Cumhuriyet 29.08.2013
SAĞNAK
Nilgün Cerrahoğlu
nilgun@cumhuriyet.com.tr
Suriye’de Atılan ‘Zar’
On yıl önce dünya hızla Irak Savaşı’na doğru yuvarlanırken “New York Times” ın Ortadoğu uzmanı Thomas Friedman; “Bundan sonra olacaklar” diye yazmıştı “Japonya’ya atom bombası atan Başkan Truman’dan bu yana ABD başkanlığının attığı en büyük zardır!”
Dikkatinizi çekerim kullanılan ifade, “strateji” gerektiren bir “satranç” değil de “zar”dı…
Friedman’ın “zar” sözcüğünü seçmesindeki maksat, Amerika’nın Irak’ta savaş sonrası stratejisinin yoksunluğuna işaret etmek içindi. Süper gelişmiş, süper donanımlı teknolojiyle göz açıp kapayana dek sonlandırılacağı düşünülen Irak Savaşı umulandan çok daha uzun sürdü. ABD, Bağdat’ta beklemediği batağa saplandı. Ardında insani, siyasi, ekonomik ve politik bir yıkım bıraktı.
Irak’ta uzun lafın kısası atılan zar, tutmadı.Aradan on yıl geçti.
Bush’un başlattığı Irak Savaşı’na vaktiyle muhalefet eden Obama, bu kez Suriye’ de “zar” atmaya hazırlanıyor.
Geçmiş yüzyıllardaki “büyük oyun” satrancının yerini, büyük devletlerin her seferinde daha büyük teknolojik imkânlarla oynadığı bir “büyük zar kumarı” alıyor…
Emperyal devletler; kendileri için en az insan kaybına mal olacak son teknolojiyi kullanıp vur-kaç hesabı, bir kaos bırakmak pahasına, savaş tiyatrosundan çıkıyorlar.Maksat ele güne, dosta düşmana caydırıcılık aşılayan güç gösterisi olsun…
Bu kez de Tomahawk füzeleri ve insansız hava uçakları kullanılacakmış…
Ne için?
“Kimyasal silah kullandığı düşünülen” Esad’ı cezalandırmak için…
Kimyasal silahları gerçekte Esad’ın kullanıp kullanmadığı belli değil ama bunun fazla da önemi yok. Esad’ın “cezalandırılması gerektiğine” karar verilmiş bir kere. Karar, anlaşılan yerine getirilecek.
İran’a gözdağı operasyonu
Suriye’de bu defa atılacak olan zarlar, Irak’takinden çok daha belirsiz bir talih ve şans oyununa işaret ediyor.Irak’ta büyük strateji değilse de açık bir hedef vardı: “Rejim değişikliği…
ABD bu kez, Suriye liderini Saddam misali doğrudan al aşağı etmeyi hedeflemiyor.“Sınırlı operasyon” olarak tanımlanan bu seferki savaş oyunu, uluorta deklare edilen büyük hedefler belirlemekten kaçınıyor. Olabildiğince muğlak şekilde tanımlanan amaç; “Esat’a ders vermek” olarak ifade edilse de temin edilmek istenen asıl amacın; Şam’ın bir numaralı müttefiği İran’a gözdağı vermek olduğu anlaşılıyor.
Obama’nın başkanlığında İran’ın nükleer programı üzerinde giderek hız kazanan bilek güreşinde; “Şam operasyonunun”, Tahran için sahneye konulmak istenen bir güç gösterisi olduğu anlaşılıyor.Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla!
Şam yoluyla Tahran’ın bileğini bükmek peşinde olan Washington; son Irak savaşından çok daha karmaşık sonuçlar doğurabilecek mümkünse daha karanlık, daha isli, puslu bir ortam içinde hareket ediyor.Kimyasal silahların kurbanlarının hesabını sormak; ölenler adına adalet aramak filan havagazı.
“Sınırlı operasyon” için havalanacak olan son model “insansız hava uçakları”, kim bilir aslında kaç daha masum insanın yaralanmasına, evini, barkını, yaşamını yitirmesine yol açacak?
Ama Washington’ın derdi başka!
ABD, çok kalın bir “kırmızı çizgi” olarak tanımladığı “kimyasal silahların kullanımı” ardından eğer şimdi artık bir güç gösterisinde bulunmazsa; bunun ileride nükleer programıyla başa bela olmaktan kaçınmayacak İran tarafından bir “acz göstergesi” olarak algılanmasından korkuyor.
ABD yönetimi Suriye üzerinden başka deyişle çapraz biçimde Tahran’la mesajlaşıyor.Bu çapraz mesajlara duyarlı olan İran da bu yüzden ha bire çıkıp;
“Aman ha! Sakın ha! Bu işe girişmeyin!” uyarısında bulunuyor. Dini lider Hamaney aracısız açıklamalar yapıp; “Suriye’ye yapılacak müdahalenin, bir barut fıçısı olan bölge için badire olacağını” söylüyor. Her düzeyde İranlı yetkili, Türkiye’ye de bu meyanda şiddetle bu işe karışmamasını telkin ediyor…
Tırmanma tehlikesi çok büyük
Irak Savaşı doğrudan Irak üzerinden yapılan bir hesaplaşmaydı.
Eli kulağında bekleyen Suriye “müdahalesi” ise uzaktan kumandayla yapılan bir “gölge savaş/proxy war”. Bu nedenle gerçekte savaşların en kirlisi ve en tehlikesi.
Böyle bir “proxy war/gölge savaşının”, nerelere varabileceği önden hiç kestirilemez… Irak Savaşı’nda hiç olmazsa taraflar/savaşın aktörleri açık seçik ortada ve belli idi.Bu kez kimin eli, kimin cebinde belli değil.
“Sınırlı” diye tarif edilen operasyonun denetim dışına çıkarak
“tırmanması”; Tahran, Tel Aviv’i içine alan bir büyük kapışmaya dönüşmesi işten değil.
Böyle bir tablonun ortasında Türkiye’nin “sıfır öngörü” politikasında ısrar eden bir kadronun elinde olması çok büyük talihsizlik.