Orhan Bursalı
obursali@cumhuriyet.com.tr
09 Şubat 2015
Cumhuriyet
Yüzde 50’nin Nefreti
Hesap vermeyen başkanlık sistemi askeri diktadır
RTE anayasasına doğrudan girmedik bu köşede henüz.
Pek çok kişi “başkanlık rejiminin neresi kötü” diyor. Tabii, RTE’nin medyadaki adamları özellikle. Bir kimsenin “adamı olmak” kadar kötü bir şey olamaz! O zaman efendi başka ne isterse onu da kabul edip savunmak zorunda kalırsın. Yarın, kardeşim diktatörlüğün nesi kötü.. Diktatör var diktatör var, bizimki iyi, yararlı, halkını seven diktatör.. diye yazmaya başlarsın…
Burada Başkanlık Rejimi mi Parlamenter Sistem mi gibi, kitaplarda yer alan teorik bilgilerin iyiliği ve kötülüğü tartışılmıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın istediği tek adamlık rejiminin ülkeyi nereye götüreceği tartışılıyor.
Türkiye gibi demokrasinin sandıktan ibaret olduğu, demokrasinin diğer tüm ilkelerinin yerlerde süründüğü ülkelerde, dinci politikacı yönü güçlü sağcı bir liderin altında, ancak diktatörlüğe doğru yelken açılabileceği gerçeğini yaşıyoruz.
Yargıdan tutun tüm kurumlara emir veren, doğru ve yanlışlarının sadece Meclis’te siyasal aklama ile “yargılanması gerektiğine” inanan bir bakışla karşı karşıyayız. Hayır, bin kez hayır!
Tolga Tanış, dün ABD başkentinden yazdığı “Başkanlık değil, yolsuzluk önemli” başlıklı yazısında, Amerikan Başkanlık Sistemi’nin, hepimizin bildiği özelliğini bir kez daha anımsatıyordu:
“Cumhurbaşkanı diyor ki ‘en iyi demokrasi en iyi ekonomi ABD’de diyorlar, ABD bu noktaya Başkanlık Sistemi ile geldi’.. Hayır, parlamenter sistemin yerine Başkanlık Sistemi ile yönetildiği için gelmedi ABD bu noktaya. Yönetimdeki kuvvetler ayrılığı, güçlü bir yargı ve yöneticiler için konulan hesap verilebilirlik kuralı ile geldi.” (Hürriyet)
Yazıdan bölüm alıntısı