Alican Uludağ/Cumhuriyet
12 Mart 2015 Perşembe
Kontrgerilla deşifre oldu
Kozmik Oda takipsizlik kararı: İhbar telefonu yoktu. Suikast planı yoktu. Bu bahaneyle Kozmik Oda’ya girildi. Gizli Gerilla Birlikleri listeleri sızdırıldı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla başlatılan Kozmik Oda soruşturmasında verilen takipsizlik kararını dün resmen onayladı. 38 asker hakkında verilen takipsizlik kararında, 5 yıl 3 ay önce yaşananın Arınç’a suikast girişimi olmadığı, olayın şüpheli askerlerin topçu bir albayı takibinden ibaret olduğu ifade edildi. Karar; Seferberlik Tetkik Kurulu’nun kozmik odalarında yapılan aramalarda nelerin deşifre olduğunu da gün yüzüne çıkadı. Karara göre, Özel Harp Dairesi olarak bilinen ve savaş zamanında halkı örgütlemek için kurulduğu savlanan Seferberlik Tetkik Kurulu’na bağlı olan bütün illerdeki “beyaz personel, siyah personel, yeşil personel, turuncu personel ve yardımcı kuvvet” personelin listesi ile “yeni kurulması gereken gerilla birlikleri” gibi bilgiler Kozmik Oda’daki aramalar sonrası savcılık dosyasına girerek, açığa çıkmış. Savcılık, takipsizlik kararıyla devlet sırrı niteliğindeki 1,5 Terabayt’lık bu bilgilerin tümünün Genelkurmay’a iadesine karar verdi.
Anayasa Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu Savcısı Tekin Küçük tarafından verilen takipsizlik kararı, dün başsavcı vekili Hüseyin Şahin tarafından onaylandı. 61 sayfalık kararda Arınç’ın adı “Mağdur” olarak yer alırken, Seferberlik Tetkik Kurulu Bölge Başkanlığı’nda görevli 38 askerin adı ise şüpheli olarak sıralandı. Askerlere, takipsizlik verilen suçlar ise “Cebir kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs”, “silahlı terör örgütü kurma veya yönetme, silahlı terör örgütüne üye olma”, “Kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürmeye teşebbüs” oldu.
İhbar telefonu hiç aranmamış
19 Aralık 2009’da Arınç’ın evinin bulunduğu Çukurambar semtinde iki subayın gözaltına alınmasıyla başlayan soruşturmanın tüm evrelerinin anlatıldığı kararın, “sonuç ve değerlendirme” bölümünde çarpıcı bilgiler yer aldı. Soruşturmanın başlamasına neden olan ihbarın sahte olduğu belirtilen kararda, şöyle denildi: “Soruşturmanın başlatılmasına neden olan ve ihbarın yapıldığı belirtilen Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne ait olan 0312 303 52 25 nolu telefonun 19.12.2009’da saat 14:50’de (saat 14:45-14:55 aralığında) herhangi bir telefondan aranmadığı, HTS kaydı bulunmadığı … (anlaşılmıştır.)”
Turuncu, siyah personel
Takipsizlik kararına göre 26 gün süren 2009’daki aramada, şu belgelerin fotokopilerine el konuldu:
– Seminer dosyası 2003/1 konu: Yedek personel işlemleri, siyah personel, yardımcı kuvvetler, Ö/P eğitimleri, koruculardan faydalanma, hedef ülke ve yurt içinde; fiziki harita, halk, oy tabanındaki hareketlilik, partiler sistemi, tarikatlar, azınlıklar, yeni kurulması gereken gerilla birlikleri -haritada gösterilmiş-)
-İş takip defteri. Kontrollü kayıt defteri.
-Seferberlik Bölge Başkanlığı Sorumluluk bölgesi, vali ve belediye başkanlarının isimlerinin yer aldığı belge ve kayıtlar
-Yardımcı Kuvvetler Sürekli Yönergesi.
-Yardımcı kuvvetler listesi, (Gerilla- Mukavamet-K-K Lojistik v.s ibareler var)
-ST.K.B. Eğitim ve Öğretim Sürekli Yönergesi, (349. Sırada Yönergede Gayri Nizami Harp ile ilgili esaslar belirleniyor ve özel personel, beyaz personel, siyah personel, yardımcı kuvvetler v.s. tanımlar yapılmış)
-Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı Eğitim ve Öğretim Sürekli Yönergesi
-Özel Personel Faaliyetleri Sürekli Yönergesi, (Yönergenin amaç bölümünde; GNH teşkilatına alınacak özel personelin tespiti, tahkiki, teşkilata alınması, takip ve kontrolü, özel personel seferberlik hazırlıklarının yapılmasının standart hale getirilmesinin amaçlandığı, ayrıca özel personel, beyaz personel, siyah personel, yardımcı kuvvetler, turuncu personel, yeşil personel, siyah adayı olarak muhafaza, tanımlarına yer verildiği, personel seçim prensiplerinin benimsendiği, personel seçim safhalarının anlatıldığı, çizelge ve takip raporlarına ilişkin formların bulunduğu)
-Rektörler gizli ibareli dökümanlar (rektörler ile ilgili bir kısım bilgiler, öğrenci konseyleri kurultayı açılış konuşması v.s )
Kozmik Oda’da ikinci arama
Mahkeme kararı uyarınca 18 Eylül 2013’te Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı’na giden savcı Mustafa Bilgili’nin, 20 Ocak 2010’da mühürlenerek kilitlenen 16 nolu odada tekrar arama yaparak, suç unsuru olabilecek dokümanlara el koyduğu kaydedildi.
Arınç’ı değil albayı takip
Kararda, Arınç’ın evinin yakınlarında gözaltına alınan şüpheli subaylar Erkan Yılmaz Büyükköprü ve İbrahim Göze’nin Seferberlik Bölge Başkanlığı’nda görev yapan diğer bir kısım personelin “askeri hizmetlerin görülmesi” kapsamında kendilerine verilen sözlü emirle olay tarihinde Genelkurmay Başkanlığı Eğitim ve Doktrin Komutanlığı’nda görev yapan Topçu Kurmay Albay Baki Kaya’yı dönüşümlü bir şekilde yaklaşık bir yıl süre ile takip ettikleri anlatıldı. Kararda, söz konusu subayların Arınç’ın evinin bulunduğu bölgeye de bu nedenle gittikleri, aksine ilişkin bir delile ulaşılamadığı anlatıldı.
Asker fiilen müdahale etmiş
Takipsizlik kararı, Kozmik Oda’da 25 Aralık 2009’da Hâkim Kadir Kayan tarafından başlatılan aramalara ilişkin hazırlanan tutanağı da ortaya çıkardı. Seferberlik Tetkik Kurulu’nun 11 ve 16 Nolu odalarında arama yapan Kadir Kayan’ın hazırladığı tutanağa göre, Seferberlik’in komutanı, “1,5 Terabayt’lık sabit diske alınan imaj”ın dışarıya çıkarılmasına fiilen müsaade etmemiş. Tutanakta “… Savcıya teslimine karar verilmiş, ancak fiilen müsaade edilmemesi üzerine Tümgeneral Selahattin Kısacık ve Albay Nazım Demirkol’a tevdi edilmiştir.”
Kozmik sırlar TSK’ye iade
Karar kesinleştiğinde; Genelkurmay Başkanlığı Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı’na ait 11 ve 16 nolu odalarda Nöbetçi Hâkim tarafından yapılan arama ve inceleme işlemleri sırasında ele geçirilen dijital belgelerde yer alan ve 1,5 terabaytlık sabit diske kopyalanan “Devlet Sırrı” niteliğinde bilgi ve veriler içerdiği kabul edilen imaj harddiskin Genelkurmay’a iadesine karar veren savcılık, teknik takip sırasında elde edilen tüm kayıtların yok edilmesine hükmetti. Karara sadece Arınç’ın itiraz etme hakkı var.
13 Mart 2015
semih Aktekin
semihaktekinn@hotmail.com
Sayın Esinoğlu
Tamamen haklı olduğunuz yazınızı okudum. Ben 1929 doğumlu istiklal harbi gazisi aynı zamanda bireyleri asker olan bir ailenin en küçük ve son üyesiyim.Yazınızda; Coni’nin cesaret aldığı unsurları sıralamış ancak en önemli hususu gözden kaçırmışsınız:
Genel kurmay başkanlığında, zaman zaman orgenerallerinde katıldığı ve adına harp oyunları denen bir çalışma yapılır. Burada ülkenin düşmana karşı müdafaası için sivil ve askeri planlar yapılıp tartışılır.
En ince teferruatına kadar üzerinde durulur hiç bir açık kapı bırakılmadığına kanaat getirildikten sonra bu plan sırasında kullanılmak üzere Kozimik oda denen, güvenlik derecesi en yüksek seviyede ve girilmesi imkansız bir yerde güven altına alınır.
Düşmanın bu planları eline geçirmesi ülke için bir felakettir. Çünkü ordunun bütün savunma ve hücum taktikleri ele geçirildiği gibi, sivil savunma planları ve düşmana karşı gerilla savaşı yapacak unsurlar da deşifre edilmiş olacaktır.
Büyük emeklerle yapılan bu çalışmayı değiştirmekte pek bir şey ifade etmez. Çünkü düşman eski planlara bakarak bir ordunun temel düşünce ve taktiğinde fikir sahibi olmuştur.
Ele geçirilen bir ajan’ın ifadesi alınmak istenirken sırrını tüm işkencelere tahammül edip saklaması bazen hayatını bile vermesi, üstelik bunu sınırlı bir bilgi için yapmasıyla mukayese edersek; Kozmik odadaki hayati sırların; Bir değil, beş değil, bin tane Bülent Arınç’ın hayatından daha mühim olduğu aşikardır.
