Necati Doğru
8 Eylül 2014
Sözcü
10 can çakıldı!
Hiçbirine ‘‘tesadüf” denemez. “Alın yazısı” ile çıklanamaz.
“Fıtratında var, elden ne gelir” avuntusuna da girilemez.
Soma’da 301 işçi öldü.
Cinayet gibiydi.
Madenin sahibi Tayyip Erdoğan dönemi zengini ve Başbakan’ın arkadaşıydı.
Cinayet gibi kaza kapatıldı.
Siirt’te baraj kapakları açıldı.
6 kişi boğularak can verdi.
Cinayet gibi kazaydı.
Barajın sahibi Tayyip Erdoğan dönemi zengini ve Başbakan’ın has dostuydu.
Cinayet kapatıldı.
Erzurum’da kayak pisti çöktü.
Devlet parasıyla yapılmıştı.
Cinayet gibi kazaydı.
Pisti yapan firmanın sahibi Tayyip Erdoğan dönemi zengini ve AKP’nin devlet ihale rekortmeniydi.
Cinayet yine kapatıldı.
İstanbul’da asansör çakıldı.
İçinde 10 işçi can verdi.
Yine cinayet gibi kaza…
36 katlı lüks inşaatı yapan şirketin sahibi de Tayyip Erdoğan dönemi zengini,
Başbakan’ın (şimdi cumhurbaşkanı) çok yakın arkadaşıydı.
Yani cinayet işleyenler bildik.
Katilleri koruyan başımızda.
* * * * * *
İşte son cinayetin öyküsü:
Yaşar Aşçıoğlu; “bir keser-bir mala-bir şakul” kat karşılığı iş alan bir sokak müteahhidi olarak iş hayatına girdi. Aziz Torun, İstanbul Bayrampaşa Gıda Toptancıları halinde “bir dükkan- bir masa-bir kasa orta çaplı şeker ithalatçısı” olarak iş hayatına atıldı.
2 işadamı iktidara yanaştılar.
İktidarda Tayyip Erdoğan vardı.
2 işadamı TOKİ’ye yapıştılar.
TOKİ’nin başkanı Bayraktar’dı.
Önce TEKEL’in arazisi alındı.
Bu arazi; Mecidiyeköy’de 24 dönüm (24 bin metrekare); içinde asırlık çınarlar, sedir çamları, nadide çiçekler ve dünya mimarlık tarihine geçecek yapılarıyla TEKEL Likör fabrikasını barındırıyordu. Arazinin peşkeş planı Ankara’da pişirildi. Arazi önce bir gecede TEKEL’den TOKİ’ye devredildi. TOKİ, bu araziye “parsel bazında (kişiye özgü) imar planı” çıkarttı ve “bodrum katlar emsale dahil değildir” plan notunu koydu. Böylece arazi üzerinde 70 bin metrekare bina yapılabilecekken 143 bin metrekareye çıkartan rant artışı yarattı; “hasılat paylaşımı (kat karşılığı demek) yoluyla” Aşçıoğlu İnşaat’a devretti.
* * * * * *
TEKEL’in Likör Fabrikası, Ali Samiyen Stadı’na bitişikti. Galatasaray’a Seyrantepe’de yeni bir Hazine arazisi sunuldu. Ali Samiyen’in üzerine kurulduğu 36 dönüm pırlanta şehir arazisi yeniden devlete (halka) döndü. TOKİ, bu arazi için de 90 bin metrekare yapılması gereken bina yoğunluğunu 180 bin metrekareye çıkartan plan yaptı.Ve yine Aşçıoğlu ile anlaştı.
Yaşar Aşçıoğlu, bu aşamada Başbakan Tayyip Erdoğan ile Elif Sucukları’nın muhasebeciliğini yaptığı dönemden beri tanıştığını söyleyen Aziz Torun’u ortak aldı.
* * * * * *
Ve hemen inşaat başladı.
Usulsüz, kaçak, ruhsatsız.
36 katlı gökdelen yükseldi.
Şişli betondan boğulmuştu.
Belediyeler seyretti.
Başbakan teşvik etti.
TOKİ Başkanı sonra bakan oldu.
O da yüksek rantın şehri öldürdüğünü görmedi ve “Başbakan ne diyorsa ben onu yaptım” diye tarihi açıklamada bulundu. İşte 10 işçi bu inşaatın asansöründe 22. kattan aşağıya çakılarak can verdi.
Cinayet gibi kaza.
Katiller tanıdık.
Katilleri koruyan başımızda.
Necati Doğru
10 Eylül 2014
Sözcü
Ey savcımız gücün Aziz Torun’a niçin yetmiyor?
Sayın savcımız, 10 işçiyi öldüren asansör çakılmasının soruşturmasını yapıyor, ifadeler alıyorsun. Asansör sorumlusunu, alt taşeronun inşaat kalfasını, yan taşeronun amele çavuşunu günah keçisi olmaya aday 7-8 kişiyi çağırıyorsun.
Birkaç saat tutuyorsun.
Sonra salıveriyorsun.
Bu yerin 60 metre altından, gökyüzünün 160 metre (42 katlı 2 ve 36 katlı 1 kule) yükseğine cam ve beton kaması gibi uzanan İstanbul’un göbeği Mecidiyeköy’deki kanlı 3 gökdeleni yapan şirketin başını niçin ifadeye çağırmıyorsun?
En güçlüsü o.
En kolu uzunu o.
En kasası yüklüsü o.
İktidarın yandaşı o.
Cumhurbaşkanının dava yoldaşı o.
Arkası en kalın olanı o.
En iyi ilişki üreten o.
Devleti en iyi elleyen o.
Belediyeleri en iyi yöneten o!
Sayın Savcımız!
Adaletimizin başkomutanı sensin.
Senin gücün, Aziz Torun adlı bu yeni fışkırma işadamı; şehrin en güzel, en gösterişli, metrekaresi en pahalı, halka park ve yeşil alan olması gereken arazilerini Ankara’dan vidalandığı güçle sahiplenerek göğe doğru kanlı gökdelenler yapan eski şeker tüccarını ifadeye çağırmaya yetmiyor mu?
* * * * * *
Sayın Savcımız!
32. kattan işçilerin ağırlığı ve yanlarında 1 ton 250 kilo kartonpiyerlerle korkunç bir hızla zemine çakılan asansörün çelik tavanı, çelik tabanına yapıştı. Hayatlarının baharında ana-baba kuzusu, evinin erkeği, çocuklarının babası, üniversite okuma parasını biriktirmeye çalışanı 10 inşaat emekçisi; asansörün tavanı ile tabanı arasında pestil gibi ezildiler. Beyinleri, yürekleri, bedenleri tavan ile taban arasında kan peltesine dönüştü. Bu geliyorum diyen cinayetin sorumlusu gökdeleni yapan Torunlar GYO’nun en başı ve Cumhurbaşkanı’nın imam hatipten okul arkadaşı ve dava yoldaşı Aziz Torun, “savcı rolünü de satın almaya” soyundu.
Asansör çakılınca.
Gazetelere demeç verdi.
“Sorumluyu bulacağız” dedi.
“Kaza sektörel vaka”
Ey Savcımız!
Adaletimizin temsilcisi!
Sorumluyu sen mi bulacaksın.
Yoksa patron Aziz Torun mu?
Kazanın nasıl bir vaka olduğunu sen mi söyleyeceksin yoksa 10 işçinin ölümünden baş sorumlu Aziz Torun mu?
* * * * * *
Sayın Savcımız!
Yeri gelince “Ergenekoncudur” diyerek Genelkurmay Başkanı’nı, ordu komutanlarını, generalleri, subayları, öğretim üyelerini, yazarları, çizerleri sabahın ışıkları bile sökmeden yataklarından kaldırıp, ifadeye çağırıyorsun. Polisler onları otomobile bindirirken boyunlarından bastırarak aşağılarken TV kameralarına canlı yayın çektirip “adaletin gücünü görsünler” diye halka seyrettiriyorsun. Yeri gelince “paralelci” diyerek polis müdürlerini, emniyet amirlerini sabahın kör vakti başlarından bastırarak ifadeye alıyor, hapis istemiyle mahkemeye çıkartıyorsun.
Ey savcımız!
Senin gücün sınırlı mı?
Aziz Torun’a niçin yetmiyor?
Necati Doğru
11 Eylül 2014
Sözcü
Ey savcımız mızrak çuvalı deliyor!
Sayın savcımız! Adaletimizin baş komutanı. Dün de yazmış, “Ey savcımız senin gücün Aziz Torun’a niçin yetmiyor?” diye sormuştum.
Bugün de soruyorum.
Sormaya devam edeceğim.
Aziz Torun gökdelenin sahibi.
İfadeye çağırmadınız.
Göz altına almadınız.
O en büyük patron.
Onun gücü korkunç.
Etkisi yüksek.
Çevresi geniş.
İlişkileri Cumhurbaşkanı’na uzanıyor.
Delilleri karartabilir.
Bilgileri kirletebilir.
Bu cinayet gibi kazada; sorumluluk skalasında beşinci , altıncı, yedinci sıradaki insanları sorguya, ifadeye çağırıyorsunuz. Vatandaşların, yurttaşların, tüm halkın bu kazaya bakış açısında; “gökdelenin dikilmesinden bütün kârı, kazancı cebine atacak olan Aziz Torun’un cinayet kazada hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi” bir algı yaratıyorsunuz.
Ey savcımız!
Adaletin başkomutanı sizsiniz.
Niçin bu algıya izin veriyorsunuz?
* * * * *
10 işçi çakıldı.
Ölümleri feci oldu.
Bilirkişi durumunda olan insanlar bile cinayet gibi kaza diyorlar. Asansörün bozuk olduğu biliniyordu. Asansörü yönetsin diye görevlendirilen genç işçi eğitim almamıştı. Lüks gökdelen dikici Aziz Torun’un kazancı azalmasın diye işçi düşük ücretle çalıştırılıyordu. Asansörün sonlandırıcısı yoktu. İkinci asansör bozuk olduğu için bütün yük bu çakılan bozuk asansöre binmişti. Bazen tek seferde 20-30 kişi bu asansöre bindiriliyordu. Gece yarılarına kadar asansör çalışıyordu. Aziz Torun’a yüklü elektrik faturası gelmesin diye yeterli ışıklandırma bile yapılmıyordu. Asansörün sensörü de bozuktu. Çıkabilecek en üst noktayı ayarlayamadığı için 31. katta duramadı, 32. kata çıkıp engelleyici kapağa çarptı. Bu çarpmayla asansör üst kılavuzundan çıktı. Otomatik paraşüt (fren sistemi) de devre dışı kaldı. 32. kattan aşağıya 10 canla birlikte çakıldı.
Ey savcımız!
Adaletin baş komutanı!
Cinayet kazanın olduğu gökdelen inşaatında çalışan Maruf Eren adlı işçi; “Asansördeki arızadan bütün şirket yetkililerinin, buna Aziz Torun da dahil, herkesin bilgisi vardı” diyor.
Ve sayın savcımız!
Aziz Torun dışarıda.
Kendini aklıyor.
“İşçiler dikkatsiz” diyor
* * * * *
Ey savcımız!
Ben size kanıt olabilecek taze bir haberi vereyim: Cuma günü Kayseri’de Erciyes Ommar Otel’de Aziz Torun bir yanında yeni hükümetin Şehircilik Bakanı İdris Güllüce’yi diğer yanında yeni hükümetin Enerji Bakanı Taner Yıldız’ı oturttu, “Gelişen Kentler Zirvesi” toplantısı yaptılar.
Sadece bir gün geçti.
Cumartesi günü oldu.
Asansör kılavuzundan boşandı.
10 can bile bile öldürüldü.
Asansör bozuktu.
Aziz Torun’un haberi vardı.
Ey savcımız!
İki yanına bakan oturtan, her şeyden haberli Aziz Torun’un bozuk asansöründen habersiz olması mümkün mü?.
Ey savcımız.
Mızrak çuvalı deliyor.
Necati Doğru
12 Eylül 2014
Sözcü
Ey savcımız jöleli belgesini de atladınız!
Sayın savcımız, adaletimizin başkumandanı. Üç gündür; “Gücünüz Aziz Torun’a niçin yetmiyor?” diye soruyorum. Bugün dördüncü gün; “adaletin gücünün Aziz Torun’a teslim olduğunu” 77 milyon hep birlikte görüyoruz.
Hukuk safi şekil oldu.
Kanunlar ruhsuz kaldı.
Adaletin kanadı kırık…
10 işçinin ölümünden o inşaatın sahibi Aziz Torun’un “baş sorumlu olması” kanunların ruhunun gereğiydi.
Onu hapse koymadınız.
İfadeye bile çağırmadınız.
Adalet adına ve ülkemizde katliama dönüşen iş kazası cinayetlerinin sıfıra inmesi adına, ibret olsun, ders olsun, caydırıcı örnek olsun diye Aziz Torun’u çağırıp; “Sen halkın malı bu değerli Ali Sami Yen arsasını sahiplenme zor işini becerdin… Bu 1 arsa üzerinde 11 Ali Sami Yen stadı büyüklüğünde 160 metre yüksekliğe çıkan kule gökdelen dikebilme imar izni alma zor işini de becerdin… Fakat işçi öldürmeyecek asansörü koymayı niçin akıl etmedin?” diye sormadınız.
Kanunların ruhu adına!
Sorulacak soru buydu.
77 milyon bu soruyu bekledi.
* * * *
Ey savcımız.
Adaletimizin baş kumandanı!
Jöleli belgesini de atladınız.
Saçlarına jöle sürdüğü için ona “jöleli yazar” adını şaka olsun diye ben takmıştım. Başbakan’ın akıl danıştığı danışman oldu. Başbakan cumhurbaşkanı olunca “jöleliyi” de cumhurbaşkanı danışmanlığına taşıdı. Cumhurbaşkanı danışmanı Yiğit Bulut, 13 Mayıs 2010 tarihinde; “Ali Sami Yen arazisi 623 milyon lira eder…” başlıklı bir yazı (Haber Türk Gazetesi’nde) yazdı.
Danışman şu fikri verdi:
“…(!) Ali Sami Yen arazinin bitişiği Likör Fabrikası arsası 415 milyon TL’ye satıldı… Ali Sami Yen arazisi hem çok daha büyük hem düz olduğu için daha fazla eder… En az 623 milyon TL eder… Ayrıca Likör Fabrikası ve Sami Yen arazileri birleşirse ortaya inanılmaz bir rant çıkıyor. Ve işin acısı devlet ve organları (Başbakanlık, TOKİ, Maliye Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı) ikisi de kamu arazisi olan bu değerleri “birleştirmeden” ikisini de değerinden düşük elden çıkartıyor. İkisi de kamunun malı arazi birleşirse en az 1 milyar dolar eder…”
* * * *
Ey savcımız!
Londra, Paris, New York, Tokyo’daki en değerli konut alanlarından daha değerli İstanbul Mecidiyeköy’de 36 dönüm Ali Sami Yen arazisi satılmadan önce Ankara’da Başbakan’a bağlı TOKİ tarafından “parsel bazında (kişiye özgü) imar planı” çıkardı ve plana “bodrum katlar emsale dahil değildir” plan notunu koydu. 90 bin metrekare yapılması gereken bina yoğunluğunu 180 bin metrekareye çıkardı. Baş danışmanın en az 623 milyon eder dediği Ali Sami Yen arazisi 416.5 milyon liraya devletin elinden çıktı, Aziz Torun’a kule diksin diye imarı hazır arsaya dönüştü.
Aziz Torun bunu becerdi.
Daha neler, neler becerdi.
Uzanlar devleti dolandırdı.
Arsalarına devlet el koydu.
Uzan’ın arsası 350 milyon değerindeydi. Onu da Aziz Torun, devletten pırasa fiyatına aldı. Paşabahçe TEKEL eski içki fabrikasını ve arazisini de 355 milyona Aziz Torun aldı. Kandilli’de Cilfton yalısını da devletten (TMSF’den) 11.5 milyona Aziz Torun aldı. Başkent Doğal Gazı da Aziz Torun aldı. Bu iktidar döneminde İstanbul, Bursa, Antalya, Samsun ve Ankara’da 15 gayrimenkulün sahibi oldu. 371 bin metrekare genişliğinde 7 Alışveriş Merkezi de Aziz Torun’un. Türkiye’nin ikinci büyük Alış Veriş Merkezi (AVM) de onun. Türkiye’de toplam 31 adet Gayri Menkul Yatırım Ortaklığı (GYO) var. İkinci büyük GYO da Aziz Torun’un.
* * * *
Ey savcımız!
Aziz Torun’u ifadeye çağırıp; “Bu kadar işi becerdin fakat işçileri öldürmeyecek asansörü kurmayı niçin beceremedin” diye soramadın.
Savcımız, gücün mü yetmedi?
Tarih hesap soracak!
Necati Doğru
13 Eylül 2014
Sözcü
Ey savcımız görüyorsun Mübarek’leşti!
Ey Savcımız, başladım, bitireyim. Bu yazdığım son mektuptur. Sizi 19 yıl öncesine götüreceğim. 1995 yılının kasım ayında İstanbul’un orta yeri Şişli’de Mecdiyeköy’ün hemen girişinde 63 dönümlük bir büyük şehir arsası vardı.
Bu arsa; beş gündür size yazıp anlattığım Mecidiyeköy’deki TEKEL Likör Fabrikası arsası (24 dönüm) ve Ali Sami Yen arsası (36 dönüm) toplamından daha büyüktü. Toplamı 123 bin dönüm (120 bin metrekare) üç arsa da devletin malıydı.
Şişli’de trafik tıkanıyor.
Gürültü çıldırtıyor.
Gündüz nüfus artıyor.
Binalar çoğalıyor.
Hava kirliliği şahlanıyor.
Bütün şehir planlamacıları 19 yıl önce bile; ikisi birbirine bitişik, diğeri de sadece 500 adım uzaklıkta 3 devlet malı arsanın; koşu parkurları, göletler, ağaçlar, yeşillikler içinde park olması halinde Şişli’ye Mecidiyeköy’e, Gayrettepe’ye ve Levent’e nefes aldıracağını, İstanbul’a da dünya ölçüsünde değer katacağını söyleyip yazıyorlardı.
* * * *
Ey Savcımız!
İstanbullular bilir.
63 dönümün mezarlığa bakan kısmı İETT garajıydı. Anakent; yüzde 59’u belediyeye yüzde 41’i işadamına kalacak şekilde; “Cevahir İş Merkezi” yapsın diye vermişti.
Temel kazılmıştı.
Ortaya dev bir çukur çıkmıştı.
Kışın yağmurla çukur doluyor. Lut Gölü gibi bir görüntü oluyordu. 19 yıl önce Kasım ayında, İstanbul Anakent Belediye’si başkan odasında bir toplantı oldu. Belediye Başkanı, tarihten tahmin edebileceğiniz gibi, Tayyip Erdoğan’dı. Şişli de oturan (Arif Ergüneş, Süleyman Güven, Cemile Tan, Özkal Yici) bir sivil toplum girişimi; başlarında CHP Şişli İlçe Başkanı Dursun Çaltı, İstanbul’a yeni Belediye Başkanı olmuş Tayyip Erdoğan’dan görüşmek üzere randevu aldılar.
Çok sıcak karşılandılar.
Öğlen saatleriydi.
Başkanlık odasının bitişiğindeki geniş odada Başkan Tayyip Erdoğan onlara öğlen yemeği bile ikram etti. Samimi, içten konuştular. Dursun Çaltı başkanlığındaki heyet yeni Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan’dan “63 dönümlük devlet arsasının Cevahir AVM değil de park yapılmasını” rica ettiler.
Başkan, olumlu buldu.
Sözler verildi.
* * * *
Fakat tutulmadı.
Cevahir Alışveriş Merkezi dikildi. Yabancı sermayeye satıldı. Tayyip Erdoğan Belediye Başkanlığı’ndan Başbakanlığa yükseldi. Diğer iki devlet malı arsa; Tekel Likör Fabrikası ve Ali Sami Yen Stadı’nın yerleri de Yaşar Aşçıoğlu ve Aziz Torun adılı işadamlarına adeta peşkeş çekildi.
Yüksek binalar dikildi.
Arap zenginlere satılıyor.
Ey savcımız!
Bu 19 yıl içinde Cevahir Alışveriş Merkezi’nden Dördüncü Levent’e kadar uzanan 2 kilometrelik aks üzerinde her biri Aziz Torun’un gökdeleni büyüklüğünde 41 adet AVM yapıldı.
Ey Savcımız gördünüz.
Bu 19 yılda Tayyip Erdoğan, Hüsnü Mübarek’leşti. 40 yıl Mısır’ın başında kalan Hüsnü Mübarek, hem kendi dönemi işadamlarını zengin etti ve hem de ailesini çok varlıklı kıldı. 10 işçinin çakılıp öldüğü gün gazeteler de; “Yapımcı şirketi AKP dönemi zengini Ahmet Çalık’ın olan ve her bir dairesi 2.5 milyon liraya satılan Üsküdar Şehrizar Konakları’nda 8 dairenin birden Tayyip Erdoğan’ın damadının ailesine geçtiğini” yazdı.
* * * *
Ey savcımız.
Son söz şunu diyeceğim:
Eğer 10 işçinin bozuk, bakımsız asansörün çakılmasıyla feci şekilde ölümünün gerçek sorumlusu inşaatın baş patronu Aziz Torun’u ifadeye çağırıp, “Sen değerli Ali Sami Yen arsasını sahiplenme zor işini becerdin… Bunun üstüne 160 metre yükseklikte gökdelen dikebilecek imar izinleri alabilmeyi de becerdin… Fakat işçileri öldürmeyecek bir asansörü çalıştırmayı niçin beceremedin?” diye sorabilseydiniz, o muhtemelen size “Şehrizar Konakları’nda 8 dairenin iktidar yakınına toplu geçişi ile bozuk asansörde işçi öldürme arasındaki birebir ilişkiyi” anlatacaktı.
Anlatmasa bile!
Siz savcımızsınız.
Anlat Aziz Bey!
Diyecektiniz.
KAYNAKLAR
http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/necati-dogru/10-can-cakildi-595931/
http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/necati-dogru/ey-savcimiz-gucun-aziz-toruna-nicin-yetmiyor-597463/
http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/necati-dogru/ey-savcimiz-mizrak-cuvali-deliyor-598339/
http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/necati-dogru/ey-savcimiz-joleli-belgesini-de-atladiniz-599234/
http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/necati-dogru/ey-savcimiz-goruyorsun-mubareklesti-600030/