Soner Yalçın / 14 Eylül 2014 / Sözcü
syalcin@sozcu.com.tr
Hitler’in “Ak Sarayı”: BERGHOF
Atatürk Orman Çiftliği’ni Türk tarımına örnek oluşturması için Mustafa Kemal kurdu. Ankara’da o kadar yer varken Erdoğan başbakanlığı döneminde çiftliğe kafayı taktı. 1. derecede tarihi ve doğal SİT alanı olarak tescil edilmiş çiftliği, 3. derece SİT alanı statüsüne düşürttü. Ankara 11. İdare Mahkemesi SİT statüsünün değiştirilmesi kararını iptal etti. Buna rağmen Erdoğan çiftliğin 151 dönümüne, 3 bin ağaç kestirerek “Ak Saray” yaptırmaya başladı. Bunun üzerine Ankara 5. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Erdoğan yine dinlemedi. Başlangıçta 300 milyon liralık bütçesi olan “Ak Saray”a 900 milyon lira harcandı. İnşaat hâlâ sürüyor. Hitler’in de bir “Ak Saray”ı vardı…
Hitler’in gösterişli daireleri vardı.
Resmi olanı, Berlin‘de…
Özel olanı Münih‘te…
Sarayı ise Bavyera‘da idi.
“Berghof”…
Hitler’in Bavyera Alpleri’ndeki Berchtesgaden kasabasındaki dağ sarayının adıydı.Nazi mimarisinin ve estetiğinin sembolüydü.Hitler’in “Berghof” ile tanışması 1922’de oldu ve hemen her yaz gelmeye başladı. Villanın adı, “Haus Wechenfeld” idi ve Hamburglu bir sanayicinin dul karısına aitti. 1916’da yapılmıştı. Hitler, bu küçük dağ evini 100 Mark karşılığında kiraladı. 1924 Haziranı’ndan itibaren yazmaya başladığı “Kavgam” (Mein Kampf) kitabını burada bitirdi.
Başbakan iken villayı 1933’te satın aldı; adını “Berghof” koydu.Hitler için burası “kutsal”dı; 1928’deki büyük seçim yenilgisi üzerine burada düşünmüş ve parti propagandasını ve organizasyonunu yeniden ele geçirip; aldığı kararları uygulayarak iktidar olmuştu.(Kuşkusuz iktidar olmasında 1929 dünya ekonomik krizinin büyük rolü vardı.) Hitler’in Haus Wechenfeld’i satın almasında, üvey ablası Angela’nın kızı Geli Raubal ile yaşadığı aşk anılarının katkısı var mıydı bilinmez.
İnşaatta ölen 14 işçi
Hitler’in bina planlarına olan takıntısı bilinmektedir…
Görkemli binaların yapımına su gibi para harcadı. Mimarları, müteahhitleri müsrifçe ödüllendirdi. Hoşuna giden bir bina ya da sanat projesi için engel tanımadı.Mimari sohbetleri hep çok sevdi. Genç mimar Albert Speer ile hemen her gün Nazi yapılarını konuşmaktan büyük keyif aldı.Berghof’un genişleme ve büyüme planlarını Hitler çizdi.
Mütevazı villa büyük paralar harcanarak üst düzey yabancı konukların resmi ziyaretlerine müsait görkemli bir saray haline getirildi. Çok geçmedi…Yıl, 1939’du. Berghof, mimar Martin Bormann tarafından -Hitler’e 50. doğum günü hediyesi için- devlet parasıyla çok büyütüldü. Bu nedenle…Bavyera Orman İdaresi, bölgedeki arazisinin 6 bin 700 dönümünden feragat etti. İnşaat faaliyetleri için 50 adet ev yıkıldı. Evlerini satmak istemeyenler toplama kamplarına gönderilmekle tehdit edildi.
Bavyera Alpleri güzel havasıyla bilinen kır bölgesiydi; Almanya’nın dört bir yanından felçli çocukların hava değişikliği için getirildikleri sanatoryum bile yerle bir edildi.Hitler’in Dağ Sarayı, denizden 1000 metre yüksekliğe ve sarp kayalıklara kadar uzatıldı. Önceleri Alman işçiler, savaşın başlamasından sonra Çek ve İtalyan işçiler çalıştırıldı ve bu kalifiye işçilerin sayısı 6 bine yakındı.
Yeterli önlemler alınmadan patlatılan dinamitler, çığ ve kaya düşmeleri işçi ölümlerine yol açtı. İnşaatlarda toplam 14 işçi yaşamını kaybetti.İnşaat masraflarını tespit etmek mümkün olmasa da yaklaşık 100 milyon marka mal olduğu ileri sürüldü.
Tasarımı Hitler’e ait
Berghof tamamen gri granitten yapıldı.Yüksek pencereler derin nişlerin içine yerleştirildi.Berghof girişinde büyük bir merdiven bulunuyordu ve burada Mussolini‘den Neville Chamberlain‘a kadar Hitler‘in ziyaretçilerini gösteren fotoğraflar vardı.
Avludan mermer merdivenle birinci kata çıkılıyordu. Avluda Prusya’nın kurucusu Bismarck‘ın portresi asılıydı; geceleri resim aydınlatılıyordu.Girişte tonozlu koridorlar vardı. Burada büyük yemek salonu, Hitler’in çalışma ofisi ve misafir kabul yeri gibi odalar sıralanmıştı.
Toplantı salonu, kapı perdesiyle salondan ayrılmıştı. En gösterişli bölüm ise 32 metrekarelik devasa bir pencereydi. Hitler’in tasarımı olan pencere tamamen aşağı indirilebilen camlardan oluşuyordu.Hitler, Alpler ve Avusturya’daki Salzburg şehri görüntüsü sunan bu pencereyi her misafirine gösteriyor, övünüyor ve şatoyu aslında sırf bu pencere için yaptığını söylüyordu.
Pencerenin önünde uzun mermer bir masa duruyordu; Hitler, özellikle 1943’ten sonra savaşı buradan yönetti; durum değerlendirmesi toplantılarını bu masada yaptı. Aslında…
İktidarlığı döneminde sadece öğle yemeğine kadar yönetim işleriyle ilgilendi. Yazmayla okumayla pek ilgisi yoktu. (Basın raporlarını mutlaka okuyordu.) Berghof’ta iken çalışma disiplini daha bozuluyordu. Odasından ancak öğleyin saat 12.00-14.00 gibi çıkıyor ve çalışma masası üzerinde yalnız yemeğe oturuyordu.
Yemekten sonra yürüyüş yapıyordu. Hitler’in yürüyüşü de ilginçti; sadece yokuş aşağı yürüyordu! Yokuş altında otomobile binip tepeye çıkıp tekrar aşağıya yürüyordu!
Salonun bir yanı teraslı kış bahçesine, diğer yanı da 200 metrekarelik devasa toplantı salonuna açılıyordu.
Film-belgesel seyrediyor
Dağlık Sarayı’nın birinci katında Hitler’in özel odaları yer alıyordu; sevgilisi Eva Braun‘un dairesi de buradaydı. Eva Braun’un dairesi gayet lüks donatılmıştı.Bir ayrıntıyı atlamayayım; Eva Braun gelmeden önce Berghof çalışanlarının hemen hepsi erkekti. Kadın ziyaretçi enderdi.
Eva Braun havayı yumuşattı.
Hitler’in ayrıca resimlerinin bulunduğu odası vardı.Hitler’in 10 yıl kaldığı Dağlık Sarayında; güneş odası, konuk odası, sinema odası vs vardı. Hitler hemen her gece mutlaka film ve belgesel seyrediyordu; o dönem yapılan filmlerin azlığı göz önünde bulundurulursa, yaverlerinin yeni film bulmak için nasıl çaba harcadıklarını düşününüz.
Ana bina dışında yaverlere, çalışanlara vs rahat etmeleri için konutlar yapıldı. Sadece mutfakta 30 kişi çalışıyordu.Hitler’in maiyetindekilerin doğum günü ve Noel hediyelerini mutlaka özenle seçip satın alarak verdiğini bilir misiniz? Bu demek değildi ki çalışanlar Hitler’in yanında rahat ve samimi davranıyordu; hayır! Hitler’in en temel özelliği tahammülsüzdü; özellikle sohbetlerde bile kendine karşı çıkılmasına tepki gösteriyordu.
Hitler gölge eksikliğinden şikayet edince Münih’ten ıhlamur ağaçları getirildi.Sarayını seviyordu; her fırsat bulduğunda sarayına kaçtı…
Berghof, pahalı mobilyalarla, değerli goblenlerle ve Hollandalı, İtalyan ve Alman ressamların tablolarıyla donaltıldı.Hitler objeleri ve tabloları Münihli antikacı Frau Almers ve Berlinli antikacı Haberstock‘tan almıştı.
Hitler’in resmi fotoğrafçısı Heinrich Hoffmann ve Dresden Resim Galerisi yöneticisi Prof. Dr. Heinz Posse, alımlar konusunda Hitler’e yardımcı olmuştu. Keza bu ikili, Hitler’in Linz’de kurmayı planladığı müze için alınacak tabloların seçilmesiyle de ilgilenmişlerdi. Özel ekip, işgal edilen ülkelerin müzelerini bu amaçla yağmalamış ve aracı kişiler yoluyla Yahudilerin mülkiyetindeki resim ve heykeller zorla alındı.Hitler’in yemek odası boydan boya açık renkli camla kaplıydı. Sofra takımları gümüş çatal bıçaktan, pahalı porselenden ve kristalden oluşuyordu ve milyonlarca marka mal olmuştu. Yemek takımları; Hitler’in iktidara gelmeden önce Berlin’de hükümet davetlerinde kullanılan devlet demirbaşlarıydı!
Gümüş takımların üzerine Alman kartalı ve gamalı haç yanı sıra “A.H.” (Adolf Hitler) harfleri işlenmişti.Salonda üzerinde Nazi bayraklı kızların ve genç trampetçilerin kabartmaları bulunan bir çini soba yer alıyordu. Salonda, Roma’daki Kolezyum‘u gösteren, çok değerli, eski bir İtalyan tablosu da asılıydı. Ayrıca İtalya’daki kazılardan gelme bir Zeus başı da duruyordu.
Yine salon duvarlarında goblenler ve Bordone’nin “Venüs ve Amor” gibi önemli tablolar asılıydı. Hitler bu tabloyu 90 bin mark karşılığında Haberstock’tan satın almıştı. Tablonun parası, Reich Hazine İdaresi tarafından ödenmişti.
Büyük salonun kırmızı velur zemini üzerine, nadir bulunan özelliklere sahip olan İran halıları seriliydi.Salondaki Bechstein piyanonun üstünde Hitler’in büyük hayranlık duyduğu besteci Richard Wagner‘in büstü duruyordu.
Hitler’in çalışma odası, açık kahverengi ahşap kakmalıydı ve cilalı akçaağaç mobilyalarla donatılmıştı. Şöminenin üstünde, Osmanlı Ordusu’nda da bulunmuş Moltke‘ nin tablosu asılıydı. Hitler, şöminenin başında akşamları yakın çevresiyle birlikte çay içerek ve gramofondan plak dinleyerek geçiriyordu. Mutlaka son dinlediği “Şen Dul” uvertürü olurdu.
Çalışma odası Hitler için çok önemliydi. Biliniyordu ki; dosya okumakla, örgütlenmeyle pek ilgisi yoktu ve fakat propagandaya çok önem veriyordu; konuşma metinleri için titiz davranıyor ve saatlerce üzerinde çalışıyordu. (Her şeyden önce mükemmel bir oyuncuydu; kürsüdeki tüm hareketlerini/ mimiklerini, beden dilini hesap içinde yapıyordu.) Onun için tek mesele, kitleleri harekete geçirmekti.
Belghof’un sadece yapımı değil objelerini tek tek seçerek almak da Hitler için büyük keyifti…Diğer yandan halktan bunları hep gizledi; çünkü münzevi bir hayat yaşadığı propagandası yapılıyordu.Berghof’un yaklaşık üç kilometrekarelik bir arazisi vardı.Hitler, bu arazinin Kehlstein Dağı‘nın 1800 metre yükseklikteki doruğuna ortaçağ kalesini andıran, “Kehlsteinhaus” (Kehlstein Evi) adındaki bir “Çay Köşkü” inşa ettirdi.
Çayevi büyük bir kaya çıkıntısının üzerine kuruluydu. Çayevinin önünde, uçurum tarafında bir parmaklıkla çevrili bir çayır bulunuyordu. Hitler, çayırın üstüne konulan bank üzerinde oturarak dinleniyordu.Berghof ve çayevi arasında yaklaşık 20 dakikalık mesafe vardı. Hitler ve misafirleri kimi zaman otomobillerle kimi zaman yürüyerek gidiyorlardı.Çayevine ulaşmak için yapılan kayalığın içindeki tünelden geçiliyordu. Çayevine asansörle çıkılıyordu.
Kehlstein Dağı’na yapılan bu yol 13 milyon marka mal olmuştu.
Kehlstein Evi’nin toplam inşaat maliyeti ise 29,6 milyon marktı.
Arazisinde otlaklar ve geyik ağılları bulunuyordu.
Keza modern teknikte donaltılmış çiftlik vardı. Hitler’in gıda malzemeleri bu çiftlik tarafından üretiliyordu. Hitler bazen “burada ineklerin durumu, insanlardan daha iyi” diyor; sonra da şakayla ekliyordu: “Burada insanın inek olası geliyor, değil mi?” diye soruyordu.Hitler’in hayvansever kartpostalları basılsa da hayvanların bakımıyla, yiyeceklerin ne kadar ürün verdiğiyle pek ilgilenmiyordu.Tek sevdiği köpeği “Blondi” idi…
Berghof bölgeye hakim bir tepede kurulu olduğundan hedef olması zordu. İkinci Dünya Savaşı’nda müttefiklerin bombardımanından kurtuldu.Fakat…Nisan 1945’te İngiliz uçaklarından atılan bombalar isabet etmeye başladı. Berghof büyük hasar gördü.
Bir ay sonra Alman SS’ler evi terk ederken Berghof’u ateşe verdi.Saatler sonra Amerikan 3. Piyade Tümeni ile Fransız 2. Zırhlı Tümeni saraya ulaştılar ve evi yağmaladılar.Dört gün sonra 8 Mayıs tarihinde bu kez, Amerikan 1. Tabur 506. Piyade Alayı Dağlık Saraya ulaştı. Amerikan askerleri tarafından korunan en önemli eserlerinden biri Hitler’in Küresi oldu.
Savaştan sonra…
Amerikalılar bölgeyi Almanlar’a bıraktı. Berghof’un yanmış yıkılmış dış cephesi 1952 yılında Batı Almanya Hükümeti tarafından yıkıldı. Evin garajı ise 1995 yılına kadar sağlam kaldı.Berghof’un yıkıntıları, 2000 yılında tamamen dümdüz edilerek, üzerine lüks bir golf merkezi ve otel yapıldı. Adı artık; “Kehlsteinhaus am Obersalzberg” idi; turizm merkeziydi!
Otelin açılması Yahudileri kızdırdı.Almanlar ise 19’uncu yüzyılda bölgede etkin olan turizm geleneğini canlandırmayı hedeflediklerini açıkladı.2007 yılına gelindiğinde ağaçların olduğu yere bir site yapıldı. Otelin yakınlarında bulunan ve Hitler’in bir zamanlar yemek yediği “Eagle’s Nest” adlı restoran da hâlâ hizmette…
Berghof’un dağınık molozları ve istinat duvarı bugün üstten görülebiliyor.
NOT ; Fotoğraflar nacikaptan tarafından eklenmiştir