Bugün yüzü kızarmadan “Beni kullanmışlar meselenin kapanmasından memnunum ” diyerek basitleştimesi,ile kimi kandırıyor. Benim gibi basit biri bile Kozmik odanın ne ifade etiğini bilirken O gün buna göz yumması vatana ihanet değil de nedir. Bülent Arınç o zamanlar kanka oldukları fethullah çı yapı ve bu yapının CİA ile bağlantısını
bilmiyormuy du. Kozmik odanın kapısını düşmana ardına kadar Bülent Arınç açmıştır.
Ne yazık ki Genel Kurmay başkanı İlker Başbuğ işgal ettiği makam’a yakışmayan bir şekilde olaya tepkisiz kalmıştır. Şimdi ise ABD seçimlerinde başkan olması olası birinin “Türkiyeden toprak vereceğiz” demesine bu açıdan da bakarak tepki göstermemiz gerekmez mi?
İçerideki vatan hainleri yüzünden uçkurumuzda kaç düğüm olduğunu bilenlere karşı işimiz zor. Ama biz yinede; Türk milletiyiz. Uçkurumuzun kaç düğüm olduğunu bilseler bile çözemezler.
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com
13 Mar 2015
Ey Coni gel tapusunu da verelim!
Amerika’nın 2016 Başkan adayı Rand Paul,” Kürdistan için kendi ellerimle sınırlar çizeceğim. Söz veriyorum, Türkiye’den toprak alınacak.” Dedi.
Bu ve buna benzer ifadeleri, emekli CIA İstasyon Şefleri, Emekli Bakanlar ve bürokratlardan işitiyor ve okuyorduk.Yarın Amerikan Başkanlığına gelebilecek birisinin, Türkiye’den toprak alınacağını, bakkaldan peynir alır gibi ifade etmesi, geldiğimiz durumu anlatması bakımından çok önemlidir.
Biraz karamsarmış gibi görünme pahasına, Paul’un bu sözleri söyleme cesaretini, nereden aldığını anlamaya çalışacağım.
-Gümrüklerimiz açık. Ulusal pazarlarımız bizim olmaktan çıkmış.
-Sınırlarımız belirsiz. Coğrafya bizim olmaktan çıkmış.
-Batı da, Ege de, 16 adaya Yunanlılar el koymuş.
-Güney Doğu sınırlarımız İslamcı terör ve etnik terörle kaplanmış.
-Terörle mücadele edilmesine iç ve dış odaklar izin vermiyor.
-Birinci Dünya Savaşından önce, önümüze Sevr diye koydukları maddelerin yeniden güncellendiği şartlar oluşmuş.
-Ermeni sorunu, Kürt Sorunu, din elden gidiyor sorunu hepsi yeniden, Batı tarafından önümüze konulmuş.
– Bu Coni, Türkiye’ye baktığı zaman, kendilerinin dayattıkları konularda çok mesafe alındığına kanaat getiriyor. Mevcut yönetimlerin, Amerika’nın dediklerinin dışına çıkamayacağını sanıyor. Ve Türkiye’den toprak alınabileceğine kolaylıkla karar veriyor.
Coni hesap kitap yaparken, bir şeyi hesaba dâhil etmiyor.Türk halkını hesaba katmadan cetvelle sınır çiziyor. Türk halkını, Türkiye’yi yönetenleri gibi sanıyor. Amerika ne isterse verir.
Osmanlıyı paylaşırken de, öyle sanmışlardı. Bir Kurtuluş Savaşının çıkabileceğine bile ihtimal vermiyorlardı. Batı’dan baktılar mı, sadece Osmanlı Hanedanını görüyorlardı. Her şeyi hanedanlık sanıyorlardı.Şimdi de kendileri ile işbirliği yapan iktidarı her şey sanıyorlar.
Bölünmeyi içerden ve dışarıdan ne derecede zorladıkları çok açık.
Paul’un bu sözleri; “Amerika bizi niye bölsün, bölünmüş Türkiye Amerika’nın ne işine yarar” diye yorumlayan, Türk olmayan Türk yöneticilere Kapak Olsun.
Vatanseverlerin bölünme konusundaki hassasiyetinin, ne derece haklı olduğunu ortadadır.Toprak koparma meselesinin, Amerika’nın, en yetkili yerine, gelecek birisi tarafından söylenmiş olması, belki, bazı dünyadan habersizleri uykudan uyarır.
Şimdiye dek, topraklarımızda, gözü olan birisine karşı, resmi ağızlardan en ufak bir tepkinin çıkmaması, bölünme konusunda iktidarın hiçbir hassasiyetinin olmadığını gösteriyor.
Yazıklar olsun.
13.2.2015