Rektör İçin 5001. İmza… * Prof. Dr. TÜLAY ÖZÜERMAN

Değerli Yurtsever ,

Sahte kanıtlar üzerine oturtulan siyasi içerikli ve hukuk kurallarının çiğnendiği Ergenekon ve Balyoz adı verilen davalar nedeniyle Ülkemizin birçok saygın aydını ve bağımsızlığı utku alan askerlerimiz tutuklanmış , haksız ve ağır cezalara çarptırılmışlerdır.

Atatürk’ün aydınlığına ve devrimlerine , bağımsız ve laik Türkiye Cumhuriyetine giden yolda aydınlanma devrimlerinin ve çağdaşlığın ışığını taşıyanlar bilindiği gibi tutuklanarak hukuk tanımaz adaletsiz mahkemelerde yargılanarak lehte olan hiç bir kanıtın dikkate alınmadığı bir dava süreci yaşanmıştır.

Karşı devrimciler Laik Cumhuriyetle hesaplaşmak ve federe bir islam devleti yaratmak için Türk Silahlı Kuvvetlerini ve ülke aydınlarının bir kısmını tasfiye etmişlerdir.AKP iktidarı federe İslam devletine giden yolu açabilmek için küresel emperyalizme karşı olan tüm Ulusal kalkanlarımızı kaldırmış ve Türkiye hem ekonomik hem de siyasi olarak küresel baronlar tarafından gizli ve ağır bir işgal altına alınmıştır.

Aydınlarımızın ve Kemalist askerlerimizin en değerli kuşağı AKP iktidarı tarafından biçilmektedir.Makam uğruna , ikbal uğruna , siyasi çıkar uğruna , ekonomik çıkar uğruna bu cahiliye dönüşümüne ve küresel işgale , haksızlıklara , hukuksuzluklara sessiz kalanlar sizedir seslenişim.

NEDEN BASKIYA ,
HUKUKSUZLUKLARA ,
DEMOKRASİ VE YASA DIŞI UYGULAMALARA
SESSİZ VE EDİLGENSİNİZ ?

Sizlere papaz Möller’i hatırlatmam gereksiz.
Bilirsiniz…

Değerli bir akademisyen , eski rektör Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu diğer Ergenekon mağdurları gibi haksız ve ağır bir cezaya çarptırılmıştır.Sayın Hilmioğlu hergün daha da ilerleyen kanser hastası olup tedavisi hapishane şartlarında yapılamadığından hergün biraz daha ölüme yaklaşmaktadır.

Hilmioğlu’nun tahliyesi için Ulusalcı Gönüllüler tarafından başlatılmış olan imza kampanyası 5000 imza ile sonuçlanarak imzalar Cumhurbaşkanlığına , TBMM Başkanına , Adalet Bakanına ve Başbakan yardımcısına gönderilmiş olup bir geri dönüş olmamıştır.

Bu kampanyaya Cumhuriyet Gazetesinde aşağıdaki yazısıyla destek vererek 5001. imzayı atan sayın Prof.Dr.Tülay Özüerman’a teşekkürlerimi sunarım.

Naci Kaptan
13.09.2013

Cumhuriyet 13.09.2013
Prof. Dr. TÜLAY ÖZÜERMAN

Rektör İçin 5001. İmza…

Ergenekon davası nedeniyle 17 Nisan 2009 tarihinden itibaren 4.5 yıldır tutuklu olan ve yapılan son duruşmada 23 yıl hüküm giydirilen İnönü Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu davasında kesin sonuç, Yargıtay tarafından verilecek… Ancak değerli bilim insanımız kanser hastasıdır ve cezaevi koşullarından bir an önce çıkarılarak tedavi görmesi gerekmektedir.

Duyarlı vatandaşlar tüm yetkililere “Fatih Hilmioğlu’na Özgürlük Kampanyası” adı altında topladıkları 5000 imza ile sesleniyorlar; tedavisi için vicdani ve haklı gerekçeler ile özgür bırakılmasını talep ederken, rahmetli Kuddusi Okkır’ın trajedisinin tekrar yaşanmaması için çaba gösteriyorlar.

Ergenekon tutuklularını ziyaret eden CHP’li milletvekillerine Hilmioğlu durumunu şu sözlerle özetlemişti.

“Darbeye eksik teşebbüs suçundan 16 yıl ceza aldım. Bizi suçladıkları iki şey, 2003’te Jandarma Genel Komutanı’nı ziyaret, bir diğeri de Kent Otel’deki tesadüfi yemek. Düşünebiliyor musunuz, 10 general, 10 rektör yemek yiyor, 3 rektör ve 1 generale ceza veriliyor. 2003 yılında YÖK tasarısı tartışılırken YÖK Başkanı’nın da içinde olduğu bir heyetle her yeri geziyorduk. Askeriyenin de 23 eğitim kurumu var. Onlar da söz konusu tasarının paydaşı. Her kuruma gittiğimiz gibi oraya da gittik. Biz 7 rektördük ve 10 general vardı. Şimdi bu toplantı örgüt toplantısı olarak değerlendiriliyor.

7 rektörden 3 sanık, 10 komutandan ise sadece Şener Eruygur suçlanıyor. Eğer ortada bir suç varsa hepsinin suçlanması lazım. Toplam 17 kişiyiz. 4’ü suçlanıyor, 13’üne kimsenin bir şey dediği yok. Bu nasıl eşitlik, bu nasıl adalet? Bir diğer suçlama ise 3 Mart 2004 yılında Kent Otel’de yenilen bir yemek. Ankara Ticaret Odası’nda bir panele katıldık. Panelde konuşmacıydım. Panelden sonra hep beraber Kent Otel’e gittik, yemek için. Orada da Mustafa Balbay, rahmetli İlhan Selçuk ile yemek yiyormuş, masaları birleştirdik, bu yemek örgüt toplantısı oldu. Baştan hükmümüz verilmiş, 5 yıl boşuna yatmışız. Ayrıca, İnönü Üniversite öğrencilerini fişlemek suçundan cezalandım. Suçlama, 2003 tarihli, belgesi ise 2006’ya ait. Böyle bir şeyle ilgim olmadığını kanıtladığım halde bundan 7 yıl ceza verdiler.”

Kamuoyu Hilmioğlu’nu; rektörlüğü sırasında İnönü Üniversitesi kütüphanesinin girişine yazdırdığı “Atatürk Türkiye’dir, Türkiye Atatürk” yazısıyla ve türbana mesafeli duruşu ile tanımıştı. O süreçte Sayın Hilmioğlu daha sonra başına gelecekleri hayal bile edemezdi, pek çok yurttaşın T.C. ibaresinin kaldırılacağını aklına getirmediği gibi… “Benim en büyük eserim Cumhuriyettir” diyen Atatürk’ü ve Cumhuriyeti kucaklayan bu söz kendisinden sonra kaldırılmış; -yeri boş bırakılırsa tepki daha fazla olacağı için şimdilik- Atatürk’ün “Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” deyişine yer verilmiştir. Atatürk’ü sahipleniyor gibi yapanların, gerçek sahiplenicileri gönderdiği günümüz sürecinin çarpıcı örneklerinden biridir bu.

Bugün Atatürkçü söylemlerle kendilerini alkışlatarak Atatürkçü kadroları tasfiye eden bazı rektörlerin nasıl baş tacı edildiklerini, hatta bazılarının AKP kadroları ile yakın temasta olup, vekillik hayalleri içinde olduklarını duyuyoruz… Atatürkçü kadroları tasfiye için üzerlerinde kurulan baskıya direnemeyenler, telkinle yola getiremedikleri öğretim üyelerini kaçırtmak için kurumlarında onlarla uğraşacak kişilerle işbirliği yaparak tasfiye etme yoluna gidiyorlar. Kimin ne dediği değil, ne yaptığı önemli… Ne mi diyorum: “Söylediğiniz değil, yaptığınızsınız… Sözleriniz yalnızca sizi kandırır, bizleri değil…” diyorum.

Bugünün konjonktürüne göre uydurulmuş “suç” kavramı ile suçlu muamelesine tabi tutulanların, hukukun ve adaletin geri çağırılacağı gelecek süreçlerin kahramanları olacağını en iyi Atatürk’ün akıl ve bilimi önceleyen sözlerini yansıtan kurumlarda yer alanların bilmeleri gerekir.

Sayın Hilmioğlu’na, düşüncesi, söylemi, eylemi bir oluşunun vebali ödetilirken seyirci kalarak Atatürkçü olunmaz. Rektörlerin bir araya gelerek, rektörlük yapmış meslektaşlarının göz yumulamayacak durumda bırakılmasına insani ve vicdani olarak itiraz etmeleri gerekmektedir. Bu görev hepsine, (yurttaş olarak hepimize) ama en çok hekim kökenlilere düşmektedir. Hasta bir insana bugünkü konjonktürü onaylamayan düşünceleri nedeniyle mesafeli durmak, ölüme ilerleyişine göz yummak insanlıkla bağdaşmaz; hekimlik mesleği ile hiç bağdaşmaz. Yapılması gereken, Sayın Hilmioğlu’nun hastalığının daha fazla ilerlemesinin durdurulması için özgürlüğüne kavuşturulmasıdır.

Bu yazı ile bana ulaştığında 5000 olan imza listesine 5001. imzayı atarken; durumdan haberdar olup böyle bir talebi haksız bulacak tek bir vicdan sahibi olamaz diye düşünüyorum. Umarım yanılmıyorum

This entry was posted in DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, ERGENEKON - BALYOZ, FAŞİZM, HUKUK-YARGI-ADALET. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *