Soner Yalçın
syalcin@sozcu.com.tr
27 Haziran 2014
Sözcü
Onları unutmayınız
28 yaşındaki II. Friedrich (1712-1786) Prusya tahtına oturunca ilk yaptığı, işkenceyi yasaklamak oldu. Basın üzerindeki sansürü kaldırdı. Büyük besteci Bach’ın arkadaşıydı; ondan flüt dersi alıyordu. Fransız aydınlanmacı Voltaire ile mektuplaşıyordu. Kendisi de yazardı. Ve mason’du.
(Osmanlı padişahı III. Osman, Almanya’yı Almanya yapan “Büyük Friedrich”e mektup yazarak, başarısına neden olan müneccimlerden bir-ikisini sarayına göndermesini rica etti!)
II. Friedrich iktidarının beşinci yılında, Berlin yakınlarındaki Postdam’da bir yazlık saray yaptırmaya karar verdi. Fakat sarayının daha büyük olmasına engel olan bir değirmen vardı; satın alınarak hemen yıkılmasını emretti. Ne var ki değirmenci satmadı; yüksek paralar talebine rağmen değirmenini elden çıkarmaya yanaşmadı. Sonunda II. Friedrich kalkıp değirmenciye gitti; kendisinin kral olduğunu isterse bir kuruş para vermeden değirmeni yıkabileceği tehdidini savurdu.
Değirmenci bu söz üzerine insanlık tarihinin unutulmaz yanıtlarından birini verdi:
“Sayın efendim unutmayınız ki, Berlin’de hakimler var!”
Bugün…
Postdam’daki Sanssouci Sarayı’nın yanında bir değirmen vardır.
O değirmen Almanya’da adaletin simgesidir!
O adalet ki, imparator ile köylüyü komşu yapmıştır…
Adliyede fuhuş
Onlar!..
Bir avuçtular…
Bir avuç adalet dağıtıcı hukuk adamı…
Karanlık Cemaatçiler, yandaş medya olmadık iddiaları gazete sayfalarına, tv ekranlarına taşıdılar.
Fuhuş… Uyuşturucu kaçakçılığı… Rüşvet…
Nelerle suçlanmadılar ki? Adliyeye fahişe getirdikleri bile yazıldı.
5 yıldızlı otelde odaları olduğu yazıldı.
Her türlü iftirayı attılar.
Lekelerle boğmaya çalıştılar.
Hepsi baskı altına alındı.
Aileleri darmadağın oldu.
Kiminin oğlu intihar etti.
Kimi kanser oldu.
Kimi sürüldü kimi mesleğini bıraktı.
Yalnız bırakıldılar.
Ama onlar Gandi’yi haklı çıkardı:
Haksızlığa sapıp bütün insanlar seni takip edeceğine, adaletle hareket edip yalnız kal!
Ergenekon’da…
Poyrazköy’de…
Balyoz’da sevindirici bir haber aldığımda aklıma hemen onlar geliyor.
Unutulmamalarını istemiyorum. Ellerinden geldiğince bu vahşi kumpasa karşı durmaya çalıştılar.
Haksızlık önünde eğilmediler ve şereflerini kaybetmediler.
Bir teşekkürü hak ediyorlar…
Ellerinde Adalet Tanrıçası Themis’in terazisi olan o hakimler kim miydi?
Hakim Köksal Şengün…
Hakim Şeref Akçay…
Hakim Necat Ede…
Hakim Oktay Kuban…
Hakim Erkan Canak…
Hakim Zafer Başkurt…
Hakim Yılmaz Alp…
Hakim Tuncay Aslan…
Hakim Bülent Akatma…
Hakim Faik Saban…
Hakim Erol Tatar…
Hakim Musa Yeşil…
Unuttuğum varsa özür dilerim…
Bildiğim sadece bir avuçtular…
Adaletin zafer tacı onlar!
Bir büyük teşekkür de, hâlâ cezaevinde olan yiğit bir adalet adamına:
Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok… Kayseri’de Işıkevlerinde yetişen astsubayların yaptığı cemaatçi kumpası ortaya çıkardığı için hâlâ inatla hapiste tutuluyor.
Cemaati arındırma programı
Tarih: 14 Eylül 2012
Özel Yetkili İstanbul 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada şöyle dedim:
“Siyasi bir ihtirasa, sıradan bir kötülüğe teslim oldu Türkiye.Zihinsel ve ahlaki bir çürüme yaşıyoruz. Zalim bir intikam peşinde olanlar ülkemizi bölüyor. Ve ne yazık ki, bu kötücül atmosferin sebeplerinden biri de kanunsuz ve delilsiz ceza sistemi uygulayan adalet anlayışıdır. Hep güçlünün yanında olan, hep güçlünün haklı olduğuna karar veren bu otoriter yasalcılık; toplumsal yaşamı, barışı ve zaten az gelişmiş olan siyasal kültürü felç ediyor.
Amacı korkuyu ortadan kaldırmak olan adalet, korku nesnesi haline getirildi.
İnsanlık hukuku, masumiyet karinesi unutuldu.
Bakınız:
Hitler’e hizmet etmiş savcılar-hakimler savaştan sonra, Nazizm’den Arınma Programı’na alındı. Burada savcı ve hakimlere sordular; ‘Sizler gözünüzü kırpmadan Hitler’e /Naziler’e nasıl hizmet verdiniz, nasıl boyun eğdiniz?’
Savcılar-hakimler şu yanıtı verdi:
‘Ne yapalım kanunlar böyleydi, biz kanunları uyguladık!’
Tabii ki bu gerekçe kabul görmedi. O savcı ve hakimlere şu yanıt verildi:
Adalet kökünü ahlaktan alır.
Peki: Hukukla iç içe olan ahlak nedir? Ahlaksızlığın ne olduğunu anlatarak ahlak tanımı yaptılar: Ahlaksızlık; bilerek birine zarar vermektir. İşte ‘yasalaştırılmış adaletsizlik’ kavramı Almanya’da böyle doğdu…”
Dedim de ne oldu; tutukluluğumun devamına karar çıktı!..
Bilerek birine zarar veren hakimler ile bilerek birine zarar vermek istemeyen hakimler üzerinde daha çok konuşmamız/tartışmamız gerekiyor. Çünkü…
Adalet en büyük ihtiyaçtır…
Adil olunuz
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Casusluk, Fuhuş ve Odatv…
Ne çok dava açıldı.
Ne çok insan cezaevine atıldı.
Kaç kişi yaşama veda etti…
Bu kumpası kimlerin hayata geçirdiğini biliyoruz.
Ve şimdi…
Erdoğan iktidar gücünü kullanarak kumpas ortağı Cemaat’e savaş açtı.
Bugün, Cemaat’in kumpasçıları tek tek savcı-hakim önüne çıkarılıyor. Daha da çıkarılacak.
İsterim ki: Adalet yerini bulsun. Ama…
Bir tek masum kişi bu operasyonlardan zarar görmesin.
Savcılar-hakimler sadece adaleti hakim kılmak için çabalasın.
Dün Cemaatin’in hakimlerinden-savcılarından çok çeken biri olarak söylüyorum; bana yapılan haksızlık hiçbir şekilde onlara yapılsın istemiyorum. Çünkü…
Bir tek kişiye yapılan haksızlık, bütün topluluğa yönelmiş bir tehdittir.
Bilirim ki:
Adil insan, kendisine zarar verildiğinde bile adaletinden bir şeyler eksilmeyen kişidir.
http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/soner-yalcin/on%c2%adla%c2%adri-unut%c2%adma%c2%adyi%c2%adniz-543014/