Necati Doğru
necatidogru@sozcum.com
8 Aralık 2014
Sözcü
Yaz Mustafa yaz!
Vatan’da beraber yazıyorduk. Ayrı gazetelere savrulduk. Mustafa Mutlu, Aydınlık’ta 42 gündür bıkmadan, yorulmadan, eğmeden, bükmeden “Saray sevici mikrobun bünyeye yerleştiğini” anlatmak için yazıyor.
Yaz Mustafa yaz!
Yazılar birer damladır.
Damlaya damlaya mermerlerler delinir.
Yaza yaza.
Uyanma gelir.
Ahlak güçlenir.
Vicdan uyanır.
Mikroplar yenilir.
O gün gelince; saray sevici mikropluk bünyeden sökülüp atılır.
Mustafa Mutlu, 42 gündür yazıyor ki, “bir önceki Cumburbaşkanı ve şimdiki Cumhurbaşkanı’nın parti yoldaşı, ülküdaşı, dindaşı, tarikat sırdaşı, manevi kardeşi Abdullah Gül ile eşi Hayrunnisa Gül, Huber Köşkü’na terk etmiyor” kalmaya devam ediyorlar.
Huber’in adı köşk.
Yani Boğaz kıyısında saray.
Yeni Cumhurbaşkanı Ankara‘da kendisine 1150 odalı bir genel saray yaptırdı ve bu büyük pahalı, lüks “genel sarayın” yanına eşi ile birlikte yaşayacağı saunalı, buhar odalı, jakuzili, Bizans hamamlı bir “özel saray” daha yaptırıyor. Eski Cumhurbaşkanı da eşi ile birlikte saray yavrusu Huber’den çıkıp kendi evine gitmiyor.
Yaz Mustafa yaz!
Mikrop metastaz oldu.
Saray sevicilik!
İtibar açlığından doğdu.
Mikrop yapıştı.
Seçimle gelen.
Seçimle gider.
Abdullah Gül gitmez oldu.
Huber’i tornacı babasından kalma sayıyor. Tayyip Erdoğan da Ankara‘da yaptırdığı 1150 odalı genel saray ile öakuzili, buhar odalı özel sarayı takacı babasından kalma diye düşünüyor. Atatürk Orman Çiftliği’ni dinsiz, imamsızlardan savaşla alınmış ganimet sayıyor.
Ganimet sarayı diktiriyor.
1150 odayı genel saray!
Yanina 250 odalı özel saray.
Bir Saray! Bir Saraycık!
2 saray birden yaptırıyor.
Din takiyesi yaparak geldi.
Saray için takiye yapar oldu.
Seçim barajına sığınıyor.
Gitmeme planı yapıyor.
Yaz Mustafa yaz!
Ses beklemeden yaz.
“Sayın Abdullah Gül, cumhurbaşkanlığınız 90 gün önce bitti…
Siz eşinizle Huber’de oturmaya niçin devam etmektesiniz?” diye soruyorsun.
Cevap istiyorsun.
Ses bekliyorsun.
Ses bekleme Mustafa!
Saray sevici mikrobuna tutulmuşlar esasen yaşayan ölmüşlerdir.
Ölmüşlerden ses gelmiz.
Yaz Mustafa yaz!
Yazılar birer damladır.
Damlaya damlaya
Mermerler delinir.
Gün gelir uyanma olur.
Seçimle gelen mikropluk.
Seçimle kovulur, def edilir.
Kime sordumsa seni!
Yavuz Bingöl‘ün babası, oğlumun dik durmasını isterdim, sanırım milletvekili olmak istiyor demiş, Böyle söylemekle (çoğunu tenzih ederim ama) AKP milletvekilliğinin bir özelliğinin dik durmamak olduğunu ima etmiş oluyor. Bu babanın sözleri ister istemez Neyzen Tevfik‘in bir dörtlüğünü aklımıza getirdi.
Kime sordumsa seni,
Doğru cevap vermediler
Kimi alçak, kimi hırsız,
Kimi deyyyus dediler
Künyeni almak için
Partiye ettim telefon
Bisdeki kayda göre
Şimdi o MEBUS dediler.
***
Tekrar tekrar büyük çoğunluğunu tenzih ederek, yaşadığımız olayları göz önüne getirersek bazı konularda çok iyi kullanılan algı operasyonunun iktidar partisinin bazı mensuplarını ne hale soktuğunu görebiliyor musunuz?
Ne kadar konuşulmasını, yazılmasını yasaklarsanız da sınır tanımayan düşünceleri engelleyemezsiniz, ya bu duruma sebebiyet vermeyeceksiniz, ya da hesabını veremeyeceğiniz işlere girişmeyeceksiniz. Dik duramıyorsanız eğer millete karşı dikleşmeyeceksiniz. Kimse görmesin diye üstünü örtebilirsiniz ama korkusunu ne yapacaksınız? (Urcal Aslay yazdı)