Mustafa Mutlu
14 Ağustos 2014
AYDINLIK
“Seçimler bitti… Demokrat Parti, Halk Partisi’ni korkunç bir bozguna uğrattı.
Oysa Halk Partisi, halkı kazanacağını umarak, fikirleriyle prensiplerinden son zamanlarda ne fedakârlıklar etmişti.
Bütün yayınlarına göz yumulan din dergileri…
Okullara konan din dersleri…
Yeniden açılan ilâhiyat fakülteleri…
İmam-hatip kursları…
Türbeler…
şahsî sermayeye sağlanan imtiyazlar…
her türlü irticaa tanınan haklar…
Hiçbiri kâr etmedi!
Zavallı Halk Partisi…”
***
Yukarıdaki satırlar Orhan Veli’ye ait…
Seçimlerden hemen sonra, 15 Mayıs 1950’de yazılmış ve Yaprak dergisinde yayınlanmış…
***
Halk Partisi’ne bugün CHP diyoruz…
Demokrat Parti ise AKP’nin büyük dedesi!
Bugünkü CHP de tıpkı kendi dedesinin 64 yıl önce yaptığı gibi “halkı kazanacağını” umarak, fikirleriyle prensiplerinden özveride bulunmakta sakınca görmedi.
Genel Başkan, hem de Sosyalist Enternasyonal’de çıkıp, “Türkiye’de laiklik tehdit altında değildir” dedi.
Kara çarşafa rozet takıldı, din tacirleriyle, tarikat şeyhleriyle kol kola girildi.
AKPKK’nın hazırladığı “açılım politikası”na bile, hem de Meclis çatısı altında destek verildi.
Meclis’te türbana selam duruldu.
Partinin idelojisini benimseyen yurtsever kadrolar “Kemalist” oldukları için tasfiye edildi; partinin en önemli koltuklarına PKK’ya ya da F Tipi’ne yakın isimler oturtuldu.
***
Tüm bunların hepsi ve çok daha fazlası tam 64 yıldır “seçim kazanmak” için yapılıyor.
Ve ne hikmetse; kendi “fikirleriyle, prensipleri”nden sürekli ödün veren CHP, 64 yıldır girdiği bütün seçimlerden yenilgiyle çıkıyor.
İşin çok daha garibi; partiyi yönetenler CHP’yi gerçek kimliğinden çıkardıkça oy kaybettiklerini görmeyip adeta ihanet edercesine her seçimde partiyi biraz daha “fikirleriyle, prensipleri”nden uzaklaştırıyorlar.
Parti programını okumuyorlar, bilmiyorlar, umursamıyorlar, dolayısıyla uygulamıyorlar.
***
Orhan Veli’yi Türkçenin en iyi şairlerinden biri olarak bilirdik…
15 Mayıs 1950’de yazdığı bu yazı gösteriyor ki; aynı zamanda günlük siyaseti de çok iyi analiz eden bir aydınmış…
Yine de bize göre şanslıymış:
Çünkü yazısını “Zavallı Halk Partisi” diye bitirdiği halde, “diktatör, faşist” denilen o günkü CHP yöneticileri, kendisine dava açmayı akıllarına bile getirmemiş…
CHP’li okurlar da küfür ve hakaret mektupları yazmamış!
Biz ise bırakın bugün “Zavallı CHP” demeyi, “Tüm CHP’liler, bu yazıyı iyi okuyun” başlığı atmakla yetindiğimiz halde, sülalemizin yedi geçmişinin hatırı soruluyor!
***
Bu yüzden ben yazımı “Zavallı CHP” diye değil…
“Ah, CHP ah” diye bitirebiliyorum!
(*) Sözüm, başlığın bana ait olduğunu düşünüp hemen küfrü basan tahammülsüzlere: Ben de sizin!
HASTALIKLI!
Kemal Kılıçdaroğlu dün bir gazeteye demeç verdi ve istifasını isteyen altı milletvekilini, seçimlerde çalışmamakla (!) suçladı:
“Bu arkadaşlar seçimlerde il il dolaştı mı? Bu hastalıklı anlayıştan CHP’yi kurtaracağım!”
Bu suçlamalara yanıt anında geldi:
CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler yaptığı açıklamada, “Biz parti yönetimi tarafından seçim süresi boyunca TBMM çalışmalarına katılmakla görevlendirilmiştik. İstesek de bir yere gidemezdik” dedi.
Tablo ortada:
Kılıçdaroğlu, çirkin siyaseti fazlasıyla öğrenmiş…
Partisinden ve halktan özür dileyip istifa edeceğine, en namuslu ve onurlu siyaset arkadaşlarını kurban edip sıyrılmaya çalışıyor…
Evet; ortada bir hastalıklı anlayış var ama bunun sahibi, kendisinden başkası değil!
GÜNÜN SORUSU
Yılmaz Özdil, seçimlerden önce CHP’ye sunulan bir “cumhurbaşkanı adayları” listesinden söz etti. İddiasına göre, bu listenin ilk kolonunda adayın ismi, ikinci kolonunda avantajları, üçüncü kolonunda dezavantajları, dördüncü kolonunda ise “geçiş sürecinde nasıl bir rol oynayabileceği” yazılıymış… Günün, hatta asrın sorusu, Özdil’den CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na:
“Geçiş süreci” nedir? Nereye geçiyoruz birader? Nereye geçiriliyoruz?