POLİS DARBESİ

Sabahattin Sakman
26 ekim 2014
Yurt

“POLİS DARBESİ”?

Cumhuriyet yazarı Can Dündar, “Darbeyi Askerden Değil, Polisten Bekleyin” başlıklı yazısında, kendisinin son zamanlarda sıkça dile gelen bir ihtimal olan “Askeri Darbe Süreci” ne girdiğimize ihtimal vermediğini, ama polise verilen yeni yetkilerle bir “Polis Darbesi” sürecinde olduğumuzu ifade etmiş.

“Askeri Darbe Süreci”nde olmadığımız iddiasına rezervasyon koyarak, tezini desteklemek için yaptığı tespitlerden birine değinelim.

AKP, iktidara geldikten beri, polis gücünü %50 artırmış. Verdiği rakamlara göre, şu anda 450 bin askeri olan ülkede, 350 bin kişilik polis ordusu yaratmış. Yine bu dönemde, Polis bütçesi 17.5 milyar liraya çıkartılarak, Milli Savunmanın bütçesi olan 22.5 milyar lirasına yaklaştırılmış; ağır silahlarla donatılmış.

Özal’dan beri olan bir trenddir bu ve şöyle bir mitolojiye dayandırılır: “TSK olur olmaz sebepten Darbe yapmaktadır; böyle bir şey vaki olursa, buna direnecek bir Polis kuvveti yaratmalıyız.”

Fakat, dillendirilmeyen asıl amaç şudur: “Biz, Siyasi İslam adına öyle şeyler yapacağız ki, bunları genel nüfusa ikna yoluyla kabul ettirmemiz imkansızdır; dolayısıyla, bu işi, zorla yapacağız. Anayasa, Kanun, Nizam, hiçbir şey bizi durduramaz. Elimizden geldikçe bunları amacımız doğrultusunda değiştireceğiz; elimizden gelmediği yerde, bunları ihlal edeceğiz. Allah nezdinde olmasa da, mevcut hukuk nezdinde gayrı-meşru hale geleceğiz. Bu durumda, kendini Cumhuriyeti korumakla görevli gören TSK, muhtemelen bu gidişe dur demek isteyecektir. Buna direnmeliyiz. Bizim hale getirdiğimiz Polis, bunun için iyi bir araçtır.”

Tespitleri, ancak kısmen doğrudur.

AKP gibi ideolojik oluşumların, yani uygar evrensel siyaset ilkelerini ihlal edenlerin, kendilerine aşıklık sarhoşluğu içinde göremedikleri hep şu olmuştur: Siyasetleri, uygulamaları, genel halk nezdinde öyle bir bıkkınlık, nefret ve isyan hali yaratır ki, size ait hangi Devlet organizasyonu olursa olsun, bu isyan karşısında dayanamazsınız.

Size ait olduğunu zannettiklerinizin bile, size karşı döndüğünü görürsünüz.

Gezi Hareketi, daha beter zamanlarda olabileceklerin küçük bir prototipi idi.Bütün Devrimlerin tarihini inceleyin; aynı şeyi görürsünüz.

George Washington, İngiliz Ordusunun, Kral’a sadakat yemini etmiş, bir albayı idi.Kızıl Ordunun önemli subayları, bir zamanlar, Çar’a sadakat yemini etmiş Çarlık Subaylarıydı.

NAZİ’lerin Almanya’yı batırdığı aşikar hale gelince, bırakın sıradan Nazi subay ve polislerini, Hitler’den sonra gelen en önemli üç liderden, SS’lerin başı Himmler ve NAZİ’lerin Askeri Lideri Göring, yani Polis ve Asker, Hitler’e ihanet etti. Sadece, Göbbels, suçlarının büyüklüğünden, “öyle de yandım, böyle de” diyerek Hitler’le birlikte intihar etti.

Polis, bir ülke içindeki kriminallerle baş etmek üzere vardır. Bir ülke içinde, nüfusun çok az bir bölümünün suç işleyeceği, istatistiki bir hakikattır. Bir ülkede, bu hakikate ve bu ülke nüfusuna uygun bir polis sayısı ve imkanları olur.

Ordu, ülke dışından gelecek düşmana karşı vardır. Düşman sayısı belirsizdir. Komşun da olabilir; binlerce kilometre öteden de gelebilir.

Dolayısıyla, Ordu, sayıca, imkanca, ülkenin jeopolitik konumuna göre, ülke kaynaklarının imkan verdiği azami bir şekilde güçlü kılınmalıdır.

Eğer bir ülkenin Hükümet’i, o ülkenin Polis’ini, Ordu’yla eşit hale getirmeğe çalışıyorsa; o Hükümet’in, olması gerekenin tersini yaptığına, hainane emellere sahip olduğuna, o ülke aleyhine çalıştığına hükmetmek gerekir.

This entry was posted in FAŞİZM, SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *