Ayşenur Yazıcı
aysenur@aysenuryazici.com
11 Kasım 2013,
‘Yaptıklarınızı vicdan aynasında test etmeniz dileğiyle”
Köşemi bugün bir imamın mektubuna ayırıyorum.
İzniyle.
Sayın Başbakan;
Sizinle aynı eğitimi aldık. Ben de ‘İmam Hatipli’yim. Uzun süre cami imamlığı da yaptım. Aynı kültür ve inançtan geliyoruz. Hassasiyetlerinizin ne olduğunu bilebiliyorum. Rehber kitabımız bir olduğuna göre…
48 yaşımdayım ve uzun zamandır sizi anlamaya çalışıyorum. Yaptığınız çıkışlarda, itirazlarda mantık aramaya çalışıyorum. Siz konuştuktan sonra ülkenin gündemi belirleniyor. Kanun gerekiyorsa, acele kanun çıkıyor; kanun gerekmiyorsa, direkt padişah fermanı gibi, yürürlüğe giriyor. Sanıyorum, sizin anlayışınıza göre demokrasi; ‘padişah dayatması’ diye tabir ettiğimiz şeyleri, yasaların ardına saklanarak yapmak oluyor.
‘12 Eylül’ü gördüm. Öğrenciydim o yıllarda. ‘28 Şubat’ı gördüm. Bir gün elime bir kâğıt tutuşturdular. ‘İrticai faaliyet yaptığım’ gerekçesiyle soruşturma açmışlardı.
Müfettişlerin biri gitti, biri geldi. Sonunda kendimi aklamayı başarmıştım ama yine de yaşadıklarım o günleri burnumdan getirmeye yetmişti. O gün, ben kin tutmaktansa “Allah’ım bu ülkeye öyle bir iktidar nasip et ki, bu ülkenin semalarına sinmiş kini, nefreti, ayrışmayı ve bütün etiketleri söküp atsın” dedim. Ben, yaptığım duaların duyulduğuna ve işleme konulduğuna inanan bir adamım. Bundan hiç şüphe etmedim.
11 yıldır devam eden iktidarınızın ilk yıllarında, sizden bu noktada gerçekten umutluydum. Ancak siz bu fırsatı kaçırdınız. Bir dediğiniz bir dediğinizi tutmuyor, farkında mısınız? İnançlı olmanıza güveniyordum. İktidara ilk geldiğiniz günlerdeki söylemlerinize güveniyordum. Hatta, sağlam olduğuna inandığım kişiliğinize güveniyordum.Aynı kültürden gelen bir insan olarak söylemeliyim ki sayın başbakan; beni yanılttınız, hem de çok yanılttınız.
Oysa siz, inançlı bir insan olarak; ülkemin bütün renklerini aynı resimde buluşturabilirdiniz. Oysa siz, bütün inançlara kucak açıp; ülkemin gerçekten bir inanç cenneti olmasını sağlayabilirdiniz. İnançlı bir insan olarak, düşmanınızın bile size her şeyini emanet edebileceği ve herkesin güvenebileceği bir başbakan olabilirdiniz. ‘Herkesin başbakanı’ olabilirdiniz.
Hani, hatırlar mısınız; ‘Gezi Olayları’ sırasında, sizin ‘vandal’ ve ‘çapulcu’ dediğiniz, ölen gençler vardı. O gençler öldüğünde, ailelerine “Başınız sağ olsun” bile diyemediniz. Televizyona çıkıp “Onlar vandaldı, çapulcuydu ama bu ülkenin çocuklarıydı; keşke ölmeselerdi” diyebilseydiniz; kırıp dökülen çok şeyi tamir edebilecektiniz. Kininiz onu bile söyletmedi size. Dinimizde kin yoktur, bunu da mı düşünemediniz?
Sayın Başbakan;
sizden ümidimi kestim. Siz artık öç alma politikası güdüyorsunuz.
Siz artık sadece intikam alıyorsunuz. Siz artık “Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı” olma şansını kaybettiniz. Siz, sadece size oy verenlerin başbakanlığına talip oldunuz. Yüzde 50’nin alkışını alırken, diğer yüzde 50’nin âhını alarak, ‘herkesin başbakanı’ olunmaz.
Gerek başörtüsü ve gerekse öğrenci evleri ile ilgili çıkışınız, artık umut kırıntılarımın tamamen yok olmasına sebep oldu. Öğrenci evlerini terörle ilintilendirmesi hangi danışmanınızın icadıdır, merak ettim doğrusu.
Siz artık, ‘28 Şubat’ta ikna odalarında türbanlı öğrencilere baskı uygulayanların yaptıklarını dahi rahmetle aratmaya başladınız. Oysa onlar ‘kendi doğrularını’ yapıyorlardı ve yaptıkları yanlışın ‘doğru’ olduğunu sanıyorlardı.
İcraatlarınızın doğru tarafı şaşmıştır. Ne dinimiz, ne milletimizin ve kültürümüzün zengin kucaklayış hoşgörüsü, dayatmalarınıza zemin teşkil edebilir. Hakkınızda yazılan eleştirileri okumuyormuşsunuz! Etrafınızdakiler de size hatalarınızı göstermiyor.
İsterseniz; Mekke’nin fethindeki Hz. Muhammed’imi, Irak’ın fethindeki Ömer’imi, İstanbul’un fethindeki Fatih’imi tekrar okuyun. Vaktiniz olursa…
Yaptıklarınızı vicdan aynasında test etmeniz dileğiyle…
Mehmet TEKECİ
Bir İmam