CHP Milletvekili sayın Atilla Kart ASRIN YOLSUZLUĞU DENİZ FENERİ’ni en başından bu yana ısrarla takip ediyor.İktidar tarafından üzeri örtülmeye çalışılan bu büyük yolsuzluk davasını UNUTMA,UNUTTURMA.
Naci Kaptan
DENİZ FENERİ’NİN ASLİ FAİLLERİ KİMLER?
22 Temmuz 2013
TBMM Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sn.R. Tayyip Erdoğan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını Anayasa’nın 98 ve İçtüzüğün 96. maddeleri gereğince saygıyla talep ederim.
Atilla Kart
CHP Konya Milletvekili
Bilindiği gibi; Deniz Feneri yolsuzluğuyla ilgili olarak, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Şahsımız Tarafından Ankara C.Başsavcılığına yapılan suç duyurusu üzerine; Hükümet soruşturmaya doğrudan müdahale etmiş, delillerin karartılmasına yol açmış, soruşturmayı bihakkın sürdüren Savcıları görevden almış, bu Savcılar hakkında haksız bir şekilde dava açılmasını sağlamış; anılan Savcılar, Hükümet’in komplolarına rağmen, yargılama sonucunda beraat etmişlerdir.
Adli ve siyasi tarihimizde “kara sayfa” anlamına gelen bu yolsuzluğun fail ve sorumlularıyla ilgili mücadelemizin bundan böyle de devam edeceğini önemle ifade ediyoruz.
Ancak, bu sürecin sonucunda, yetki ve görevsizlik sonucu İstanbul’a intikal eden dosyanın içinin Hükümet eliyle boşaltıldığı bir vakıa olarak ortadadır.
Öte yandan; yine Deniz Feneri yolsuzluğu ile ilgili olarak, İşçi Partisi Genel Başkanlığı tarafından Başbakan R.Tayyip Erdoğan aleyhine “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs, görevi kötüye kullanma, emniyeti suiistimal” suçlamasıyla, 08.09.2008 tarihinde yapılan suç duyurusu hakkında da; Ankara C.Başsavcılığı 16.05.2013 tarihinde 2012/1059 Basın Sor. No. -2013/927 karar ile “Soruşturma Yapılmasına Yer Olmadığı” yönünde karar vermiştir.
Ankara C.Başsavcılığının bu kararı da, maddi bulgular ve hukuki nitelendirmeler yönünden zafiyetler ile maluldür. Ankara C.Başsavcılığı mezkûr kararında , özetle ; “…İşçi Partisinin sunduğu, Almanya’dan Türkiye’ye getirilen paraların teslimine ilişkin ‘Alındı Belgesi’nde çeviri hatasının bulunduğunu, paranın ‘Başbakan’a değil’, ‘Başbakanlığa’…. ” ; gönderildiği, C.Başsavcılığının, Başbakan hakkında soruşturma yetkisinin bulunmadığı ifade edilmektedir.
Aslında, Ankara C.Başsavcılığı, bu kararıyla, Başbakan’a yönelik suçlamayı “maddi vakıa” olarak kabul etmiş, üstelik suçun niteliğini de ağırlaştırmıştır. Zira yolsuzluk konusu olduğu ifade ve kabul edilen paranın “Başbakan” yerine “Başbakanlığa” gönderilmiş olması, suç tarihinde Başbakan olan R.T.Erdoğan’ı aklamaz. Aksine, bu yolsuzluğun Başbakanlık nüfuzu ve yetkileriyle ve organize bir şekilde işlendiğini gösterir.
“Başbakanlığa” gönderildiği belirtilen bu paranın, Başbakanlık kayıtlarında yer almadığını bilen, bilebilecek durumda olan Savcılık Makamı, bu durumu tahkik etmek gereğini neden duymamıştır? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, bu iddianın, idari boyutunun tahkikini neden engellemektedir?
Bu sorular mutlaka cevaplandırılmalı ve açıklık kazanmalıdır.
Anayasanın ilgili hükümlerine göre, Ankara C.Başsavcılığının, Başbakan hakkında doğrudan kamu davası açma yetkisinin bulunmadığı doğrudur. Başbakan’ın, Yüce Divanda yargılanması gerekir. Davanın ise, TBMM kararıyla Yargıtay C.Başsavcılığınca açılması gerekir. Bu durumda, Ankara C.Başsavcılığının yapması gereken çalışma; “Kovuşturmaya Yer Olmadığına” karar vermek yerine, Başbakan ile ilgili olan bu ciddi vakıayı Yargıtay C.Başsavcılığına bildirmesi ve Başbakan hakkında hazırlayacağı fezlekeyi, gereğinin takdir ve ifası için TBMM Başkanlığına göndermektir.
Ankara C.Başsavcılığı, yasa ve anayasadan doğan bu Âmir sorumluluğunun gereğini yapmaktan kaçınmıştır.
Öte yandan, yine takipsizlik kararı içeriğinden de kabul ve ifade edildiği üzere; Alman Yargısının tespitlerine göre; yolsuzluk ürünü olan bu paralar, AKP’nin finansmanında da kullanıldığına göre, Siyasi Partiler Mevzuatı yönünden de soruşturma yapılması zorunluluğu vardır.
Tüm bu hususlar esas itibariyle; Anayasanın 100. maddesi çerçevesinde, Meclis Soruşturmasına konu yapılacak nitelik ve ciddiyettedir.
Suçlamaların, Meclis Soruşturması boyutu ayrıca değerlendirilmek kaydıyla, şimdiki hal aşağıdaki hususları ivedi olarak ve doğrudan Başbakan’a yöneltmek gereği doğmuştur;
(1) Başbakanlığa gönderilen paranın varlığı sabit olduğuna göre, bu paranın akıbeti nedir? Hayır parası olan, vatandaşlarımızın zekatlarından oluşan bu emanetin akıbetini neden araştırmıyorsunuz? Başbakanlık Teftiş Kurulunu neden devreye sokmuyorsunuz?
(2) Bu sürecin ve soruşturmanın Tarafınızdan engellenmesi; Şahsınız’a ve AKP’ye bu konuda yöneltilen iddiaların ciddiyetini ve Siz’in bu gerçeklerin üstünü örtme iradenizin varlığının doğrulanması anlamına gelmez mi?