İktidar ihalesi şartnamesi * Paketimi çaldılar * “Erdoğan, 11 yıl önce kime ne söz verdi?

İktidar ihalesi şartnamesi

Ali Serdar Bolat
4 Ekim 2013

Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı pakete Dersimdaroğlu sahip çıkmıştı.
“Paketimi çaldılar” başlıklı yazımda o paketin sahibinin Amerika olduğunu anlatmıştım.
Prof. Dr. Semih Koray, bugünkü Aydınlık’ta belgesini veriyor.:

ABD, özellikle 12 Eylül darbesinden bu yana, ülkemizde yapılan her seçimde “iktidar ihalesi” açmaktadır. İktidarını ABD icazetine bağlayan partilerin önüne bir “ihale şartnamesi” konmakta ve bu partilerin verdikleri “teklif”lerle, ABD’ye “hizmet yarışı”na girmeleri sağlanmaktadır. Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun paylaşamadığı “demokratikleşme paketi”nin asıl sahibinin kim olduğunu belirlemek için başvurulacak en sağlam kaynak da, işte bu “ihale şartnamesi”dir.

Şimdi en güncel şartnamelerden biri olan “U.S. – Turkey Relations: A New Partnership, Independent Task Force

Report No. 69, CFR” 

(“ABD – Türkiye İlişkileri: Yeni Bir Ortaklık, Bağımsız Görev Birimi Raporu No. 69, CFR”) başlıklı belgeye bir göz atalım.)

Şartname koşulları

“… Türklerin yeni bir anayasa yapmaları siyasal olarak mümkün olmayabilir. Dolayısıyla Washington’un … demokratik olmayan ve etkileri mevcut anayasa ile birlikte ele alındığında Türkiye’de demokrasinin uygulanmasını dinamitleyen yasaların, yönetmeliklerin, kuralların ve kararnamelerin kaldırılması veya değiştirilmesi için Türkleri zorlaması gerekir. Ceza yasasının Türklüğe hakareti suç sayan 301. maddesi bunlar arasında yer almaktadır. …

Ayrıca Türkiye’nin, silahlı kuvvetlerin iç hizmet yasasının …(ilgili) maddeleriyle, Rum-Ortodoks Halki Ruhban Okulunun açılmasını engelleyenler de dahil olmak üzere, din özgürlüğünü kısıtlayan yasal düzenlemeleri kaldırması lazımdır. … Ayrıca Ankara’nın partilerin parlamentoya girmesine ilişkin seçim barajını düşürmesi gerekir.” (s. 25-26)

“…Başkan Obama, Başbakan Erdoğan’la olan sıcak ilişkisini kullanarak Türkleri yeni bir Kürt açılımına ikna etme imkanına sahiptir.Erdoğan’ı, Dersim’de 1936-1939 yılları arasında katledilen yaklaşık 13 bin Alevi Kürt nedeniyle dilediği özrün devamı niteliğinde adımlar atmaya ve Kürt toplumu’na yeni bir jest yapmaya teşvik etmelidir.

Washington, Ankara’nın ekonomi, eğitim ve kültür alanlarında .. Kürtlerin kimliklerinin resmen tanınması yönündeki istemlerine yanıt verecek adımlar atmasını teşvik etmelidir.” (sayfa 29)

Bu paketin ne CHP’nin, ne AKP’nin olmadığı, Devlet Bey’in dediği gibi PKK’nin istekleri de olmadığı,doğrudan ABD tarafından dikte ettirildiği, yani Amerikan emperyalizminin paketi olduğu böylece daha açık bir şekilde görülmektedir.

02 Ekim 2013
Aydınlık

Paketimi çaldılar

Prof. Yalçın Küçük’ün adlandırması ile Dersimdaroğlu, “Tayyip paketimi çaldı” deyu şikayettar oldu.Gerçekte, paket ne onun, ne de AKP’nin veya PKK’nin.Paketin sahibi, BOP haritasını yapan ve Eşbaşkanlık görevi dağıtan ABD emperyalizmi.

Yeni CHP kurucusu Dersimdaroğlu “Benim paketim” demekle, Sam Amca’ya “Ben de BOP Eşbaşkanı olabilirim, Tayyip Bey’i süpürürsen burada ben varım. Gördüğün gibi paketini destekliyorum. Sen de beni gör” diyor.Tayyip Erdoğan: “Bunları PKK istediği için yapmıyoruz, 11 yıllık zincirin bir halkası olarak gerçekleştiriyoruz. AK Parti kurulduğu gün programında neyi ifade ettiyse bugün şartlar oluştuğu için onu gerçekleştiriyor” derken doğru söylüyor.

Yeniçağ yazarı Arslan Bulut, sürecin başından beri bu konuyu işliyor. 25 Eylül 2013 günlü köşe yazısında yineledi. Arslan Bulut şöyle yazdı;

25 Eylül 2013
Arslan BULUT
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr

“Erdoğan, 11 yıl önce kime ne söz verdi?

Cemil Bayık, PKK adına, Tayyip Erdoğan’ın 30 Eylül’de açıklayacağı “demokrasi paketi” konusunda “Bu defa Kürt sorununun çözümünde radikal adımlar atmazsa AKP sonun başlangıcını yaşar” diye tehdit etmeye devam ederken BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, “Hükümetin ortaya koyması gereken şey; bir halkın varlığının kabul edilip edilmemesi hususudur.

Eğer tanıyorsa, bu halkın diline, kimliğine, kültürüne, statüsüne, ortaya koyduğu siyasal iradeye saygı duyulacak mı duyulmayacak mı? Beklentimiz bu hususlara cevap verilmesidir” diyerek paketten ne beklediklerini açıklamış oldu! Bir halkın varlığının tanınması ve statüsünün belirlenmesi ne demektir?
Özerklik talebi demektir!

Tayyip Erdoğan ise “Bu reformları Türkiye’de şartlar oluştuğu için, engeller ortadan kalktığı için, 11 yıllık zincirin bir halkası olarak gerçekleştiriyoruz. AK Parti kurulduğu gün programında neyi ifade ettiyse,bugün şartlar oluştuğu için onu gerçekleştiriyor.Programımızda, tüzüğümüzde, seçim beyannamelerimizde ve kongrelerimizde çizdiğimiz çerçeve dahilinde milletimizi, ülkemizi, hakları oluşturuyor, verdiğimiz sözleri tek tek yerine getiriyoruz” diyor.

Peki Tayyip Erdoğan, 11 yıl önce kime, ne söz vermişti hatırlayan var mı? Tayyip Erdoğan, verilen söz olarak parti programını ve beyannamelerini gösterdiğine göre biz de onu esas almalıyız.AKP’nin parti programının, bir lobi şirketi üzerinden gizli olarak New York’tan gönderildiğini bildiğimize göre Tayyip Erdoğan’ın kime ne söz verdiği de o belgeden ortaya çıkar.

Gizli belgede, “Mister Tayyip Erdoğan; Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir” deniliyordu.

İşte Erdoğan’ın “Milli birlik ve kardeşlik projesi” dediği proje, bu projedir.Erdoğan, küresel örgütlerin taleplerini AKP’nin program ve tüzüğüne yerleştirmiş ve parti programı ile birlikte yayınlanan Kurucular Kurulu kitabının 8’inci sayfasında “Partimiz merkeziyetçi devlet anlayışından vazgeçilmesini öngörür” sözünü vermiştir. Parti programının 35’inci sayfasında da “Çağımız bir yönüyle küreselleşme çağı, diğer yönüyle yerelleşme ve yerel yönetimlerin devlet sistemleri içindeki ağırlıklarının arttığı bir çağdır” denilmektedir. Bütün bu ifadeler o gizli belgeden alınmıştır.

Fakat söz kime verilmiştir?
Söz, o lobi şirketi üzerinden eski Ankara Büyükelçisi Abramowitz’e ve onun da bağlı olduğu CFR denilen örgüte verilmiştir. CFR, kendisini dünya hükümeti olarak gören bir kuruluştur. ABD’yi yönetenler, CFR üyesidir.

Bu durumda, 11 yıl önce AKP, programı, tüzüğü ve Kurucular Kurulu kitabında, ABD’yi yöneten örgüte, merkeziyetçi devlet anlayışından vaz geçmek, “yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak” sözü verilmiş değil midir?

Yani söz PKK’ya değil, ABD’ye verilmiştir. PKK, ABD’nin Türkiye’yi 100 yıllık federe devletçiklere bölmek projesinin sadece bir enstrümanıdır. Fakat, AKP de bu sözü vermiş olmakla, ABD’nin projesinde taşeronluk yapmayı daha kurulurken kabul etmiştir.Şimdi bölünmenin adına “demokratikleşme” denilecek, millet de yutacak öyle mi?

AKP zaten doğruyu söyleyen, imam ve müezzini bile yerlerinden sürdü… Yani yalan söylemezseniz, AKP döneminde size camilerde bile hayat hakkı yoktur. Fakat yalan ile iman bir arada durmaz; millet sonunda doğruyu görürse AKP’nin sonu ne olacak?”

Bakınız: http://www.yazaroku.com/guncel/arslan-bulut/25-09-2013/erdogan-11-yil-once-kime-ne-soz-verdi/619409.aspx

AKP programı, New York’tan bir lobi şirketi üzerinden gizlice gönderilmişti.Gizli belgede:

“Mister Tayyip Erdoğan; Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir” deniliyordu.

İşte Erdoğan’ın “Milli birlik ve kardeşlik projesi” dediği proje, bu projedir.Erdoğan, küresel örgütlerin taleplerini AKP’nin program ve tüzüğüne yerleştirmiş ve parti programı ile birlikte yayınlanan Kurucular Kurulu kitabının 8’inci sayfasında “Partimiz merkeziyetçi devlet anlayışından vazgeçilmesini öngörür” sözünü vermiştir.

Parti programının 35’inci sayfasında da “Çağımız bir yönüyle küreselleşme çağı, diğer yönüyle yerelleşme ve yerel yönetimlerin devlet sistemleri içindeki ağırlıklarının arttığı bir çağdır” denilmektedir.

AKP programındaki bütün bu ifadeler o gizli belgeden alınmıştır.Söz, o lobi şirketi üzerinden eski Ankara Büyükelçisi Abramowitz’e ve onun da bağlı olduğu CFR denilen örgüte verilmiştir.CFR, kendisini dünya hükümeti olarak gören bir kuruluştur. ABD’yi yönetenler, CFR üyesidir.

AKP, böylece, ABD’ye “yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak” sözü vermişti.Yani söz PKK’ye değil, ABD’ye verilmiştir. Tayyip Erdoğan “Bunları PKK istediği için yapmıyoruz” demekle doğruyu söylemekte, fakat “Bunları ABD istediği için yapıyoruz” dememekle de gerçeği gizlemektedir.

Doğu Perinçek de, üstüne basarak bu konuyu işliyor:

Amerika’dan geldi bu program, İmralı’dan değil.AKP’nin kurululundan 13 gün önce 3 Ağustos 2001 günü Aydınlık’ta başyazı olarak bu gerçeği duyurduk. bakınız. Tayyip Erdoğan’ın Yüce Divan Dosyası Sayfa 74, Kaynak Yayınları

Bu programın Amerika’dan geldiğini büyük harflerle yazmak, herkesin gözüne sokmak çok önemli. Belirleyici! Çünkü kaynağını saptayamazsanız, karanlığa yumruk atarsınız. O da gösteriş için, milleti aldatmak için.

CHP ve MHP, Cumhuriyeti yıkan, vatanı bölen bu “projenin” ABD imalatı olduğunu bir türlü söylemediler. Söyleyemezler, o zaman vaziyet almak zorundalar. Çünkü onların da gözü Washington’da. Bir işaret gelse de, BOP Eşbaşkanlığı koltuğuna otursalar.

İşte bu nedenle hıyanetin esas merkezini hep örttüler. MHP’nin İmralı bağırtı ve çağırtıları aslında cinayetin duyulmasını önleyen bir gürültüdür.

http://www.aydinlikgazete.com/yazarlar/dogu-perincek/25788-bu-millet-ihanet-paketini-paketcilerin-basina-gecirecek.html

arşiv:  Paketimi çaldılar
http://aliserdarbolat.blogspot.com/2013/10/paketimi-caldlar.html

This entry was posted in DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, EMPERYALİZM, Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *