Baris Yarkadas
16 Kasım 2013
Gerçek Gündem
Erdoğan cemaate neden rest çekti?
SGK’nın ”gözlerden kaçan” son genelgesi cemaatin para kaynağını kesmeye yönelik ciddi bir hamle…Erdoğan’ın hedeflerinden biri ise dini lider olmak…
AKP ile Fethullah Gülen Hareketi arasında kıyılan ‘‘zoraki nikah”ta sona geliniyor. Dershanelerin kapatılması üzerinden başlayan ve artık gizlenemeyen kavga tarafların karşılıklı restleşmesiyle sürüyor.
AKP ile Cemaat arasında patlak veren kavgaTürk medyasında ilk kez bu köşede yer almıştı. Medyada hiç kimsenin konuşmaya dahi cesaret edemediği kavganın boyutlarını 2011 yılının ortalarında tüm boyutlarıyla köşeme taşımış katıldığım TV ve radyo programlarında da anlatmıştım. AKP ile Cemaat arasında yaşanan “iktidar kavgası’‘nı anlattığım günlerde AKP de Cemaat de söylediklerimi yalanlamıştı. Zaman Gazetesi beni “fitnecilik” AKP’nin sesi Akif Beki ise “meczup olmak”la suçlamıştı. Kavganın su yüzüne çıkmaya başladığını anlattığım yazımda “Erdoğan 2010 yılındaki referandumda yüzde 58 oranında oy aldığı için artık hiçbir ittifaka ihtiyaç duymuyor” tespitini yapmıştım.
Geride kalan zaman bizi doğruladı. Erdoğan cemaatin bürokrasideki kadrolarının bir kısmını zamanla tasfiye etti etkisizleştirdi. Bir kısmını ise yanına çekerek cemaatin altını boşalttı. İktidarın nimetlerinden yararlanmaya başlayan cemaatin birçok kadrosu Fethullah Gülen yerine Erdoğan’a biat etmeye başladı. Cemaat bu yüzden Erdoğan’a yüksek perdeden yanıt veremedi. Çünkü cemaatin tabanı da AKP’nin yarattığı ”ekonomik kaynaklar’‘dan sonuna kadar faydalanmaya başlamıştı. Cemaat bu gerçeği bildiği için AKP’ye açık bir tavır alamadı. Zira AKP’yle girişilecek bir kavgada tabanı ellerinde tutamayacaklarını gördüler.
Cemaat ile AKP arasında başlayan ‘‘iktidarı bölüşememe” kavgası2013 yılının mayıs ayında birkez daha patlak verdi. Türkiye’den ABD’ye götürülen sekiz gazeteci Fethullah Gülen’le yaklaşık üç saat boyunca görüştü. Ancak bu sekiz gazeteci Gülen’in Başbakan Erdoğan için kullandığı hiçbir ifadeyi köşelerine taşımadı taşıyamadı! Gülen sekiz gazeteciyle yaptığı sohbette Başbakan Erdoğan için “Otoriter diktatör” demiş Erdoğan’ın “güç zehirlenmesi yaşadığı’‘nı söylemişti.
Sekiz gazetecinin okurlarından sakladığı bu bilgiler yine bu köşede sansürsüz bir şekilde yer aldı. Fethullah Gülen Hareketi’nin kurumları köşemizde yer alan ifadelerin hiçbirini yalanlamadı. Ve daha ilginci yalanlamama kararı aldı. O görüşmede hatırlanacağı üzere Mehmet Altan da yer almış ve Gülen’e “AKP ancak İstanbul’dan yıkılır. Yerel seçimlerde AKP kaybederse otoriter yönetimin sonu gelir” demişti.
Çok fazla uzatmaya gerek yok:
AKP ile Cemaat arasında ”iktidarı bölüşememe” üzerinden başlayan kavga hayatın tüm alanlarında sürüyor. AKP iktidarı ve Başbakan Erdoğan cemaatin var eden tüm kurumları yok etmeye kararlı gibi görünüyor. Bunun bir ayağının dershaneler olduğu görülüyor. Erdoğan’ın cemaatin insan kaynağı haline gelen dershanelere yönelik operasyonu uzun bir süredir devam ediyor. Hatırlarsanız yine bu köşede4+4+4 adlı yeni sistemin hedeflerinden birinin sadece laik kesim değil cemaatler de olduğunu söylemiştim.
Erdoğan4+4+4 adlı sistemle”dini eğitim’‘i devlet okullarının bünyesine katarak cemaatin insan kaynağını kendi denetiminde tutmayı hedeflemişti. Buna paralel olarak ise TOKİ’ye “öğrenci yurdu yapması” talimatı vermişti. 2011 yılının başından beriTürkiye’nin dört bir yanında onlarca öğrenci yurdu yapıldı. Erdoğan cemaatin beslendiği en önemli kaynaklardan biri olan öğrenci evlerini de devletin bünyesine katmak daha doğrusu kendi kontrolüne sokmayı istiyordu.
Erdoğan bu projesinde kısmen başarılı da oldu. Birçok öğrenci Gülen Hareketi’nin yurtları yerine AKP kontrolündeki devlet yurtlarında kalmaya başladı. Bugün yaşanan “öğrenci evi” tartışmasının sebeplerinden biri de budur. Erdoğan yasal düzenleme yaparak öğrencilerin cemaat evlerinde kalabilmesinin önüne geçmek istiyor. Zira Erdoğan cemaatin en önemli insan kaynağının öğrenci evleri ve dershaneler olduğunu biliyor. Türkiye’yi tek başına yönetmek ve gücünü hiçbir odakla paylaşmak istemeyen Erdoğan bu yüzden Gülen Hareketi’nin tüm nefes borularını tıkamak istiyor. Bu operasyonda en önemli ayak olarak ise istihbarat teşkilatı kullanılıyor. Hakan Fidan’ı ”Başbakan olma hayali’‘yle motive eden Erdoğan Fidan’ın cemaate ilişkin ataklarının tümüne tam destek veriyor.
Erdoğan’ın Gül – Arınç – Cemaat üçlüsüne karşı verdiği mücadele sadece dershaneler üzerinden değil başka alanlarda da sürüyor. 2011 seçimlerinde cemaate yakın sadece dört ismi milletvekili yapan Erdoğan artık bu üçlünün hiçbir isteğini gerçekleştirmiyor. Öyle ki TRT’den sorumlu olan Arınç uzun süredir bu kuruma hiç kimseyi atayamıyor. Erdoğan Arınç’ın hiçbir atama kararını imzalamıyor.
Erdoğan ile Gülen arasında patlak veren ”iktidarı bölüşememe” kavgasının son ayağı ise hastanelerde sürüyor.
Nasıl mı?
Bilindiği üzere cemaatin en önemli finans kaynaklarından birini dershanelerin yanı sıra hastaneler oluşturuyor. Cemaat dershanelerden hem insan kazanıyor hem de para…
Hastahaneler ise daha çok para kaynağı yaratmaya hizmet ediyor. Türkiye’nin dört bir yanında cemaatin yüzlerce hastanesi ve tıp merkezi bulunuyor.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) cemaatin en önemli kaynaklarından biri olan hastanelere yönelik önemli bir genelgel yayınladı kurban bayramından birgün önce… Cuma günü saat 17.43′te yayınlanan genelgeye göreSGK artık vakıf üniversitelerinin hastane haricindeki tıp merkezlerine giden hastaların parasını ödemeyecek…
Bu şu demek:
Örneğin bir hasta cemaate yakın bir vakıf üniversitesinin hastane bünyesi dışındaki ”Tıp Merkezi”ne gittiğinde SGK hasta başına en az 60 TL ödüyordu. Son genelgeyle birlikte bu para artık ödenmeyecek. Yani SGK genelgesine göre hiçbir hasta Tıp Merkezi’ne SGK katkısıyla gidemeyecek.
Genelgenin yansımaları üzerine sohbet ettiğim bir hastane sahibi “Bu genelge çoğunluğu cemaate ait olan tıp merkezlerini vuracak. Hastalar artık tıp merkezlerine gidemeyecek. Cemaate yakın isimlerin para kaybı bir yıl içinde milyar dolara yakın olacak” dedi.
Görüldüğü üzereBaşbakan Erdoğan’ın iktidarını hiçbir şekilde bölüşmek istemediği cemaate karşı yaptığı hamleler birçok alanda sürüyor. AKP ile cemaat arasındaki kavga özellikle 7 Şubat MİT krizinin ardından daha da sertleşiyor. Bu sertleşme iddialara göre Obama ile Erdoğan’ın son görüşmesinde de ele alındı. AKP’ye yakın kaynaklar Obama’nın Erdoğan’a cemaate yönelik tutumundan vazgeçmesini istediğini söylüyor. İddialara göreObama “Sizin aranızdaki gerilim bizim Ortadoğu’daki politikamızı uygulamamıza engel oluyor” diyor. Başbakan Erdoğan ise cemaatin “paralel devlet” oluşturduğunu ve buna izin vermeyeceğini dile getiriyor.
Erdoğan’ın cemaati ve onu destekleyen Arınç – Gül ve iş dünyası ile uluslararası uzantılarının bir kısmına yönelik verdiği mesaj ise kavganın sebeplerini daha iyi anlamamıı sağlıyor:
Başbakan uluslararası destekli Gü lArınç ve cemaatin “Erdoğan’sız AKP Erdoğan’sız Türkiye projesi”nin ayaklarını oluşturduğunu biliyor. Kendisinden hiçbir koşulda vazgeçilemeyeceğini göstermek isteyen Erdoğan“ Türkiye’yi bensiz yönetme hesapları içine girerseniz bunun altında kalırsınız. Giderken hepinizi de beraberimde götürürüm” diyor.
Bu bağlamda Erdoğan’ın Gülen Hareketi’ne yönelik sert adımlarının ve tasfiye girişimlerinin sadece “siyasi” sebeplerle açıklanamayacağını da söylemek gerekiyor. Biliniyor ki Erdoğan aslında Fethullah Gülen’e çok öykünüyor. Erdoğan aslında Fethullah Gülen gibi bir dini lider olmak ve tarihe bu şekilde geçmek istiyor.
”Başbakanlık” makamının geçici olduğunu bilen ve bir gün tarihin tozlu raflarında unutulacağını düşünen Erdoğanbu yüzden Fethullah Gülen’in tahtına oturmak istiyor. Başbakan ErdoğanGülen’in insan ve para kaynağını tükettiği cemaati nefes alamayacak hale getirdiği taktirde dini liderlik yolunun açılacağını hesap ediyor.