Atilla KART
Atilla.KART@tbmm.gov.tr
CHP Konya Milletvekili
30 Aralık 2014
Basın Toplantısı Metni ;
“Anayasal Darbe” Yapan, “Kayıt dışı”
Çalışan Cumhurbaşkanlığı Makamı……
TBMM Başkanlığı ve Hükümetin Tarihi Sorumluluğu……
(I) Bir Ülkede anayasal darbeler ; sadece “asker eliyle” ya da “askeri vesayet” yoluyla gerçekleştirilmez. Türkiye, artık bu dönemleri aşmıştır. AB süreci, demokratik olgunluğun gelişmesi ve diyalektik süreçlerin yarattığı bu sonuç; demokrasimiz için ciddi bir kazanımdır.
Türkiye’de artık darbeler, “ görev ve nüfuz suiistimali” yoluyla yapılmaktadır. Kompleks yöntemlerle yapılmaktadır. Son 1-2 yıl içinde, bu darbenin alt yapısının adım adım inşa edildiğini gösteren gelişmeler ortaya çıkmaya başlamıştır. “Halkın oyuyla” iktidara gelen AKP iktidarı ; bu gücünü ve meşruiyetini istismar ederek; Anayasal kurumlarımızı askıya almış, mevzuatımızı talan etmiştir.
Türkiye, giderek “Kanunsuz Emir ve Talimatlarla” yönetilen bir Ülke haline gelmiştir. Bu süreç, 15 Ağustos 2014 tarihi itibariyle “fiili hal” almış, anayasal darbe dönemi fiilen başlamıştır.
(II) ”Anayasal darbe” süreci , artık en üst düzeyde Cumhurbaşkanı
ve Hükümet işbirliğiyle, kurumsal hale getirilmek istenilmektedir.
“5 Ocak” üzerine başlayan tartışmalardan sonra, Cumhurbaşkanı , Bakanlar Kurulunu Beştepe’de 19 Ocak tarihinde toplayacağını ve Bakanlar Kuruluna Başkanlık edeceğini kamuoyuyla paylaşmıştır.
* Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı, Anayasanın 104/b
maddesi uyarınca ; gerekli gördüğü hallerde, Bakanlar
Kuruluna Başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulunu Başkanlığı
altında toplantıya çağırmak yetkisine sahiptir.
· Bunda bir tereddüt yoktur.
· Sorunun özü şudur; bu konuda Cumhurbaşkanının, Anayasanın 104. maddesinde ve diğer ilgili mevzuatta düzenlenen yetkileri dışında “icrai yetkisi” yoktur. Bu kapsamda , Hükümet icraatının içinde ve yönetiminde olamaz. İcraat yetkisi ve sorumluluğu ; hem anayasal , hem siyasi ve hem de yasal boyutlarıyla Bakanlar Kurulunundur. Cumhurbaşkanının, Bakanlar Kurulunun kararlarını ve icraatlarını, “siyasi yerindelik” yönünden denetleme yetkisi yoktur.
· Hal böyle olmasına rağmen; söylem ve uygulamalarıyla Hükümet icraatının bir organı durumunda olan Cumhurbaşkanının , bu durumu, Bakanlar Kuruluna Başkanlık etmek ve yönetmek suretiyle “fiili ve kurumsal” hale getirmek istediği görülmektedir. Bu amaçla, Beştepe’de, bir taraftan Kendi icraatlarını uygulamak amacıyla “kadro ihdası” yoluna başvurduğu ve Başdanışmanı Binali Yıldırım vasıtasıyla Gölge Kabine kurduğu, tümüyle “yürütme yetkisini” içeren ve hedefleyen bir çalışmanın içinde olduğu görülmektedir .
* Cumhurbaşkanı, bu amacını ve hedefini de açıkça ortaya koymuştur.
Bu hedefini, Kendince “…..Cumhurbaşkanlığı vesayet kabul etmez….” söylemiyle gerekçelendirmiştir. Oysa, Cumhurbaşkanının bu anlamda anayasal yetkisinin olmadığı açıktır.
· Cumhurbaşkanı ; bir taraftan her tür icrai yetkiyi kullanmak ve Anayasanın getirdiği “sorumsuzluk zırhına” bürünmek; diğer taraftan ise; Hükümeti ve anayasal sistemi “Kendi kişisel ve siyasi boyunduruğu” altına almak istemektedir. Böyle bir anlayış ve uygulamanın demokrasilerde yerinin olmadığı açıktır. Demokrasiler , en başta ; yetki kullanan organların , anayasal olarak hesap verdikleri ve denetlendikleri rejimin adıdır.
· Yürütme organının denetlenmediği rejimlerin, demokrasiyle uzaktan- yakından ilgisi yoktur. Bu rejimler her yerde “dikta yönetimleri” olarak adlandırılmaktadır. ”Vesayet” kavramı söylemini “eleştirir görüntü” veren Cumhurbaşkanı , aslında dikta yönetimini kurumsal hale getirme girişimindedir.
(III) ”Anayasal Darbe” anlamına gelen bu ve benzeri uygulamalara
açıklık getirmek amacıyla, 4982 sayılı Bilgi Edinme Yasasına dayanarak ;
15 Ağustos 2014 tarihinden bu yana “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle” yapılan görevlendirme olup olmadığını;
Varsa, Kim’lerin görevlendirildiğini,Bu Kişi ve Birimlerin “görev, yetki ve sorumluluk” alanlarını,
Bu Kararnamelerin Resmi Gazetede neden yayımlanmadığını;
hem Cumhurbaşkanı ve hem de Başbakanlık Makamına sorduk, soruyoruz, sormaya devam ediyoruz….
· Bu başvurularımız, her 2 Makama 13 Aralık 2014 tarihinde ulaşmış ve böylece yasanın 11. maddesinde sözü edilen 15 günlük süre, 29 Aralık tarihinde dolmuş olmasına rağmen; Tarafımıza bugüne kadar herhangi bir cevap ulaşmamıştır.
· Bu durumda, yasanın 29. maddesine dayanarak; her 2 Makamda görev yapan Kamu Görevlileri hakkında, başta “görevi kötüye kullanma” suçu olmak üzere, gerekli suç duyurularını yapacağımızı ifade ediyoruz.
* Öte yandan; Cumhurbaşkanlığı eliyle gerçekleştirilmekte olan “anayasal darbe” sürecine karşı; bu darbenin sonuçlarını içeren ve Başbakanlık ile 25 Bakanlığa ayrı ayrı gönderilen soru önergelerimizin; TBMM Başkanlığı tarafından 12 Aralık 2014 tarihinden bu yana, TBMM Kanunlar – Kararlar Denetim Bürosunda bekletildiğini yeri gelmişken beyan ediyoruz.
· TBMM Başkanlığı; maalesef her kritik dönemde olduğu gibi, bu dönemde de “sütre gerisine” yatmış durumdadır. Bu anlamda anayasal görevini yapmadığı gibi; Cumhurbaşkanı ve Hükümet nezdinde “Danışman-Başdanışman” sıfatıyla daimi olarak çalışan Milletvekillerinin durumunu da görmezden gelmeye devam etmektedir.
Milletvekilliği ile yürütme organı Danışmanlığının bağdaşmayacağını, bu durumun Anayasanın 82. maddesine açıkça aykırı olduğunu , TBMM Başkanlığı neden görmezden gelmektedir?
· Uyarılarımıza rağmen, neden görevini yapmaktan kaçınmaktadır?
* TBMM Başkanlığı bu duruma daha fazla seyirci kalamaz. Anayasal sistemi iğfal eden bu yapıdan, TBMM Başkanı da sorumludur.
(IV) Özetle ;
1- TBMM Başkanını, Milletvekillerini ve Hükümeti; Cumhurbaşkanı tarafından gerçekleştirilmekte olan “anayasal darbeye” karşı uyarıyor, Anayasadan kaynaklanan “görev-yetki-sorumluluklarına” sahip çıkmaya davet ediyoruz.
2- Cumhurbaşkanı; anayasal sistemi ve kurumları; Kendi kişisel ve siyasi kariyeri ve çıkarları uğruna kilitlemek ve bu durumu kurumsal hale getirme girişimindedir. Bu yönüyle “anayasal darbe” girişimi içindedir. Bu girişimi yaparken, kendince siyasi sorumsuzluk zırhını kullanmak istemektedir.
* TBMM Başkanlığını, Milletvekillerini, Hükümeti, Sivil Toplumu , Anayasal kurumları bu darbe girişimine karşı bir kez daha uyarıyor; Cumhuriyet ve Demokrasinin kazanımlarına sahip çıkmaya davet ediyoruz.