecek’ dedi.

Çılgın Proje olarak da adlandırılan Kanal İstanbul projesi İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde akademisyenler tarafından düzenlenen bir panelde değerlendirildi. Projenin hukuki, kentsel ve ekolojik yönleriyle tartışıldığı panele 8 akademisyen katıldı. Konuşmacıların ortak söylemi tüm ekosistemi ilgilendirecek proje hakkında resmi olarak en ufak bir bilgi olmadığını belirtti.

Panelin yöneticisi Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Turgut Tarhanlı, Kanal İstanbul da dahil olmak üzere son dönemde 21 mega projeden söz edildiğini, bunun için 138 milyar dolarlık bir bütçeye ihtiyaç olduğunu söyleyerek Kanal İstanbul için de 10 milyar dolarlık bir bütçenin kullanılacağını belirtti.

Kanal İstanbul’la ilgili resmi bir bilgi alamadıklarını aktaran Prof. Tarhanlı, ellerindeki tek bilginin basına yansıyanlar olduğunun altını çizdi.

‘Çatlak ve felaket bir proje’
ODTÜ Deniz Bilimleri’nden Oşinograf Prof. Dr. Emin Özsoy Kanal İstanbul’un insan eliyle yaratılmış bir felaket olacağını söyledi. İstanbul’da tek yeşil alanın kuzeyde olduğunu ve Kanal İstanbul ve mega projelerle tehdit altında olduğunu söyleyen Özsoy, “Bir arkadaşım ‘uzaydan bir çatlak gibi görünecek diyor’ Evet bence de çatlak bir proje” dedi.

İTÜ Jeoloji Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. Naci Görür ise Kanal İstanbul’u deprem riski açısından değerlendirdi. Projenin büyük bir doğa tahribatına yol açacağını anlatan Görür, şunları anlattı: “Tüm bunlara rağmen evet yapılabilir. Ancak ne için? Attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değmiyor. İnanılmaz bir kazı, dolgu, gürültü, kirlilik olacak. Doğu Trakya’nın neredeyse tüm drenaj sistemi etkilenecek. Yeraltı suları etkilenecek. Kanal İstanbul demek daha fazla yapı daha fazla göç demek. Olası deprem riski açısından da daha fazla kayıp demek.”

WWF Türkiye ’den Doğa Koruma Uzmanı Dr. Sedat Kalem ise Kanal İstanbul’un geçeceği planlanan tahmini güzergâhtaki flora ve faunayı anlatarak projenin yapacağı tahribatı anlattı. Projenin yalnız kanal olarak düşünülmemesi, 3. havalimanı ve 3. köprü ile birlikte kuzey otoyolu projesiyle birlikte düşünülmesi gerektiğini anlatan Dr. Kalem, İstanbul’un Avrupa Yakası’ndaki kuzey ormanlarının yok olacağını söyledi. Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Fikret Adaman, Mimar Sinan Mimarlık Fakültesi, Şehir Bölge Planlama Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Hürriyet Öğdül, Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Dr. Nilüfer Oral ve Yrd. Doç. Dr. Dolunay Özbek de projeyi ekonomi , çevre hukuku ve uluslararası hukuku açısından değerlendirdi. *4*

02-12-2013
İnternethaber.com

Çılgın proje başlıyor! İşte güzergahı

Kanal İstanbul kapsamında 3’üncü havalimanı aksında yer alan 5 köye, kamulaştırma tebligatları ulaşmaya başladı.

İSTANBUL’un çılgın projesi “Kanal İstanbul”un güzergâhı ve güzergâhta yapılacak yeni yerleşim birimlerinin netleşmesinden sonra, 3’üncü havalimanı aksında bulunan 5 köye, kamulaştırmaya ilişkin olarak tebligatlar gitmeye başladı.

Sabah gazetesinin haberine göre, ele geçirilen resmi yazılar, ‘çılgın proje’ye verilen hızlı startı gözler önüne seriyor.

Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunun hazırlanmasından sonra harekete geçen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, havaalanı bölgesinde bulunan 7 şirkete ait olan maden sahalarına verilen ruhsatların iptali için de şirketlere ‘boşaltın’ yazısı gönderdi.

BEKLENEN İZİNLER ÇIKTI

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın talimatıyla, Türkiye’nin önde gelen proje şirketlerinden birisinin hazırladığı 44 kilometre uzunluğundaki “Kanal İstanbul” projesi kapsamında, 325 bin dönüm alan üzerine kurulacak iki şehir ile havaalanı aksında çalışmalar aralıksız sürüyor. Özellikle kamulaştırma işlemlerine hız verildi. Hem ‘Kanal İstanbul’, hem de havalimanı projesi içerisinde düşünülen ve uzun süredir izin almak için çaba sarf eden Milten Holding’e izinler verildi. İzin, Arnavutköy Belediyesi’nin planlarına da işlendi. Havaalanı projesi içinde kalan köylere de yazı gönderildi. Kasım başından itibaren TOKİ İstanbul Emlak Daire Başkanı Ali Seydi Karaoğlu’nun imzasıyla gönderilen yazıda şu ifadeler yer aldı:

“Arnavutköy ilçesi Yeniköy köyü sınırlarında kalan gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmazların, Başbakanlık Makamı’nın 6 Mayıs 2013 tarihli oluru ile idaremiz adına kamulaştırılmasına karar verilmiştir…”

7 ŞİRKETE BOŞALTIN YAZISI

Proje alanı içinde bulunan yerlerden birisi de maden sahaları… Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan, bazıları 49 yıllığına kiralanan ve kömür çıkarılan, maden araması yapılan arazilerle ilgili olarak 7 şirkete, ‘boşaltın’ tebligatı gönderildi. Şirketlerin maden sahalarında yaptıkları masrafları tespit edilerek bedelleri çıkarıldı. Masrafları tek tek listeleyen bakanlık yetkilileri, “3 ay içinde sahaları boşaltın” diyecek.

KANAL İSTANBUL NEREDEN GEÇECEK?

“Kanal İstanbul” güzergâhı, Yeniköy- Sazlıdere Barajı-Arnavutköy-Başakşehir- Küçükçekmece Gölü aksında yer alacak. Bölgede kurulacak rezerv alanlarıyla ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 4 Mart’ta Devlet Su İşleri (DSİ), Toplu Konut İdaresi (TOKİ), İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Kanal İstanbul projesinin geçeceği Küçükçekmece, Arnavutköy ve Başakşehir Belediyelerine birer yazı göndererek, güzergâh üzerinde yapılacak 50-100 yıllık yaklaşım planlarıyla ilgili çalışmalarını bakanlığa iletmelerini talep etmişti. Bakanlığa ulaşan görüşlerle bilgiler doğrultusunda yüz bin ölçekli imar planı için düğmeye basıldı.

ARAZİLERİN YÜZDE 80’İ DEVLETİN

Bakanlığın, bu rotayı seçmesinin en önemli nedeni ise kanal aksında bulunan arazilerin yüzde 80’e yakınının hazineye ait olması. Böylece istimlak bedeli ile diğer maliyetler daha düşük olacak. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 2009’da yapılan yerel seçimler öncesi açıkladığı proje sayesinde, hem Zeytinburnu, Bakırköy, Küçükçekmece, Bağcılar, Esenler, Güngören, Gaziosmanpaşa gibi deprem riski yüksek bölgelerde risk azaltılacak. Maliyet ve hafriyat kolaylığı ile bölgede bulunan arazilerin büyük bölümünün hazineye ait olması da bu rotanın seçiminde diğer nedenler…

KÖYLERDE YAŞAYANLAR FİYATLARI DÜŞÜK BULDU

Havaalanı projesi içinde yer alan Yeniköy, Akpınar, Ağaçlı, Tayakadın ve İhsaniye köylerinde yaşayanlar, arsaların metrekare fiyatının 22 ile 55 TL arasında belirlendiğini görünce büyük hayal kırıklığına uğradı. En çok arazi kamulaştırmasının yapılacağı köylerden birisi olan Yeniköy’de, 400’e yakın haneye yazı gitti. 2011’de Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı “Kanal İstanbul” ve “3’üncü havaalanı” projelerinden sonra bölgede arsa fiyatlarının tavan yaptığına dikkat çeken Yeniköy Muhtarı Timur Çevik şöyle dedi:

“Havaalanı projesi içinde kalan 5 köy muhtarı ile diğer köy muhtarları biraraya gelerek, durum değerlendirmesi yapıyoruz. Biz ne projeye, ne de devlete karşıyız. Sadece hakkımızın verilmesini istiyoruz. Proje ilk açıklandığında arsaların metrekare fiyatları sahilde 450-500 iç kısımlarda ise 250 TL’ye gidiyordu. O zaman, ‘Fiyatlar daha artar’ düşüncesiyle kimse satmadı. Gaziosmanpaşa Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, bedellerin düşük olduğu gerekçesiyle dava açacağız.”

ÇIKACAK HAFRİYATIN YARISI HAVAALANINA DOLGU OLACAK

Küçükçekmece-Başakşehir-Arnavutköy hattında olmasına kesin gözüyle bakılan ‘çılgın proje’nin, 3’üncü havalimanının bulunduğu Karadeniz aksında dev bir liman, Airport City’nin yanı sıra kanalın iki yakasında lüks konutlar, rezidanslar, finans merkezleri, ormanlık alanda villalar, seyir terasları, eğitim alanları da projeye dahil edilecek. İnşaatına başlanılan 3’üncü köprü güzergâhı, Arnavutköy-Karaburun aksından geçip, Durusu, Çatalca bölgesinden Trakya’ya bağlanıyor. Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporlarında da projenin inşaat çalışmaları sırasında çıkacak 5 milyar metreküp hafriyatın yarısının, havaalanı projesinin dolgusunda kullanılacağı hesaplandı. Bölgenin tercih edilmesindeki en önemli nedenlerden birisi Küçükçekmece Gölü, Sazlıdere Barajı’nı da içine alacak olması. 44 kilometre uzunluğundaki projenin sadece 21 kilometrelik bir alanında, ciddi bir hafriyat çalışması yapılacak. *5*

KAYNAKLAR 

This entry was posted in Ekonomi, Gundem, Haber, YOLSUZLUKLAR. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *