SANSÜRLENEN YOLSUZLUK MECLİSTE – 32 KISIM TEKMİLİ BİRDEN *** Yasağınızı Tanımıyoruz, REDDEDİYORUZ * ‘Ağaoğlu’ndan uzak dur * Hediye gelenekmiş * Bayraktar ‘kaç’ dedi * saat itirafı

cumhuriyet.com.tr
26 Kasım 2014 Çarşamba

Yasağınızı Tanımıyoruz, REDDEDİYORUZ

Cumhuriyet Gazetesi 17 Aralık komisyonu için getirilen yayın yasağı kararına uymayacak, haberleri vermeye devam edecek.

Dört eski bakanla ilgili TBMM kararıyla oluşturulan Soruşturma Komisyonu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla sulh ceza hâkimliğinden komisyonun çalışmalarına ilişkin haber ve bilgilere yayın yasağı getirilmesini istedi. Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği de bu isteği uygun bularak gazeteleri, dergileri, televizyonları ve interneti kapsayan şekilde yayın yasağı kararı verdi. Yasamasıyla, yürütmesiyle, yargısıyla işbirliği yapılarak halkın olan bitenden haber alma hakkı engellenmek isteniyor. Devletin temel işlevlerini üstlenen anayasal organları, halkın bilgi sahibi olmasını istemiyor. Yalnızca izin verilen, uygun görülen bilgi ve haberlerin yayımlandığı yeni medya düzeni oluşturulmaya çalışılıyor. Bunun adına da ileri demokrasi (!) diyorlar. Basın özgürlüğünü, halkın bilgi edinme hakkını güvence altına alan hukuksal düzenlemeleri, bu hak ve özgürlükleri kısıtlamak için kullanıyorlar.

Gazetelerin ve gazetecilerin de kendilerinin dümen suyuna girmesini, aleyhlerine tek satır yazmamasını, toplumu kemiren, çürüten büyük yolsuzlukları, hırsızlıkları, rüşveti görmezden gelmelerini, topluma duyurmamalarını istiyorlar. Bu isteğe karşı çıkanlara yargı ve ceza tehdidini yöneltiyorlar. Gazetecilik mesleğinin onuruna sahip çıkmak, böylesi tehditlere aldırış etmeden gazeteciliğin gereklerini yerine getirmekle mümkündür. Gazeteci, bütün kamusal organları ve faaliyetleri toplum adına denetlemek, eleştirmek, kamuoyuna bilgi aktarmakla ödevlidir. Bunu yapmayana gazeteci denemez.

Toplumu baskı altına alan yasama ve yürütme terörüne destek veren yargı ve yargıç kültürünün ürettiği hukuksuzluk ve yasadışılıklardan birisi de “yayın yasağı” denilen kurumdur. Anayasada basının özgür olduğu, bazı istisnai şartların varlığı halinde demokratik bir toplumda zorunlu ve ölçülü olmasının gerektiği, ancak bir kanunla bu özgürlüğün sınırlanabileceği yazılıdır. Kanunlarda, basın özgürlüğünün “yayın yasağı” yoluyla sınırlanabileceğine ilişkin tek bir düzenleme yoktur.

Buna karşın ben yaptım oldu mantığıyla böyle bir yargı uygulaması yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Diğer “yayın yasağı” kararlarından farklı olarak, bu son kararın trajik bir yönü daha var. Yasama çalışmalarını halkın öğrenmemesini isteyen bizzat yasama organının kendisi. Demokrasilerde halkın iradesini temsil eden yasama organı, çalışmalarının, temsil ettiği halktan gizlenmesi için bir hâkime başvuruda bulunuyor. TBMM’nin içine düşürüldüğü bu aşağılayıcı duruma neden olanları kınıyoruz. Demokrasinin, devletin ve kurumlarının geldiği nokta ne yazık ki budur…

Cumhuriyet gazetesi, gazetecilik görevinin vazgeçilmez gereklerini her zaman yerine getirmeye kararlıdır. Hukuksuz, yasadışı önlemler ve engellere karşı sonuna kadar tüm gücümüzle direneceğiz. Şeklen bir hâkimlik kararı olmaktan öteye anlam taşımadığına inandığımız ve yok hükmünde olduğunu değerlendirdiğimiz kararlar nedeniyle gazetecilik görevimizi yapmaktan hiçbir otorite bizi alıkoyamaz. Bizim görevimiz gerçeği bütün ayrıntılarıyla nesnel, dürüst, ölçülü ve adil bir şekilde kamuoyunun bilgisine sunmaktır. Okurlarımızın desteğiyle bu görevimizi yapmaya devam edeceğiz

Emine Kaplan / Cumhuriyet
27 Kasım 2014 Perşembe

‘Ağaoğlu’ndan uzak dur dedim, oğlum dinlemedi’
Usulsüzlük yapmadığını öne süren Bayraktar ‘Erdoğan’la ilgili sözüm üzüntüden’ dedi
.

4 eski bakanla ilgili rüşvet aldıkları iddiasıyla kurulan TBMM Soruşturma Komisyonu’na ifade veren eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, soruşturmaya konu olan iddialarla ilgili olarak “yasaya aykırı ve usulsüz bir işlem” yapmadığını savunurken, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’a yönelik bir TV kanalında yaptığı
“Ne yaptıysam Başbakan’ın talimatıyla yaptım, asıl o istifa etsin” sözlerini “o anın üzüntüsüyle” dile getirdiğini söyledi. İşadamı Ali Ağaoğlu’ndan uzak durmaya çalıştığını, oğluna da bu yönde telkinde bulunduğunu kaydeden Bayraktar, “Ama beni dinlemedi, başına neler geldiğini sonra gördü” dedi.

Bugün Bağış dinlenecek

TBMM Soruşturma Komisyonu, eski bakanları dinlemeye başladı. İlk olarak dün eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar’ı dinleyen komisyon, bugün de eski AB Bakanı Egemen Bağış’ın ifadesini alacak.Komisyon toplantısı sırasında jammer’larla telefon dinlemesine karşı önlem alınırken, salonun olduğu tarafa gazetecilerin girmesi yasaklandı.

Edinilen bilgiye göre, toplantının başında komisyon çalışmalarıyla ilgili haberlere mahkeme kararıyla getirilen yayın yasağı tartışma konusu oldu. Muhalefet milletvekillerinin, bu kararı kimin aldırdığını sormaları üzerine Komisyon Başkanı Hakkı Köylü, “Ben başvurdum, benim tasarrufum” dedi.

Muhalefet milletvekilleri ise, böyle bir kararı tek başına kendisinin alamayacağını belirterek, “Burada 15 üyeyiz, hepimiz savcı görevi görüyoruz. Bir üyenin diğerinden bir üstünlüğü yoktur. Tek başınıza karar alıp savcılığa başvurma gibi bir yetkiniz yok. Karar alınacaksa, bunun komisyona getirilmesi, oylama yapılması gerekirdi. Yıllarca savcılık yapmış birisi olarak size böyle bir tavır yakışmadı” diyerek Köylü’ye tepki gösterdiler. CHP’li üyeler, karara itiraz edeceklerini belirttiler.

Yeni tanık listesi

CHP’li üyeler, komisyona yazılı olarak başvurarak bilgi vermek istediklerini bildiren 17Aralık operasyonunda görev alan emniyetçiler Yasin Topçu, Nazmi Ardıç ve Yakup Saygılı’nın da aralarında bulunduğu 10 kişinin daha tanık olarak dinlenmesini talep etti. Emniyet müdürlerinin halen Silivri Cezaevi’nde bulunduğunu belirten CHP’li üyeler, alt komisyon kurularak cezaevine gidilmesi ve 3 isimle görüşülmesini istedi. Ancak Köylü, bu konuda bir değerlendirmede bulunmadı. Şüpheli sıfatıyla ifadesine başvurduğu Bayraktar, 1.5 saat üyelerin sorularını yanıtlayarak savunma yaptı.

‘YAYIN YASAĞI OLMASAYDI DAHA İYİYDİ’

Hakkındaki iddialarla ilgili olarak “yasaya aykırı usulsüz bir işlem yapmadığı”nı savunan Bayraktar’a, bir TV kanalında kendisine yönelik istifa baskısı üzerine yaptığı “Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümünü sayın Başbakan’ın talimatıyla yaptım. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için sayın başbakanın istifa etmesi gerektiğine inanıyorum” sözlerinin yer aldığı açıklamaları dinletildi.

Muhalefet milletvekillerinin, konuyla ilgili soruları üzerine Bayraktar, “O anki üzüntüyle öyle söyledim. Öyle demek istemedim. Biz başbakana usulsüz bir işlem sunmayız, başbakan da usulsüz bir işlemi onaylamaz” diye konuştu.

‘Muteber değil’

Kendisi ve oğlu Oğuz Bayraktar’ın işadamı Ali Ağaoğlu ile ilişkileri ve iddiaların sorulması üzerine Bayraktar, “Oğluma, ‘Ali Ağaoğlu pek muteber bir adam değil. Ben uzak durmaya çalışıyorum, sen de uzak dur’ dedim. Ama beni dinlemedi. İşte başına neler geldiğini gördü” dedi. Bayraktar’ın Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan için de “çok temiz bir adam” dediği öğrenildi. Bayraktar, toplantı çıkışında gazetecilerin soruları üzerine, “Yayın yasağı konmuş. Yayın yasağı konmasaydı daha iyiydi” değerlendirmesini yaptı.

Emine Kaplan / Cumhuriyet
27 Kasım 2014 Perşembe

Hediye gelenekmiş

Meclis Soruşturma Komisyonuna şüpheli sıfatıyla ifade veren Egemen Bağış, Rıza Sarraf’tan çikolata kutusu içinde 500 bin dolar aldığına yönelik iddiayı reddetti.

TBMM Soruşturma Komisyonu’na ifade veren eski AB Bakanı Egemen Bağış, Rıza Sarraf’tan çikolota kutusu içinde rüşvet aldığı iddiasına “Para almadım. Çikolata, takım elbise, gömlek ve kravat hediyelerini aldım. Hediye alıp vermek Türk geleneğidir. Beşeri ilişkiler içinde de arayıp teşekkür ettim” dedi. Bağış, Sarraf’ın yakınlarına para karşılığı vize almalarına yardımcı olduğu iddiasıyla ilgili olarak da “Kim gelse vize için yardımcı olurum, bunun için 500 bin TL mi alınır?” diye konuştu.

Dört eski bakanla ilgili rüşvet aldıkları iddiasıyla kurulan TBMM Soruşturma Komisyonu, eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın ardından dün de eski AB Bakanı Egemen Bağış’ın ifadesini aldı. Komisyon, gelecek hafta çarşamba günü eski İçişleri Bakanı Muammer Güler, perşembe günü de eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ı dinlemesi bekleniyor. Edinilen bilgiye göre, toplantıya 3 avukatıyla birlikte gelen Bağış, Rıza Sarraf’tan çikolata kutusu içinde 500 bin dolar rüşvet aldığı iddialarını reddetti. Sarraf’tan gelen çikolota, takım elbise, gömlek ve kravat gibi hediyeleri aldığını kabul eden Bağış, “menfaat sağlamadım. Hediye alıp vermek Türk geleneğidir” dedi. Sarraf’ın tapelerde “Çikolata kutusuna 500 bin lira koyun” dediğinin anımsatılması üzerine Bağış, “Ben almadım, benim dışımdaki bir konuşma. Ben söylemiş miyim para aldım diye” ifadesini kullandı. Bazı AKP’li üyelerin bu sırada “500 bin dolar ayakkabı kutusuna sığar mı?” dedikleri öğrenildi. Bağış, tapelere göre Sarraf’ı arayıp teşekkür ettiğinin anımsatılması üzerine de “Bana hediye göndermiş, beşeri ilişkiler çerçevesinde ben de arayıp teşekkür ettim” yanıtını verdi.

Bağış, toplantı sonrasında gazetecilerin soruları üzerine, “Komisyon üyelerinin soruşturma önergesinde yer alan fiiller ile ilgili tüm sorularına içtenlikle cevap verdik. TBMM’de kurulan bu komisyonun, Türkiye’nin şeffaflaşması, kamuoyu vicdanının tatmin edilmesi ve en önemlisi de üzerimize atılan iftiraların milli iradenin temsilcisi olan Meclisimiz tarafından meydana çıkarılması adına hayırlı olmasını dilerim” dedi.

‘İhsası rey hikâye, yetki bende’

Komisyon Başkanı Hakkı Köylü, CHP’nin tarafsızlığını yitirdiği gerekçesiyle kendisinin komisyondan çekilmesine yönelik dilekçesiyle ilgili yorum yapmazken, “Verin bakalım” demekle yetindiği öğrenildi. Köylü, toplantı sonrasında yaptığı açıklamada, “Ne istifası nereden çıkmış. Hukuktan anlamayan, hukukçu olmayan kişilerin gerçekten hukuken esasını bilmeyen kişiler, ihsası reyin ne olduğu konusunda çok fazla bilgi sahibi olamaz. Hikâye onlar. Onu yazanlar ihsası reyin ne olduğunu biliyorlar mı? Bu komisyonda en başta ben gelirim. Herkes bilir nasıl tarafsız davrandığımı, gerisi hikâye. Ben kendi bildiğim gibi yaparım. Boşversene. İhsası rey falan hikâye. Komisyonun yürütme yetkisi bende” dedi.

SARRAF’IN HABER KONUSUNU ÇELİK’E HAVALE ETMİŞ

Egemen Bağış, Rıza Sarraf’ın yakınlarına para karşılığı vize kolaylığı sağladığı iddiasıyla ilgili olarak “Vize kolay iş. Kim gelse vize için yardımcı olurum. Bunun için 500 bin lira mı alınır?” derken, Sarraf’ın kendisiyle ilgili bir haberin yayımlanmaması için devreye girmesini istediği iddialarının sorulması üzerine yapmadım. Hüseyin Çelik’e ilettim” diye konuştu. “Rıza Sarraf nasıl biridir?” sorusuna yanıt vermeyen Bağış, Sarraf’ı nereden tanıdığına ilişkin sorular üzerine “Ebru Gündeş vasıtasıyla tanıyorum ABD’den” dedi. “Bakara makara” tapesinin montaj olduğunu savunan Bağış, konuyla ilgili olarak konuşmayı yaptığı gazeteci Metehan Demir’in özür dilediğinin anımsatılması üzerine “Bunlara cevap vermek istemiyorum” dedi.

Emine Kaplan / Cumhuriyet
27 Kasım 2014 Perşembe

‘Bayraktar ‘kaç’ dedi, delikanlıyım kaçmadım’

TBMM Soruşturma Komisyonu’na bilgi veren Bayraktar’ın danışmanı Soylu, tapelerde Bayraktar ile arasında geçen ‘Kaç Sadık’ ifadesine açıklık getirdi.

Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın danışmanı Sadık Soylu, Bayraktar’ın 17 Aralık operasyonunun yapıldığı sabah kendisini arayarak “Sadık kaç, polis gelecek, seni de bir vesileyle alacaklar” dediğini, ancak kendisinin kaçmadığını belirtirken, delikanlılık gösterdiğini ifade etti. Bayraktar’ın “kaç” demesinin doğal olduğunu söyleyen Soylu, “Erdoğan Bey benim babam gibidir, 20 sene beraber çalışmışım” dedi.

Çalışmalarıyla ilgili haberlere yayın yasağı getirilen TBMM Soruşturma Komisyonu’nun tanık olarak dinlediği eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın o dönemki danışmanı, AKP Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu’nun amcasının oğlu Sadık Soylu, şu bilgileri verdi:

Zorlu Center olayını bilmiyorum: (Zorlu Center’a plana aykırı konut inşası izni verildiği iddiası) Benim o konuyla ilgili bilgim yok. (İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Ahmet Ayyıldız’ı arayarak “Zorlu’nun işi tamam mı, şimdi açılış yapacak mı?” diye sorduğunun anımsatılması üzerine) Bizim telefonlarımız dinlenmiş, fakat işlerine gelen kısmı bize sorulmuş. Ben Bakan Bey’in aslen basınla ilgili kısmıyla ilgileniyordum ve Emlak Konut’ta çalıştığım için Emlak Konut’la ilgili kısmını bilirim biraz. Milliyet Gazetesi’nden beni aradılar “Zorlu açıldı mı açılmadı mı?” diye. Ben de cevaben Ahmet Bey’i aradım, açıldı mı açılmadı mı diye sordum. Ahmet Bey de detayına girdi. Ama işin diğer kısmını bilmiyorum. (Zorlu Center’ın inşaatının usulsüz yapılıp yapılmadığı sorusu üzerine) Onun bizim bakanlıkla ilgisi zaten yok. Onun ruhsatı falan bakanlıktan verilmedi, benim bildiğim İstanbul Belediyesi tarafından verilmiştir zannediyorum.

‘Kaç Sadık’ demiştir, kaçmadım: (Bayraktar’ın, arayıp “Sadık kaç, polis gelecek, seni alacak bir vesileyle” dediğinin anımsatılması üzerine) “Efendim, ben bir kafede oturacağım, orada bekleyeceğim” dedim. Kaçmadım zaten. Kolay kolay kaçmayız yani. İki sene beni dinlediler. İki sene içerisinde adam karısının aleyhine de konuşur, başkasına yani iki sene içerisinde beni dinlediler. Erdoğan Bey’le alakalı fezleke dosyasında tek bir tapem var, o da yerel siyasetle alakalı tek bir tapem var, başka hiçbir tapem yok. Bir de son gün “Kaç Sadık” diye var. O da doğaldır, Erdoğan Bey benim babam gibidir, 20 sene beraber çalışmışım onunla “Kaç Sadık”demiştir. Ben de “Efendim kafede oturuyorum” dedim. “Yok, yanıma gel, beraber gidelim bakanlığa” dedi. (Böyle bir diyalog geçti mi aranızda sorusu üzerine) Geçti efendim, “Efendim, ben bir kafede oturacağım, orada bekleyeceğim” dedim. Kaçmadım zaten.

Çete üyesi iddiası ütopya: (Neyle suçlandınız sorusu üzerine) Çevre ve Şehirçilik Bakanlığı’na, İstanbul Belediyesi’ne müracaat ettiler veya ilgili belediyelere müraat ettiler iş adamları veya müteahhitler, bilgili belediyeler de 3 ay içerisinde ruhsatı verilmeyen yerlerin… Daha sonra o ilgili kişiler bakanlığa müracat edip onların işini hallettiğimize dair, bir ekip oluşturduğumuza dair bir hayal ürünü ortaya koydular. Çete olan bir ekibin üyesi isnadında bulundular. (Bakanın yanında çalışan birçok çalışma arkadaşları olmasına karşın niye sizi seçmişler sorusu üzerine) Hayal efendim, hayal. 20 senedir Erdoğan Bayraktar’ın yanındayım, işte ondan dolayı. Hayal kurmuşlar yani ütopya kurmuşlar kendilerine göre, ütopyaya da inanmışlar birileri.

Delikanlılık var: (“Kaç Sadık” tapesinin yeniden anımsatılması üzerine) Telefon görüşmesi bu, bir kısmını almış bir kısmını almamış yani. Hayır, bana “Kaç Sadık” demiş bir taraftan da kafede oturacağım denmemiş, orada bir korkaklık vardı, orada da bir delikanlılık var yani onu da söylemesi lazım onu diyenlerin.

Ali Ağaoğlu hemşehrimiz: İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde KİPTAŞ’ta çalışıyordum, Hüseyin Avni Sipahi de Taşdelen Belediye Başkanı’ydı, oradan tanıyorum. Sayın bakanımızla aynı sitede otururlardı, oradan da tanıyorum. Eşi, Erdoğan Bey’in eşiyle de görüşüyordu. (Ali Ağaoğlu gibi iş dünyasından kişileri tanıyıp tanımadığı sorusu üzerine) Ali Ağaoğlu hemşehrimiz, onu tanımayan yok zaten, biz de tanıyoruz. Emlak Konut’ta da Yönetim Kurulu Başkan danışmanıyım ben. Zaten Ağaoğlu’nun bu meşhur Maslak 1453 meselesi Emlak Konut ile devletin yapmış olduğu bir iş.

Emine Kaplan / Cumhuriyet
26 Kasım 2014 Çarşamba

Zafer Çağlayan’ın korumasından saat itirafı

TBMM Soruşturma Komisyonu’na bilgi veren Çağlayan’ın koruma amiri Sarıyüce, çarpıcı açıklamalar yaptı

TBMM Soruşturma Komisyonu’nun tanık olarak dinlediği eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın koruma amiri Emrah Sarıyüce, Çağlayan’ın 700 bin TL’lik saatinin geceyarısı uçağıyla Rıza Sarraf’ın adamı Murat Yılmaz tarafından getirilerek Özel Kalem Müdürü Onur Kaya’ya teslim edildiğini söyledi. Sarıyüce, pakette saat olduğunu bilmediğini kaydederek, “Onur Kaya, kıymetli birşey olduğunu söyledi” dedi. Rıza Sarraf’ı bakanlıkta gördüğünü, ancak kaç kez geldiğini hatırlamadığını belirten Sarıyüce, Çağlayan’ın İstanbul’da Sarraf’la görüşmeler yaptığını kaydetti. Gümrük Müsteşarı Ziya Altunyaldız ise, Sarraf’ın altın yüklü uçağıyla ilgili olarak beyan edilen altın miktarının 1500, tespit edilen miktarın ise 1208 kilogram olduğunu söyledi.

4 eski bakanın rüşvet aldığı iddiasıyla kurulan TBMM Soruşturma Komisyonu’nun tanık olarak dinlediği eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın koruma amiri Emrah Sarıyüce, şu bilgileri verdi:

Saat için Onur Kaya aramış: (Çağlayan’ın 700 bin TL’lik saatiyle ilgili sorular üzerine) Bakan Bey’in Özel Kalem Müdürü Onur Kaya beni aradı, dedi ki: “Böyle bir emanet alınacak, telefon numarası bu”. Kıymetli birşey olduğunu söyledi. “O yüzden hani siz alırsanız uygun olur” dedi. “İyi” dedim, ben de memurumu görevlendirdim, işte irtibat numarası verdim, uçağın iniş saatini söyledim, kişiyi söyledim. “Bundan gidip alacaksın, dikkatli ol, onu muhafaza et” dedim. O kişiyle ben görüştüm, adı Murat’tı herhalde. (Murat Yılmaz, Sarraf’ın gemisinin kaptanı) Onunla görüştüm, “senden bir emanet alacakmışız, ne zaman geliyorsun”dedim. Onur Bey de “Sorup öğrenirsin” demişti. “Gece 12 gibi falan ineceğiz Ankara’ya” dedi. O şekilde ben de memurumu görevlendirdim, gitti aldı, daha sonra da Onur Bey’e teslim etti. (Saatin parasının ne kadar olduğu ve kimin ödediğine ilişkin sorular üzerine) Onları bilmiyorum. Kıymetinin 700 bin lira olduğunu medyadan öğrendim doğruysa.

Saatin parasını ödemiştir diye düşündüm: (“Bakana kıymetli bir hediye gönderilmesi garibinize gitmedi mi?” sorusu üzerine) Ben hüsnüzanda (iyi niyetli düşünce) bulundum, polisim herşeyi hesaplıyorum, evet ama Bakan Bey’in ekonomik durumu da ortada yani sipariş vermiştir, o an adam oradadır çünkü yani bir adam gönderilmiştir veya. Bana şey bahsetmişti mesela “Sürekli tekneyi gezdiriyorum, Avrupa’ya falan gidiyorum” demişti. Ben hüsnüzan yapmıştım orada, bilmiyorum doğru mu yanlış mı? Yani oradayken o adam, onun getirmesi kolay olmuştur yani Bakan Bey parasını ödemiştir diye bir hüsnüzanda bulundum, içeriğini bilmiyorum. (“Olağanüstü bir hediye, anlamı var” denmesi üzerine) Ben de onu düşündüm, ama pek bir bilgi sahibi değiliz.

Rıza Sarraf’ı bakanlıkta gördüm: (Sarraf’ın bakanlığa gelip gelmediği sorusu üzerine) Sarraf’ı bakanlıkta gördüm, evet, görüşmeye geldiğini görmüştüm daha sonra veya daha önce tam hatırlamıyorum. Birkaç kez mi, bir kere mi tam hatırlamıyorum. Bir kere bakanlığa geldiğini görmüştüm. Sarraf’ın asistanı Murat Yılmaz ile İstanbul’da münasebetimiz olmuştu. Nasıldı tam hatırlamıyorum, yani bayağı bir zaman geçti. Orada işte “Ben gemi kaptanıyım”. Yani yanında gelmişti zaten asistanı veya koruması gibi. İşte muhabbet ederken sigara, ayaküstü muhabetti. Tekneden, havadan sudan bahsetmiştik. Birkaç kez gördüm. (“O görüşmeleriniz esnasında Sarraf, bakanla görüşüyor muydu?” sorusu üzerine) Evet.

Görev yerim değişti: Bu olaylardan sonra görev değişikliğim oldu. Ben şu an Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nda çalışıyorum, orada büro amiriyim.

Hediye teklifini kabul etmedim: (Murat Yılmaz’ın tapelere göre kendisine ‘çocuklara çikolata falan göndereyim mi diye sorduğunun anımsatılarak Çağlayan’ın yakınındaki insanlara hediye getirecek kadar hukuku olup olmadığının sorulması üzerine) Ben 3 senedir evliyim, henüz çocuğum yok, yani çocuğum olmadığını bimiyor. Onu herhalde herkese söylediği bir cümle olarak söyledi. Ben de hediye kabul etmeyi sevmeyen bir insanım yapım gereği, orada da istemedim. İnsanlar nasıl bir yaklaşımda bulunuyor, belki haddi olmadan öyle konuştu.

‘Altın olduğunu bilmiyordum”

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Ziya Altunyaldız da, komisyona şu bilgileri verdi:

Tamam demedim, bakarım dedim: (Sarraf’ın 1.5 ton altın yüklü Gana’dan getirdiği uçakla ilgili) Takdir edersiniz, Gümrük Müsteşarı pek çok konuya muhataptır. Sorunu olan herkes arayabilir, herkes bana ulaşabilir. Onur Kaya (Çağlayan’ın özel kalem müdürü) beni aradı. Böyle bir uçak geldiğini, beklediğini, bekletildiğini. Her sorunu olan vatandaşa ifade ettiğim gibi “Evet, bakarım, ilgilenirim” demişim doğal olarak. Sonuçta, konuyu incelemeden birşey söylemek mümkün değil. Bu olayda da arkadaşlarımdan bilgi istedim. Bu bilgi sonucunda böyle bir uçağın İstanbul’a indiği, uçakta eksik belgeler olduğu, bu belgeler nedeniyle uçağın beklediği ve belgelerin tamamlanmasıyla birlikte işlemlerin yasalar çerçevesinde yürütüleceğine dair bilgi geldi, konu kendi mecrasında yürüyor. Konuyu idarenin yönetimine o haliyle bıraktık. (Geri dönüş yaptınız mı sorusu üzerine) Kendi yasal çerçevesinde yürüdüğü için kimseye birşey söylemedim. O yüzden de geriye dönüp şöyle bir işlem yaptım diye konuşma da yapmadım.

‘Bizimki’ Çağlayan: (Onur Kaya’nın tapelerde ‘Bizimki de biraz önemsediği için sizi direk aradım’ ifadesindeki ‘bizimki’nin kim olduğu sorusu üzerine) Ben Sayın Çağlayan’ın olduğunu düşünüyorum.

292 kg altın eksik: (Uçaktaki altının 292 kilosunun kayıp olduğu iddiasıyla ilgili olarak) 1500 olarak beyan edilmiş, net 1.208 kilogram. Öbürü sadece beyan, onu bilmiyoruz. Gümrük memurlarının yaptığı net tespit 1208. (Bu bir kaçakçılık sayılır mı sorusu üzerine) Gümrük müfettişi gerekli değerlendirmeleri yapmış, kaçakçılığa dokunan bir husus olmadığını da raporunda belirtmiş. (Tespitin ne zaman yapıldığı sorusu üzerine) Yüzde yüz emin değilim, uçağın 1 Ocak’ta geldiği malum, 4 Ocak gibi gözüküyor.

Kargonun ne olduğunu bilmiyordum: (Onur Kaya ile görüştüğü zaman uçağın kargosunu biliyor muydunuz sorusu üzerine) Bilmiyordum, konuşmadan zaten o anlaşılıyor. Ben ilk defa orada vakıf oluyorum yani böyle bir olay olduğunu ne biliyorum ne de bilgim var.

This entry was posted in Gundem, Haber, YOLSUZLUKLAR. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *