HOŞ GELDİN ABDÜLHAMİT HAN !!!
HEM DEMOKRASİ VAR DİYECEKSİN
HEM DE MUHBİR AĞI KURACAKSIN …
EMNİYET’TEN TARTIŞMA YARATACAK PROJE
Mahallelere ihbar kutusu
Haber Merkezi – Emniyet Genel Müdürlüğü, suçla mücadeleyi daha etkin kılmak iddiasıyla “Sırdaş Polis İhbar Noktası Projesi” başlatıyor. Mahallelere konulacak ihbar kutuları ile vatandaş “kimliği belli olmadan” ihbarda bulunabilecek.
Vatandaşın polise olan güveninin artırılması ve ihbar sistemine işlerlik kazandırılması amacıyla başlatılan proje kapsamında uygun görülen sokak ve mahallelere yazılı ve aynı zamanda sesli ihbar kutuları yerleştirilecek. Bu sistem ile ister yazılı olarak, isterse de sesli olarak bu kutulara ihbarda bulunulabilecek. Bu kutulara yapılan ihbarların gizli kalacağı belirtildi. Asayiş Dairesi Başkanlığı, projenin gerekçelerini şöyle özetledi:
“Bazı kimseler, sırf kendilerine zarar vermiyorlar diye suç işleyen kimselere engel olmazlar, seslerini dahi çıkarmazlar. İnsanların tanık olduğu yanlışları görmezden gelerek ‘adamsendecilik’ yapması, zamanla toplumsal açıdan büyük sıkıntıların doğmasına neden olur. Bir kimse bir hırsızlığa şahit olduğunda ‘Benim evim değil’ diyerek duyarsızlık gösterdiğinde, bir sonraki mağdurun kendisi olmayacağını garanti edemez. Bu nedenle karşılaştığımız suçları Emniyet birimlerine bildirmek büyük önem taşımaktadır.
İnsanlar bir suç ile ilgili e-mail, mektup veya faks yoluyla ihbarda bulunmak istediğinde kimliğinin tespit edileceği ve bundan zarar göreceği endişesini taşıyabilmekte, bizzat polis birimlerine giderek ihbarda bulunmak istediğinde ise bürokratik işlemlerin uzamasından dolayı tereddüt edebilmektedir.” (Cumhuriyet 29.07.2013)
***
Artık korku dağları sarmıştır.
Korkuyorlar….
Başbakan Erdoğan ve kurmaylarının geceleri
rahat ve huzurlu uyumadıklarını düşünüyorum.
Türkiye’yi çok tehlikeli bir noktaya getirdiler.
Çıkmazdalar.
Toplumu saracak olan örümcek ağlarını sıklaştırıyorlar.
Toplumu böldüler.
Şimdi de Türkiye’yi siyasi ve coğrafi olarak
bölme operasyonunu yürütüyorlar.
Yargıyı arka bahçeleri yaptılar.
Polisi parti polisi haline getirdiler.
TSK’nın komuta kademesinin topuk selamları
Çankaya’da , Başbakanlıkta koridorlarda duyuluyor.
Ama hesapta olmayan şey vardı.
Bilinçli halk kitlesi…
Demokrasiyi ,özgürlüğü,aklı,çağdaşlığı,bağımsızlığı özümseyenler.
Önde bayrak taşıyan gençlerle onlara destek verenleri.
Şimdi korkutmaya çalışıyorlar.
Son 10 senede polis sayısı yüzde yüz on arttırıldı.
Yüce padişahımız daha da arttırılacağını açıkladı.
Polis militanlaştırıldı.
Ağır silahlarla donatıldı.
Yetmedi,
Polis Akyandaşları ,eli budaklı odunluları, eli palalıları yanına aldı.
Ara sokaklarda sıkıştırdıkları gençleri birlikte döverek öldürdüler.
Faşizm budaklı sopalarla,palalarla, üniformalı destekçi polislerle
karanlık sokaklarda pusuya yatıyor…
Şimdi de spor sahalarına elektronik kontrol getiriyorlar.
Elektronik bilet getiriyorlar.
Stadyumlar kameralarla donatılıyor.
Polis,yargı,siyasetçi üçgeni,
Gezi gençlerini öldürenleri kaydeden kameraları bozarken,
Gezi katillerini saklarlarken,
Padişah aleyhinde bağıracak olanları yeni teknolojilerle kayda alıyorlar.
Padişah aleyhine bağıranları der-dest edecekler...
Bakınız 01.08.2013 tarihli Cumhuriyet gazetesi ne yazıyor ;
“Güler düzenlemeyi anlattı Başbakan yuhalanmasın yasası
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) – İçişleri Bakanı Muammer Güler, Gezi olaylarının üniversitelerin açılması ve spor karşılaşmalarının başlaması ile yeniden başlayacağına ilişkin duyumlarının olduğunu belirterek, hazırladıkları yasal düzenleme ile ilgili “Hakaret de spor dışı davranışlar da bunun içindedir. Elbette ki siyasi ve ideolojik anlamlı tezahürat da bunu içindedir” açıklamasını yaptı. Yasa hazırlığı, 2011’de Türk Telekom Arena’da Başbakan Tayyip Erdoğan’ın taraftarlarca yuhalanmasını anımsattı.
Güler, “Gezi olaylarıyla birlikte başlayan ve toplumsal gerginliği arttırmaya yönelik Türkiye’nin birçok yerinde gerçekleştirilen eylemlerin her fırsatta tekrar edilmek istendiğine dair elbette ki bir duyumumuz var. Bunu da görüyoruz” yanıtını verdi.
Güler, “Üniversitelerin açılması, spor müsabakalarının başlamasının bunlar için uygun zemin teşkil edeceği tarzında yaklaşımlar var. Bu konudaki tedbirlerimizi sürdüreceğiz. Bugünkü sporla şiddetle ilgili çalıştayımız, tribünlerdeki o yasadışı gösteriler, spor ahlakına uymayacak davranışlar, kötü tezahüratların içine siyasi ve ideolojik anlamdaki tezahüratları da koyuyoruz. Uluslararası normlarda bu tezahüratlar yasak. Kulüpler kombine satışlarda da bu konuda gerekli taahhütleri imzalatmış durumdalar” dedi.”
***
Yetmedi ,Komşuyu komşuya düşman edecekler.
İşçi Hüseyin veresiyeyi kesen mahalle bakkalını,
Emekli Hatice teyze üzerine su sıçratan şöför Kerim’i,
Ustabaşı Sabri maaşına zam yapmayan patronunu,
Kiracı Hamdi abi ev kirasına zam isteyen ev sahibini,
Süslü neriman abla ondan daha şık giyinen Lale hanımı,
Hacı Memiş dayı cuma namazına gitmeyen Arslan beyi,
Muhbir Vatandaş olarak ihbar edecekler …
İhbar kutularına ,adınızın yazıldığı isimsiz bir kağıt atmak yeterli …
Veya sesli sistem kutusunun düğmesine basarak yine isim vermeden
ihbarda bulunacaklar.
“Şu kişi teröristtir”
“Şu kişi Devlet düşmanıdır ”
“Şu kişi uyuşturucu satıcısıdır”
Yandınız ki ne yandınız !!!
Haydi ayıklayın bakalım pirincin taşını …
Aklı böylesine YAMUK çalışan bu projenin sahibi
muhbir vatandaşlarla toplumu bir birine düşürecektir.
Umarım aklı başında siyasetçiler bu tehlikeli projeyi
uygulamaya sokmazlar …
Naci Kaptan
01.08.2013
Muhbir vatandaş yazıları aşağıdadır
Cumhuriyet 01.08.2013
DÜNYADA BUGÜN
Ali Sirmen
asirmen@cumhuriyet.com.tr
Hoş Geldin ‘Sayın Muhbir Vatandaş’!
Kırk yıldan fazla geçti aradan, “Sayın muhbir vatandaş”, siyasal yaşamımıza yeniden arz-ı endam eyledi.Ve sosyal yaşamımızın başköşesindeki yerini aldı.
Gazetelerin bildirdiğine göre, Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Dairesi Başkanlığı tarafından hayata geçirilmesi planlanma aşamasında olan “Sırdaş Polis İhbar Noktası Projesi”ne göre vatandaşlar sokak ve mahallelere yerleştirilecek ihbar kutularına isimsiz şekilde ihbarda bulunabilecekler.
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun projeye tepkisi şöyle:
– Bu bir jurnalcilik projesi, hukuk devletinde telaffuzu bile mümkün değil.Kaboğlu’na göre, Sırdaş Polis İhbar Noktası uygulaması yaşama geçtiği zaman hukuk değil, kişilerin birbirinden farklı ideolojik eğilimler, inançlar, siyasal görüşler ve yaşam tarzlarını ölçü alarak, ihbar etmesi söz konusu olacaktır. Bu da hukuk devletine aykırıdır.Tabii Sayın Kaboğlu’nun söylediklerine, kişilerin intikam, kin, menfaat gibi saiklerle, çekemedikleri kişilere iftira atmaları durumlarını da eklemek gerekir.Polis Akademisi Öğretim Üyesi Prof. Turgut Göksu ise projeyle ilgili şunu söylemiş:
– Vatandaş 155 hattını zaten kullanıyor, buna neden gerek duyulduğunu öğrenmek gerek.
Herhalde, “Sırdaş Polis İhbar Noktası”nın “Özel Yetkili Mahkeme”lerin gizli tanık kurumu ile birlikte çalışmasıyla, artık rejimin son boşlukları da doldurulacak, herkesin komşusunu, rakibini, iş ortağını, hasmını ya da yakınını ihbar ettiği yeni bir ileri demokrasi dönemi iyice oturacaktır.
Bu “büyük buluş!” için AKP iktidarını kutlamak isteyenler, acele etmesinler derim.Çünkü bu harika buluş AKP iktidarının değildir.Tayyip Erdoğan, insanları tencere tava çalan komşularını ihbara davet ettiği zaman da yazmıştım. İhbar kurumunu Abdülhamit’ten 62 yıl sonra yeniden ciddi biçimde kurumlaştırmak “şerefi !” 12 Mart faşizmine aittir.
Abdülhamit döneminin, resmi adı “jurnalci” olan ihbarcıları, Abdülhamit’in devrilmesinden 62 yıl sonra “Sayın muhbir vatandaş”a dönüşmüştü.Sıkıyönetim bildirileriyle “Sayın muhbir vatandaş”lar, sakıncalı kişileri ihbara davet edilmekteydiler.Zamanla gelen isimsiz ihbarlar öylesine artmıştı ki, çok eski olan bu harika yöntemi akıl edenler bile isimsiz ve çoğu, sıkıyönetim makamlarının bile sabrını taşıracak kadar asılsız ihbarlarla başa çıkamamış, “illallah” demişlerdi.
12 Eylül faşizmi yöntem ve kurumlarını alıp işletmekte, hatta daha da ileri noktalara götürmekte çok usta olan AKP iktidarı, bu defa başka bir faşist dönemin “12 Mart”ın ünlü, “Sayın muhbir vatandaş” kurumunu “Sırdaş Polis İhbar Noktası”na çevirerek yeniden ihbar kurumunu baş tacı ediyor.
Anlaşılan önümüzdeki dönem sıkı bir jurnal dönemi olacaktır ki, “Alo Polis” ile yetinilmeyip yeni bir kurum getirilmektedir.Sırdaş Polis İhbar Noktası uygulaması ile, Türkiye’de insanların yaşamı tam anlamıyla cehenneme çevrilecek; Arthur Miller’in “Harlem’in Büyücüleri” (Cadı Kazanı) veya George Orwell’in “Korkunç 1984”ünde öngörülenler 21. yüzyıl Türkiyesi’nde ete kemiğe bürünecektir.Bu noktadan itibaren, artık Türkiye’de “Nereye gidiyoruz” sorusu tümüyle anlamını yitirecek yerini şu soru alacaktır:
– Nerelere geldik!
Bu kurumun yürürlüğe girmesinden sonra, artık kimse çıkıp da, “Türkiye bir İran olur mu”, gibi anlamsız sorular sormayacak, sorarsa da ayıplanacaktır.Gazetelerde, “Sırdaş Polis İhbar Noktası” haberinin çıktığı gün şu haber de vardı:
– Uzlaşma Komisyonu’nun üzerinde uzlaştığı madde sayısı, 48 den 57’ye çıktı.
Hiçbir yorum yapmıyor. Bu iki haberin birlikte değerlendirmesini takdirinize bırakıyorum.Allah sabır versin efendim!
Cumhuriyet 01.08.2013
AYDINLANMA
Emre Kongar
ekongar@cumhuriyet.com.tr
Komşu Gözetleme Yönergesi
Medyadaki haberlere göre “Mahallelerde taksi çağırma zili gibi ihbar kutuları kurulacakmış.” Bu yöntem, suça şahit olanların ihbar sırasında yaşadığı çekinceleri ortadan kaldırmayı hedefliyormuş.İhbarda bulunanların çekincelerinin başında “kimliğim tespit edilir mi” endişesi yer alıyor, ayrıca sayın muhbir vatandaş çok vakit kaybedeceğini düşünerek karakola gidip yazılı ifade vermeyi tercih etmiyormuş.İşte bu nedenlerle kimliğin gizli kalmasını sağlayacak sesli ihbar kutuları öneriliyormuş.
Bence “Yetmez ama Evet!”
Değerli okurlarım anımsayacaklar, Başbakan Erdoğan tencere tava çalan komşuların ihbar edilmesini istediğinde, ben bunun yetersiz kalacağını ve çocukların da anne babalarını ihbar etmelerinin sağlanması gerektiğini belirtmiştim.Bu nedenle bu yeni öneriye de “Yetmez ama Evet” diyorum…İnşallah çocuklarımızın da anne babalarını ihbar etmelerinin isteneceği günler yakında gelir!
Bu “kutsal ihbar görevi” için, vatanını, milletini ve devletini seven bir vatandaş olarak, bir “Komşu gözetleme yönergesi” taslağı hazırladım…Elbette ayrıntı yok, sadece genel esaslar:
1) Amaç: Bu yönergenin amacı, toplumsal düzeni korumak, devletimizin, AKP’nin ve Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan iktidarının devamını sağlamaktır.
2) Kapsam: Bu yönerge sadece konutun bulunduğu mahalledeki komşuları değil, işyeri ve bütün akrabalık, dostluk ilişkisi içinde olanları da kapsar.
3) Yetki: Bu yönerge, her türlü yasa, anayasa, uluslararası antlaşmalar ve AİHM hükümlerinin üzerindedir.
4) Yöntem: Gözetleme sırasında herhangi bir kayıt ve benzeri kanıt gerekmemektedir; sadece beyan yeterlidir.
5) Uygulama: Sayın muhbir vatandaşlarımızın gözlerini ve kulaklarını açık tutmaları gereklidir.Hangi tutum, davranış, hareket ve sözleri ihbar edeceklerini sayın muhbir vatandaşlarımız zaten bilir, ama her ihtimale karşı bazı örnekler ilişikteki listede sayılmıştır. (Hareketler tarif edilmiş, müstehcen olmayanlar şematik olarak gösterilmiştir.)
6) Yürürlük: Bu yönerge, polis, jandarma, savcı ve yargıçlar tarafından yürütülür.
Cumhuriyet 01.08.2013
GEÇMİŞTEN GELECEĞE
Orhan Erinç
oerinc@cumhuriyet.com.tr
Muhterem Muhbir Vatandaş…
Ulu Hakan (!) Abdülhamit Han’ın 33 yılda kullandığı yöntemleri AKP iktidarının 11 yılda doruğa çıkardığını söylemek sanırım abartı olmaz.Abdülhamit, tahttan indirilmekten korkardı, şimdikileri de koltuktan indirilme korkusu sardı.Tahttan indirilme korkusu, Abdülhamit’i olup bitenleri, hangi paşanın kimlerle birlikte olduğunu öğrenme konusunda güdülemişti.
O dönemlerde sivil paşalar da olduğunu unutmayalım.Neredeyse binlerce kişiden oluşan ücretli bir hafiye ordusu kurmuştu.Ama kendisine yalakalık yaparak rütbe, madalya ve özel hazinesinden avanta isteyenler de vardı. Tahttan indirildikten sonra Yıldız Sarayı Arşivi’nde yapılan araştırmada ele geçen jurnallar ve sahipleri hakkında kitaplar yayımlandı.Dönemin kimi ünlü gazetecileri de gizli gizli padişaha birilerini ihbar etmişlerdi.Ama hafiyelerin ve ünlü muhbirlerin çabaları işe yaramadı ve Abdülhamit bir günde kendisini Selanik’teki Alatini Köşkü’nde buldu.
AKP’nin başarılarından mutluluk duyanlar arasında gizli hafiyelerin yanı sıra açık açık muhbirlik yapanlar da var.Geleneğe bağlı olarak aralarında gazeteciler de yok değil.Şayet günlük gazetelerin tümünü görmek durumundaysanız her gün bir ikisine rastlayıveriyorsunuz.
Ama ileri demokrasi dönemindeyiz ya. İhbarların adresleri savcılar oluyor.Başbakan da bunların arasından o gün söylemesinin doğru olduğuna inandıklarını bazen alanlarda bazen de iftar sofralarında seslendiriyor.
Ali Sirmen de anımsattı. Muhbirliğin açık olarak en kutsandığı dönem 12 Mart 1971’de başlayan ara ve kara dönem olmuştu. İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün, bir bildirisiyle “Muhterem muhbir vatandaşı” göreve çağırmıştı.
Gezi Direnişi’nin yankılandığı süreçte Başbakan, vatandaşların komşularını ihbar etmesini istemişti.Anlaşılıyor ki “işaretsiz bayrak asın” çağrısı gibi bu çağrı da kulak arkası edilmiş.Ama çağrıyı etkili kılacak yöntemi Emniyet Genel Müdürlüğü keşfetmiş. Her mahalleye ihbar kutuları konulacakmış!
Eskiden mahallelerde sadaka taşları varmış. Çünkü zenginler gece karanlıkta bu taşların üstündeki oyuk yerlere para koyar, ihtiyacı olanlar da kimseye görünmeden alırlarmış. Şimdi iktidar gündüz gözüyle fasulye, nohut dağıtmaya, Fak-Fuk-Fon’dan ödeme yapmaya başladığı için gerek kalmayan taşların yerini ihbar kutuları alacakmış.
Kızdığınız biri mi var? Oturup bir ihbar mektubu düzeceksiniz, hele hayali bir terör örgütü ile bağlantı kuracak kadar hayaliniz genişse gerisini düşmanınız düşünsün. Attınız gitti demektir hapislere. Pirincin taşını ayıklasın bakalım.
“Ergenekon Terör Örgütü” adıyla oluşturulan ama örgütü bulunamayan davanın karar duruşması 5 Ağustos’ta görülecek.Bağımsız olduğu söylenen yargının bu kez ne diyeceğini hep birlikte göreceğiz.
Gelin biraz geriye gidelim.
Bu davanın soruşturması 2007/1536 numarayı taşıyor. Yani 2007’de başlatılmış.Peki, Tanık Koruma Yasası ne zaman TBMM’de kabul edilmiş? 27 Aralık 2007’de.Gizli tanıklığın hukukumuza yeniden ama ayrıntılı biçimde kazandırılmasının ardından kimlerin benzer davalarda tanıklık yaptığını, hınçlarını nasıl aldıklarını kazara açıklanan kimliklerinden biliyoruz.
Diyeceğim o ki, ihbar kutularını eleştiriyoruz ama atı alan Üsküdar’ı geçmiş bile…
Not: Yer darlığından yazamadım. Gizli tanıklığın getirisini bilgisayara “Tanık Koruma Kanunu” yazdığınızda öğrenebilirsiniz.